loading
close
SON DAKİKALAR

E. Kurmay Albay Bora Serdar; Siyasi kimlik gözetmedik Adalet Yürüyüşü’ne katıldık

E. Kurmay Albay Bora Serdar; Siyasi kimlik gözetmedik Adalet Yürüyüşü’ne katıldık
Tarih: 24.06.2017 - 00:44
Kategori: Medya

Emekli Kurmay Albay Bora Serdar: 'Hukukun gücünü kişiselleştirerek yoluna devam etmek isteyen bir siyasi irade var. Artık taviz verilmeyecek bir noktaya geldik. Yürüyüşün yanında farklı eylemler yapılmalı ve bu eylem güçlendirilmeli.'

Emekli Kurmay Albay Bora Serdar, Can Ataklı'nın Halk TV'de yayınlanan Yazıişleri programına konuk olarak katıldı. 'Adalet Yürüyüşü'ne ilişkin açıklamalarda bulunan Serdar, "Adaletin güçlü olması için üç temel faktör var: soyut olarak bireysel ve toplumsal vicdanın oluşması, somut olarak da kanunlar ve devlet otoritesi. Bu eylemde somut değil soyut kısmı önde gidiyor ve artık somutlaştırılması lazım. Çünkü sadece soyut olarak vicdanlarda ifade edersek biraz eksik kalıyor. Kanunlar ve devlet otoritesi olarak baktığımızda, somut olgularla bu yürüyüşün desteklenmesi ve olgunlaştırılması gerekiyor" diye konuştu.

Emekli Kurmay Albay Bora Serdar'ın açıklamaları şöyle:

“Herhangi bir siyasi kimlik gözetmeksizin Adalet Yürüyüşü’ne katıldık. Adaletsizliğe olan tepkiyle oradaydık. Şunu belirtmek isterim ki; adalet uğruna mücadele vermek, insan olmanın ve insanlık onuru taşımanın özü ve temelidir.

Yürüyüşte, insanların gözlerinin içinin güldüğünü, içlerinde bir heyecan olduğunu söyleyebilirim. Çok sıcak bir ortam vardı. Sanki herkes birbirini uzun yıllardır tanıyor gibiydi. Şarkılar, türküler, sloganlar. Etrafa rahatsızlık vermeden örnek bir yürüyüştü. Bildiğim kadarıyla Cumhuriyet tarihinde bu çapta bir yürüyüş yapılmadı. Türkiye’nin her ilinden gelen insanlar vardı. Yürüyüşe katılan insanlar da her geçen gün artıyor.

Adalet tüm evreni ve zamanı kapsayan ulvi bir değerdir. Sadece hakimlerin beyanlarına ve kararlarına bıraktığınız zaman işin içinden çıkamazsınız. Adalet soyut bir kavram ve biraz somutlaştırılması gerekiyor. 

Adalet Yürüyüşü, siyasi bir partinin kendi takdiri ile oluşmuş bir eylem. Bu yürüyüşün adaletin güçlü olması noktasında büyük bir katkı sağladığını görüyoruz. Katılımların artmasıyla da bunu görüyoruz. 

Adaletin güçlü olması için üç temel faktör var: soyut olarak bireysel ve toplumsal vicdanın oluşması, somut olarak da kanunlar ve devlet otoritesi. Bu eylemde somut değil soyut kısmı önde gidiyor ve artık somutlaştırılması lazım. Çünkü sadece soyut olarak vicdanlarda ifade edersek biraz eksik kalıyor. Kanunlar ve devlet otoritesi olarak baktığımızda, somut olgularla bu yürüyüşün desteklenmesi ve olgunlaştırılması gerekiyor.

Bu eylemi ‘İstanbul’a vardığında bitecek’ bir olay olarak görürsek büyük yanılgıya düşeriz. Bu durum, bu kitlesel eyleme katılan insanları da üzer.

Mücadelenin illa yürüyüş boyutunda olması gerekmiyor. Bu anlamda, adaleti güçlü olduğu bir noktaya getirene kadar bu eylemlerin boyutlarının genişletilmesi, çeşitlenmesi gerekiyor. Adaletsizlik süreci son 15 yılda zirve yaptı ve adalet çizgisine dönmemiz gerekiyor. O yüzden biraz daha somut adımlar atılmalı artık. 

Devlet her insana hak ettiğini vermeli, adaletin lokomotifi olmalıdır. Şu anda adalet, mevcut siyasi iradeye göre şekilleniyor. Kişi endeksli bir yargıdan çıkan kararın adaletli olacağını söyleyebilir misiniz?

İktidar mensupları ‘Adalet yürüyerek gelmez’ diyorlar. Özünde doğru bir kavram tabii ama sormazlar mı adama; adaleti adliye saraylarında ve mecliste arayacak şekilde sistemi kurdunuz mu? diye. 
  
Yürüyüş gayet güzel başladı. Jandarma ve polis çok düzenli bir şekilde korteji emniyete alıyor, güvenliği sağlıyor. Yerleşim yerlerinden uzakta gerçekleşiyor şu anda. Yerleşim bölgelerine gelindiği takdirde daha fazla katılım olacak. İstanbul’a yaklaşıldığında da daha fazla katılım olacak. Tabii bu siyasi irade tarafından çok da istenmeyen bir şey. O yüzden yürüyüşü etkisizleştirmek, çapını küçültmek amacıyla bir takım şeyle yapılabilir. Tabii ki karşılıklı anlaşmanın bir yolu bulunmalı. 

Hukukun gücünü kişiselleştirerek yoluna devam etmek isteyen bir siyasi irade var. Artık taviz verilmeyecek bir noktaya geldik. Yürüyüşün yanında farklı eylemler yapılmalı ve bu eylem güçlendirilmeli. Siyasallaştırmadan, kişiselleştirmeden bu yürüyüşün devam etmesi gerekiyor. 

Kumpas davaları süresinde kaybettiğimiz arkadaşlarımız oldu. O dönemde bizi dinlemeyen; hakimi, savcısı, siyasetçisi, sözde aydını ve gazetecileri nezdinde infaz edildik. Adalet devletten başlıyor. Olaylara dar bir çerçeveden bakıp da çıkar uğruna, güç uğruna insanları heba etmenin anlamı yok. Bundan ders çıkarsınlar.

İtalya’ya devrettiğimiz 14 ada 1932’de Yunanistan’a devrediliyor. Bu 14 adanın dışında kalan adalar bizim gözüküyor. 2004 yılından itibaren bize ait adalar işgal edildi. Bu adalara bayrak çekilmiş, yerleşilmiş ama iktidardan hiç ses çıkmıyor. Vatana ihanettir bu. Bunun sorumlusu siyasi iradedir. 13 senedir bu topraklar işgal altında ama seslerini çıkarmıyorlar.

Seslerini çıkarmamalarının nedeni olarak insanın aklına ‘bir şeyin karşılığı olarak mı verildi’ düşüncesi geliyor.
Ama bir gerçek var ki; batının desteğinde Ege denizinin Yunan gölü haline dönüştürülmesi. 13 senedir hiçbir şey yapılmamış bir tane bile nota verilmemiş. Onurlu bir dik duruş sergilenmesi ve adalarımıza sahip çıkılması gerekirdi."


Vişne Haber Ajansı

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları