loading
close
SON DAKİKALAR

Atatürk’süz müfredat olmaz

Atatürk’süz müfredat olmaz
Tarih: 21.07.2017 - 00:00
Kategori:

Yalçın Bayer: MEB çağdaş/laik eğitimin son parçalarını da ‘çağdaşlık getirme’ iddiasıyla yok etmeye çalışmıştır.

MİLLİ Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın kamuoyuna ‘müjde’ olarak sunduğu 2017-2018 eğitim dönemi müfredatı üzerinde ayrıntılı bir inceleme yapan Eğitim İş Sendikası, AKP döneminde Milli Eğitim müfredatında yapılan en köklü değişikliklerden biri olan yeni müfredatın ‘art niyetli’ olduğunu savunuyor ve “Müfredatın meydana getirilme usulü, KHK’larla ülkeyi yöneten AKP’nin Milli Eğitim Bakanlığı’na yakışır biçimde gerçekleşmiştir” diyor.
Bakanlığın ‘KHK gibi tepeden inmeci müfredat’ın yangından mal kaçırırcasına hazırlandığını belirten Eğitim İş şu vurgulamaları yapıyor:
Sürpriz gibi açıklanan bir müfredat programı olmaz. Müfredatın demokratikleşme iddiası gerçekdışıdır. Görüşü alındığı iddia edilen 100 bin öğretmen ve velinin kim olduğu sorusuna yanıt verilememiştir. Yandaş sendikalar, yayınevleri ‘hazır’ halde kamuoyunun önüne çıkmıştır; trajikomiktir bu...
MEB çağdaş/laik eğitimin son parçalarını da ‘çağdaşlık getirme’ iddiasıyla yok etmeye çalışmıştır.
AKP’nin siyasi söylemlerinin direkt ya da dolaylı şekilde yer bulduğu, her vesileyle 15 Temmuz’un hatırlatıldığı, din ağırlıklı içeriklerin artırıldığı müfredatta, pozitif bilimlerin öğretimi geriletilmiş ve Atatürkçülük kavramı gölgeye itilmeye çalışılmıştır.
‘Evrim’ ve ‘oluşum’un olmadığı bir biyoloji olur mu? Laik eğitime adeta savaş açan AKP, siyaseten en vurucu hamlelerini Türk dili ve edebiyatı alanındaki değişiklikleriyle yapmış, Atatürkçülük kavramını müfredattan silmiştir. ‘Nutuk’ ve yazarı Mustafa Kemal Atatürk’ten hiç söz edilmemiştir. Sosyal bilgiler ve inkılap tarihi derslerine yeni ‘tanım’ yapılmıştır.
“Bu kâbusa dur denmelidir” diyen Eğitim-İş’ın tepkisi şöyle bitiyor:
“Eğitim-İş olarak, tüm demokratik kamuoyunu, bu müfredat kâbusuna ‘dur’ demeye çağırıyoruz!
Biz Eğitim-İş’li eğitimciler olarak, Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün eğitim neferleri olarak; ne müfredat çıkarılırsa çıkarılsın, Cumhuriyet’in değerlerini, Atatürk ve yol arkadaşlarını, bilimin ana konularını yavrularımıza öğretmeye devam edeceğiz! Geleceğimize sahip çıkacağız!

DOĞAL DENGEYİ BOZAN RANT PROJELERİ

HER felakette olduğu gibi İstanbul felaketinde de klişeleşmiş cümlelerle ne yazıktır ki gerçek sorunlar sümen altı edilmiştir. İcraat makamında olanların yaptıkları yerine söylemleriyle, tanık olunan sorunlara zamanında sesini çıkaramayanların ya da bizzat imzalarıyla destek verenlerin görüşleriyle de kamuoyu yanıltılmıştır.
İstanbul’da yaşanan ‘su ve sel baskınının’ nedeni kesinlikle aşırı yağmur değildir. Bilim, akıl ve ahlak değerleriyle çelişen ve doğal dengeyi olağanüstü bozan ‘rant pojeleri’dir. Yanlışlığından hiç kimsenin şüphe duymadığı söz konusu projelere demokratik olmayan yönetim sistemleri ile çökmüş ve çürümüş bürokratik anlayışlardan dolayı hiçbir zaman engel olunamamıştır. Engel olmak isteyenler de en acımasızca cezalandırılarak çoğu zaman sistemin dışına itilmiştir.
Yıllardır dile getirdiğim gibi sel ve su baskını sorunu terörden sonra çağımızın en önemli sorunudur. Yanlış imar uygulamaları ve özellikle su havzalarının doğal dengesini bozan kaçak hafriyattan dolayı İstanbul’da korkunç boyutlara ulaşmıştır. Son yağışın su havzalarından daha çok yerleşim birimlerine isabet etmiş olması çok daha büyük bir faciayı önlemiştir. 2009 yılında yaşadığımız ‘Ayamama Faciası’ söylediklerimin yaşanmış acı bir örneğidir.
Yıllık yağış miktarlarını kıyaslayarak yaşadığımız felaketi sıradanlaştırmak İstanbul’umuza yapılabilecek en büyük kötülüktür. İstanbul’daki su havzaları ve dere yatakları ‘Kırsal Dönüşüm Projesi’ kapsamında kısa sürede doğal yapısına kavuşturulmalıdır.
Aksi halde, çok daha büyük faciaların yaşanması kaçınılmaz olacaktır. Faruk ÇEBİ - İstanbul 1. Orman Bölge Müdürü

BİLİYOR MUSUNUZ?

BÜYÜKERŞEN LOZAN’I ANLATACAK

- LOZAN Barış Konferansı ve Antlaşması’nın 94. yıldönümünde, İnönü Vakfı, Adalar Belediyesi ve ÇYDD’nin etkinliğinde Heybeliada’da pazartesi günü İnönü Evi Müzesi’nde Özden Toker, Prof. Dr. Aysel Çeliker ve Atilla Aytaç’tan sonra Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’in Lozan’ı anlatacağını...
- DİKİLİ Belediye Başkanı Mustafa Tosun, 24 Temmuz Pazartesi günü 21.00’de ‘Lozan’dan Günümüze Adalet ve Basın’ isimli panelde Av. Çiğdem Elibol’un (başkan) Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, Fox TV Haber Genel Yayın Yönetmeni Doğan Şentürk ile CHP Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek’in konuşacaklarını bildirdiğini...
- ALANYA’da haftalık olarak Türkçe, İngilizçe, Rusça ve Norveççe çıkan Mahmutlar Post gazetesinin 13. yaşına bastığını...
- İSTANBUL Yerel Gazeteciler Derneği (İYGAD) Başkanı Mehmet Mert, yarın Çatalca Flamingo Köyü’ndeki pikniğe çağırdığını...
- CHP İzmir Milletvekili Atilla Sertel’in, Cumhurbaşkanı’nın sözlerine karşılık “Bankamatik soyguncusu gazeteler kimse açıklanmalıdır. Gökmen Ulu kaçmadı kaçmaz, o Zekeriya Öz gibi, FETÖ’cüler gibi kaçmaz” dediğini...

DİSK: OHAL EMEĞE ZARARLI

- “Darbecilerin yargılanması ve cezalandırılması, 12 Eylül darbesinde olduğu gibi cezasız kalmaması önem taşımaktadır. Hukuksuzluk inşa edilmemelidir. Kamuda yaşanan ihraç ve tasfiyeler 27 Mayıs, 12 Eylül gibi darbe dönemleriyle kıyas kabul etmeyecek kadar kapsamlıdır.” DİSK Genel Başkanı Kani BEKO

OKUYUNUZ

ABD EN BÜYÜK TEHDİT; AZERBAYCAN’DAN BAŞKA DOST YOK

KADİR Has Üniversitesi Türkiye Çalışmaları Merkezi’nin her yıl gerçekleştirdiği “Türk Dış Politikası Kamuoyu Algıları Araştırması”nın 2017 yılı sonuçları açıklandı. Araştırmaya göre Türkiye kamuoyu Azerbaycan’ı Türkiye’nin en yakın dostu olarak görüyor; ABD ise Türkiye’ye tehdit oluşturan ülkeler arasında birinci sırada yer alıyor.
Kadir Has Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Aydın başkanlığında, üniversitesinin Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinem Akgül Açıkmeşe koordinasyonunda, 26 ilde 18 yaş üstü bin kişi ile yüz yüze görüşülerek gerçekleştirilen ankette, Türkiye’nin başta Suriye, ABD ve Avrupa Birliği (AB) ile ikili ilişkileri olmak üzere Türk dış politikasına yön veren gelişmeler hakkında sorular soruldu. Araştırma sonuçlarına göre terörle mücadele artan bir oranda ‘dış politika sorunu’ olarak görülüyor. Bu durum kamuoyu nezdinde terörün sadece ülke içi bir sorun biçiminde değerlendirilmediğini, dış politika unsuru olarak da nitelendirildiğini ortaya koydu.
Araştırmaya göre Türkiye’nin dış politikadaki en büyük sorununun yüzde 44,2 ile “terörle mücadele” olduğu gözlendi. Terörle mücadeleyi yüzde 24,6 ile Suriye sorunu ve yüzde 8,3 ile İsrail ile ilişkiler izledi.Terörde geçen yıla göre yüzde 13’lük bir artış dikkat çekti.
- Kamuoyu Türkiye’nin dış politikasını yüzde 38,5’lik bir oranla, geçen yıla göre yüzde 4,5’lik bir artışla, başarılı buluyor.
-‘Türkiye’nin en yakın dostu hangi ülkedir?’ sorusuna katılımcılar geçen yıla göre yüzde 12’lik artışla (71.3) yine ‘Azerbaycan’ yanıtını verdi. ‘Türkiye’nin dostu yoktur’ diyenlerin oranı ise yüzde 23,1’den yüzde 17,2’ye geriledi.
Geçen yıl Ortadoğu ülkeleri öne çıkarken, yüzde 22,4’lük bir artışla bu yıl ABD Türkiye için en büyük tehdit olarak karşımıza çıktı. İsrail (37,4) ikinci sırada ise Avrupa ülkeleri (24) yer aldı. Rusya’ya yönelik tehdit algısı ise yüzde 34,9’dan yüzde 18,5’e düştü.

İSLAM DEVLETİ Mİ, AVRUPA ÜLKESİ Mİ

Araştırmada ‘Türkiye İslam ülkesidir’ diyenlerin oranı yüzde 39,9. Türkiye’yi Avrupa ülkesi şeklinde tanımlayanların oranı ise her yıl düzenli biçimde artıyor. 32.7’lik kesim Avrupa ülkesidir dedi Türkiye için...
Türk dış politikasının temel belirleyicisi Erdoğan (69.2) oldu. Geçen yıl Genelkurmay’ın Türk dış politikasında etkisi yüzde 3,8 iken, bu yıl yüzde 24,3’e yükselerek dikkat çeken bir artış kaydetti.
Ankette, Türkiye’nin Suriye politikasında ‘tarafsız’ kalması istenirken, Türkiey’nin ABD üyeliğine yönelik umutların da azaldığı dikkat çekti. Gelinen noktada Türkiye’nin AB üyeliğini destekleme oranı, yüzde 48,4 olarak belirlendi. ‘Türkiye AB’ye hiçbir zaman tam üye olamayacak’ diyenlerin oranı 2015 yılında yüzde 47,6 idi. Bu oran geçen yıl yüzde 66,7’ye, bu yıl ise yüzde 81,3’e yükseldi. Buna karşılık, Türkiye ile AB arasında üyelik yerine farklı bir model kurulmasını destekleyenlerin oranı yüzde 30,4’te kaldı.

4 YILDA 5’İNCİ TURİZM BAKANINA ÖNERİLER

YURTDIŞINDA Türklerin elindeki tek turizm şirketi Bentour’un sahibi Kadir Uğur, son beş yılda dördüncü bakan olan yeni Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş’a ‘hoşgeldiniz’ derken, öneriler sundu.
Uğur, “Sayın Bakandan işleri çabuk şekilde kavrayıp kararlarınızı doğru ve çabuk alabilmeniz için, bürokratlarınıbu işin tecrübasini yaşamış insanlardan oluşturmanız ve yol almanız gerekmektedir” dedikten sonra yaşı 70’e gelmiş, 50 yıllık bir turizimci olarak çok kısa bir kaç önerisini sundu:
“Müsteşarınızın turizm tecrübesi olan bir bürokrat olması... Çok kısa bir zaman da bürokratlardan, Dışişleri ve Maliye Bakanlığı’ndan ve de yurt içi, yurt dışı tecrübeli turizmcilerden oluşan bir kriz masasının kurulması ve
problemlerin masaya yatırılması... Kısa sürede yapılması gereken birkaç nokta:
1- Uçaklar için tur operatörlerine verilen sübvansiyonun basite
indirgenmesi... Yalnızca otelde kalanlar için bu uçak sübvansiyonun
verilmesi.
2- 4 yıldız, 5 yıldız oteller için taban fiyatının belirlenmesi ve
bunun altına inilmemesi, gelir kaybını önleyip 2 ve 3 yıldızlı
otellerin yok olmasını önleyecektir.”

KENDİ TARİHİNİ BİLMEYENLER İNÖNÜ’YÜ ÖĞRENMELİDİRLER

15 Temmuzda direniş ‘menkıbelerini’ yaşadık.
‘Cumhuriyet Tarihindeki ilk demokrasi direnişi’ naraları atıldı.
Bir CHP üyesi ya da yetkilisi demedi ki;
“Siz ne ile övünüyorsunuz?”
Halkın topyekûn karşı çıktığı bir darbe esnasında siz havada, karada, bir yerlerde idiniz.
O çok eleştirip her fırsatta yerden yere vurduğunuz İnönü, 22 Şubat ve 21 Mayıs darbe girişiminde o günkü siyasi kadro ile birlikte tek başına dağ gibi direnerek, Hava Kuvvetleri Karargâhına gidip darbecilerin hükümranlığına son vermişti.
Öyle 15 Temmuzdaki gibi medyanın ve halkın tamamı darbenin karşısına durup meydanlarda da değildi. Çankaya da başta Cumhurbaşkanı olmak üzere devletin bütün üst yönetimi sarılmışken, çıkıp üstlerine gitmiş, darbeyi sonlandırmıştı!
Bunu da 1960 ihtilalinden hemen 2–3 sene sonranın şartlarında yapmıştı.
Çünkü O, dünyanın uygun konjonktüründe elindeki şartları kullanarak daha ağır bir rejim kurmak yerine ülkeye 1946’da demokrasinin gelmesini sağlayan, Çankaya’dan seçimle inmeyi bilen, Lozan Kahramanı İsmet İnönü idi. Öyle üç beş çapulcuya demokrasiyi teslim etmezdi.
Şimdi ise kendisini ‘tarihçi’ sananlar ortaya çıkmış, ‘Demokrasi Kahramanlığı’ gibi ucuz şöhret sahipliği bir yana, 15 Temmuz’un ‘milli mücadele’den de büyük bir kahramanlık hikâyesini olduğunu söyleyecek kadar gözleri dönmüştür.
Düşmanlıklarının ‘Darbeciler’ değil, Laik Türkiye Cumhuriyeti Ordusu ve askeri olduğu malumdur!
Suç bunlarda değil! Kendi Tarihini bilmeyip bu gibi ‘kazip şöhret’ sahiplerine hadlerini bildirmeyenlerdeB Kendi parti tarihini bilmeyenlerde.
Yedikule Bostanları konusunda İBB bir çatıştay düzenlemelidir.
CHP İstanbul Milletvekili, mimar Gülay Yedekçi, Başbakan Yıldırım’a soruyor:
“İBB’nin, Yedukile Bostanlarının Kentsel Tarım Parkı’nda yaşayacağını ve varlığını artık burada sürdüreceğini açıklamasına karşın, buranın akıbetinin endişe verici olduğunu belirterek “Belediyenin hazırladığı projeyi açıklayacak mısınız? Buranın geleceği ile ilgili bir çalıştay yapmayı düşünüyormusunuz? Yedikule’de babadan oğula çalışanların sosyal hakları ne olacaktır, çiftçi statüsüne geçecekler midir? Surların imara açılması konusunda kesin söz verecek misiniz?”

Yalçın Bayer: Hürriyet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları