loading
close
SON DAKİKALAR

Alerjik astım belirtileri ve tedavisi

Alerjik astım belirtileri ve tedavisi
Tarih: 19.05.2015 - 18:45
Kategori: Sağlık, Yaşam

Alerjik Astım; çeşitli mikrobik ajanlar veya toksinlere karşı vücudun ve solunum yollarının göstermiş olduğu kronik iltihabi bir reaksiyondur.

İnatçı bir öksürüğünüz varsa, nefes alıp verirken hırıltı sesi duyuyorsanız; en önemlisi bu şikayetleriniz özellikle sabaha doğru uykudan uyandıracak şekildeyse bu yazıyı okumanızda fayda var. Alerjik Astım; çeşitli mikrobik ajanlar veya toksinlere karşı vücudun ve solunum yollarının göstermiş olduğu kronik iltihabi bir reaksiyondur. Solunum yollarınızın iltihaplı reaksiyonu ve ilişkili olarak bronşların aşırı duyarlılığı özellikle gece yarısı veya sabaha karşı hışıltılı solunum, nefes darlığı, göğüste sıkışıklık ve öksürük nöbetlerine yol açar. Bu ataklar genellikle değişen derecelerde havayolu obstrüksiyonu (tıkanma veya kapanma) ile birlikte olup, sıklıkla tedaviyle veya kendiliğinden düzelmektedir. Alerjik astım uygun bir tedavi ile kontrol altına alınabilir bir hastalıktır astımın kontrol altında olduğunun en iyi klinik göstergesi, az sayıda alevlenme veya atak yaşanmasıdır. Kişiden kişiye göre değişen belirtiler ve dereceler gösteren alerjik astımın; nedenlerini, belirtilerini, tedavisini, astım krizini tetikleyen faktörleri ve bu konuda merak ettiğiniz bir çok sorunun cevabını bu yazımızda bulabilirsiniz.

Alerjik Astım Nedir?

Astım, tüm dünyada yaklaşık 300 milyon kişiyi etkilediği tahmin edilen ciddi bir halk sağlığı sorunudur. Ülkemizde yaklaşık her 100 erişkinden 5-7’sinde, her 100 çocuktan 13-15’inde görülmektedir. Her yaştan bireyi etkileyebilen, doğru tedavi ile kontrol altına alınabilen, kontrol altına alınamadığında ise günlük aktiviteleri ciddi olarak kısıtlayabilen kronik (müzmin) bir hastalıktır.

Astım, hava yollarının daralması ile kendini gösteren ve ataklar (krizler) halinde gelen bir hastalıktır. Hastalar ataklar arasında kendilerini iyi hissederler. Astımda hava yollarında mikrobik olma yan bir iltihap vardır. Bu nedenle hava yolu duvarı şiş ve ödemlidir. Bu durum akciğerlerin uyaranlara aşırı duyarlı olmasına neden olur. Toz, duman, koku gibi uyaranlar ile hemen öksürük, nefes darlığı ve göğüste baskı hissi gibi yakınmalar ortaya çıkar. Krizde hava yollarını saran kaslar kasılır, ödem ve şişlik artar, ilerleyen iltihapla birlikte hava yolu duvarı kalınlaşır. Hava yollarındaki salgı bezlerinden kıvamlı bir mukus (ifrazat-balgam) salınır. Tüm bunlar hava yollarını önemli ölçüde daraltır ve havanın akciğerlere girip çıkması engellenir. Bu durum, artan öksürük,nefes darlığı, hırıltı, hışıltı ile kendini göstermektedir.

Astımın belirtileri nelerdir?

Göğüste tıkanma, öksürük, hırıltılı solunum sık rastlanan belirtilerdir. Bazen sadece inatçı öksürükle veya nefes alıp verirken hırıltı, hışırtı gibi bir ses şeklinde belirti verebilir. Bu yakınmalar geceleri, özellikle sabaha doğru uykudan uyandıracak şekilde görülüyorsa astım hastası olabilirsiniz.

Hava yollarında daralma olduğunda;

Öksürük (genellikle kuru),
Nefes darlığı,
Göğüste baskı hissi ve
Hırıltılı – hışıltılı solunum gibi belirtiler meydana gelir.
Bu belirtilerden herhangi biri veya birkaçı bir arada bulunabilir. Bu belirtiler sadece astıma özgü değildir, başka hastalıklarda da olabilir. Ancak aşağıda sayılan özelliklerle birlikte olduklarında astım açısından önem taşımaktadırlar:

Belirtilerin özellikleri;

Tekrarlayıcı olup nöbetler halinde gelirler,
Genellikle gece veya sabaha karşı ortaya çıkarlar,
Kendiliğinden veya ilaçlar ile düzelirler,
Mevsimsel değişiklik gösterebilirler.
Kişiye ve duruma göre değişik etkenler belirtilerin ortaya çıkmasına neden olabilirler.

Çocuklarda alerjik astım belirtileri
Çocuktaki her grip çok ağır geçiyor ve özellikle 2 haftadan uzun süren öksürük oluyorsa
Nefes sıkışmaları oluyorsa
Çok sık öksürük oluyorsa
Özellikle koşunca öksürük, göğüste sıkışma veya hışıltı oluyorsa
Sabaha doğru öksürükler oluyorsa
Uykuya daldıktan 1-2 saat sonra öksürük başlıyorsa
Öksürük nedeniyle uykudan kalkıyorsa
Bu saydığımız belirtiler tekrarlıyorsa çocuk mutlaka astım yönünden incelenmelidir. Özellikle de çocuğun anne, baba, kardeş veya yakın akrabalarında astım, egzama, alerjik nezle gibi alerjik hastalıklar varsa astım olma riski çok yüksektir.

Öksüren her çocuk astım mıdır?
Her öksüren çocuğa astım teşhisi konulması çok yanlış. Astım teşhisinin bu konuda uzman hekimler tarafından konulması gerekir. Astım teşhisi çocuklarda astım konusunda da bir uzmanlık olan “çocuk alerjisi uzmanı” yeni adıyla “çocuk immünolojisi ve alerji hastalıkları uzmanları” tarafından konulmalıdır. Teşhis doğru konulursa en az tedavi ve en az ilaçla çocuğa zarar vermeden tedavi edilebilir. Aksi takdirde çocuğa astıma benziyor diye birçok gereksiz ilaç verip ilaç yüklemesi yapmış oluruz.

Alerjik astım nedenleri
Astım hastalığının ortaya çıkmasında rol oynayan etkenlere risk faktörleri denir. Toplumda, astımın niçin bazı kişilerde ortaya çıktığı, bazılarında ise görülmediği bu risk faktörleri ile açıklanabilmektedir. Aşağıdaki risk faktörlerine sahip olunması, kişide astım görülme olasılığını arttırır. Bu faktörler, kişisel ve çevresel olabilirler:

Kişisel faktörler
Genetik: Astımın genetik bir hastalık olduğuna dair yeterince veri bulunmaktadır. Anne babadan birinin astımlı olması durumunda çocukta astım görülme riski %20-30’a yükselmekte, anne ve babanın her ikisinin de astımlı olması durumunda bu risk % 60-70’e ulaşmaktadır. Astımın nedenleri arasında bir çok genin rol oynadığı düşünülmektedir.

Obezite: Obezite de astım için risk faktörü olarak bulunmuştur. Leptin(açlık hormonu) gibi belli hormonların hava yolu fonksiyonunu etkilemesi ve astıma eğilimi artırması söz konusu olabilir.

Cinsiyet: Erkek cinsiyet çocukluk dönemi astımı için önemli bir risk faktörüdür. On dört yaşından önceki dönemde astım sıklığı erkek çocuklarında kız çocuklarının yaklaşık 2 misli olarak bulunmuştur. Yaş ilerledikçe bu fark kapanmakta, yetişkin döneme gelindiğinde astım kadınlarda daha sık görülür hale gelmektedir. Bundan başka cinsiyet, hastalığın kalıcılığını ve tedaviye verdiği yanıtı da etkileyebilmektedir.

Çevresel faktörler

Astımın ortaya çıkmasında rol oynayan çevresel faktörler, aynı zamanda hastalık semptomlarının artmasına yol açmaktadır. Diğer yandan, hava kirliliği ve bazı allerjenler astım semptomlarına neden olmakla beraber, astım gelişimindeki rolleri yeterince açık değildir.

Allerjenler: İç ve dış ortamdaki allerjenlerin astım alevlenmelerine yol açtıkları iyi bilinmesine rağmen astım gelişimindeki rolleri tam aydınlatılamamıştır. Bilimsel çalışmalar, ev tozu akar allerjenleri, kedi ve köpek tüyünün 3 yaşına kadar astım benzeri semptomlar için risk faktörü olduklarını düşündürmektedir. Allerjen teması ve çocuklardaki duyarlanma arasındaki ilişkinin allerjene, dozuna, maruziyet dönemine, çocuğun yaşına ve muhtemelen genetik faktörlere bağlı olduğu düşünülmektedir. Yine de bazı çalışmalarda, ev tozu akar allerjenleri astım gelişimi için bir risk faktörü olarak bulunmuşken, diğer çalışmalar bunu doğrulamamıştır. Hamam böceğinin allerjik reaksiyon için önemli bir neden olduğu gösterilmiştir. Kedi ve köpeklerin rolünü araştıran bazı çalışmalarda, erken yaşlarda bu allerjenlere maruziyetin, allerjik duyarlılaşma ve astım gelişimine karşı koruyucu olabileceği gösterilmişken, diğer çalışmalar bu tür maruziyetin allerjik duyarlanma riskini arttırabileceğini ileri sürmüştür. Bununla beraber, kırsal kesimde yetişen çocuklarda, astım görülme sıklığı genel olarak düşük bulunmuştur. Bu durum hijyen hipotezi ile açıklanmaktadır.

Enfeksiyonlar: Bebeklik döneminde, respiratuvar sinsityal virus (RSV) ve parainfluenza virusu bronş hastalıklarına yol açabilmekte ve ortaya çıkan semptomlar çocukluk astımındaki semptomları taklit edebilmektedir. Yapılan bilimsel çalışmalar, RSV virüsü saptanan çocukların uzun dönemde yaklaşık %40’ında hışıltının devam edeceğini veya ileri çocukluk dönemlerinde astım olacaklarını göstermiştir. Diğer yandan bazı çalışmalar, kızamık, hatta RSV enfeksiyonları gibi erken çocukluk döneminde geçirilen bazı enfeksiyonların astım gelişimine karşı koruyucu olabileceklerini ileri sürmüştür. Astımdaki “hijyen hipotezi” de erken çocukluk döneminde enfeksiyonlara maruziyetin, çocuğun bağışıklık sistemini astıma karşı güçlendireceğini ve astım ile diğer alerjik hastalık riskini azaltabileceğini ileri sürmektedir. Bu hipotezin doğruluğu araştırılmaya devam edilmekle birlikte, bu yaklaşım aile büyüklüğü, doğumdaki sıralama, kreşe devam etmenin astım riskini nasıl azalttığını açıklamaya yardım edebilir. Örneğin, büyük kardeşleri ile yetişen veya kreşe devam eden çocuklarda enfeksiyon riski artarken, bu durum ileriki yıllarda alerjik hastalık ve astım gelişme riskine karşı koruyucu olabilmektedir. Diğer yandan, alerjik durum ve virüslere bağlı enfeksiyonlar arasındaki ilişki oldukça karmaşıktır. alerjik durum, alt solunum yollarının viral enfeksiyonlara olan cevabını etkilemekte, daha sonra viral enfeksiyonlar alerjik duyarlanmanın oluşumuna katkıda bulunmaktadır. Bu etkileşim bireyler eş zamanlı olarak alerjenlere ve viral enfeksiyonlara maruz kaldıklarında ortaya çıkmaktadır.

Sigara: Sigara kullanımı ve/veya dumanına maruziyet, astımlılarda akciğer fonksiyonlarındaki bozulmanın şiddetlenmesi, astım semptomları ve ağırlığında artışa yol açmaktadır. Bundan başka, tütün dumanı astım ve alerji tedavisinde kullanılan ilaçların etkilerinin azalması ve astım kontrolünün zorlaşmasına neden olmaktadır. Erken çocukluk döneminde sigara dumanına maruz kalmak astım benzeri semptomlar dâhil, bir dizi zarara yol açmaktadır. Yine de annenin sigara içiminin bebeğin akciğer gelişimini olumsuz etkilediği ve anneleri sigara içen bebeklerin, hayatlarının ilk yılında hışıltı geçirme olasılıklarının 4 kat arttığı bildirilmektedir.

Dış ve İç Ortam Hava Kirliliği: Dış ortam hava kirliliği ile astım arasındaki nedensel ilişki halen tartışmalıdır Hava kirliliğinin olduğu ortamda büyüyen çocuklarda akciğer gelişimi kısıtlı olmakla beraber, bunun astıma yol açıp açmadığı bilinmemektedir. Diğer yandan, astım alevlenmeleri ve astıma bağlı hastane başvuruları ile hava kirliliği düzeylerindeki artışlar arasında ilişki olduğu bir çok çalışmada gözlenmiştir. İç ortamdaki hava kirleticileri (gaz ve ‘biomass’dan kaynaklanan duman ve buharlar, küf ve hamam böceği) ile de benzer ilişkiler gözlenmiştir.

Diyet : Astım gelişiminde diyetin, özellikle anne sütünün rolü yoğun araştırma konusu olmuştur. Genel olarak, çalışmalar inek sütünden veya soya proteininden elde edilen hazır mamalar ile beslenen çocuklarda, anneleri tarafından emzirilen çocuklara göre daha yüksek oranlarda hışıltı ortaya çıktığını bulmuşlardır. Artmış oranlarda hazır gıda ile beslenme, düşük antioksidan (meyve, sebze) alımı, artmış n-6 poliansatüre yağ asidi (margarin ve bitkisel yağlarda bulunan) alımı, yetersiz oranlarda n-3 poliansatüre yağ asidi alımının (yağlı balıkta bulunan) son zamanlarda görülen astım ve alerjik hastalıktaki artışa katkıda bulunduğu ileri sürülmektedir.

Astım kötü bir hastalık mıdır?

Aileler astım hastalığından çok korktukları için genelde doktorlar astım kelimesini kullanmaya çekinirler. Bu nedenle bronşit, spastik bronşit, alerjik bronşit gibi isimler tercih edilir. Aslında bütün isimler aynıdır. Bu isimler astımın eş anlamlarıdır. Astımdan korkmamak gerekir. İlk yapılması gereken astım teşhisinin doğru konulmasıdır.

Alerjik astım tedavisi

Astım tedavisinin amacı, hava yollarındaki mikrobik olmayan iltihaba bağlı daralmanın giderilmesi ve hastanın rahat nefes almasının sağlanmasıdır. Hekim ve hasta/aile arasındaki işbirliği ile belirtilerin tamamen kontrol altına alınması çoğunlukla sağlanmaktadır.

Astım Tetikleyicilerinden Nasıl Korunmalı?

Alerjenler: Ev tozu akarları → Akarlar ev tozunda yaşayan, gözle görülemeyen küçük böcekçiklerdir. Nemli, karanlık ve sıcak ortamlarda yaşarlar; insanların deri döküntüleri ile beslenirler. Esas olarak dışkıları alerjen niteliği taşır. Bu yapışkan dışkı parçacıkları çeşitli eşyalara yapışır ve sürekli havaya yayılır. En fazla yatak, yorgan, yastık, halı, kumaş kaplı mobilyalar ve tüylü oyuncaklarda bulunurlar.

Nasıl Korunmalı?

– Havalandırma arttırılmalı, rutubet önlenmeli (nem oranı %40’ın altına düşmeli)
– Kumaş döşeli eşyalar yerine deri, ahşap veya plastikten yapılmış olanlar tercih edilmeli
– Ev işi yaparken maske kullanılabilir
– Haftada en az bir kez güçlü bir elektrik süpürgesi ile temizlik yapılmalı
– Özellikle yatak odasında halı kullanılmamalı
– Tüylü ve içi dolu oyuncaklar kaldırılmalı
– Yatak takımları en az haftada bir ve 60C’nin üzerinde yıkanmalı
– Yatak, yorgan ve yastıklar özel kılıflarla kaplanabilir

Polenler → Her bitki için polen yayma donemi değişiktir, iklime göre de farklılıklar gösterebilir. Ağaç polenleri genellikle Şubat – Mart, cim polenleri Nisan’dan Temmuz ortasına kadar, yabani ot polenleri ise yaz sonu ve genellikle sonbaharda ortaya çıkar. Polenlerden tam olarak sakınmak olası değildir, ancak maruziyet azaltılabilir.

Nasıl Korunmalı?

– Kişi, alerjik olduğu polenin yayılma döneminde mümkün olduğunca dış ortam aktivitelerinden kaçınmalı.
– Polen filtreli klimalar arabalar için kullanışlıdır.
– Polen yayılımının yoğun olduğu dönemlerde dış ortamda maske ve gözlük takılabilir.
– Polen yayılımının yoğun olduğu dönemlerde kapı ve pencereler kapalı tutulmalı.
– Dış ortamdan eve gelince duş yapılıp, elbiseler değiştirilmelidir.

Nasıl Korunmalı?

– Evin rutubeti azaltılmalı,
-Kışın mümkünse evin tüm odaları ısıtılmalı ve evin içinde çamaşır kurutulmamalı,
– Eski halı, yatak, mobilya ve küf kokan malzeme atılmalı,
– Fazla miktarda saksı bitkisi bulundurulmamalı,
-Akvaryum ve kuş kafesleri çevresinde küf kolay gelişebileceğinden evde bulundurulmamalı,
– Su sızıntısı olan yerler tamir edilmeli,
-Küflenen yüzeyler çamaşır suyu ile temizlenmeli, ancak bu işlem hasta tarafından yapılmamalıdır.

Hayvan tüy ve döküntüleri → Tüm tüylü hayvanlar alerjiye neden olabilir. Alerjenler, hayvanların idrar ve salyalarında bulunur ve tüylerine yapışır. Tüy miktarı ve uzunluğu ile alerji yaratma düzeyi arasında ilişki yoktur. Aynı hayvan cinsi içinde farklı türler arasında önemli farklar yoktur. Örneğin bir tür kedi alerjisi var ise başka bir tür için de olması beklenir. Hassas kişilerde alerji gelişimi 6–12 ayı bulur ve hayvan uzaklaştırıldıktan sonra da aylar hatta yıllar boyu devam edebilir.

Nasıl Korunmalı?

– Evde alerjik kişi varsa, eve o hayvanı almamak en doğru uygulamadır
– Hayvanın evden gönderilemediği durumlarda sık yıkanması, yatak odasına sokulmaması, evde halı ve kumaş kaplı mobilyaların azaltılması önerilir
– Kedi ve köpek alerjenleri giysiler ile taşınabildiğinden temas sonrası kıyafetler değiştirilmeli
– Hiç bir yöntem hayvanın uzaklaştırılması kadar etkili değildir.

Hamamböcekleri → Özellikle şehirlerde toplu konutlarda önemli bir sorundur.

Nasıl Korunmalı?

– Giriş yeri olabilecek kapı altı boşlukları, çatlaklar ve boru çevreleri gözden geçirilmeli ve onarılmalı. Bu işlem yapılmadan diğer önlemlerin etkili olması söz konusu değildir.
– Özel kimyasal maddeler ile yok edilebilirler. Bu sırada astımlı hasta aynı ortamda bulunmamalıdır.
– Ev ve apartman içinde azaltıcı tüm önlemler (açıkta besin maddesi bırakılmaması, çöplerin kapalı tutulması vb) alınmalı.

Hava kirliliği: Ev içinde havada bulunan tahriş edici maddeler astımlı hastaları normal bireylerden daha fazla rahatsız eder ve astım belirtilerinin ortaya çıkmasını kolaylaştırır. Bu tahriş edici maddelerin bazıları kokularından tanınabileceği gibi bazılarının ise varlığı bile fark edilmeyebilir. Sigara, gaz ocağı ve gazlı ısıtıcılar, arızalı kalorifer kazanları, kapalı garajda çalışan araba, odun sobası ve şömine, formaldehit madde salınımı yapan mobilya yalıtım malzemeleri, bina temellerinden mekânlara sızan radon gazı bu tahriş edici maddeler arasında sayılabilir. Ayrıca temizlik maddesi olarak kullanılan çamaşır suyu, kozmetik malzemelerden parfüm ve deodorant gibi ürünler de hava yollarını uyarabilir.

Ev içi ortamda hava kirliliğini önlemek için;

– Evlerde kesinlikle sigara içilmemeli,
– Boya-cila- temizlik malzemeleri dikkatle uygulanmalı ve ardından ortam iyice havalandırılmalı,
– Sobaların baca temizliğine dikkat edilmeli ve bacasız sobalar (gaz yağlı, bütan böcek ilacı ve gazlı vb.) kullanılmamalıdır.

Dış ortamlarda da ani nem ve ısı değişiklikleri, hatta rüzgar bile astım belirtilerini başlatabilir. Genellikle serin ve yağışlı havalarda yakınmalar artar. Motorlu taşıtlardan, sanayi ya da konutlarda kullanılan yakıtlardan kaynaklanan gaz ve tanecikler solunum yollarını tahriş eder. Dış ortamda hava kirliliğinin yoğun olduğu günlerde gereksiz aktivitelerden kaçınılmalı, evin pencereleri kapalı tutulmalı ve mutlaka gerekmiyorsa dışarı çıkılmamalıdır.

Enfeksiyonlar: Astımlı hastalarda üst solunum yolu enfeksiyonları sıklıkla astım belirtilerinin artmasına neden olur. Enfeksiyonların ardından 2-6 hafta kadar hava yollarında duyarlılık artar; bu dönemde astım belirtileri ortaya çıkabilir ya da artabilir. Bu nedenle kışın enfeksiyon hastalıklarının bulaşma riskinin artması nedeniyle kalabalık yerlerden kaçınılmalıdır. Her yıl Eylül ya da Ekim ayında olmak üzere bir kez grip aşısı yaptırılmalıdır. Bu durum, özellikle orta ve ağır astımlı olgular için daha önem taşımaktadır. Doktor tarafından gerekli görülmedikçe antibiyotik kullanılmamalıdır.

Mesleksel etkenler: İş yerlerinde maruz kalınan metal ve odun tozları, bitkisel-hayvansal ve kimyasal maddeler ve tahriş edici maddeler astıma yol açabilir. Mesleksel etkenlere bağlı astımda hafta sonu ve tatillerde yakınmalarda azalma, işe tekrar başladığında ise belirtilerde yeniden artma görülür. Özellikle sigara içen bireylerde bu durum daha kolaylıkla gelişir ve daha ağır seyreder. Mesleksel astımı olanlarda işyerinden uzaklaşma gerekebilir; bu sağlanamıyorsa mutlaka işyerinde etkili bir havalandırma sistemi olmalı, uygun maske kullanılmalı ve önceden astımı olduğu bilinen kişilerin riskli işlerde (marangozluk, boyacılık, kuaförlük, fırıncılık vb.) çalışmaması önerilmelidir.

İlaçlar: Astımlıların yaklaşık %10’unda ilaçlar önemli rol oynar. Çeşitli ilaçlar sadece öksürüğe neden olabileceği gibi, astım krizine de neden olabilirler. Bu nedenle herhangi bir nedenle hekime başvurulduğunda kişi mutlaka astım hastası olduğunu bildirmelidir. Başka bir hekim tarafından verilen ilaçlar da astım tedavisini düzenleyen ve takip eden hekime mutlaka gösterilmelidir. Hekime danışılmadan rastgele ilaç alınmamalıdır. Astımlı hastaların kullanımında risk oluşturan başlıca ilaç grupları şunlardır: Yüksek tansiyon, kalp damar hastalıkları, kalp ritm bozuklukları, migren, göz tansiyonu (glokom) için kullanılan bazı ilaçlar; ameliyatlarda kullanılan anestezik maddeler, aspirin ve benzeri ağrı kesici ve romatizma ilaçları, röntgen incelemeleri esnasında kullanılan ilaçlar.

Besin ve besin katkı maddeleri: Erişkinlerde besin maddelerinin astımı tetiklemesi daha nadirdir. Allerjik bireylerde allerjen özellikteki besin maddeleri (balık, kabuklu deniz ürünleri, kuruyemiş, yumurta, süt, muz vb) diğer allerjik belirtilere yol açmanın yanı sıra astım ataklarını da tetikleyebilir. Aşırı hassas bireylerde besin maddesinin kokusu bile astım atağını uyarabilir. Bunun yanı sıra besinlere lezzet, renk vermek ya da bozulmalarını önlemek için içlerine katılmasına izin verilen katkı maddeleri, normal kişilere yüksek dozlarda bile zarar vermediği halde, astımlı bireylerde atağa yol açabilir. Kurutulmuş ve paketlenmiş meyve, meyve suları, bira, şarap gibi fermantasyon yoluyla hazırlanan içkiler, turşu, salamura, sucuk, sosis, hazır salatalar, cips, işlenmiş hazır yiyecekler bu konuda en dikkatli olunması gerekenlerdir. Çin mutfağında sık kullanılan soya ürünleri de astım yakınmalarını arttırabilir. Eğer birey herhangi bir besin maddesine duyarlı ise bu besinleri tüketmemelidir.

ÖKSÜRÜK

Astım Olduğunuzu Biliyorsunuz. Peki, Hastalığı Tanıyor musunuz?
Astım alerjik bir hastalıktır ve öldürücü değildir.
Geçmeyen ve sabah görülen öksürüğün en sık nedeni astımdır.
Hastalık tamamen iyileşmez ama tam kontrol altına alınabilir.
Astımın tedavisi eğitimle başlar.
Kortizonsuz astım tedavisi çok zordur. Bu nedenle kortizon tedavisinden korkmayın. Yeterli ve küçük dozlarda, gerekli sürede özellikle lokal inhaler şekilde kullanılan steroidlerin yan etkisi görülmeyecek kadar azdır. Kullanım sonrası ağzınızı bol su ile çalkalayın, bu dönemde az tuzlu beslenin ve tansiyonunuzu sık sık kontrol ettirin.
Çocuklarda da görülür.
Erişkinlerde aniden ortaya çıkabilir.
Gizli astım gebelikte ve stres sonrası ortaya çıkabilir.
Gebelikte ve emzirmede her tür astım ilacı kullanabilirsiniz.
Gizli astım ancak solunum (nefes) fonksiyon testi ile anlaşılabilir.
Ağır astımınız varsa uçak yolculuğunda oksijene ihtiyaç duyabilirsiniz.
Reflü astımı sıklıkla tetikler.
Astımınız sık tekrarlıyorsa mutlaka nedenini bulmalısınız.
Astımınız kontrol altındaysa her türlü sporu yapabilirsiniz.
Sürekli ve yüksek dozda ilaç kullananlarda dirençli astım gelişebilir. “Zor astım” diye bilinen bu formu en ağır seyre sahiptir.
Astımın dünyada yaklaşık 300 milyon kişiyi etkilediği düşünülmektedir. Bu rakam ülkemiz için yaklaşık 3.5 milyon kişidir.
Astım, hasta veya toplum açısından yüksek maliyetli bir hastalıktır. Ancak hastalığın tedavi edilmemesinin maliyeti daha yüksektir.

Bu belirtiler 2 haftadan fazla sürüyorsa, dikkat!
Aşağıdaki belirtiler tipik olarak ataklar halinde tekrarlıyor ve 2 haftadan fazla sürüyorsa bahar alerjisinin habercisi olabiliyor.

Uzun süreli şeffaf burun akıntısı,
Burun tıkanıklığı,
Burun, dudak, boğaz ve damakta kaşıntı,
Burnun kaşıntıya bağlı sürekli yukarı itilmesiyle “ alerjik selam” denilen yatay çizgilenmenin oluşması,
Geniz akıntısı,
Hapşırma nöbetleri,
Yüzde baskı hissi veya ağrı,
Gözlerde kaşıntı, şeffaf sulanma, kızarıklık
Gözaltlarında şişlik ve mavimsi-mor renk değişikliği
Öksürük, nefes darlığı, hırıltı (astım bulguları)
Uyku kalitesinde bozulma.
Çocuğunuzun yakınmaları bittiğinde ilaç tedavisini kesmeyin
Mevsimsel alerjinin tedavisi 3 ayaklı oluyor. Alerji tedavisinde en temel yaklaşım duyarlı alerjenle temasın kesilmesidir. İkincisi doktorunuzun önerdiği ilaç tedavisidir. Üçüncü ayak ise aşı ile duyarsızlaştırma yöntemidir. Ne yazık ki uygulanan tedavi ile alerjik bünye tamamen ortadan kaldırılamıyor. Bu yüzden tedavide esas hedef hastalığın kontrol altına alınmasıdır. Çocuklar uygulanan tedaviyle süratle iyileşiyor ve yakınmaların sıklık ile şiddeti azalıyor. Ancak doktorunuzun çocuğunuza polen mevsimi boyunca kullanmasını önerdiği ilaçları kısa süreli değil, uygun süre ve dozda kullanmaya özen gösterin. Yakınmalar bittiğinde kesmeniz ancak kısa süreli çözüm sağlar.

Polen mevsiminde alerjenlerden korumak için…
Polenlerin en yoğun yayıldıkları 05:00-10:00 saatleri arasında çocuğunuzu mümkünse dışarı çıkarmayın. Özelikle yeşil alanlarda bulunmamasına dikkat edin. Evinizi de bu saatler dışında havalandırın.
Dışarı çıktığında ağız ve burnunu örten polen maskesi kullanabilir, gözlerin yanını da örten güneş gözlüklerinden faydalanabilirsiniz.
Burnun dış kısmına ve gözlerin etrafına sürülen ince bir tabaka vazelin polenlerin yapışmasını sağlayıp vücuda girişini bir miktar azaltabilir.
Çamaşırlarını bu mevsimde dışarıda kurutmayın.
Çocuğunuzun eve girince duş almasını ve giysilerini değiştirmesini sağlayın. Çıkardığı giysilerin yatak odasında kalmamasına dikkat edin. Duş alması o anda mümkün değilse de ağız ve burnunu yıkaması faydalı olacaktır.
Sıcak- kuru ev havası yakınmaları arttıracağı için evinizi nemlendirin.
Evinizde tüylü hayvan ve bitki beslemekten kaçının.
Yorgan ve battaniyesinin yün yerine pamuklu ve sentetik olmasına dikkat edin ve yatak takımlarını her hafta 50-60 C ısıda yıkayın.
Evinizi sık süpürün, silin, toz alın.
Evin içinde kesinlikle sigara içmeyin.
Burnunu serum fizyolojik (tuzlu okyanus suyu) ile sık sık temizlemek yakınmalarını hafifletebilir.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları