loading
close
SON DAKİKALAR

Hünkar Hacı Bektaş Veli Vakfı, 10 bin 80 fidan dikecek

Hünkar Hacı Bektaş Veli Vakfı, 10 bin 80 fidan dikecek
Tarih: 19.06.2017 - 12:20
Kategori:

Hünkar Hacı Bektaş Veli Vakfı, 'On İki Fidandan Ulu Bir Ormana' projesi kapsamında Hacıbektaş Belediyesi ile 10 bin 80 fidanı Hacı Bektaş’a dikecek.

Hünkar Hacı Bektaş Veli Vakfı, "On İki Fidandan Ulu Bir Ormana" projesi kapsamında Hacıbektaş Belediyesi İle 10 bin 80 fidanı Hacı Bektaş’a dikecek. Bu yılın ekim ve kasım aylarında yapılacak fidan dikimi konusunda vakıf başkanı Veliyettin Hürrem Ulusoy, “Yaşanılabilir bir dünyayı çocuklarımıza vaat etmezsek yarın başta çocuklarımız ve yol olmak üzere üzerinde yaşamış olduğumuz gezegen bizden davacı olur” dedi.

‘On İki Fidandan Ulu Bir Ormana Projesi’ ilk olarak Eskişehir de başlatıldı. Daha sonra Yarbay Ali Tatar anısına Sivas’ın Gürün İlçesi’nde fidanlar dikilmişti, böylelikle Hacı Bektaş Ormanı 3. uygulama alanı olacak.

Hünkar Hacı Bektaş Veli Vakfı Başkanı Veliyettin Hürrem Ulusoy’un “On İki Fidandan Ulu Bir Ormana” açıklaması şöyle:

"Doğa, bize sunmuş olduğu imkan ve olanakları geri isteme hakkına sahiptir, tıpkı Hak’ın bizlere vermiş olduğu canı alması gibi. Bizler üzerinde yaşamış olduğumuz gezegen, kara parçası, coğrafya, doğa ve çevreye karşı sorumluyuz ve bu sorumluluğumuzun bir ödevi olarak bize hayat ve yaşama imkanı veren mekana karşı saygılı ve ölçülü davranmalıyız. İçinde ve üzerinde yaşamış olduğumuz doğaya karşı tahrip, talan, yıkım, kesim vb. şekilde yaklaştığımızda verdiği ve sunmuş olduğu imkan ve olanakları verdiği gibi ve bazen de verdiklerini toptan: sel, heyelan, tufan vb. afetler ile geri alır. Bizler toplum olarak meselenin bu kısmını genelde göz ardı ederiz veya görmezden geliriz ve bu nedenle de yaşamış olduğumuz bölge/yörede bulunan doğal çevredeki flora ve faunaya karşı çok acımasız ve saygısız davranıyoruz. Kim bilir, belki de tahrip ve talan edilmiş bir coğrafya parçasını kendi elimiz ile inşa ediyoruz. Örneğin, Yale Üniversitesi’nde yapılan araştırmaya göre, dünya üzerindeki ağaç sayısı 3.04 trilyon olarak belirtilirken; kişi başına 422 ağaç düştüğü ancak dünyanın daha fazla ağaca sahip olması gerektiği ifade edilmektedir. Ve aynı zamanda, ilk uygarlıkların 11 bin 700 yıl önce ortaya çıkmasından bu yana yeryüzündeki ağaç sayısının, yüzde 46 oranında azaldığına dikkat çekilmektedir.

Bizler Alevi Bektaşi toplumu olarak yüzyıllardan beri farklı toplulukların bir arada yaşadığı, farklı ayin ve dini biçimlerin kendini yeniden var ettiği özgün bir bünyeyi dağ, tepe, taş, kaya; göl, akarsu, dere, küçük su gözeleri; ağaç, koruluk, küçük orman alanları; dağların tepelerinde, dere boylarında, geçit yerlerinde bulunan baba, dede, sultan, er evliya türbeleri vb. mekânlar inanç ve itikadi bakımdan insanlar tarafından derin anlamlar yüklenerek dinsel bağlamda belli bir aidiyet bağı ile korumaya çalışmaktayız. Kutsallık aidiyeti ile yeşeren umutların itikadıyla bazen bir evliya, türbeye, teberiğe ve ziyarete kurban ya da adak adamış, bazen bir yatıra, ağaca, dağa ve tepeye delil uyarma niyetine çerağlar uyarmış, bazen de bir erene, sultana, babaya, pire, mürşide deyiş, nefes, duaz ve gülbeng okutmuşuzdur.
Evet, artı ve eksileri ile bugüne kadar geldik fakat bundan sonrası için üzerinde yaşamış olduğumuz ve hayatımızı sürdürdüğümüz doğa ve çevre bizlere, daha öncesinde olduğu gibi aynı imkan ve olanakları sunmayacak gibi duruyor. Çünkü bizler toplum olarak doğadan aldıklarımızı bir borç, bir emanet bilip ve ödevimiz gereği vermesini öğrenemedik. Bizler, nüfus olarak %80’e yakın bir oranda yaşamış olduğumuz kentlerde doğa, çevre, park, yeşil alan, ormanlık alanlara çok uzak kaldık, neredeyse yeşil alandan oluşan bir doğa parçasına yabancılaştık. Yaşamış olduğumuz kent, mahalle veya semtler beton, çimento, hafriyat, inşaat sahası vb. yerlerden geçilemez bir hal almıştır. Bu durum belki bugün için geçici bir çözüm olarak görülebilir ancak insanlığın ve doğanın geleceği için pek parlak bir tablo olarak tanımlamak mümkün değildir. Bu nedenle yarınlar için, çocuklarımızın geleceği için, daha sağlıklı bir doğa ve çevre için, yaşanılabilir bir dünya için ve üzerinde yaşamış olduğumuz gezegene saygı için belki tam bir çözüm olmayabilir ama en azından elimizde geldiği kadarıyla fidan dikimi yapmalıyız.

Çünkü ağaç yeşermeyi, canlanmayı, yeniden doğuşu, verimliliği, tükenmez yaşamı, ölümsüz hayatı; yorulmadan yaşayan; yeni doğanların koruyucusu, destekçisi ve bekçisi; dalları, yaprakları, kökleri ve meyveleri ile yeniden üreten; yaşayan gerçekliğin, diri bir hayatın ve yenilenmenin ifadesidir ve aynı zamanda bolluk, şans ve mutluluğun sembolü ve aynı mekanda bilgeliğin, ululuğun, kutsallığın, koruyuculuğun, kerametin simgesidir.
Alevi Bektaşi inancına göre şayet bir can rüyasında fidan diktiği görürse yaşadığı haneye bir çocuğun geleceğine inanılır. Biz istiyoruz ki yeni doğan çocukların beşiği yeşil dallardan ve yapraklardan yapılsın; geleceği ve hayatı temiz bir doğa ve çevrede, ağaç ve fidanların içinde, tahrip ve talan edilmemiş bir coğrafyanın mekanında geçsin. Yaşanılabilir bir dünyayı çocuklarımıza vaat etmezsek yarın başta çocuklarımız ve Yol olmak üzere üzerinde yaşamış olduğumuz gezegen bizden davacı olur."

Vişne Haber Ajansı

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları