loading
close
SON DAKİKALAR

'Kapitalist sistem çocukların ve dünyanın geleceğini yok ediyor'

'Kapitalist sistem çocukların ve dünyanın geleceğini yok ediyor'
Tarih: 19.10.2017 - 15:14
Kategori: Ekonomi

CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası tarafından düzenlenen etkinlikte Neoliberal Politikaların Türkiye Tarımına Etkileri başlıklı bir sunum yaptı.

CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası tarafından düzenlenen etkinlikte Neoliberal Politikaların Türkiye Tarımına Etkileri başlıklı bir sunum yaptı. Sarıbal, yaptığı sunumda "Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’ne (FAO) göre halen dünyada 795 milyon insan açlık çekmektedir. Yani dünyada her 9 insandan 1’i kronik olarak yetersiz beslenmektedir. Yetersiz beslenme Dünya’daki hastalıklara neden olan faktörlerin en başında geliyor. Dünya’daki bütün çocuk ölümlerinin neredeyse yarısı malnutrisyon yani, uzun süre yeterli ve dengeli beslenememekten dolayı hastalanarak yaşamını yitiriyor." dedi.

Açlık ve kötü beslenme bakımından en yüksek risk altında olan grubu anneler ve çocukların oluşturduğunu belirten Sarıbal "Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) verilerine göre 5 yaşın altındaki her 7 çocuktan 1’i olması gereken kilonun altında bulunmakta ve her gün 16 bin çocuk 5 yaşını göremeden yaşamını yitirmektedir." açıklamasında bulundu.

Orhan Sarıbal'ın açıklmasının devamı şöyle:

" 2015’TE YETERSİZ BESLENMEDEN 6 MİLYON ÇOCUK HAYATINI KATBETTİ

Birleşmiş Milletler’e (BM) göre, 2015 yılında 5 yaşın altındaki yaklaşık 6 milyon çocuk yetersiz beslenme nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Yoksul ailelerde doğan çocukların beslenmeye bağlı olarak beş yaşından önce ölme ihtimalleri, zengin ailelerde doğanlara göre iki kat daha fazladır.

KAPİTALİST SİSTEM ÇOCUKLARIN VE DÜNYANIN GELECEĞİNİ YOK EDİYOR

Dünya’da beş yaşın altındaki her dört çocuktan biri, yetersiz beslenmeden dolayı yaşıtlarından daha kısa yaşıyor. Bu veriler beslenme ihtiyacının ve gıda güvencesini kâr ve sömürü alanı haline getiren kapitalist sistemin çocukların yaşamını ve dünyanın geleceğini yok ettiğini ortaya koymaktadır.

KÜÇÜK İŞLETMELER DÜNYAYI DOYURUYOR

Uzmanlara göre 2050 yılında 10 milyara ulaşması beklenen dünya nüfusunun beslenme ihtiyacının karşılanabilmesi için küresel gıda üretiminin yüzde 50 artması gerekiyor. Oysa dünyada tarımsal üretim son 50 yılda yalnız yünde 2-4 oranında büyümüştür.

Dünyada toplam 570 milyon tarım işletmesinin yüzde 90’ından çoğu 20 dönümün altında toprağa sahip küçük aile işletmeler olup, bunlar dünyada gıda ihtiyacının büyük kısmını karşılamaktadır.

UYGULANAN TARIM PROGRAMLARI KÜÇÜK İŞLETMELERİ TASFİYE EDİYOR

Günümüzde dünya ölçeğinde uygulanan tarım politikaları küçük ölçekli işletmeleri tasfiye etmekte; onların yerine çokuluslu tarım-gıda şirketleri tarafından dayatılan endüstriyel tarım ve sözleşmeli üreticilik modelini öne çıkarmaktadır. Böylelikle hem çokuluslu şirketler tarafından üretilen/pazarlanan tohum, ilaç ve gübre gibi tarım girdilerine pazar yaratılmakta; hem de tarımda tekellerin hakimiyeti güçlenmektedir.

KÜRESEL GIDA EGEMENLİĞİ ŞİRKETLERİN KÂR HIRSINA TESLİM

Küresel tarım-gıda zincirlerindeki korkunç tekelleşme kimin, neyi, hangi piyasada ve hangi fiyattan tüketebileceği kararının verilmesinde temel belirleyici unsurdur.
Ø Tohum üretimi ve pazarlamasında faaliyet gösteren 7 büyük şirket dünyada 40 milyar doları aşan tohum piyasasının yaklaşık %71’ini kontrol etmektedir.
Ø 54 milyar dolarlık bitki koruma ilaçları sektöründe 6 ulus-ötesi şirket küresel piyasanın yaklaşık %75’ini elinde tutmaktadır.
Ø 116 milyar dolarlık tarım ekipmanları pazarının yarısını 3 şirket kontrol ediyor.
Ø Gıda ve içecek sanayiine hakim olan 10 çokuluslu şirketin yıllık satışları yaklaşık 460 milyar dolardır (Türkiye’nin milli geliri 800 milyar dolar).

Ø Dünyada 4 büyük şirket (Archer Daniels Midland (ADM), Bunge, Cargill ve Louis Dreyfus, bunlara ABCD veya mahşerin dört atlısı da denilmektedir) küresel hububat pazarının yüzde 90’ını kontrol etmektedirler.

BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK 50 YILDA YÜZDE 28 AZALDI

Günümüzde dünya nüfusunun tükettiği ortalama günlük kalorinin neredeyse yarısı üç tür üründen (buğday, pirinç ve mısır) sağlanmaktadır. Beş hayvan türü (sığır, koyun, keçi, domuz ve tavuk) günlük ortalama protein ihtiyacının yüzde 31'ini karşılamaktadır.

Biyolojik çeşitlilik 50 yılda yüzde 28 azalmıştır. 1900'lerden günümüze genetik çeşitliliğin yüzde 75'i kaybolmuştur. Sanayi Devrimi’nden sonra hegemonyasını hızla geliştiren küresel kapitalizmin insanlığa armağan ettiği tablo budur.

TÜRKİYE GIDA GÜVENLİĞİNDE BU YIL DA SINIFTA KALDI

Küresel Gıda Güvenliği Endeksi 2017 raporunda Türkiye 113 ülke arasında 49’uncu sırada yer aldı. Oysa 2015 yılında 39’uncu, 2016 yılında ise 45’inci sırada yer almıştı. Türkiye gıda güvenliği konusunda Umman, Yunanistan, Arabistan, Arjantin, Şili, Brezilya, Uruguay, Slovakya, Panama, Belarus, Kosta Rika ve Malezya gibi ülkelerin yanı sıra, AKP’nin ambargo sürecinde gıda yardımı yapmakla övündüğü Katar’ın bile gerisinde kalmıştır.

HER ALANDA TARIMSAL İTHALAT, ÜRETİMİ TESLİM ALMIŞ DURUMDADIR

Hükümet şirketlerden yana tarım politikaları uygulamakta, üretim yerine ithalatı teşvik etmektedir. Tarımda ithalata bağımlılık her geçen gün inanılmaz biçimde artmaktadır. Artık Türkiye’de, tohumdan gübreye, ilaca, makineye; canlı büyük ve küçük baş hayvandan bunlardan yemine, samanına kadar her alanda ithalat, üretimi teslim almış durumdadır. Milli gelir içinde tarımın payı son 15 yılda yüzde 10’dan yüzde 6’ya kadar gerilemiş, tarımsal üretimi deyim yerindeyse çökmüştür.

1.404 TL ASGARİ ÜCRETLE GIDA GÜVENCESİ SAĞLANAMAZ

TÜİK verilerine göre, Türkiye’deki yoksulluk oranı yüzde 21,2’dir. Başka bir deyişle, ülkede yaşayan yaklaşık her beş kişiden biri, yoksuldur.

Türk-İş’in 2017 Eylül ayı verilerine göre, dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 1.523 liradır. Asgari ücretin 1.404 lira olduğu bir ülkede, bu alım koşullarında insanlarımızın sağlıklı, ulaşılabilir, yeterli, sürdürülebilir gıdaya ulaşması mümkün değildir.

AKP’nin uyguladığı “Milli tarım politikalarının” sonuçları bunlardır. Halkı açlığa mahkûm etmek, “Milli” denilerek meşrulaştırılamaz. Ve son olarak soruyorum; “Dünyanın neresinde hangi “Milli” politika kendi halkını açlığa ve yoksulluğa mahkûm etmiştir?”

Vişne Haber Ajansı

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları