loading
close
SON DAKİKALAR

Islah edemedik ithalatı sevdik

Islah edemedik ithalatı sevdik
Tarih: 20.09.2017 - 00:00
Kategori:

Yalçın Bayer; Türkiye hayvancılık ve ette yaşadığı sorunları aşabilmek için yeni bir model üretim sürecine giriyor.

Türkiye hayvancılık ve ette yaşadığı sorunları aşabilmek için yeni bir model üretim sürecine giriyor. Aslında girmiş de yeterince mesafe alamamış henüz; sıkıntıları giderebilmek için belki en az 15-20 yıllık bir süre gerekiyor. Aynı sütte olduğu gibi...
Bunun yolunu daha ileri götürmek amacıyla Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği kurulmuş ama ‘et sıkıntısını’ daha aşamadığımız ortada... Ama hem ‘bürokratlar’ hem ‘siviller’ ortaklaşa bir çaba göstermeye başlamışlar.
İki yıl önce ‘Dünya Simental Fleckvieh Federasyonu’nun 22. Kongresi’nin İzmir-Selçuk’ta yapılması kararını çıkarmışlar. Bu federasyon hem dünyada hem de AB’de örgütlü. Taraflar Palm Wings Oteli’nde bir araya geldi.
200’e yakın Damızlık Sığır Yetiştiriciliği Birliği’nin il örgütleri dışında, 19 ülkeden 75 ‘et ve süt’ uzmanı gelmişti; Kanada, Amerika, Almanya, Avusturya, Çekya, İtalya ve Macaristan’dan gelenlerin simental üretimini nerelere taşıdıklarını üzülerek izledik.

ATATÜRK’Ü ANLAMAYANLAR

Ah Atatürk’ün dedikleri yerine getirilmiş olsaymış... Bugün orası burası didiklenmeseymiş... Bakanlığın sunumunda, Türk hayvancılığının nasıl geliştirilmeye çalışıldığını anlatan filmde; Atatürk, Macaristan’dan getirilen simental ırkı hayvanlarla ilgili olarak yabancı bilim adamlarından bilgi alıyordu. Atatürk’ün Ankara’nın bozkırında AOÇ’u kurduğunda en önemli hedeflerinden birisi ülkeyi dünyanın modern tarım teknikleri ile tanıştırmaktı; bunu filmi seyrederken hissediyorsunuz... Türkiye’nin en önemli tarım yazarlarından Ali Ekber Yıldırım da toplantıyı dikkatle izliyordu. Bize şunları anlattı:
“Simental ırkı hayvanlarla ıslah çalışması yaparak Türkiye’nin hayvancılıkta gelişmiş ülkeler seviyesine ulaşması hedeflendi. O yıllarda başlatılan ıslah çalışmaları daha sonraki yıllarda sürdürülemedi. Bunun yerine kolay olan yol, ithalat tercih edildi” diyordu. Öğreniyoruz ki; “19 yy’da simental ırkı hayvanı olan ABD, ıslahla hayvancılığını geliştirdi. Kırmızı beyaz olan simentaldan tamamen siyah simental hayvan ırkını geliştirdi. Simental ile angusu melezleyerek simangus ırkını geliştirdi. Fransa’da simental ırkından ıslah çalışması ile bugün dünyada çok yaygın olan montbeliard ırkını geliştirdi.
Türkiye ise, 1989’da İtalyanlarla anafi, 1990’larda Almanlarla GTZ projeleri ile ıslah çalışmalarında istenen başarıyı sağlayamadı. 1998’de kurulan Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği ıslah konusunda çalışmalar yapmaya başladı.
Evet, bu toplantı ile Türkiye’nin, daha doğrusu üretici para kazanmak için kimlik değiştiriyor; süt ırkı holstein’ların yerini başta simental olmak üzere kombine ırklar (süt-erkek) alacak.

Et ve süt üreticilerinin küçüklü büyüklü 1000’i aşan ahırı var. Her hayvan bir ‘Mercedes’ sanki; il örgütleri ‘acente’, birlik merkezi de ‘akıl merkezi’.
Özetle sadece süt değil, sadece et değil; iki amaçlı hem sütçü hem etçi olacağız.
Toplantıda, Türkiye ile Romanya, Avrupa Simental-Felekvich Federasyonu üyelikleri kabul edildi. Federasyon Başkanı Josef Kucera toplantıları yönetirken, dünya başkanı Amerikalı’nın gelmemesi dikkat çekti. Bunun üzerine bizim temsiliyetimiz de Tarım Bakanlığı müsteşar yardımcısı düzeyinde kaldı. (Amerikalı Fred Schuetze’ın pasaportunun süresiyle ilgili mazeretini kimse ciddiye almadı.) Açılış konuşmasını birlik genel başkanı Kamil Özcan (Burdur), yaptı; TİGEM Genel Müdürü Mehmet Taşan, Bakanlık Müsteşar Yardımcısı Dr. Durali Koçak, Hayvancılık Genel Müdür Yardımcısı Salih Çelik, damızlık merkez birliğinin Teknik Şube Müdürü Dr. Onur Şahin konuşmalarında çarpıcı veriler ortaya koydu.
Sonuç mu? Çiftçi ve yetiştirici bakanlıktan et ıslahı projesi bekliyor.

TAYYİP VE BİNALİ BEYLERE ÖNERİMDİR

SAYIN Cumhurbaşkanımızın TEOG’un kaldırılması yönündeki tavsiyesi son derece isabetli olmuştur. Ama bu yetmez; tüm test imtihanları ve bu arada üniversitelere giriş sınavları da kaldırılmalıdır. Bu yapılmadan ortaokul ve liselerimizin kalitesini düzeltemeyiz. Bu konuda eski YÖK başkanlarımızdan Prof. Kemal Gürüz’ün son derece kapsamlı bir çalışması vardı. Her hayırlı iş gibi 1990’lı yıllarda rafa kaldırıldı. Sayın Başbakanımızdan istirhamım o projeyi isteyip incelemesidir. Son derece detaylı ve kantitatif bir çalışma olan Gürüz’in projesi Binali Bey için çok kolay anlaşılacak bir dokümandır. Tayyip Bey ‘öğretmenlerimize güvenelim’ mesajı vermiştir. Bu doğrudur; ahlaksızlık yaparak not şişiren okullar olmasına rağmen doğrudur. Bu okulların ipini pazara çıkarmak halkımızın görevidir; ipi pazara çıkan okulu kapatmak ve öğretmenlerinin işine (ve memuriyetlerine) son vermek de Milli Eğitim Bakanlığı’nın... İmtihansız okul ve üniversitelere girecek öğrencinin kalitesizi ise ilk yılın sonunda bir daha geri gelemeyecek şekilde dökülmelidir. Herkese üniversite ve lise okutacağız diye bu öğretim kurumlarımızı yanlış yönlendirdik. Artık bundan geri dönme zamanıdır. Burada savunduğum büyük ölçüde kıta Avrupa’sının başarıyla uyguladığı bir sistemdir. A. M. Celal ŞENGÖR

AVRUPA’NIN EN BÜYÜK ENGELLİ KAMPI

2008 yılında İstanbul’da, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, Türkiye Vodafone Vakfı ve Kalkınma Bakanlığı’nın desteğiyle Alternatif Yaşam Derneği’nin (AYDER) bir inisiyatifi olarak kurulmuş ‘Düşler Akademisi’. Yani engelli çocukların kişisel gelişimlerine ve sosyal hayatlarına katkıda bulunmak için gönüllülerin çalıştığı bir sivil toplum kuruluşu.
Kaş’ın Çukurbağ köyünde restore edilen 80 yıllık ilkokul binasında hizmet veriyor. 20 dönümlük arazide 24 bin kitaplı kütüphane, okul müzesi, tarım müzesi, resim sergisi, doğal tarımın yapıldığı alternatif yaşam alanına dönüştürülmüş. Kapısı herkese açık akademide, görsel sanat eğitimleri ücretsiz veriliyor. Proje kapsamında Ataşehir ve Kaş’ta 5 binden fazla engelli gence ulaşılmış; mobil uygulama ‘işaret’ ile 15 bini aşkın engellinin hayatını kolaylaştırmak amaçlanmış. Avrupa’nın en büyük outdoor engelli kampını www.duslerakademisi.org’dan izleyebilirsiniz.

BİLİYOR MUSUNUZ

ÇORLU’YA ZARİFİ ÜNİVERSİTESİ

ÇORLU Ticaret ve Sanayi Odası Başkan adayı, iş adamı Mehmet Diktaş’ın, başkan seçildiğinde de ilk hedefinin Çorlu’ya ‘Zarifi Teknoloji Üniversitesi’ (Zarifi muhtemelen 1600’lerde yaşamış, Çorlu’da oturmuş, Divan şairi) kurmak olduğunu açıkladığını ve “İlim ya devletin terekesinde ya da zenginliğin himayesinde gelişir. İlk hedefimiz, Çorlu Zarifi Teknoloji Üniversitesi’ni kurmaktır. Türkiye’nin 60 ilinden nüfus olarak büyük Çorlu. Gelişmişlik olarak geride kalmış bir Çorlu. Bölgenin hâkim ve etkin güç merkezi ÇTSO, Trakya’nın en büyüğü, Türkiye’nin 9. büyük odası. 186 üniversitesi bulunan Türkiye’de, Çorlu’da üniversite olmayışı bizi yaralıyor. Size makro bir bakışı somutlaştırmak istiyorum” dediğini...

Yalçın Bayer - Hürriyet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları