loading
close
SON DAKİKALAR

CHP’de muhalefet ve Baykal’cılar, bulanık suda balık avlamak istiyor

CHP’de muhalefet ve Baykal’cılar, bulanık suda balık avlamak istiyor
Tarih: 11.02.2012 - 00:00
Kategori:

Bulanık suda balık avlamak: “Karışıklıktan yararlanıp menfaatini kollamak” anlamını ifade ediyor.

Bulanık suda balık avlamak: “Karışıklıktan yararlanıp menfaatini kollamak” anlamını ifade ediyor. CHP’de Deniz Baykal ve ekibinin son günlerdeki tavır, gayret ve söylemlerine baktığımızda tablo aynen yukarıda belirttiğimiz gibi görünüyor.
 
Bulanık suda balık avlamak: “Karışıklıktan yararlanıp menfaatini kollamak” anlamını ifade ediyor.
CHP’de Deniz Baykal ve ekibinin son günlerdeki tavır, gayret ve söylemlerine baktığımızda tablo aynen yukarıda belirttiğimiz gibi görünüyor.

Çünkü CHP’de gün geçtikçe artan olumsuzluk ve başarısızlık sonucu örgütte ve halkta oluşan güven kaybı ve umutsuzluk; parti içi muhalefeti ve Deniz Baykal’ı yeniden atağa kaldırdı.

Son günlerde muhalefetin bu denli sesini yükseltmesi ve yeni arayışlara girmesi bu günkü yönetime haksızlık mı diye baktığımızda; çokta haksız olmadıklarını görüyoruz…

Çünkü adına Yeni CHP dedikleri oluşum ve üçüncü kez oluşturulan yönetim; ne yazık ki CHP’den beklenen atılımı gerçekleştirememiştir.
Sosyal demokrasilerde olması gereken değişim ve dönüşüm yapılamamıştır. Örgütlerin güven duyacağı bir üst yapı bir türlü oluşturulmamıştır.

Tüm iyi niyetli gayretlere ve Kılıçdaroğlu’nun referandum ve seçimlerde gösterdiği olağanüstü performansa karşın ilk zamlarda oluşan halk desteği kaybolmuş ve günden güne umutsuzluğa düşülmesine sebep olunmuştur. 

Sonuçta CHP’deki içi boş anlamsız değişim ve “Yeni CHP” kavramı ile (sağa öykünme, sağcılardan medet umma) anlayışı hiç kimseyi tatmin etmemiştir.

Oysa Sayın Kemal Kılıçdaroğu’nun CHP Genel Başkanı seçildiği günlerde oluşan halk desteği geçmişte Bülent Ecevit’e (Karaoğlan) sıfatıyla verilen desteğe eşdeğerdeydi. 

Yıllarca geniş halk kesimlerinin, “CHP, Baykal’la iktidar olamaaaz…” düşüncesinin kaset operasyonuyla sona ermesi neticesinde seçilen Kemal Kılıçdaroğu, bir anda umut olmuştu. 
Geniş halk kesimleri onu yeni bir kurtarıcı gibi gördü, benimsedi, sevdi ve büyük bir heyecan duydu.

Kurultay konuşmalarındaki sol ve devrimci vurgular, emek ağırlıklı söylemler uyuyan devi uyandırmaya başladı.
En önemlisi yıllarca parti içinde demokrasinin katledilmiş olması, hizipçilik, dar kadroculuk, örgütlerde biat kültürünün yerleştirilmesi sonucu oluşan dezanfarmosyona son verileceğinin müjdelenmesi tüm örgütleri ayağa kaldırmıştı.

Kılıçdaroğlu, bütün bu yanlışlara dur diyecek ve partiyi sol/sosyaldemokra bir parti yapabilmek için program ve tüzüğe konmuş bu gerici anlayışı ortadan kaldıracaktı. 

Yıllardır CHP’nin başına bela olmuş, kendi gelecekleri için tüm demokratik kanalları tıkamış bu faydacı ve çıkarcı politbüro anlayışına son verilecekti…

Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’ndan en çok beklenen; katılımcı bir anlayışla yapılacak olan demokratik bir tüzük değişikliğiydi. 

Ve yine yıllarca tırpanlanan, yasaklanan hatta ihraç edilen kadroların ve gerçek solcuların 
önünü açacak, birikimli kadrolara eşit yarışma imkanı sunup milletvekillerinin merkezden atanması son bulacaktı. 
Bundan sonra CHP’de tüm adaylar demokratik bir yöntem olan önseçimle belirlenecekti…

Uzatmaya gerek yok, sonuçta ne mi oldu? 
Dağ fare doğurdu… 
Söylenenler boş birer hayal olduğu için onlarda masal oldu.

Olumsuzluklar bu kadarla da sınırlı kalmadı!!!.

Yıllar boyu SHP’de başlayıp CHP’de devam eden benlik kavgası bir anda farklı bir çizgiye oturdu.
Artık CHP’de ki kavga hizipler arası sen-ben kavgası olmaktan çıkmış kimlik kavgasına dönüşmüştü. 

Tüm ömürlerini bu partiye vermiş insanlar, üst yönetimlere atanan insanların söylemleri, bilgisizlikleri, acemilikleri hatta ihanet sayılabilecek açıklamaları ve takındıkları pişkin tavırlar karşında şaşkındı… 

CHP’de tüm kesimler endişeliydi… 

Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun çevresi ve yönetiminin bir kısmı, kendilerini yeni CHP’li olarak tanımlarken patinin sadece söylemini değil tüm omurgasını çökertmeye başladılar.

Adeta solcu olmak, sosyal demokrat olmak utanılacak bir düşünceymiş gibi sunulmaya ve sol ideolojiden hızla uzaklaşılmaya başlandı. 
Sağa öykünme, sağdan medet umma ve sağcıları baş tacı etmek vazgeçilmez bir ilke oldu. 

CHP’de verilen emekler ve hak edişler yok sayılarak örgütler prensip olarak sermayedarlara ve iş adamlarına teslim edilmeye balandı. 

Ve en önemlisi milletvekili listeleri, verilen ön seçim sözü unutularak belli empoze ve dayatmalarla TÜSİAD’ın yedek listesi gibi hazırlandı. Bu listeler birazda hemşericilik ve yandaşlık sosu ile süslendi.

SONUÇ:

Büyük umutların beslendiği, tek başına iktidar sözlerinin havalarda uçuştuğu ve en az %30–35 oy beklenen seçimlerde 12 Haziran akşamı tam bir hayal kırıklığı yaşandı.

Ortaya çıkan yüzde 25,9’luk oy oranı ne kadar savunulursa savunulsun hiç kimse tarafından başarılı bulunmamıştır. 

Ayrıca listelere seçilebilecek yerlere konmuş şahsiyetlerin sol ve CHP ile ilişkisi olmayışı ve tepeden inme bir mantıkla seçtirilmesi de örgütlerde ciddi sıkıntılara yol açmıştır.

Ayrıca AKP’nin karşısında güçlü ve doğru bir muhalefet yapılamayışı, TBMM’de yaratılan yemin fiyaskosu ve benzeri hatalar beklentileri ve tüm iyi niyetli örgüt emekçilerini de bıktırmaya başlamıştır.

Sonuçta CHP’de başarısızlığı apartta bekleyen anlayışlarla gerçekten bu gidişe ve partideki eksen kaymasına üzülen ve çare arayan partililer muhalefete başladılar.

Partideki eksen kaymasına ve kimlik erozyonuna karşı tavır koyan partililerden bir kısmı başını eski Genel Sekreter Önder Sav’ın çektiği muhalifler olarak Ankara’da üst üste 3 toplantı gerçekleştirdiler:

ÇANKAYA’DA AKİF EKİCİ’NİN BÜROSUNDA TOPLANDILAR:

Nisan ayında ilçe, Mayıs ayında da il kongrelerinin başlayacağı bilindiği için; CHP’deki muhalif isimler toplantılarını eski Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin Çankaya’daki bürosunda yapmaya başladılar.

Birinci toplantıya çoğunluğu Önder Sav’la hareket eden 26 eski milletvekili ve Deniz Baykal’a yakınlığıyla bilinen Suat Binici katıldı.

Toplantının Gündemi: CHP’de yaşanan tüm olumsuzluklardı. 

Özellikle de partideki eksen kaymasıydı. 
Bu arada Sonar Araştırma Şirketinin sahibi Hakan Bayrakçı’nın son araştırması ve CHP’nin oylarının %18’lere düşmesi masaya yatırılmıştı.

Ayrıca Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun daha önce %37 olan beğenilirlik oranının oldukça altlara düşmesi de değerlendirmeleri arasındaydı. 

Muhalifler toplantıda, Dersim tartışması, yemin krizi ve Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun son açıklamalarını ele alıp değerlendirdiler.
Bu toplantıda ağırlıklı olarak “ne yapmak lazım” sorusuna yanıt arandı. İki görüş ağırlık kazandı.

Hakkı Süha Okay, acilen %20 imza toplanarak demokratik bir tüzük kurultayı yapılmasını ve tüm olumsuzluklarında konuşulabileceği bir muhalefetin başlatılması düşüncesini dile getirdi.

Eski Genel Sekreter Önder Sav ise ivedilikle “Kurultay” toplanmasını istedi. 

Gerekçe olarak: “Kaybedecek bir şeyimiz yok… Görüyorsunuz sürekli örgütleri görevden alıyorlar. Örgütü parçalıyorlar. Bu anlayış kendi delegesini oluşturduktan sonra hiç kimse bir şey yapamaz” şeklinde endişelerini arkadaşlarıyla paylaştı.

Bu arada eski Bursa Milletvekili Abdullah Özer ve bazı milletvekilleri, “Hareketin lideri veya genel başkan adayı yoksa imza toplanmıyor. İnsanlar güven duymadan, ne olacağını bilmeden imza vermek istemiyorlar.”derken farklı bir endişeyi de dile getirdiler!..

Seçimlerdeki başarısızlık veya beklenen sonucun alınamaması sebebiyle “Genel Başkanlık sorunu yok ancak PM yenilenmeli” talebiyle imza toplanması denenmiş ama istenen sonuç alınmamıştı. Bu başarısızlıkta da aynı korku baş göstermişti:

İmza vermeye imtina eden delegeler ve örgüt emektarları, “ Kurultay toplandığında ya Deniz Baykal aday olursa…” diye korkularını dile getirmişlerdi. 

Toplantıda bazı milletvekilleri mutlaka hareketin bir lideri olması gerekir derken geçmişte karşılaştıkları bu sıkıntıyı dikle getirdiler:

“İnsanlar yeniden Baykal mı gelecek?” diye endişeleniyorlar... Bu nedenle kamuoyunun ve örgütün güven duyacağı bir isim olmalı. Böyle hiç isim telaffuz edilmezse başarılı olunamıyor.” diye düşüncelerini açık ve net olarak paylaştılar.

İkinci toplantı yine aynı büroda bu sefer eski Parti Meclisi üyeleriyle yapıldı bu toplantıya 21 Mayıs Kurultayında seçilip 18 Ağustosa kadar görev yapan 39 PM üyesi katıldı...
Bu toplantıda da aynı konuşmalar ve düşünceler görüşüldü.

Üçüncü toplantı eski il başkanlarının katılımıyla yine aynı büroda yapıldı. 36 eski il başkanının katıldığı bu toplantıya şu an görevde olan il başkanları özellikle çağrılmadı.

Partide yaşanan tüm olumsuzlukların masaya yatırıldığı bu toplantılarda görüş birliği sağlanmış olsa da en büyük handikabın bir lider ismi telaffuz edilmemesi olmuştur. 
Önder Sav’ın, taban harekâtına Kürt ve Alevi il başkanlarının destek vermediği de görülmüştür.

Önder Sav muhalifleri ve partideki gidişattan hoşnut olmayanlar cephesinde bu gelişmeler olurken bir komployla genel başkanlıktan ayrılmak zorunda bırakılan Deniz Baykal ve Politbürosunun vazgeçilmezleri, “Gelen Gideni Arattı” diyenlerin kışkırtmasıyla yeniden ortaya ve meydanlara çıktılar. 

Farklı ve değişik bahanelerle il il dolaşmaya ve dostlarla yemek-yemek ve sohbet etmek adı altında toparlanmaya başladılar.

Yaşanan tüm olumsuzluklar, yapılan haksızlıklar gerçek olsa bile bu durum kurulan gayri ahlaki tuzak sonucu genel başkanlıktan ayrılan Deniz Baykal’a ve vazgeçemediklerine, bu ortamdan yararlanmak ve yeniden hayallere kapılıp CHP’yi yeni bir bölünmeye ve kaosa sürükleme hakkını vermez.

Deniz Baykal ve vazgeçemedikleri, unutmasın ki aynı suda iki kere yıkanılmaz...

Çünkü ilkinden sonra o ırmaktan çok sular akmıştır. Her şey hareket etmektedir ve hiçbir şey kalıcı değildir. 
Bununla beraber kişi de artık aynı kişi değildir. 

Üstelik Sayın Deniz Baykal bunu daha önce denemiş ve sonucun hiç başarılı olmadığını görmüş bir siyaset adamıdır.
Üçüncü kez denemek akıl ve mantıkla bağdaşmaz.

Sayın Deniz Baykal, karizmatik bir liderdir. Bundan kimsenin şüphesi yoktur. Bilgilidir, birikimlidir ve çok mükemmel bir hatiptir…
Ancak her karizmatik liderin başarılı olduğu söylenemez. Tarih bu tür örneklerle doludur.

Deniz Baykal ve vazgeçemedikleri, her ne kadar bu yurt gezilerine farklı ve ulvi anlamlar yüklese de kendisini tanıyan herkes bilmektedir ki yine genel başkanlık arzusu ve hırsı nüksetmiş hatta bu arzusu tavan yapmıştır. 

Örgütten ve haktan “Sensiz olmuyor…”diye davet ve ısrar beklemektedir. 

Üstelik bu geziler sırasında Kılıçdaroğlu ve üçüncü kez değişen yönetiminden aradığını bulamayan ve CHP’den beklenen yükselişi göremeyen vatandaşların kendisine gösterdiği ilgi ve sevgi akılları baştan almaya yetmiş görünmektedir.

Bütün bu verilere karşın mücadele boşuna bir çabanın ötesine geçemez.

Çünkü Baykal ve ekibi CHP’ye öyle antidemokratik bir tüzük ve hukuksuzluk miras bıraktılar ki artık ne yaparlarsa yapsınlar kendilerinin bile başarılı olmalarına olanak yoktur. 

Eğer hırslarına ket vuramazlarsa kendi silahlarıyla vurulacaklardır. Bu nedenle kişisel beklentiler uğruna gösterilen tüm çabalar beyhudedir.

Anlamsız ve ilkesiz sadece kendilerinin koltuk hırsı için yapılacak tüm mücadeleler partiyi iyice yorar… Hatta bitirir!!!

Özellikle Deniz Baykal’ın vazgeçemedikleri, partideki bu durumu kendileri için hak bayram sanmasınlar. 
Çünkü bu gün partide yaşanan tüm sıkıntıların mimarı kendilerdir. 

Boşuna “kör oldu badem gözlü oldu” moduna girip savaş kazanmış kahraman edalarıyla beyanatlar vermesinler! 

Ayrıca unutulmasın ki vizyonda Cüppeli Ahmet Hoca’nın kasetleri varken kimsenin bu saatten sonra “Varan 2… Varan 3…” görmeye tahammülü kalmamıştır.

Çok anlamlı bir söz olan “Taş Yerinde Ağırdır” herkes için geçerli olmalıdır. Bırakın artık CHP’de başa güreşmek ve yeniden Padişahın “Veziri-Azamlar’ı” olabilmek için Anadolu yollarını arşınlamayı. 

Biz bu filmi iki kez izledik… Ne yazık ki sonu sizlerin hırsı, doyumsuz egoları ve emeksiz tüketiminiz yüzünden kötü bitti.

Peki, ne yapılmalı: 

Bu sefer bu değişime örgüt el koymalı… Sesini ve düşüncelerini korkusuzca yükseltmeli. Küçük çıkarlar uğruna sol/sosyal demokrasi anlayışından vazgeçmemeli, vazgeçirmek için çaba gösterenlere de itibar etmemeli. 

Malum Hoca Efendinin hükümet ile arası açıldı düşüncesiyle Pensilvanyaya selam edenler, bu tercihten kendilerine medet umuyorlarsa bu sefer sınıfta kalmazlar tasdikname ile okuldan uzaklaştırılırlar…

Türkiye’ye biçilen role razı olmayacak tek parti CHP’dir. Hiç kimse kendi beklentileri uğruna onun mayasını bozmaya yeltenmemelidir.

Güler Buğday

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları