loading
close
SON DAKİKALAR

Cumhuriyet'ten Hayalimdeki Türkiye

Cumhuriyet'ten Hayalimdeki Türkiye
Tarih: 29.10.2014 - 15:36
Kategori: Medya

Cumhuriyet Gazetesi sordu; 'Nasıl bir Türkiye hayal ediyorsun?' kanaat önderleri kendi perspektiflerinden değerlendirdi.

Cumhuriyet Gazetesi sordu; 'Nasıl bir Türkiye hayal ediyorsun?' kanaat önderleri kendi perspektiflerinden değerlendirdi.

Cumhuriyet Gazetesi, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı nedeniyle özel bir gazete hazırladı. 91. yıla özel bir içerikle yayınlanan gazetede toplumun kanaat önderleri "Nasıl bir Türkiye hayal ediyorum?" sorusunu kendi perspektiflerinden değerlendirdi.


Çocukların öldürülmediği bir dünya...

Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan: Çocukların öldürülmediği bir ülke ve dünya hayal ediyorum.

Devletler tarafından ya da bir hareket tarafından öldürülmüş olması durumu değiştirmez. Çünkü öldürülen çocuktur. İsmi çocuk, tarafı çocuk, düşüncesi çocuk! Adının ne olduğu önemsizdir çünkü yaşı çocuktur. Hepsinden geriye kalan hafif bir tabut, küçük bir mezar ve tarifi imkânsız, telafisi imkânsız kocaman bir acıdır.

Dünyanın herhangi bir yerinde bir çocuk vurulduğunda biz de vuruluruz. Çocuklar vurulduğunda, bizim çocuklarımız da vurulur. Hikayelerimiz ve acılarımız karışır birbirine.

Çocukların öldürülmediği, düşünce ve vicdan özgürlüklerinin devlet tarafından dizayn edilmediği, töre cinayetlerinin, kadına ve çocuğa şiddetin son bulduğu, çocuk gelinlerin olmadığı, tacizin ve tecavüzün son bulduğu bir Türkiye hayal ediyorum. Uzakdoğu’da ya da Filistin’de, Kobani’de veya Rojava’da, Erbil, Kerkük, Bağdat’ta, Halep’te, Afrika’da, Afganistan’da ve tüm dünyada, savaşın ve şiddetin karşısında ezilen, katledilen halkların yanında yer alan bir Türkiye hayal ediyorum.

Barışın ve adaletin teminatı olacak bir Türkiye hayal ediyorum. Biliyorum sadece HAYAL EDİYORUM

Berkin Elvan’ın annesi






Barışı görebileceğim...

2015 yılının her şeyden önce barış getirmesini, barış yılı olmasını diliyorum.

Savaşların son bulmasını ve daha adil bir yaşam sürmeyi istiyoruz. Her güne ölen binlerce masum insan haberiyle başlıyoruz. Rant uğruna siyasi ve kişisel çıkarlar uğruna yapılan savaşlarda milyonlarca can verdik. Farkına varmalıyız artık “insanlık” ölüyor ve biz elimiz kolumuz bağlı öylece izliyoruz. Diliyorum 2015 yılı barış getirsin.

İnsanlar savaşa son vermeli. İnsani zevkler için ölen yine
insan oluyor çünkü.

Ali İsmail Korkmaz’ın annesi


Ali'siz geçen her gün işkence


Herkesin kanun önünde eşit olduğu...

Biz; hiç kimsenin imtiyaz sahibi olmadığı, herkesin kanun önünde eşit ve özgür olduğu, bağımsız bir ülkeyi canıyla kanıyla kurmuş bir milletiz.

Kökenlerimize, inanç farklarımıza göre ayrışmayı değil, Cumhuriyet ideallerinin birleştirici kanatları altında kardeşçe ve eşit yaşamayı seçmiş, güçlü ve onurlu bir milletiz. İşte bu nedenle, Cumhuriyet bizi biz yapan en önemli değerlerimizden biridir. İşte bu nedenle 29 Ekim bizim en büyük bayramımızdır. Çünkü, çok iyi biliyoruz ki “Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir”.

Büyük Önder Atatürk’ün yol gösterici liderliğiyle kurduğumuz Cumhuriyet’i korumak ve yükseltmek bu ülkenin bütün yurttaşlarının görevidir. Gelin bu 29 Ekim’de Cumhuriyet coşkusunu hep birlikte, tek yürek olarak kutlayalım. Gelin, Cumhuriyet’e sahip çıkmanın demokrasiye, özgürlüğe, eşitliğe, kardeşliğe sahip çıkmak demek olduğunu herkese gösterelim. Yaşasın Cumhuriyet.

Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Genel Başkanı 



Demokrasi ile taçlanan

Cumhuriyet , doğulusuyla , batılısıyla , kuzeylisiyle, güneylisiyle kadın-erkek, yaşlı-genç demeden, aydınlanma yolunda attığımız bir imzadır.

Çağdaşlaşma yolunda 91 yıl önce attığımız bu imza, devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bize en büyük mirasıdır ve emperyalizmin kuşatması altındaki pek çok millete de örnek olmuştur. Benim gibi bir köylü çocuğunun da TBMM Başkanlığı’na yükselebilmesi Cumhuriyet sayesinde olmuştur. Ortak ideallerimiz Cumhuriyette ifadesini bulmuştur ve gelecek hedeflerimizin de yol göstericisidir. Benim ifade etmeye çalıştığım Cumhuriyet, demokrasiyle iç içe geçmiş Cumhuriyettir. Cumhuriyetin demokrasi ile taçlandırılmadığı ülkelerde, tiran rejimlerinin kurulduğu da çevremizdeki örneklerden görülmektedir. Hak ve sorumluluklar açısından her vatandaşın eşit olması, hiçbir kişi ya da zümreye ayrıcalık tanımaması, beraber yaşama arzu ve irademizi güçlendirmektedir. Anayasamızda da ifadesini bulan ırk, renk, cinsiyet,inanç ayrımcılığı gözetmemesi nedeniyle, insan tabiatına en uygun ortam sağlamaktadır. Bireyin kişisel gelişimini artırmak için eğitim imkânlarını herkese eşit şekilde sunar.
Bu hakkın kullanılmasında zaman zaman aksamalar yaşansa da, kendi iç denetimini yapar ve aksamaları tamir eder. Halka dayalı bir yönetim anlayışı olması sebebiyle, barış içinde birlikte yaşama irademizi güçlendirir. Halkın iradesini yok saymaya dönük girişimlerin en büyük engeli de Cumhuriyettir. Kimi zaman bu yönde adımlar atılsa da, başarıya ulaşamayacağı
görülmüştür.

Cumhuriyette yönetenleri halk seçer. Seçimle gelen yöneticilerin halka hesap verme sorumluluğu vardır. Hiçbir yönetici hesap verme sorumluluğundan kaçamaz. Cumhuriyette, kanun yapma yetkisi, millet adına milletin temsilcilerinindir. Temsilcilerin yetkileri anayasa ve kanunlarla sınırlandırılmıştır. Yönetenler, yetkilerini kötüye kullandığı takdirde hesap vereceği merci mahkemelerdir. Mahkemeler de bağımsızdır.

Çemil Çiçek, TBMM Başkanı




Irkçılığın olmadığı bir Türkiye...

Hayatım süresince kendimi bildim bileli demokrasiden yana oldum.

Herkesin bize çok aykırı gelse bile fikirlerini özgürce ifade edebileceği bir ülkede yaşamak istedim. Benim için her fikir değerli oldu. Biri hariç: Irkçılık. Irkçılığın olmadığı ve her türlü görüşün kendini ifade olanağı bulduğu bir cumhuriyet özlemi taşıyorum. Çünkü bir görüş ancak kendisine aykırı olan bir görüşün varlığıyla değer kazanır.
Her farklı insanın kendisini ait hissettiği bir ülke özlemi de var burada. Herkesin sadece kendi görüşünün iktidarını değil, başka görüşlerin iktidarını da önemsediği bir ülke... İşte bu benim cumhuriyetim.

Mario Levi




Geleceğine güvenen...

Benim ülkeme dair hayalim, kurtuluş mücadelesini başarıylaverdikten sonra, yüzünü modern dünyaya dönmüş Türkiye Cumhuriyeti’nin, 91 yıldır olduğu gibi, bundan sonra da birlik ve barış içinde yaşamasıdır.

Bütün farklılıkların bir arada sevgiyle yaşandığı, geleceğine güvenen, gençlerin, kadınların ve engellilerin eşit şanslara sahip olduğu, yaşam kalitesinin her geçen gün yükseldiği, vicdanlı, hukukun üstünlüğüne inancın tam olduğu bir ülkede; ülkesini seven ve bu ülkede yaşamaktan sevinç duyan insanlarla bir arada yaşamak büyük mutluluk.

Güler Sabancı, Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı




Gezi’deki komün yaşamı gibi ...

2002 yılına kadar özgür bir ülkede yaşıyorduk da her şey AKP iktidarıyla birden mi değişti? Hayır, mevzu daha derin...

2002 yılına kadar özgür bir ülkede yaşıyorduk da her şey AKP iktidarıyla birden mi değişti? Hayır, mevzu daha derin... Biz, görece “seküler bir ülkede” yaşamayı rahatlık olarak nitelendiriyorduk. En büyük yanılsamamız da buydu. Öte yandan, ülke zaten özellikle 1950 yılından itibaren, bugüne benzer sinyaller verdi. Erdoğan tarafından yaratıldığı düşünülen kodların aslında Adnan Menderes döneminden miras olduğunu gözden kaçırıyoruz. Manipülatif haberler, kitle iletişim araçlarını elinde bulundurmak, baskıcı faşist rejim, ekonomik olarak yoksul bir halkın yaratılması ve din istismarı o
günkü koşulların bugüne kopyalanması gibi. Yeri geldiğinde çağdaş değerleri yaftalayıp karalamak, yeri geldiğinde ise onları önplana çıkararak kullanmak da günümüz iktidarının yöntemleri arasında. “Camide içki içtiler, Kabataş’ta başörtülü kadınlara saldırdılar” gibi manipülasyonlara tanık olmak da cabası.

***
“Nasıl bir ülke” sorusunun yanıtını vermek için 90’lı yılların karanlığından da uzaklaşmak şart! Kimileri Güneydoğu, kimileri PKK, kimileri ise Kürt sorunu diyor... Bana göre asıl sorun, medyayı kullanarak farklı bir algının yaratılması. Bizim, oradaki “sorunu” Gezi’yle birlikte görüp özgürlükleri ellerinden alınmış insanlarla empati kurmaya başladığımız kesin. Dillerini ve dinlerini özgür ve masumca yaşayamayan insanlardan söz ediyoruz. Aslında yüzleşmemiz gerekenler çok daha eskiye dayanıyor. 1950’lerin, 80 ve 90’lı yılların boyunu aşıyor. Özlemini kurduğum ülke sadece 2002’den 2014’e kadar olan sürecin düzeltilmesini istediğim bir ülke değil! Ben, yaşadığım ve yaşamadığım bütün dönemlerdeki zafiyetleriyle yüzleşebilecek bir ülkeden söz ediyorum. Dersim’in, Sivas’ın, Maraş’ın, Çorum’un, faili meçhul cinayetlerin hesabının verildiği, daha da önemlisi böyle cinayetlerin yaşanmadığı bir coğrafya istiyorum.

***
Sağımızda iş cinayeti, solumuzda yoksul yaşamlar, doğa talanı ve yalanlar... Ekmek almaya giderken öldürülen çocukların olmadığı bir ülke düşünüyorum. Bizi fikir olarak da yoksullaştırdılar. Bu nedenle, olması gereken, masumane istekleri “ütopya” olarak değerlendiriyoruz. Oysa bunların hiçbiri ütopya değil. Bunun adına dünyanın her yerinde “sosyal devlet” deniyor. Yaşamak istediğim yeri Gezi Direnişi günlerine dönerek anlatmalıyım. Hayalini kurduğum yer; Taksim Gezi Parkı’ndaki o 16 günlük komün
hayatıdır. Güvenliğe ihtiyaç duymadığımız, paranın hayatta en önemsiz şeylerden birine dönüştüğü, insanların paylaşmaktan onur duyduğu. Yemeğini, içecek sigarasını hatta yatacak yerini sunduğu bir ülke... Artık hayallerin gerçek olabileceğine inanmak gerekiyor. Umutla ve cesaretle onların peşinden gitmeliyiz. Bana göre güzel günler uzakta değil.

Barış Atay, Oyuncu





Cumhuriyet'ten Hayalimdeki Türkiye

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları