loading
close
SON DAKİKALAR

Evrim bir düşünce sistemidir

Evrim bir düşünce sistemidir
Tarih: 17.01.2017 - 00:00
Kategori:

Milli Eğitim Bakanlığı’nın lise müfredatından evrim bahsini çıkardığını dehşet içinde okudum; bu dünyanın küre olduğunu öğretmekten vazgeçmeye denk bir zırvalıktır.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın lise müfredatından evrim bahsini çıkardığını dehşet içinde okudum; bu dünyanın küre olduğunu öğretmekten vazgeçmeye denk bir zırvalıktır.
Bakan İsmet Yılmaz verdiği beyanatta “Ne hipotezdir ne değildir göreceğiz. Biz bilimin dediğini yapıyoruz” demiş. Bu bilimin ne olduğu hakkında hiçbir fikrinin olmadığını göstermektedir. Bilim ifadeleri gözlemle yanlışlanabilecek bir düşünce sistemidir. Varoluşsal ifadeler ispat edilebilir; sonsuz sayıda gözlem gerektiren ifadeler ise ancak yanlışlanabilir. Evrim pek çok tekil ögede (varoluşsal hal) ispat edilmiştir. Örneğin antibiyotiğe dirençli bakterilerin laboratuvarda gözümüzün önünde cereyan eden mutasyonlarla evrimleşerek oluşmaları... Afrika’daki Malawi Gölü’ndeki mahalli olarak ‘mbuna’ denen siklid balıklarının 500’den fazla türü, son bir milyon yıl içinde tek bir atadan türemişlerdir. Milli Eğitim Bakanlığı öğrencilerimizden bilimsel bilgi kaçırarak vatana ihanetin yanında aynı zamanda bir insanlık suçu işlemektedir. Hükümetimizde bu ihaneti durduracak bilgi ve otoritenin olduğunu ümit etmek istiyorum. Geleceğimiz bu denli bir bilgisizliğin eline bırakılamaz.
Prof. Dr. Celal ŞENGÖR

GÜNÜN SÖZÜ

“Devrimlerle Türk mucizesini yaratanlar tarihten de gönüllerden de silinemez.”
Gülsün BİLGEHAN Ankara Milletvekili

KAMU YARARI AMACI YOK

Bülent  Ecevit hükümetinde görev yapan ve Ahmet Necdet Sezer’in YÖK’e atadığı bürokratlardan Bülent Serim, Odatv’deki yazısında diyor ki:
“Halkın bu kadar derdi arasında başkanlık gelsin diye bir talebi yoktur. Başkanlık sistemi yalnızca bir kişi ve onun büyük projesini gerçekleştirmek için getirilmek istenmektedir. Dikkat edilirse her gün her konuda sürekli konuşan o bir kişi, Anayasa değişikliği konusunda “Kendi istiyor” denilmesin diye hiç konuşmamaktadır. Yalnızca arada bir Devlet Bahçeli’ye teşekkür etmek için bu konudaki sessizliğini bozmaktadır. Yani bu Anayasa değişikliği kamu yararı amacı taşımamaktadır.”
Peki doğrusunu kim söyleyecektir?

TÜRKİYE BU HAKKI KULLANAMAZ MI?

1776 yılında, Virginia kongresi delegelerince kabul edilen Virgina Haklar Beyannamesi; ‘yetersiz” hükümete karşı isyan hakkını da içeren insanın doğuştan gelen doğal haklarını beyan etmek üzere hazırlanan belgedir. Bu beyannameden, Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi, Fransız Devrim´i; İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi de hazırlanışı esnasında yararlanmıştır.
İlerleyen süreçlerde bu beyannameden BM ve AB, insan hakları sözleşmelerinde de yararlanılmıştır.
Birleşmiş Milletler ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin altında imzası olan Türkiye´nin bu çerçevede yurttaşları, son zamanlarda yaşananlar nedeniyle buradan doğan haklarını hukuk kuralları içinde kalarak kullanamaz mı?
Erdal TEKİN - Almanya- NRW Sosyal Demokrat Dernekleri Koordinatörü; Köln - ALMANYA

BUNUN ADI ‘BAŞKANCIL SİSTEMLER’DİR’

ABD’de uygulanan başkanlık sistemi ile deforme edilmiş başkanlık sistemlerini en iyi anlatan paragraflardan birisi aşağıya alınmıştır:
“Şunu da belirtelim ki, bu üç hükümet modelinin de kendine
has temel bazı nitelikleri vardır. Sistemi daha başta kurarken bu temel özelliklerden uzaklaşılmış ise o sistemin başarılı olma şansı çok zordur. Nitekim, Kuzey Amerika’da ki başkanlık sistemini ülkelerine taşımak isteyen Güney Amerika ülkeleri, temel ilkeleri değiştirdiklerinden başarılı olamamışlardır. Örneğin başkana kanun hazırlama imkânı verilmiş ve gerektiğinde parlamentoyu dağıtma yetkisi tanınmıştır. Böyle bir sisteme başkanlık sistemi denilemez. Bu nedenle burada uygulanan sisteme ‘Başkancıl Sistemler’ denilmektedir. Keza, Arap dünyasındaki bir bir devrilen diktatörlükler ile Türk dünyasında örnekleri görülen sistemlerin başkanlık sistemi ile hiçbir ilgileri yoktur.”
Bu bilimsel makale ‘Türk Tipi Başkanlık’ sistemini tanımlıyor ve ne kadar yanlış olduğunu gözler önüne seriyor. Peki, bu güzel paragrafı kim yazmış dersiniz?
Prof. Dr. Burhan Kuzu... Kitabın adı: ‘Her Yönüyle Başkanlık Sistemi’ (BKY-Babıâli Kültür Yayıncılık, 2011. s.14-15)
Şimdi, bu Burhan Kuzu, bunu yazan Burhan Kuzu bu tasarıya nasıl oy veriyor? Bu nasıl bir akademi etiğidir?
Dr. Alev COŞKUN

BİLİYOR MUSUNUZ?

- İbrahim Ay’ın başkanlığını yürüttüğü Gaziantep Gazeteciler Cemiyeti’nin 3. Basın Ödülleri törenine Vali Ali Yerlikaya ve Belediye Başkanı Fatma Şahin ve TGF Başkanvekili M. Ali Dim’in katıldığını; TRT Genel Müdürü Şenol Göka, Yavuz Donat (Sabah), Osman Altınışık (Sabah), Yalçın Bayer (Hürriyet), Oğuz Haksever (NTV), İsmail Küçükkaya (FOX-Temsilen editör Necdet Kamber) ve Balçiçek İlter’e (Habertürk) Meslek Onur Ödülü verildiğini, ayrıca 18 yerel ödülden dördünün de DHA Gaziantep Bölge Temsilcisi Hasan Kırmızıtaş, Mücahit Yolcu, Ahmet Özer ve Eyyüp Burun’un aldıklarını...

- Kadir Has Üniversitesi tarafından her yıl gerçekleştirilen, Türkiye’nin mevcut ve olası sorunları ile yeni gündemlerine karşı toplumun bakış açısının ve kamuoyunun nabzının tutulduğu ‘Türkiye Sosyal-Siyasal Eğilimler Araştırması’nın bugün açıklanacağını...

- CHP İstanbul Milletvekili Ali Şeker’in, Mavideniz Yayınları’nın Etkinliklerle Okuma-Yazma Seti’nin (tüm fasikülleri) “Çocukların zihninde çocuk gelin olmayı özendireceğini düşünüyor musunuz; bu yayınları toplatmayı düşünüyor musunuz, Talim Terbiye Kurulu ne işe yarar” diye sorduğunu...

- CHP Genel Başkan Yardımcısı Çetin Osman Budak’ın Başbakan’a “Devlet aklı, himmet paraları ile FETÖ’nün devasa bir güç oluşturmasını, darbe planlaması ve uygulamaya koymasını nasıl ve neden tespit edememiştir? Devlet aklı; FETÖ, PKK, IŞİD terör örgütlerini yöneten “üst akıl”, belirleme ve etkisiz kılmada neden yetersiz kalmıştır?” diye sorduğunu...

- Kosava Prizrenliler Kültür ve Yardımlaşma Derneği’nin, kuruluşunun 50. yılında Kosovalı altı ünlü ressamının (İsmet Bölükemini, Pesent Doğan, Daut Hamolar, Eşhref Qahili, Gültekin Serbest ve Fevzi Tüfekçi) ‘Göçmen Renkler/Ngiyra Emigrante’ sergisinin dün Beşiktaş Belediyesi Kültür Merkezi’nde açıldığını, serginin bir hafta sonuna kadar gezilebileceğini...

OKUYUNUZ
BAKANLIĞI UYARIYORUZ: “DEVRİM KANUNLARI”NIN BİR ADIM BİLE GERİSİNE GEÇİT VERMEYİZ!

MEB’in tüm eğitim kademelerinde müfredatın yenilenmesi çalışmalarında sona gelindiğini duyurmasının ardından, hükümete yakınlığı ile bilinen Eğitimciler Birliği Sendikası (Eğitim-Bir-Sen) kendi müfredat önerilerini açıklamış, hazırlanan raporda, ortaokul ve lise müfredatlarından İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersinin çıkarılması, din dersinin İslami ağırlıklı olmak üzere birinci sınıftan itibaren verilmesi önerileri yer almıştır.
Siyasal iktidarın kadrolaşmasını yürüten, iktidarla birlikte eğitim politikalarına şekil veren ve sık sık karma eğitime son verilmesi tartışmalarını gündeme getiren Eğitim Bir-Sen’in bu girişimi Cumhuriyetle hesaplaşma adımlarının yeni bir parçasıdır. Atatürk ilke ve inkılaplarına, demokratik, bilimsel ve laik eğitime açıkça meydan okumaktır.
Bilindiği üzere MEB tarafından Ortaöğretim Tarih Dersi Öğretim Programı Taslağı yine yandaş sendikanın talepleri doğrultusunda hazırlanmış, öğretim programı, Atatürkçü düşünceden soyutlanmaya çalışılmış çocuklarımızı Atatürk ve onun devrimlerinden arındırmak isteyen bir anlayış programa yerleştirilmiştir.
Ancak unutulmamalıdır ki, Türk Milli Eğitim Sisteminin temelinde Atatürk İlke ve Devrimleri bulunmaktadır ve eğitim müfredatı, Atatürksüz, Cumhuriyetsiz ve devrimsiz olamaz. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’e ve ulusun diğer manevi değerlerine bağlı nesil yetiştirme amacına uygun ders kitapları hazırlanması başta Anayasaya ve Milli Eğitim Temel Kanunu’na göre zorunluluk teşkil etmektedir.
Bu nedenle, dayatmacı, tektipçi, baskıcı, evrensel değerlere yabancı, insanlığın bilgi birikimine uzak bir yaklaşım terk edilmeli, Türkiye’nin tarihiyle, hedeflediği çağdaş kültürel anlayış ile barışık ve Cumhuriyet devrimlerinin kazanımlarını koruyacak bir öğretim programı hazırlanmalıdır.
Yine AİHM’nin zorunlu din dersleri ile ilgili kararına rağmen, yandaş sendikanın çabaları sonucu 19. Milli Eğitim Şurası’nda alınan tavsiye kararıyla seçmeli din dersleri ilkokul 1, 2 ve 3. sınıflar ve anaokullarında dayatılmaktadır. Bu durumdan cesaret alan Eğitim Bir Sen, Din dersinin birinci sınıftan itibaren verilmesi talebini sözde raporuna sıkıştırmıştır.
Muhafazakarlık perdesinin arkasına saklanan sözkonusu “gerici” sendikal anlayış; toplumun tamamını kucaklayacak din ve inanç özgürlüğü için mücadele yerine ayrıştırıcı, ötekileştirici ve baskıcı bir anlayışı tercih etmektedir.
Eğitim alanında asla pazarlık konusu yapmayacağımız, kurulduğumuz günden bugüne kadar en temel ilkemiz olan Atatürkçü, laik, bilimsel, demokratik, parasız, kamusal eğitim talebimizden asla vazgeçmeyeceğiz. Eğitim-İş, eğitimde ve toplumda ayrımcılığın, eşitsizliğin, ötekileştirmenin karşısında olmaya eğitim sisteminin dinselleştirilmesine ve tek tipleştirmeye, karşı mücadele etmeye devam edecektir.
Bakanlığı uyarıyoruz! “Devrim Kanunlarının” bir adım bile gerisine, geçit vermeyiz!

Mehmet BALIK-Eğitim-İş Genel Başkanı

VELİ AĞBABA: YENİ MÜFREDATIN BU ŞEKİLDE GEÇMEMESİ İÇİN MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİZ

CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, Milli Eğitim Bakanlığınca (MEB) hazırlanan yeni müfredat taslağıyla ilgili, “Müfredatın bu şekilde geçmemesi için mücadeleye devam edeceğiz” değerlendirmesini yaptı.
Ülkenin eğitim sistemiyle hoyratça oynandığını öne süren Ağbaba, yeni müfredatta, “Atatürkçülük” kavramının sosyal bilimler derslerinin müfredatından tamamen çıkarıldığını belirtti.
Ağbaba, 1. sınıflara yönelik hayat bilgisi dersindeki, “Atatürk’ün vatan ve millet sevgisi, yurdun Atatürk’ün önderliğinde düşmanlardan kurtarıldığı, Atatürk resmi, Türk bayrağı, İstiklal Marşı ve Gençliğe Hitabe’nin sınıfta bulunma nedenleri ile çocukların Atatürk’ün hayatını öğrenmeye istekli olmaları sağlanarak, Türk milletinin Atatürk’ün önderliğinde kavuştuğu hak ve hürriyetleri fark edebilmesinin çocuklara aşılanması” hedeflenirken, yeni müfredatta bu konuların yer almadığını bildirdi.
Yeni müfredatta, “Atatürk’ün sadece doğum yeri, anne ve babasının adı, ölüm yeri ve Anıtkabir üzerinde durulur” denildiğini ileri süren Ağbaba, açıklamasında şu görüşlere yer verdi:
“Atatürk’ün çocuklara anlatılmasından korkan insanlar, bu ülkenin eğitim sistemini korkularıyla şekillendirmek istiyorlar.

“İSMET İNÖNÜ NEDEN YOK”

Müfredatta, 2. Dünya Savaşı’nda Türkiye’nin dış politikası ve savaş sırasında Türkiye’de meydana gelen siyasi, ekonomik gelişmeler bölümünden, ‘İsmet İnönü’ başlığının kaldırıldığı görülüyor. İsmet İnönü ki Türkiye’yi 2. Dünya Savaşı’na sokmama başarısı göstererek, ülkenin kaderine yön vermiş, eşsiz bir siyasetçidir. Eğer bizlerin dedeleri ve babaları hayatta ise dolayısıyla bizler var olmuş isek bunu İsmet İnönü’nün öngörülü devlet adamlığına borçluyuz.”

“CUMHURİYETİ İÇİNE SİNDİREMEYENLER HINÇ ALIYOR”

Hazırlanan yeni müfredatın, “Laik, bilimsel, demokratik yaklaşımdan uzak, çocukları ve gençleri gerici bir zihniyetin eline atmayı hedefleyen bir metin” olduğunu vurgulayan Veli Ağbaba, “Ülkenin kurucu değerlerini, Atatürk ve İsmet İnönü’yü kitaplardan silmek, Cumhuriyeti içine sindiremeyen kişilerin hınç alma göstergesidir. Müfredatın bu şekilde geçmemesi için mücadeleye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.


Yalçın Bayer - Hürriyet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları