loading
close
SON DAKİKALAR

İstanbul Kırmızısı

İstanbul Kırmızısı
Tarih: 02.08.2015 - 00:00
Kategori:

Melih Aşık; Yaşadığını hissetmeden ve hissettirmeden dünyadan geçer giderler...

Ferzan Özpetek, İstanbul Kırmızısı adlı romanında İtalya’dan İstanbul’a gelen Anna’yı anlatıyor.
Anna İstanbul’da, bir duvarda şu yazıyı okuyor:
“When was the last time you did something for the first time”
Yani “En son ne zaman bir şeyi ilk kez yapmıştın?”
Yazar Anna’yı şöyle tarif ediyor:
“Hayatının önceden çizilmiş sabit raylar üzerinde ilerlediğini anlıyor. Yön değişikliği olmamıştı. Bir şey aklına esmemiş, bir hevese yenik düşmemiş, bir meyle kapılmamıştı.

***
Yeryüzünde ve çevremizde böyle yaşayan pek çok insan var. Tekdüzeliğin sinsi rahatlığını serüvenlere feda etmiyorlar. Mutlu olabilecekleri bir serüven, biraz ötede kendilerini bekliyor da olsa, en küçük zahmete girmiyorlar. Konfor ve tembellik ağır basıyor. Bir kısmı yorgundur, o yüzden ruhsal dalgalanmalara kapılmaktan korkuyor. Bir kısmı cesaretsiz... Zaman zaman, dünyaya bu tekdüze yaşam için mi geldiklerini düşünenler vardır elbet. Ama çemberin dışına nasıl çıkacaklarını bilemezler. Kimisinin o enerjisi yoktur, kimisinin kültürü izin vermez. Aynen klasik memurlar gibi... Klasik memurlar, parlak bir gelecek az ötede kendilerini bekliyor olsa da yaşadıkları asgari koşulları tekrar bulamamak korkusuyla... Yerlerinden milim kıpırdamazlar... Yaşadığını hissetmeden ve hissettirmeden dünyadan geçer giderler... Son zamanlarda.. Ülkenin siyasi hayatı da biraz böyle oldu... Farklı arayışlardan, cesur yönelişlerden kaça kaça... Paslı raylar üzerinde çakıldık kaldık...

KADER 

Ne seçim sonuçlarını onlar tayin etti...
Ne AKP nin tek başına iktidarına onlar mani oldu.
Ne çözüm sürecini onlar başlatmıştı.
Ne çözüm sürecini onlar bitirdi.
Ne siyasetin koltuk hesaplarına karıştılar.
Ama hesabın sonuca ulaşması için terörün tırmanması...
Birilerinin ölmesi gerekiyordu.
Kader ve tesadüfler onları seçti.
Vatan için öldüler dersek yanlış olur
Siyasi hesaplar, hesapçıklar için öldüler.
Geride yetim yavrular, dul kadınlar, gözü yaşlı analar bıraktılar.
Böylesi pisi pisine ölüm, görülmemiştir.

MUT

“Her insan mutlu olamaz... Çünkü; gereğinden fazla özler dünü, hak ettiğinden fazla düşünür yarını. Ve hiç hak etmediği kadar bilinçsizce yaşar bugünü. Her insan mutlu olamaz. Çünkü; gereğinden fazla özler hayatından çıkanları, hak ettiğinden daha büyük umutla bekler hayatına girecekleri ve asla göremez yanı başındakileri.”
Erich Fromm

ALKIŞ

Spor sayfalarımız futbol ve transfer haberleriyle dolu.
Ünlü isimlerinin ayaklarına milyonlar dökülüyor.
Ama Avrupa’da nal topluyoruz.
Avrupa’ya kök söktüren sporcularımız yok mu peki?
Var tabii.. Ama onlara spor sayfalarında pek yer bulunmuyor.
Mesela...Son iki ay içinde... 19 yaş altı basket takımımız dünya üçüncüsü oldu. Avrupa ümitler basket şampiyonasında yine üçüncü olduk,bronz madalya kazandık.
Halen Yunanistan’ın Volos kentinde devam eden Avrupa gençler (U - 18) şampiyonasında gençlerimiz finale kaldı. Bu akşam final oynayacaklar. Spor medyasının umudunda değil.Çoğunun haberi bile yok. Futbolcu şişirmekle meşguller.

Yılanlı Sütun

İstanbul’daki en ünlü tarihi eserlerden biri de “Yılanlı Sütun”dur...

Bir adı da “Burmalı Sütun” olup, Sultanahmet Meydanı’nda birbirine dolaşmış üç piton yılanını tasvir eden bronzdan yapılmış bir eserdir.

Yılanlı Sütun, MÖ 479’da Pers ordusu karşısında birleşen Yunan şehirlerinin kazandığı zafer anısına yapılmış ve Delfi’deki Apollo mabedine dikilmişti. Yapıldığı madenin, savaşta kullanılan silahların eritilmesiyle elde edildiği de söylenir. İstanbul’a İmparator Konstantin tarafından 324 yılında getirilmiştir. Yılanlı Sütun’a ait yılan kafalarından ikisi kayıptır; üçüncü kafa İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndedir.

Arkeologlar “Yılanlı Sütun”un ayakta kalan bölümünün her geçen gün yıprandığını, parça parça döküldüğünü anlatıyorlar. Akla bir replikasının neden yapılmadığı geliyor. Onca heykel sanatçımız var... Sütunun ölçüleri, şekli ve yılan başı elde bulunduğuna göre... Replikası (yani bire bir kopyası) yapılabilir, kentin uygun bir yerine dikilebilir. İtalyanlar Michelangelo’nun David heykelini yıpranmaması için iç mekâna alıp replikasını Floransa’da Signoria Meydanı’na diktiler. Yılanlı Sütun için aynısı düşünülebilir.

Melih Aşık - Milliyet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları