loading
close
SON DAKİKALAR

Her Zaman Dostluk...

Her Zaman Dostluk...
Tarih: 11.02.2012 - 00:00
Kategori:

Bir siyasal mücadelenin başarıya ulaşamaması, iktidar olamaması sevgi ve dostluğun yeterince yeşerememesi ve beslenememesindedir.

Bir siyasal mücadelenin başarıya ulaşamaması, iktidar olamaması sevgi ve dostluğun yeterince yeşerememesi ve beslenememesindedir. Hiç kimsenin insanların umutlarını, hayallerini, tüketmeye hakkı yoktur. Bunun sorumluluğu, vebali büyük ve ağırdır. Sorumluluktan hiç kimse kaçamaz. Önemli olan kimin haklı, kimin haksız olduğu değil, sonuçlardır. Toplumun ve ülkenin geleceği her şeyin üstündedir.

Sevilen, güvenilen, iyi görüşülen yakın arkadaşlara “dost” deriz. Dost sözcüğü ve dostluk dilimize ve hayatımıza o kadar girmiştir ki kimi zaman romanların ve hikâyelerin konusu olmuş, yanık türkülerin ezgilerin ve nice özlü ve güzel sözlerin de içinde hep var olmuştur.

Örneğin, “Dost ağlatır düşman güldürür, dost kara gün içinde belli olur, dostlar şehit biz gazi, dostun attığı taş baş yarmaz, dostluk okkayla alışveriş dirhemle, dostluk başka alışveriş başka, dost başa kuzgun leşe, dost dost diye nicesine sarıldım” gibi onlarca konuşma ve yazı dilimizde benzer söylemlere tanık oluruz.

Hiçbir dış gücün dayatması olmaksızın bir başkasına duyduğumuz, kendi içimizden gelen derin duygulardır. Gönüllü olarak edindiğimiz bilgiler, onunla paylaştığımız deneyimlerdir. Kısacası dostluk kavramı hissedilir, iki taraf için eşdeğerdir. Bireyselliği reddeden ve kişileri özgürleştiren bir duygudur.

İki ayrı bedende bir ruh

Batı geleneğinden bazı düşünürler, örneğin Homeros, duyguyu, dostluğu, karşılıklı alışveriş eylemi ve işbirliği şeklinde tanımlar. Platon ve Aristoteles Antik Yunan’da “polis”in (şehir devletleri) güvenliği ve geleceği açısından anlatır, kişisel ilişkilerden çok yurttaşça bir bağlılık olarak görürler. 16. yy’da Montaigne, iki ayrı bedende bir ruh olarak nitelediği dostluk anlayışındaki mutlak özdeşleşme duygusunu eleştirirken dostluğu bir umut ışığı olarak görür ve emek bağlarını kurar.

Modern çağda ve günümüz dünyasında dünya halkları ve insanlık ne yazık ki emperyalist, kapitalist ekonominin kuşatması altında olup, bireysel çıkarların insani duyguların önüne geçtiği bir dönemi yaşıyoruz. Halbuki farklılıklarıyla insanı insan yapan inançları, duygu ve düşünceleridir. Toplumla kurduğu bağlar insani ve beşeri yanlarıdır.

Dostluk bilgi içerir

Dostluk gönüllülük esasında özgürce kurulur ve özgürce bitirilir. Seçim unsuru dostlukta önemlidir, zoraki bir ilişki değildir, dostlar arası bağ ortaktır, iki taraflı duygu içerir, birbirlerine karşı derin duygular beslerler, bu duyguların karşılıklı olduğu bilinir, bu nedenle dostluk sadece duygu değil, bilgi de içerir. Bu yalnızca iki tarafın birbirini sevmesine ilişkin bilgi değil, aynı zamanda karakter özelliklerine ve kişiliğe ilişkin bilgilerdir, birbirlerinin en gizli yönlerini bilirler ya da en azından bilmek isterler.

Dostluğun doğasında ilgi, sevgi ve güven vardır, inşası bu temelde yükselir. Evrenin insanlığa sunduğu insani değerlerin en yücesidir. Yaşamı canlandırır, yardımlaşma ve paylaşma duygusunu etkin kılar. Dostluğun diğer bir adı da yoldaşlıktır, sırdaşlık vefa ve sadakattir. Sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel yaşamın özverisi merhameti ve sevecenliğidir.

Dostlukta hoşgörü sekteye uğramaz rekabetin yerini dayanışma ve yardımlaşma alır.

Bir Gelibolu hikâyesi vardır, dilden dile dolaşan, yürekleri dağlayan. Asker ocağında biri Mardinli Şehmuz, diğeri Adanalı Ali’dir. Aynı kolorduda ve aynı taburda görevlidirler, yedikleri ve içtikleri ayrı gitmeyen iki dost ve iki arkadaşı kader, Gelibolu’da da ayırmaz, savaşta da beraberlerdir, ölümde de.

Gelibolu savaşının en şiddetli anı ateş çemberinde, onar metre aralıkla kurulan siperle Şehmuz vurulur. Kanlar içinde yere yığılır, bunu gören Adanalı Ali, arkadaşının yanına koşmak ister, ama komutanı Ali’yi bırakmaz, “Görmüyor musun o öldü, siperden çıkıp sen de onun yanına gidersen akıbetin onun gibi olacaktır” der. Adanalı Ali, komutanını dinlemeyip arkadaşının yanına koşar; Mardinli Şehmuz, yanına gelen arkadaşına adeta elveda dercesine son nefesinde de “Geleceğini biliyordum, geleceğini biliyordum” der ve hayata gözlerini yumar. Ali, arkadaşını sırtlayarak sığınağına taşır. Bu hali gören Komutanı Ali’ye “Sana gitme akıbetin onun gibi olur demedim mi? Bak görmüyor musun, ölmüş değdi mi?” Ali, hıçkırıklar içerisinde komutanına “Değdi komutanım, hem de çok değdi. Ben yanına vardığımda o daha yaşıyordu. Onun o son sözleri her şeye değdi komutanım” der.

Sorumluluktan kaçılmaz

Dostluk, gelişen insanlığın coşkulu duygularıdır; anılarda kalmaz bizatihi yaşamın içinde yaşayandır, dünden bugüne ve yarınlara uzanan eylemin ve söylemin birlikteliğidir. “Dost, matematiksel olmalı, sevinci çarpmalı, üzüntüyü bölmeli, geçmişi çıkarmalı yarını toplamalıdır ve her zaman bütünün parçalarından daha büyük olmalı, işi bitince de seni bir tarafa atmamalıdır.” Bir sosyalist düşünürün dediği gibi yüreğinde insan sevgisi, insan saygısı ve insan sıcaklığı olmadan ve dostlukla harmanlamadan hiçbir düzen kurulamaz.

Bir siyasal mücadelenin başarıya ulaşamaması, iktidar olamaması sevgi ve dostluğun yeterince yeşerememesi ve beslenememesindedir. Hiç kimsenin insanların umutlarını, hayallerini, tüketmeye hakkı yoktur. Bunun sorumluluğu vebali büyük ve ağırdır.

Sorumluluktan hiç kimse kaçamaz. Önemli olan kimin haklı, kimin haksız olduğu değil, sonuçlardır. Toplumun ve ülkenin geleceği her şeyin üstündedir.

Hüseyin ÖZKAHRAMAN 
Eski CHP Bahçelievler İlçe Başkanı

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları