loading
close
SON DAKİKALAR

Kılıçdaroğlu: AKP’de patlayan yolsuzluk CHP’de olsaydı...

Kılıçdaroğlu: AKP’de patlayan yolsuzluk CHP’de olsaydı...
Tarih: 19.04.2014 - 13:30
Kategori: Siyaset

Genel Başkan Kılıçdaroğlu Halk Tv’de Uğur Dündar’ın sorularını yanıtlarken, ''AKP’de patlayan yolsuzluk CHP’de olsaydı, parti kalmazdı'' dedi.

-“Bir bakanın, 28 seferde 52 milyon dolar rüşvet aldığı iddia ediliyor. Koluna taktığı rüşvet saatinin bedeli 700 milyar lira. Ankara Mamak’ta 10 daire fiyatı. Ama, toplumun önüne çıkıyor. Emin olun biz çıkamayız böyle bir şey olsa, utanırız çıkamayız. Bunlarda utanma yok. Balkona da çıkıyorlar”

-“Yurttaşlarımızın %43’ü gidip bu tabloya oy verdi. O nedenle ben, uyuyan vicdanları uyandırıncaya kadar bu tabloyla mücadelemiz sürecektir dedim”

-“Bütün inançların ortak temeli ahlaktır…”

-“Bizim şikayet etmeye hakkımız yok. Eğer oyların şu veya bu şekilde çalındığını iddia ediyorsan orada adamını tutacaksın. Sandığın başında kalacak. Elektrikler söndüğü zaman orada duracaksın. Kesinlikle izin vermeyeceksin çuvala ya da sandığa müdahale edilmesine”

-“Bütün adaylarımız doğru belirlenmiş midir? Adayların bazılarında biz daha iyi sonuçlar elde edeceğimizi düşünürken beklediğimiz sonuçları elde etmedik. Kalkıp yurttaşlara neden oy vermediniz deme hakkımız yok. Bizim gösterdiğimiz aday, beklediğimiz ölçüde bir oy almıyorsa o sorumluluğu bizim üstlenmemiz lazım.”

-“Partinin gençleşmesi gerektiği konusu doğrudur. Ben bu seçimlerde ilk kez oy kullanacak 2,5 milyon gence dedim ki, Ya özgürlükten ve demokrasiden yana oy kullanacaksınız veya yasaklardan yana oy kullanacaksınız. Yasaklardan yana oy kullanıyorsanız twitteri, youtube yasaklayan parti adresiniz belli AKP, gider oyunuzu kullanırsınız. Ama demokrasiden, özgürlükten yana oy kullanacaksanız orada da adresiniz belli CHP. Gelin oyunuzu buraya verin”

-“Çağdaş partimi istiyorsunuz, CHP’den memnun değil misiniz, düşüncelerinden, programından, eyleminden, söylemlerinden rahatsızsanız gelirsiniz buraya hep beraber değiştiririz. Size her türlü imkanı sağlarım. Sadece gençler mi? Hayır kadınlar içinde aynı şey sözkonusu. Bekliyorum”

-“Kim üye olmak isteyen bir genci partiye kaydetmek istemezse, o gün onun CHP üyeliğine son vereceğim.”

-“ Bizim bir programımız var. Sağa, sola falan kaydığımız yok. Bizimle kim gelmek isterse biz yolumuza devam ederiz. Merkez sağdan bize gelenler var. Gelecekler tabi niye gelmesinler. Biz herkese açacağız kucağımızı. Yeter ki bizim ilkelerimizi, bizim programlarımızı, bizim hedeflerimizi benimsesinler”

-“Bizim cemaatle iç içe olduğumuz şeklinde bir söylem gelişti. Bizim özel pazarlıklar yapmamız ya da bir araya gelmemiz söz konusu değil. Bu 17 Aralık operasyonundan sonra Erdoğan’ın yolsuzluklarını kapatmak için özel bir düşman yaratması gerekiyordu o düşmanı yarattı. Cemaat paralel bir devlet oluşturdu ben bunların inlerine gireceğim falan”

-“Devletin içinde paralel bir devlet olmaz. Paralel bir devlet varsa önce şuna bakacaksın. O paralel devleti kim yarattı? Herhalde biz değil. Paralel devleti sen yarattın.”

-“Çıktın, Siz ne istediniz de biz vermedik dedin. Bende şu soruyu sordum. Onların her istediğini vermediysen önce çık şu milletin önüne onlar şunları istedi bende şunları verdim deki biz bir bilelim bakalım sen neleri vermişsin”

-“Ama, yolsuzluklar konusunda paralel bir devlet, bir oluşum var. Baş aktörü var, bakanları var, bürokratları var, işadamları var. Böyle bir yapılanmanın şuanda fezlekesi parlamentoda. Sadece başaktörü için fezleke gelmedi. Onun içinde yürekli ve namuslu bir savcı arıyoruz.”

-“O fezlekede yazılacak. 30 milyon avronun nerelere gittiğini bileceğiz, öğreneceğiz. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yedirtmeyeceğiz. Bunun hesabını mutlaka soracağız. O kaçacaktır, kıvıracaktır, işte paralel devlet şunu yaptı, şunu yaptı, şunu yaptı. Gidersin paralel devlet varsa, yasadışılığı varsa, hukuk içinde cezasını verirsin”

MİT düzenlemesiyle yeni yeşiller çıkacak. Faili meçhuller olabilir. 8 kez faili meçhul cinayetler araştırılsın diye önerge verdik CHP olarak AKP’lilerin oylarıyla 8 kez de reddedildi. Faili meçhul bir devlet ayıbıdır. Tuttuğunuz en yetenekli insanları, kendi insanlarınızı casus diye içeriye attınız. Elde bilgi yok, bulgu yok. Balyoz davaları, Ergenekon davaları tamamı çöktü “

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu Halk Tv’nin canlı yayını “Halkın Arenası”nda Uğur Dündar’ın sorularını şöyle yanıtladı;

Uğur DÜNDAR- İyi akşamlar sevgili seyirciler. Bu akşam Ankara’dayız. Halk TV stüdyolarında Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’yla birlikteyiz. Sayın Kılıçdaroğlu seçimlerden sonra ilk televizyon değerlendirmesini bu akşam Halk Arenasında burada canlı yayında yapacak. Hoş geldiniz.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hoş bulduk efendim.

Uğur DÜNDAR- Sayın Kılıçdaroğlu önce uğradığınız müessif saldırıyla başlamak istiyorum. Büyük geçmiş olsun. Hem size büyük geçmiş olsun, hem Türkiye’ye büyük geçmiş olsun, hem de demokrasimize büyük geçmiş olsun. Allah beterinden saklasın. Hiçbir siyasetçinin başına gelmesin. Bana göre ucuz atlatılmış bir saldırıdır. Şiddetle kınanması gereken, telyin edilmesi gereken bir saldırıdır. Demek ki bir güvenlik zafiyeti mecliste sözkonusuydu ve saldırgan elini kolunu sallayarak bu eylemi yapma fırsatını buldu. Tabi zihinlerde bir yığın soru işareti oluştu. Bugün Hürriyet gazetesinde de bir haber vardı. Saldırgan yaklaşık 1 ay önce polis muhbirliği yapan bir akrabasına böyle bir eylemi düşündüğünü söylemiş.

Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi kendisi özel araştırma yapıyor mu bu saldırganın arkasında başka güç veya güçler olabilir mi, bu planlı bir girişim miydi diye. Bu konuda bir çalışmanız var mı? Ya da burada açıklayabileceğiniz özel bilgiler sizde mevcut mu?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Özel bir bilgi yok. Ama bürokratik yaşamında savcı olarak görev yapmış şimdi milletvekili olan arkadaşlarımız dosya üzerinde titizlikle duruyorlar, araştırıyorlar. Polisin yaptığı bütün araştırmaları, soruşturmaları izliyorlar. Savcının önündeki dosyaları üç aşağı, beş yukarı ayrıntılarını biliyorlar ve takip ediyorlar. Bizde takip ediyoruz. Bana da zaman zaman bilgi veriliyor.

Uğur DÜNDAR- Yani buradan paylaşacağınız çok özel ve kamuoyunun zihninde oluşan soruları bir nebze olsun giderek bir bilgi yok.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Az önce söylediğiniz bana yönelik saldırıyı yapacağını bir akrabasına ifade ediyor. Yine bir başka akrabası yakında çok parasının olacağını saldırganın kendisine ifade ettiğini söylüyor. Telefon kayıtları, kimlerle daha önce telefonla görüştüğüne ilişkin kayıtlar henüz elimizde yok. O çerçevede yapılacak soruşturma sonucunda belki daha farklı ayrıntılara ulaşılabilecek.

Uğur DÜNDAR- Yani o anda karar verdim, öfkeme yenildim böyle bir olayı gerçekleştirdim şeklinde geçiştirilebilecek bir durum sözkonusu değil.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Değil. Yani kişinin parlamentoya gelişi, benim gruba giriş saatimi bilmesi, o koridorda konuşlanması, ben girdikten sonra saldırması. Bütün bunlar planlanmış davranışlar. Yani üç aşağı beş yukarı herkesin bildiği gerçekler.

Uğur DÜNDAR- Sayın Kılıçdaroğlu ben programa 1,5 saat, 2 saat kala twitterdan bir mesaj paylaştım ve aynen şunu beni takip eden değerli dostlara duyurdum. Hayatımda yarım asra yaklaşan meslek hayatımda röportaj yaparken kendimi çok rahat hissettiğim sayılı liderler olmuştur. Bunlardan biri merhum Bülent Ecevit’ti. Diğeri Cumhuriyet Halk Partisinin Eski Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal’dı ve siz hiçbir zaman soruları önceden öğrenmek gibi bir gayretin içinde bulunmadınız. Ve buna şuna da eminim. Meslek ilkelerine sadık kalmak koşuluyla size her türlü soruyu yöneltebilirim. Kamuoyunun merak ettiği tüm soruları yöneltip cevabını onlar adına alabilirim.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Sizi Uğur Dündar yapanda bu zaten.

Uğur DÜNDAR- Teşekkür ederim. O halde şöyle başlayalım. Yarın Parti Meclisiniz toplanacak ve seçim sonuçlarını değerlendirecek. Gerçi siz seçimlerden sonra kamuoyuna bir kısa öz değerlendirme yaptınız ama konu bütün ayrıntılarıyla Parti Meclisinde ele alınacak, ayrıca siz Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleriyle de görüşeceksiniz. Bir gün sonrada böyle bir toplantı yapılacak. Acaba rica etsem bu özeleştiriyi Parti Meclisinden ve milletvekilleriyle görüşmeden önce buradan Halk TV ekranlarından seyircilerimizle paylaşır mısınız, yapar mısınız burada bir özeleştiri?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette. Hep şunu söyledim. Siyasetçinin övgüye değil, eleştiriye ihtiyacı var. Çünkü eksikliklerimizi, hatalarımızı görme ihtiyacımız var. Bunu bize en yakınımızdaki dostların hatırlatması lazım. Bu bazen kullandığımız bir ifade olabilir, bazen bir davranışımız olabilir. Bizi uyarırlarsa bizde bu hataları ya da eksiklikleri bir daha yapmamaya özen gösteririz. Parti olarak bizim bu seçimlerde bir beklentimiz vardı. Her siyasal partinin olduğu gibi bizimde beklentilerimiz vardı. Biz %31 – 32 çıtasını aşabileceğimizi düşünüyorduk ve bütün çalışmalarımızı bunun üzerine inşa etmiştik, stratejimizi bunun üzerine belirlemiştik.

Uğur DÜNDAR- Peki bunu neye göre belirlediniz bu çıtayı %31 – 32’yi aşmayı? Size gelen kamuoyu yoklamaları mı değerlendirdiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hem kamuoyu yoklamaları vardı. Bu 28 – 32 bandında gidip gelen kamuoyu yoklamaları vardı. Birde ayrıca şu da vardı? Oyumuz sürekli artıyordu. Bu artışın 17 Aralık olaylarından sonra biraz yükselebileceğini, beklentimizin de belki üstünde bir yükseklik yakalayabileceğimizi düşünmüştük. Ama o gerçekleşmedi. Tabi bunun nedenlerine bakmamız gerekiyor neden gerçekleşmedi. Zaman zaman eleştiriler geliyor. İşte siz seçimi tümüyle yolsuzluk üzerine inşa ettiniz söylemleri ve bu nedenle toplum yolsuzluklar konusunda çok duyarlı değil, herkes çalıyor, bunlarda çalıyorlar dolayısıyla ne var bunda diyen bir toplum kültürünün oluştuğu şeklinde eleştiriler geliyor ve deniyor ki böyle bir kültürde sizin sürekli yolsuzlukları dillendirmeniz doğru olmaz diyorlardı. Oysa biz sadece yolsuzlukları değil, kendi projelerimizi, programlarımızı, beklentilerimizi, yurttaşlara neler vaat ettiğimizi, gençlere neler vaat ettiğimizi, bunları da anlattık. Gittiğimiz yerdeki adayımıza soruyorduk belediye başkan adayına, il başkanımıza soruyorduk. Burada hangi konulara ağırlık verelim diye. Onlardan aldığımız bilgilere göre de belli konulara ağırlık veriyorduk.

Uğur DÜNDAR- Şuraya açıklık getirmenizi rica edeceğim. Hemen hemen bütün açık hava toplantılarınızda, mitinglerinizde sanki böyle kopya kağıdıyla çoğaltılmış gibi birbirine benzer ve az önce değindiğiniz yolsuzlukları içeren konuşmalar yaptığınızda eleştiriliyor. Gerçekten siz her gittiğiniz yerde birbirine benzer konuşmalar mı yaptınız? Yoksa televizyonlar sadece sizin konuşmalarınızın o bölümünü ekrana getirdiler de halka böyle bir izlenim mi oluştu?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Öylede olabilir. Ben çünkü programları izleyemedim. Haberleri izleme şansım yoktu. Çok yoğun bir program. Televizyonlar neyi ne kadar verdiler doğrusunu isterseniz onu da bilmiyorum.

Uğur DÜNDAR- Bende mesela öyle bir kanaat oluştu.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. Ama biz gittiğimiz yerde çiftçinin sorunlarına değindik, emeklinin sorunlarına değindik, ev kadınlarının sorunlarına değindik. Belediyelerimizin toplumcu belediyecilik yapacaklarını söyledik, kreşler açıldığını, pek çok belediyemizin yaptığı uygulamalardan örnekler verdik. Ana kuzusu projesinden tutunda sağlığa kadar, yoksul ailelere nasıl kart verildiğini, uygulamaların nasıl yapıldığını, ailede kadının banka hesabına nasıl paranın yapıldığını, belediye başkanlarımızın bu çalışmalarını sürdüreceklerini. Ayrıca belediye başkanı seçildiği andan itibaren kendisine oy versin vermesin beldenin bütün yurttaşlarına eşit hizmet götüreceğini, belediye başkanımız kazanırsa orada eğer belediye çalışanları sakın rahatsızlık duymasınlar, onların güvencesinin de bizim belediye başkanı olacağını. Bunları defalarca ama defalarca gittiğimiz her yerde aşağı yukarı ifade ettik. Dediğim gibi bölgelere göre tarımsa biraz tarıma değindik. Ev kadınları ağırlıktaysa biraz onlara değindik. Mazotun fiyatından tutunda fındığa kadar, çaya kadar hemen hemen pek çok konuya da değindik. Yani belediye başkanlarımızın neler yapacaklarını, neler yapmaları gerektiğini bunları bütün ayrıntılarıyla ifade ettik. Ama şu da vardı onun da altını özenle çiziyim. Hemen hemen gittiğimiz her yerde yolsuzlukların Türkiye için önemli, demokrasi açısından önemli yaralar açtığını, toplumu çürüttüğünü, bu çürümenin önüne geçmemiz gerektiğini, yolsuzluklara karşı hepimizin duyarlı olması gerektiğini. Belediye başkanlarımız seçildiği tarihten itibaren halktan aldıkları her kuruşun hesabını belde halkına vereceklerini, bunu da söylüyorduk ve böylece saydam bir belediyeciliğin, halka hesap veren bir belediyeciliğin toplumda egemen olması gerektiğinin altını çiziyorduk. Çünkü CHP’li belediye başkanlarımız görev yaptıkları yerlerde bunu çoğunlukla yapıyorlardı zaten. Bütçeleri nedir, nereye ne kadar harcadılar. Hatta o kadar ileri gittik ki İzmir Büyükşehir’in yaptığı metronun kilometresi kaça maloldu, Ankara’nın ve İstanbul’un kaça maloldu. Dolayısıyla bizim belediyelerin her kuruş için ne kadar duyarlı olduklarını, onu yerinde ve zamanında harcadıklarının da altını çiziyorduk.

Uğur DÜNDAR- Peki siz yolsuzluk konusunun gerçekten çok önemli olduğunu bende katılıyorum buna hakikaten fevkalade önemli. Altı mutlaka çizilmesi gereken ve ısrarla takip edilmesi gereken bir konu ama halktan gereken karşılığı bulmadığını bu söylemlerin ifade ettiniz.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bir şey var yalnız Uğur bey onu söyleyeyim. Şimdi yolsuzluk yaptı diye bir siyasal iktidar veya onun 4 bakanı yolsuzluk yaptı diye, Başbakan onları korudu diye birdenbire o partiye gönül vermiş olan veya o partiye geçmişte oy vermiş olan veya hala o partinin üyesi olanların böyle bir gecede kulvar değiştirip başka bir partiye yönelmelerini beklemek zaten doğru değil. Hele bizim gibi ülkelerde bu hiç doğru değil. Toplumun kültürü, lidere bağlılık, siyasal partiye bağlılık, oradan nemalanma. Bütün bu parametreleri tek tek düşünmemiz gerekiyor. Ama bir başka gerçek daha var. Bakın, bütün bunlara rağmen AKP 2 milyonun üstünde seçmen kaybetti, oy kaybetti. Küçük bir rakam değildir bu 2 milyon. Bir siyasal parti iktidarda ve 2 milyona yakın ya da 2 milyonu aşkın oy kaybetmişse bu da çok önemlidir. %50’lerden, 55’lerden söz ediyorlardı. Sonunda ne oldu %43 oldu. Yani demek ki bu toplumun en azından %57’lik bir karşıtlığı var ve bu giderek artıyor. AKP’nin oylarında da zaten baktığınız zaman 2002’den buyana bir düşüşü gözleyebiliyorsunuz zaten. Bu düşüşü de izleyebiliyorsunuz. Önümüzdeki süreç içinde göreceksiniz ben seçim meydanlarında halkın vicdanına seslendim. Eğer sandığa gidip oy kullanacaksınız oyunuzu atmadan önce vicdanınızın sesini dinleyin. Çünkü bu kadar büyük bir yolsuzluk cumhuriyet tarihide hiç olmadı.

Artı bir şey daha söyleyeyim Uğur bey, eğer seçimlerde biz yolsuzluklardan hiç söz etmeseydik emin olun çok daha yoğun bir eleştiri alırdık. Bir hükümetin bir devletin…

Uğur DÜNDAR- Zaten yolsuzluklardan söz etmeyin şeklinde bir eleştiri kesinlikle gelmiyor. Ama sizin de ifade ettiğiniz gibi yolsuzlukların üzerine bu kadar gitmenize rağmen toplumdan beklediğiniz ölçüde gelmedi. Yolsuzluğa tepki oyu gelmedi.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Gelmedi. Ama o insanların vicdanının bir yerinde duruyordur bu. Çünkü bakın, daha önümüzdeki süreç içinde parlamentoya fezlekeler gelecek. Bakın bütün bu yolsuzluk haberlerine karşın toplumun önemli bir kesimi yolsuzluk olduğunun haberini bile bilmiyor. Böyle bir haberden ya da böyle bir gelişmeden bilgi sahibi değil önemli bir kesimi. Bu da çok önemli bir şey. İki; toplumun önemli bir kesimi yine özellikle AKP’ye oy veren yurttaşlar bu haberlerin doğru olmadığını, Başbakanı zor duruma sokmak için bu haberlerin üretildiğini düşünüyorlar. Şimdi önümüzdeki günlerde göreceksiniz parlamentoya fezlekeler geldi ve görüşülecek. Soruşturma komisyonları kurulacak, bunların gerçek olduğu biraz daha net toplumun önüne konulacak.

Uğur DÜNDAR- Bugün yine bana gelen mesajlardan biri şöyle; gerçekten ilgi çekici buldum. Eğer Cumhuriyet Halk Partisinin elindeki bu yolsuzluk kozları AKP’nin eline geçmiş olsaydı ve onu Cumhuriyet Halk Partisine karşı kullansaydı oylarında bir patlama yaratabilirdi deniliyor. Ne diyeceksiniz buna?

Kemal KILIÇDAROĞLU- AKP’nin oylarında bir patlama?

Uğur DÜNDAR- Evet.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Zaten Cumhuriyet Halk Partisinde böyle bir olay olsaydı Cumhuriyet Halk Partisi diye bir parti kalmazdı. Bizim tabanımız ahlaki değerleri yüksektir önce onu söyleyeyim. CHP’ye oy veren bütün yurttaşlarıma o açıdan saygı gösteriyorum. Biz her kuruşun hesabını soran, her kuruşun hesabını veren bir siyasi gelenekten geliyoruz. Böyle bir gelenekten gelen bir partinin en ufak bir yolsuzluklar konusundaki bir ahlaki sapması bize ağır bedel olarak dönüyor. Geçmişten bir örnek vereceğim size. SHP’nin iktidar ortağı olduğu dönemde bir bakan yanlış hatırlamıyorsam babasının ölümü dolayısıyla bir ilan veriliyor ve o ilanın bedelini kamu kuruluşu karşılıyor. Duyulduğu andan itibaren o bakan bakanlık koltuğundan ayrıldı. Bu kadar duyarlıyız biz. Ama burada bakın, bir bakan düşünün 28 seferde 52 milyon dolar rüşvet aldığı iddia ediliyor. Koluna taktığı rüşvet saatinin bedeli 700 milyar lira. Ankara Mamak’ta 10 daire fiyatı. Ama çıkıyor toplumun önüne. Emin olun biz çıkamayız böyle bir şey olsa. Yani utanırız çıkamayız ve deriz ki, ya bu yani bunu nasıl anlatacağız? Ama bunlar rahatlıkla çıkıyorlar, konuşuyorlar, anlatıyorlar. Ahlak farklı bir şey. Emin olun farklı bir şey. Benim ahlak anlayışımla onların ahlak anlayışı farklı.

Uğur DÜNDAR- Aslında zaten rüşvet ve yolsuzluğun temelinde ahlaki bir sorun vardır ve rüşvet doğrudan doğruya ahlakla bağlantılı olan bir eylemdir.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. Yani inancımıza göre de, yani hukuk. Mevcut yasalarımıza göre suç, inancımıza göre de suç. Yani inançla hukukun burada örtüştüğünü görüyorsunuz. Zaten hukuk ahlaki temeller üzerine inşa edilir. Yoksa adalet olmaz. İnanç dediğim sadece Müslümanlığı kastetmiyorum ben. Bütün inançların ortak temeli ahlaktır. Şimdi bakıyorsunuz geçen gün, yani dünkü gazetelerde vardı veya bugünkü gazetelerde. Bir şişe şarap aldığı için…

Uğur DÜNDAR- Avusturalya’da bir eyalet başbakanı.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet ve istifa etmek zorunda kalıyor.

Uğur DÜNDAR- Hediye olarak kabul ettiği için.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi. İstifa etmek zorunda kalıyor. Şimdi bizde bırakın 52 milyon dolar birisinin götürdüğünü, öbürü 10 milyon dolar, bir başkası 1,5 milyon dolar. Ve sonra bunlar çıkıyorlar Başbakanlık koltuğunda oturan zatla beraber ekranların önünde ellerini kaldırıp gösteri yapıyorlar. Şimdi sorgulamamız gereken nokta şu; bu tablo Türkiye’nin kaldıracağı bir tablo mudur? Bu tabloya biz oy verecek miyiz? Yurttaşlarımızın %43’ü gidip bu tabloya oy verdi. O nedenle ben hemen seçim sonrası uyuyan vicdanları uyandırıncaya kadar bu tabloyla mücadelemiz sürecektir dedim.

Uğur DÜNDAR- Sizin Genel Başkanlığa yükseliş sürecinde de yolsuzluklarla mücadeleniz, işte benim yönettiğim açık oturumlarda sergilediğiniz inandırıcı performans, toplumun önüne çıkarttığınız, sunduğunuz belgeli yolsuzluk olayları çok etkili. Yani yolsuzlukla sizin yaptığınız mücadele toplumdan karşılığını bulmadı dersek hiç de gerçeği dile getirmemiş oluruz. Sizi Genel Başkan yapan en önemli etkendir yolsuzluklara karşı açtığınız savaş. Acaba burada doğrudan doğruya tapeler, ses kayıtları, onlara dönük bir yolsuzluk söylemi olduğu için mi toplumdan gereken ilgiyi ve inandırıcılığı göremedi bu getirdiğiniz iddialar?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Birinci neden şu; özellikle Erdoğan’la oğlu arasında yapılan görüşmeler Türkiye’nin gündemine bomba gibi düşmüştü. Paraları sıfırlayın talimatı verdiği zaman. O akşam Başbakanlık bir açıklama yaptı. Başbakanlık resmi açıklama. Bunun doğru olmadığını söyledi. Biz elimizdeki olanaklarla ve bu işin uzmanlarıyla yaptığımız görüşmelerde bu görüşmelerin tümünün gerçek olduğunu öğrendik. Ben bir çağrı yaptım. Olabilir Erdoğan için birileri bir komplo düzenlemiş olabilirler. Eğer komploysa hep beraber üzerine gidelim. Komploysa bunu ortaya çıkarmak çok kolay. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına hemen bir mektup yazarsınız, kayıtları açıklarlar bunun komplo olduğu çıkar ortaya. Ama Erdoğan buna yanaşmadı. Çünkü o da bunların doğru olduğunu biliyordu. Kendisinin güçlü bir havuz medyası var. Ona şimdi havuz medyası diyoruz eskiden yandaş medya diye tanımlanıyordu ama şimdi yeni adı havuz medyası var. Onlar yoğun bir şekilde farklı bir kampanya başlattılar. Bunların doğru olmadığını, bu ses kayıtlarının asparagas olduğuna dair. Ama orada bir şey daha oldu. Erdoğan TİB’e yazı göndererek 17 Aralık’tan sonraki kayıtların silinmesini istedi. Neden silinmesini istiyor. Tam tersine açıklanmasını istemesi gerekirdi. Bunlar toplumun belleğinde yeteri kadar durmadı.

O süreçte yaşanan olaylardan biriside şu; o kadar çok ses kaydı yayınlandı ki, vatandaşın kafası iyice karıştı. Hangisi doğru, hangisi doğru değil. Yani öyle bir noktaya geldi ki toplum her akşam saat 6 – 7’de acaba bugün ne gelecek diye…

Uğur DÜNDAR- Ve daha yüksek dozda bir beklenti oluştu.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet beklenti oluştu. Oysa Erdoğan’ın oğluyla yaptığı görüşme TİB kayıtlarını sonra biz yayınladık. Hangi saniye kiminle görüştüğüne dair kayıtları biz yayınladık. Sümeyye Erdoğan’ın hangi saatte, hangi koltukta Ankara’dan İstanbul’a paraları sıfırlamak üzere Bilal’in yanına gittiğini bütün bunların hepsini biz belgeleriyle koyduk ortaya. Söylemlerle, belgelerle koyduk ortaya. Ama bunlar henüz toplumun belleğinde bizim istediğimiz ölçüde yer etmiş değil. Ama edecek mi? Edecektir. Bazıları şunu söylüyor; efendim Başbakanın oğlu yani onun evinde de 30 milyon avro olsun. 30 milyon avroyu sokaktaki sade yurttaş henüz tam kavramış değil. Nedir bu 30 milyon avro. Nasıl bir paradır bu para? Evde nasıl bunlar durur? O da dağıtıldıktan ve ertesi gün kalan kısım bu. Bunların tamamının üzerinde durulması lazım.

Uğur DÜNDAR- Yani sıfırlanmış hali.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. Üzerinde durulması lazım. Nitekim kalan parayla bilmem ne konaklarında villa satın alınması. Onların kayıtları da yayınlandı biliyorsunuz. Geliri de yayınlandı avukat aracılığıyla. Devlet devletse bütün bunların üzerine kararlılıkla gider. Masak dediğimiz bir kuruluş var. Mali Suçları Araştırma Kurulu. Olayın üzerine gitmesi lazım. Bu kadar nakit para hiçbir demokraside bir kişinin evinde olmaz. Belli bir miktardaki nakit parayı bankadan çekerseniz bile ilgili kuruluşa haber verilir şu kadar nakit parayı çekti bu bilginiz olsun diye. Ama biz yolsuzlukları örtmek üzere hareket ettiğimiz için, yani iktidar yolsuzlukları kapatmak için hareket ettiği için sanıyor ki ben bunların tamamını örterim, tamamını kapatırım. Hayır kapatamaz. Bu cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluğudur. Bize siz hep yolsuzluklardan söz ettiniz diye eleştiri getirenlere şunu sormak isterim. 17 Aralık’tan seçimin olduğu güne kadar bütün gazetelerin havuz medyası dahil ortak konusu neydi? Yolsuzluklardı. Bütün manşetler neydi? Yolsuzluk üzerineydi. Peki biz onu dile getirmeyip de neden söz edecektik biz?

Uğur DÜNDAR- Peki o halde niçin size kamuoyu yoklama şirketlerinin bir %31- 32 çıtası olarak gösterdiği hedefi tutturamadınız? Yanıltıldınız mı? Kamuoyu şirketlerimi yanılttı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Benim samimi inancım bizim en azından 30’u aştığımız şeklindedir. Ama bu seçim sandıklarındaki oy çalmalar, buna benzer pek çok olay böyle bir tablonun ortaya çıkmasına yol açtı. Mesela biz Ankara’da seçimi kazanmıştık. Emin olun kime giderseniz, sorarsanız sorun bunu söyleyecektir size Ankara’da.

Uğur DÜNDAR- Yani kazandığınız seçim size hileyle mi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bir anlamda sandıklarda kaybettik.

Uğur DÜNDAR- Hileyle mi kaybettirildi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet, evet. Sayın Mansur Yavaş bunun mücadelesini veriyor zaten.

Uğur DÜNDAR- Peki oradan bir sonuç almayı bekliyor musunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Onu bilemiyoruz tabi yani. Hukuki süreç ne olur, nereye kadar gider onu bilemiyoruz.

Bakın, muhtarlık kağıdıyla belediye başkanı kağıdı aynı zarfa konuyor ve bunlar iptal ediliyor. Bunu yapan sandık başındaki görevliler. Bu şekilde iptal edilen seçim pusulalarının sayısı çok yüksek. Tüm iptal 126 binin üstünde. Ve seçim sonucunu değiştiriyor bunlar. Normalde Ankara’da seçimlerin yenilenmesi gerekiyor. Ağrıda yenileniyor da Ankara’da niye yenilenmiyor?

Uğur DÜNDAR- Peki Sayın Mansur Yavaş’a Cumhuriyet Halk Partisi örgütü onun beklediği ölçüde destek verdimi? Benim gördüğüm kadarıyla çok değişik siyasi görüşteki seçmenler sırf oylarının namusu adına, oylarına sahip çıkma adına Mansur Yavaş’ın yaşadığı mağduriyetten sonra onun yanında saf tuttular ve çok anlamlı fotoğraflar sergilediler. Cumhuriyet Halk Partisi örgütü Sayın Yavaş’a onun beklediği ölçüde destek verdimi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Ellerinden gelen desteği vermeye çalıştılar onu söyleyeyim.

Uğur DÜNDAR- Yeterli ölçüde?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Sayın Mansur’un beklediği ölçüde bir destek geldi mi, gelmedi mi onu koşmadım kendisiyle ama konuşurum yani aklıma gelmedi geçen gün bir yerde yemek yedik beraber, sohbettik biraz.

Uğur DÜNDAR- Bence de konuşulması gerekir.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. Ama sonuçta şu var, yani bir gerçek var. Sayın Yavaş’ın çağrısından sonra yada açıklamalarından sonra ertesi gün Genel Merkezimize binin üstünde genç geldi. Bende aşağıya indim, gençlerle beraber oldum kısa bir süre içinde. Sonuçta şu tabi, seçim dolayısıyla yapılan itirazların bütün ayrıntıları çıkarıldı, mühürsüz tutanaklar çıkarıldı. Çünkü bunlarda bir süreci gerektiriyor doğal olarak. Bizim bilgi işlem merkezimiz süratle bunları çıkardı. İptalleri çıkardı. Bazılarında iptal gerekçeleri yazılmış, bazılarında iptal gerekçeleri yazılmamış bunlar hazırlandı. Hukukçu arkadaşlarımız toplandılar onlar dilekçeleri hazırladılar kısa bir süre olmasına karşın ve bütün bunlar 24 saat yani uyumadan o görevli arkadaşlarımız tarafından yapıldı. CHP yeteri kadar sahip çıktı mı çıkmadı mı tartışması yapılırken o arkadaşlarımız 24 saat uyumadan, evlerine gitmeden oturdular, çalıştılar, tutanaklar geldi, tutanakları değerlendirdiler ki, bunların bir kısmı parti üyesi olmayan avukatlardı ve gönüllü gelmişlerdi oraya. Gençler vardı. Onlar da gönüllü gelmişlerdir. Bu tür çalışmalar yapıldı ve dilekçeler verildi.

Uğur DÜNDAR- Yalova’da olay sayılırken ya da işte itirazlar yapılırken Yalova’daki belediye başkanlığını AKP’den söke söke alan Sayın Muharrem İnce ve ekibi Sayın Vefa Salman yeni belediye başkanı, çok büyük bir mücadele ve dayanışma sergilediler. Sayın İnce’nin böyle ayaklarını sandalyeye uzatmış, sandalyede uyuklarken çekilmiş fotoğrafı bana gerçekten çok etki yapan bir görüntü oldu. Çok anlamlı geldi. Orada ve sabaha kadar uymama pahasına artık bitkin düşmüş bir halde desteğini veriyor belediye başkanı adayına.

Aynı gece İstanbul’da Üsküdar’da Sayın İhsan Özkes AKP’nin kalesi sayılan o ilçede zorladı AKP’yi ve belki de aldı, onun iddiasına göre. Ama sizin dile getirdiğiniz bir takım oyunlar nedeniyle ya da gerçekten kaybetmiş olabilir. Fakat bir yakınması var dikkate alınması gereken yakınması. Gereken desteği teşkilatımdan göremedim dedi. Şimdi bu da özeleştiri konusu olması gereken bir yakınış.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bir belediye başkan adayımızın özellikle seçimlerden bittikten ve sayımlar başladıktan sonra bütün sandıklarda CHP’nin temsilcisini görmek istemesi kadar doğal bir şey olamaz. Eğer böyle bir beklenti gerçekleşmemişse, sandıkların bazılarında CHP’li üyeler yoksa bu tepkisi de son derece doğaldır.

O iletiden hemen sonra İstanbul İl Başkanı arandı, oraya özel bir ekip gönderildi, gerçekten var mı yok mu diye söylendi, gençlik kolları gönderildi oraya, kadın kolları gitti oraya. Onlarda benzer bir mücadeleyi verdiler. Onlarında itirazları var.

Uğur DÜNDAR- Tabi gönül bunların böyle bir yönlendirmeden önce yapılmasını bekler, ister.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Aslında her sandıkla ilgili temsilciler var. Biz kendileri hep şunu söyledik; tutanakları tutacaksınız, itirazınız varsa itirazınızı yazacaksınız, tutanakların sağlıklı olmasına dikkate edeceksiniz, sayım sırasında dışarıya çıkmayacaksınız, sayımın sonuna kadar bekleyeceksiniz, ıslak imzalı tutanağın bir örneğini alacaksınız ve görevinizi ondan sonra orada sandıkta, sonra çuvalı alıp götüreceksin bir yere teslim ediyorsunuz ve o tutanaklar daha sonra birleştiriliyor, hangi parti ne kadar oy aldı diye. O birleştirme tutanakları var ondan sonra da YSK’ya bilgiler veriliyor. Bu süreci sonuna kadar takip edeceksiniz.

Şimdi bazı yerlerde diyelim ki bizim oy oranımız düşük olduğu zaman sandık görevlisinin sandığı terk ettiği söyleniyor.

Uğur DÜNDAR- Bunda belki Anadolu Ajansının başlangıçta CHP ile AKP arasında müthiş ve hiç kapanmayacak bir oy farkının olduğuna dair sürekli yayın yapmasının da etkisi olabilir. Ona rağmen sandık başından asla ayrılmamak gerekir.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bizim şikayet etmeye hakkımız yok. Eğer oyların şu veya bu şekilde çalındığı iddia ediyorsan orada adamını tutacaksın. Sandığın başında kalacak. Elektrikler söndüğü zaman orada duracaksın. Kesinlikle izin vermeyeceksin çuvala ya da sandığa müdahale edilmesine. Bunun aksadığını görüyoruz.

Uğur DÜNDAR- O zaman örgüt bir yeniden gözden geçirilme sürecine mi alınacak, mercek altına mı alınacak?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Aslında almamız gerekir. Yani bu alınacak değil almamız gerekir. Yeniden yapılanma, sandığa giden görevlilerin hangi gerekçeyle orada olup olmadıklarına bakma. Çünkü biz ıslak imzalı tutanakları da Genel Merkeze de istedik. Islak imzalı tutanaklar gelsin, YSK’nın rakamları da geliyor Genel Merkeze dolayısıyla tutanaklarla YSK’nin rakamlarını bizim karşılaştırma ve nerelere itiraz edeceğimizi belirleme gibi bir çalışmamızda yapıldı. Bu çalışmada da önemli sonuçlara ulaştık biz. Eğer ıslak imzalı tutanaklar bize gelmiyorsa o zaman bir sorunumuz var demektir. Bunlar üzerinde duruyoruz tabi.

Uğur DÜNDAR- CHP bilgi işlem konusunda önceden bir hazırlık yaptı. Seçim Takip Sistemi oluşturdu. Buna göre her sandık başında laptoplu bir CHP’li görev yapacak ve sandık sonuçlarını aynen YSK’ya giden sonuçlar gibi ona paralel olarak CHP’nin Genel Merkezindeki Seçim Takip Sistemi bölümüne geçecekti ve CHP’nin web sayfasındaki bu bölümden de seçim sonuçları an be an takip edilebilecekti.

Böylece aradaki farklılıklar ve hilelerde takip edilmiş ve gereken şikayet zemini oluşturulmak istenmişti. Ancak bu Seçim Takip Sistemi daha sandıklardan kapanmadan çöktü ve hiçbir sonuç saatlerce alınamadı. Burada da biz zafiyet olduğu açık.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bizim kurduğumuz bilgisayar sistemi seçim sonuçlarının süratle alınıp kamuoyuna açıklanmasını öngören bir sistem değil. Yanlışlık oradan başlıyor. Bizim kurduğumuz sistem YSK’dan gelen bilgilerle bizim illerden ya da seçim sandıklarından gelen verilerin karşılaştırılmasına yönelik bir sistem.

Diyelim ki YSK’dan rakam geliyor 500, ıslak imzalı tutanak geliyor 250. O zaman o sandıkta hata olduğunu söylüyoruz ve hemen sandık görevlisini uyarıyoruz, itiraz et çünkü burada iki rakam arasında fark var. Sistemin özü bu. Yoksa sistemin çökmesi gibi bir şey söz konusu değil.

Beklenti şöyleydi ya da kamuoyu öyle bir beklenti içindeydi, sandık başından süratle bize bildirilecek ve bizde onları yayınlayacağız. Yok. O sistem tümüyle hataları saptama ve itirazları delillendirip ilgili sandık görevlisine bildirme üzerine inşa edilmişti ve bunun üzerine gidildi.

Mesela Üsküdar itirazları, Ankara itirazları, İstanbul itirazları, diğer başka illerdeki itirazlar bu şekliyle sonuçlandı. Orada çok sayıda avukat arkadaşımız vardı. Onların hazır dilekçeleri vardı. Tutanaklar arasında farkı gördükleri zaman hemen hazırlanıyordu ve ilgili ile derhal bildiriliyordu ve onlarda ona göre itirazlarını yapıyorlardır.

Uğur DÜNDAR- Şimdi yapılan kamuoyu yoklamaları halkın %70’e yakın bir bölümünün bu seçimlerde hile yapıldığına kanaat getirdiği şeklinde. Halk inanıyor hile yapıldığına. Önümüzde cumhurbaşkanlığı seçimi var. Cumhurbaşkanlığı seçiminde yurtdışındaki vatandaşlarımızda oy kullanacaklar ki, bunların sayısının 2 milyon 700 bin civarında olduğu ifade ediliyor. Şimdi orada kullanılan oylar sayılmadan torbalara konulacaklar o torbalar mühürlenecek ve THY ile Türkiye’ye gönderilecek burada gereken tutanaklara kaydedilecek. Sayım burada yapılacak. Halkın gözü önünde yapılan bu seçimlerde böylesine hile iddiaları ortaya çıktığına göre oradan torbaların gelişi sırasında veya torbalara oy pusulalarının konması sırasında neler yapılmaz ki diye sorular yağıyor. Şimdi CHP buna karşı nasıl bir önlem almayı düşünüyor?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Biz Avrupa’da örgütlendik. Bizim orada gönüllülerimiz var. Almanya’nın aşağı yukarı bütün eyaletlerinde şu anda CHP’ye destek veren derneklerimiz var. Hollanda, Danimarka, İngiltere, Kanada, Amerika’da örgütlendik. Arkadaşlarımız o bağlamda çalışacaklar ve çalışıyorlar da. Zaman zaman Avrupa’daki CHP gönüllerini Ankara’ya davet ediyoruz, onlara bilgi, belge, doküman ve bizim stratejimiz nelerdir onları anlatıyoruz. Onlar gidiyorlar, bir süre sonra tekrar geliyorlar. Mesela önümüzdeki haftalarda tekrar bizden bir ekip oralara gidecek, seçimin nasıl yapılacağını onlara anlatacağız.

Burada oyların çuvallara konulup Türkiye’ye getirilmesi yasadan kaynaklandığı için. Yasa bunu böyle öngördüğü için. Aslında büyükelçiliklerde veya konsolosluklarda bu sayım yapılabilirse çok daha rahat olacaktır. Çünkü bizim temsilcimizde orada olacak, her hâlükârda o sandığın başında. Olabildiğince dikkatli olacağız.

Uğur DÜNDAR- Peki aday belirleme sürecinde bazı yanlışlıklar yapıldığını kabul ediyor musunuz ve siz genel başkan olduğunuzda yaptığınız bir konuşmada bundan böyle CHP’nin tüm seçimlerde adaylarını en demokratik biçimde belirleyeceğini, bunun da önseçimle gerçekleşeceğini ifade ettiniz ve nitekim ilk seçimlerde bu uygulandı ve CHP o süreç içerisinde AKP’nin çok güçlü olduğu illerde de milletvekilleri çıkarttı. Örneğin Ege Bölgesinde, Manisa’yı örnek verebiliriz.

Ama daha sonra aday belirleme için önseçim yapılmadı. Şimdi bugün CHP’nin eski genel başkanı Sayın Deniz Baykal, Antalya özeli için konuşmuş, çılgınca hatalar oldu demiş. Ayrıca dün İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Aziz Kocaoğlu sizin çok sayıda genel başkan yardımcınız olduğunu, 18 genel başkan yardımcınız olduğunu ve kendisinin 15 yıldır bu için olmasına karşın bazı genel başkan yardımcılarını tanımadığını ifade etmiş. Bu da bir eleştiri olarak değerlendirilmeli.

Ayrıca Sayın Aziz Kocaoğlu İzmir’de adayların belirlenmesinde çok etkili oldu. Ama CHP geçen yerel yönetim seçimlerinde 30 ilçeden 29’unu kazanmış olmasına karşın bu kez 8 ilçeyi kaybetti. Bunda da bir aday belirleme yanlışlığı olduğu kanısında mısınız?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Diğer siyasal partilere baktığımızda eğilim yoklamasıyla en çok belediye başkanı belirleyen parti biziz. Diğer partilerin bildiğim kadarıyla hiçbirisi yapmadı ama biz büyük bir kısmında eğilim yoklaması yaptık. Yani sandığı koyduk, üyeler geldiler, kimi belediye başkanı görmek istiyorlarsa oylarını kullandılar ve biz onları aldık. Dedik, tamam sen belediye başkan adayısın.

Bazı yerlerde ön eleme yaptık. Yani diyelim ki, 25 aday var, 4 veya 5 aday çıkacaktı. Önce öyle yaptık. 4-5 aday ortaya çıktı onun üzerine kamuoyu yoklamaları yaptık ve adaylarımızı öyle belirledik.

Ama bunun yanında bazı istisnalarda oldu. Yani ön elemeden diyelim ki, 5 kişi çıktı biz bir 6. kişiyi de bazen ön elemenin dışında götürüp aday yaptık. Bunlardan örneğin Üsküdar. İhsan Özkes ön elemeye girmedi ama yaptığımız kamuoyu yoklamasında İhsan Özkes’i eğer Üsküdar’dan koyarsak kazanma olasılığımızın çok yüksek olduğu şeklinde bir bilgi geldi. Bizde o bilgiye dayanarak Özkes’i orada aday gösterdik.

Büyükşehir belediye başkan adaylarımızla ilgili, ne ön eleme ne eğilim yoklaması yapmadık. Tümüyle anketlere dayandık ve ona göre belirledik.

Bütün adaylarımız doğru belirlenmiş midir? Hayır. Eksiğimiz olabilir, yanlışımız olabilir. Adayların bazılarında biz daha iyi sonuçlar elde edeceğimizi düşünürken beklediğimiz sonuçları elde etmedik. Sonuçta biz kalkıp yurttaşlara neden oy vermediniz, biz bunu çok iyi belirlemiştik deme hakkımız da yok. Demek ki, bizim gösterdiğimiz aday, aday olduğu beldede beklediğimiz ölçüde bir oy almıyorsa onun sorumluluğu oturup kendimizin düşünmesi lazım. O sorumluluğu bizim üstlenmemiz lazım.

Antalya ile ilgili de yaptığımız ankette mevcut belediye başkanımız çıkmıştı. Mersin’de de mevcut belediye başkanımız çıkmıştı. Onları aday gösterdik. Ama iki adayımızda seçimi kaybettiler. Onlarında itirazları oldu. Ama bu oy kaybı öyle yani seçimi kaybetmeleri öyle çok büyük oy farklarıyla değil ucu ucuna maalesef kaybettiler bunlar. İki yerde de hem Antalya’da hem Mersin’de biliyorsunuz eğer bunlar eski yasa olsaydı ikisini de kazanıyorduk biz. Bütünşehir olduğu için kıl payı kaybedildi. Bu da bir başka gerçek.

Uğur DÜNDAR- Sizin dürüstlüğünüz konusunda sizi çok şiddetle eleştiren siyasal rakiplerinizin bile hiç kuşkusu olmadığına inanıyorum. Yani onlar kendi vicdanlarında sizin dürüstlüğünüzü teslim ediyorlar. Yani siz gerçekten hele akçeli konularda asla yanlış yapabilecek bir insan değilsiniz. Herkes hemen bütün sokakta yürüyen insanlar bu konuda aynı fikirde. Herkes hakkınızı teslim ediyor. Ama sizin de saygı duyduğunuz bazı eleştiren kalemler sizin yakın çevrenizde çok değerli isimlerin yanı sıra artık geçmişte bazı merkez partilerde böyle turnikeden geçer gibi dolaşmış ve halkta hiçbir karşılığı kalmamış bir çevrenin etkili olduğu ve size yanlışları bu çevrenin kendi hesaplarına göre özel hesaplarına göre belki de çıkar hesaplarına göre yaptırdığı şeklinde bir algı mevcut. Buna ne diyeceksiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bütün genel başkan yardımcısı arkadaşlarımla eşit mesafedeyim. MYK toplantısı yapılırken her toplantı öncesinde her arkadaşımın kendi alanıyla ilgili MYK’ya bilgi vermesi isterim. Ekonomiden sorumlu diyelim genel başkan yardımcısı ekonomide neler oldu, önümüzdeki süreçte neler olabilir, onları anlatır. Sivil toplum kuruluşlarından sorumlu olan hangi sivil toplumuna gittiğini, hangi toplantılara katıldığını, onların sorunlarının neler olduğunu, sendikalar o anlatır. İnsan haklarından sorumlu olan anlatır. O hafta kaç işçi iş kazası dolayısıyla hayatını kaybetti. Onun bilgileri, dökümanları gelir.

Bütün bunlar görüşülür ve tartışılır. Aynı zamanda MYK’da grup başkanvekilleri parlamentoda görev yapan 3 grup başkanvekili eğer parlamentoda bulunmaları gerekiyorsa bir kişi geliyor, diğerleri orada kalıyor veya bazen parlamento kapalı ise MYK sırasında onlar 3’ü de geliyorlar. Parlamentodaki görüşmeleri oradaki yasaların, görüşmelerin hangi aşamada olduğunu, önemini bize anlatıyor, MYK’ya bilgi veriyorlar. Bunlar görüşülür ve tartışılır.

Özel olarak birisinin bana yön verme şansı zaten yoktur. Ben CHP’nin Genel Başkanıyım. Toplumun çok değişik kesimleriyle görüşürüm. Pek çok kişinin görüşünü alırım. Pek çok kişi bazen randevu alır, gelir kendi görüşünü bana aktarır. Bunun içinde bizden solda olanlar da var, bizden sağda olanlarda var. Biz herkesi dinleriz zaten. Dinlemek gibi de irfan sahibiyiz. Sonuçta bu insanlar şu veya bu şekilde görüşlerini aktarıyorlar. Ama bizim inandığımız belli doğrular vardır. O doğrulardan ödün vermeyiz. Adayları belirlerken az önce söyledim ilk kez biz 5 kişilik bir komisyon kurduk. Dedik ki, bütün veriler buraya gelsin, bu arkadaşlarımız ön çalışmaları yapsınlar, MYK’ya sunsunlar ondan sonra biz bunu PM’ye indirelim diye.

Oradaki arkadaşlar zaman zaman kendi aralarında tartıştılar, zaman zaman birbirleriyle konuşmadılar ama sonuçta bir süreci götürdük. Bu sürecin yanlışları olmadı mı? Samimi söylüyorum olmuştur. Yani hiç yanlış yapmadık dersek ben televizyonlarda en azından bizi izleyen yurttaşlarıma doğruları söylememiş olurum. Eksiğimiz olmamış mıdır? Elbette olmuştur.

Ben bazı yerlerde gönlümden geçen adaylar farklıydı. Ama sonuçta bir MYK var. Biz burada tartışıyoruz. Ben bütün arkadaşlarımın görüşlerini almak zorundayım ona göre karar vermek zorundayım. Sonra o kararı biz PM’ye indiriyoruz, PM’de de görüşülüyor. MYK’nın verdiği bazı kararlar PM’de de değişebiliyor. Nitekim değişti. Bu sadece benim genel başkanlığımda olmadı. Benden önceki genel başkanlar döneminde de benzer uygulamalar var. Oluyor bunlar tabi.

Sonuçta insanların görüşleri, tartışmaları, bakış açıları, bölgeyi tanıyıp tanımadıkları, daha iyi tanıdıklarını söyledikleri, pek çok eldeki bilgiler, bulgular, kamuoyu anketleri bütün bunların hepsi bir anlamda değerlendiriliyor.

Uğur DÜNDAR- Sayın Kılıçdaroğlu reklam arasında şöyle bir sosyal medyada konuşulanlara baktım. Bizim yayınımızdan önce değerli bir meslektaşımız televizyon programında sizin Sayın Profesör Deniz Ülke Arıboğan’a Cumhurbaşkanlığı teklif ettiğiniz şeklinde bir istihbarat aldığını söylemiş. Bu şuanda sosyal medyada çok konuşulan bir konu. Siz daha öncede Cumhurbaşkanı adayınızın bir kadın olabileceğini, bir kalibresi yüksek kadının Türkiye’yi temsilinden gurur duyacağınızı ifade etmiştiniz. Gerçekten bu istihbarat doğru mu? Siz Sayın Arıboğan’a Cumhurbaşkanı adaylığı teklif ettiniz mi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- İlk kez duyuyorum bende.

Uğur DÜNDAR- Öyle mi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. Benim de aldığım istihbarata göre böyle bir şey yok onu söyleyeyim.

Uğur DÜNDAR- Yani sizin aldığınız istihbarata göre Kemal Kılıçdaroğlu böyle bir teklifte bulunmamış mı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yok öyle bir şey.

Uğur DÜNDAR- Peki Cumhurbaşkanlığı konusuna hazır söz açılmışken nasıl bakıyorsunuz? Cumhuriyet Halk Partisi bu konuda MHP’yle bir ortak aday da uzlaşma zemini mi arayacak, yoksa Cumhuriyet Halk Partisi kendi adayını mı kamuoyuna sunacak?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Daha çok erken bu konularda karar vermek. Ama düşünce olarak bütün seçenekler düşünülüyor. Sonuçta biz bir siyasal partiyiz, bizim yetkili kurullarımız var. O kurullarda oturur konuşuruz, tartışırız. Elbette Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı seçimini çok önemsiyoruz. Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturacak kişinin bütün halkı kucaklaması, saygın olması, Türkiye dengelerini, dünya dengelerini iyi bilmesi, ülkenin sağlıklı yönetilmesi için bütün kurumların uyum içinde çalışabileceği bir gücü elinde toplaması, bunu göstermesi çok önemlidir. Bu bağlamda belki önümüzdeki süreç içinde biraz daha tablo netleşir bizim açımızdan.

Uğur DÜNDAR- Gelen mesajlar arasında özellikle gençleştirme beklentisinin partide, gençlere daha ağırlık veren, gençlerin önünü açan bir anlayışın, bir prensibin egemen olması gerektiği yolunda mesajlar yağıyor ve deniliyor ki Cumhuriyet Halk Partisi gezi sürecinin, o gençliğin yarattığı enerjinin tam anlamıyla kucaklayıcısı olmadı. Ve bundan dolayı da gençlik beklentisini işte bir kampanyayla Cumhuriyet Halk Partisi Occupy CHP kampanyasıyla harekete geçirdi ve böyle bir eyleme yöneldi diyorlar. Cumhuriyet Halk Partisi gençlere daha fazlamı sarılacak önümüzdeki süreçte?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Partinin gençleşmesi gerektiği konusu doğrudur. Bu bir istemin ötesinde bizim yapmamız gereken bir olaydır. Ben gençlere şu çağrıyı yaptım. Bu seçimlerde 2,5 milyon genç ilk kez oy kullandı. Onlara dedim ki, 2,5 milyon kişi olarak ilk kez sandığa gideceksiniz, oy kullanacaksınız, tercihiniz açısından iki seçenek var önünüzde. Ya özgürlükten ve demokrasiden yana oy kullanacaksınız veya yasaklardan yana oy kullanacaksınız. Yasaklardan yana oy kullanıyorsanız twitteri, youtube yasaklayan parti adresiniz belli zaten gider oyunuzu kullanırsınız. Ama demokrasiden, özgürlükten yana oy kullanacaksanız orada da adresiniz belli Cumhuriyet Halk Partisi. Gelin oyunuzu buraya verin diye.

Gençler zaman zaman Cumhuriyet Halk Partisini eleştiriyorlar. Bundan ötürü çok mutluyum. En azından bize ilgi duymaları, en azından CHP’de neler oluyor, neler bitiyor. CHP’nin gençleşmesi gerektiği, belki yeni düşünceler, yeni fikirler, yeni eylemlerin ortaya konması gerektiğini söylüyorlar. Onlara çağrım şu; CHP’de değişim mi istiyorsunuz gelin CHP’ye hep beraber değiştirelim. Güç sizde, enerji sizde. Gelirsiniz hep beraber yaparız.

Partiye üye olmakta zorluk çektiğini söyleyen bazı genç arkadaşlarım var. Onlara da çok açık buradan net mesajım var. Sizi kim partiye kaydetmek istemezse bana bildirin o gün onun CHP üyeliğine son vereceğim. Bütün CHP’li gençleri, cumhuriyetçileri, Atatürkçüleri, halkını sevenleri, ülkenin kötüye gittiği için kaygı duyanları. Hepsini Cumhuriyet Halk Partisine davet ediyorum. Gelin CHP’yi beraber değiştirelim. Çağdaş partimi istiyorsunuz, CHP’den memnun değil misiniz, düşüncelerinden, programından, eyleminden, söylemlerinden rahatsızsanız gelirsiniz buraya hep beraber değiştiririz. Size her türlü imkanı sağlarım. Sadece gençler mi? Hayır kadınlar içinde aynı şey sözkonusu. Önümüzdeki süreçte…

Uğur DÜNDAR- Gençler derken kızlı – erkekli gençleri kastediyorsunuz.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette kızlı – erkekli gençleri. Birileri farklı yorumlayabilir. Kadınlarında siyasete daha fazla girmelerini istiyorum. Biz bir cinsiyet kotası getirmiştik. Bunun yeteri kadar uygulanmadığını da biliyorum. Özellikle son yerel seçimlerde belli bölgelerde kadınların hayal kırıklığı yaşadığını da bana ilettiler. Bunları ama aşacağız. Bu bir süreçtir. Önemli olan yola çıkmak ve yolda kararlılıkla yürümektir. Bunu da yapacağız.

Uğur DÜNDAR- Çünkü sandıktan çıkan sonuçlarda dikkatli gözlemciler ve analizciler için çok anlamlı işaretler veriyor. Örneğin ciddi, değerli meslektaşlarımızdan Sedat Ergin 3 büyük kentimizde ilk kez oy kullanan gençlerle ilgili bir makale yazdı ve burada özellikle İstanbul’da ve Ankara’da ilk kez oy kullanan gençlerin Cumhuriyet Halk Partisine yönelik bir teveccühleri olduğunu, ilgileri olduğunu, bunu daha güçlü bir şekilde sahiplenmek ve kucaklama sorumluluğunun da parti yönetimine düştüğünü yazdı. Daha doğrusu işaret etti buna. Bu da gerçekten dikkatle izlenmesi gereken bir tablo olsun diyor size.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. Ankara, İstanbul, İzmir yani büyük kentlerde yaptığımız mitinglerde çok sayıda genci görmek beni mutlu etti. Gerçekten çok sayıda genç vardı ve kadınlarda vardı çok sayıda. Çünkü şöyle bir eleştiri vardı CHP’ye yönelik olarak. CHP belli bir yaşın üstündekilerin partisi olarak algılanırdı. Bu tabloyu büyük ölçüde kırdık. Çok sayıda gencimiz var. Ama daha fazla olmalarını istiyoruz biz. Parti Meclisinde de, parlamentoda da genç milletvekili arkadaşlarımız var. Parti Meclisi üyesi genç arkadaşlarımız var. Ama bunların sayısı artabilir. Çünkü Türkiye’nin nüfusunun yarısı genç. Yarısı genç olunca gençlerin siyasette daha aktif olmaları kadar doğal bir şey olamaz. Ama bunlar CHP’ye biraz mesafeliydiler, CHP’yi biraz beklentilerini karşılamaktan uzak bir siyasal oluşum olarak görüyorlardı. Gezi olaylarıyla beraber siyasal partiler biraz daha yakından mercek altına alındı ve en azından bir grup genç arkadaşımız CHP’yi daha kabul edilebilir bir parti olarak görmeye başladı. %100 memnun mu? Hayır memnun değil. Onu bizde biliyoruz. Çünkü bizim dilimizi beğenmeyen ciddi bir genç bir grup var. Söylemimizi çok resmi bulan bir genç grup var. Hatta ben bizim doğu – güneydoğuyla ilgili Özgürlük ve Demokrasi Bildirgemizi bir grup genç arkadaşa okuttuğumda ya bu resmi gazete gibi diye bir eleştiri gelmişti. O zaman verdim siz bunu kendi dilinize dönüştürün, gençlerin daha rahat anlayabileceği veya hoşlanacağı bir dile dönüştürün dedim. Öyle bir dile dönüştürdüler onlar. Onu şimdi kullanıyoruz genç arkadaşlarla ilgili olarak. Onların hem dili, dünyaya bakışı, güçlü bir mizah anlayışı var. Biz biraz onları takip edeceğiz öyle anlaşılıyor.

Uğur DÜNDAR- Gelen mesajlar arasında sizden önümüzdeki genel seçimler için net cevap bekleyen bir kesim var. Bu parti örgütü belli ki. Sayın Kılıçdaroğlu milletvekili adaylarını belirlerken kesinlikle önseçim yapacak mı? Bunu net olarak duymak istiyoruz şeklinde yoğun mesajlar var.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Tüzüğümüzde bununla ilgili bir düzenleme yapıldı son kurultayda. Önemli ölçüde önseçim yapılacak. Belli yerlerde merkez yoklaması yani merkezden belirleyeceğiz. Onun belli bir sınırlaması getirildi tüzükle. İstediğimiz kadar merkez yoklaması yapma yetkimiz yok zaten. Dolayısıyla ağırlıklı olarak önseçim yapılacak. Merkez yoklamasının yapılmasının nedeni şu; bazı kişiler var ki bunların politikaya girmeleri gerekiyor. Ama bunlar politikanın inceliklerini bilmezler. Bu bazen bir akademisyen olur, bazen eski bir bürokrat olabilir. Bazen hale görev yapan bir bürokrat olabilir. Bunların siyasete girmeleri gerekiyor siyasetin kalitesi açısından, derinliği açısından. Her parti bu tür insanları alır ve bunlar sıcak siyasetin dışında getirilir siyasete kazandırılırlar. Bu tür insanlar için böyle bir olanak açmamız gerekiyor. Bu var zaten. Mesela devlet memurlarının siyaset yapması yasak ama üniversite hocaları siyasete girebiliyorlar. Amaç siyasette kalite olsun, bilgi olsun, birikim olsun diye.

Uğur DÜNDAR- Bir başka yine reklam arasında gördüğüm mesaj şöyle bir soru içeriyor. Sizin Cumhuriyet Halk Partisinin bu seçimde merkez sağa bir açılım yaptığınız ve sağıda kucaklacak bir söylem geliştirdiğiniz ama bunu yaparken geçmişte AKP saflarında yer almış, örneğin Ertuğrul Yalçınbayır gibi, Abdullatif Şener gibi AKP’yle hiçbir bağlantısı olmayan şuanda Yurt Partisinin Genel Başkanı olan ama temizliği, dürüstlüğü konusunda herkesin hemfikir olduğu bu insanların boğazlarından haram geçmemiştir asla. Onlarda sizin gibi düpdürüst insanlardır.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Kaldı ki Ertuğrul bey zaten eski CHP’li onu da söyleyeyim.

Uğur DÜNDAR- Öyle evet. Tertemiz bir insandır. Niçin onlar Cumhuriyet Halk Partisiyle yakınlaşamadılar, ya da Cumhuriyet Halk Partisi onlara yaklaşmadı gibi sorular geliyor.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Sayın Tantan’la bir ara görüşecektik. İstanbul’a gittiğimde görüşmekte istedim Sayın Tantan’la fakat ben Adapazarı’ndayım dedi. İstanbul’a gelebilirim dedi fakat benim belli bir takvimim vardı ve ben daha sonra görüşürüz diye aramızda anlaştık ama o görüşme gerçekleşmedi. Ama Sayın Tantan gerçekten de dürüstlüğüyle, siyasetteki tavrıyla, tutumuyla önemli bir insan. Sayın Şener’de öyle. O da saygın, dürüst, hem akademisyen kimliği var, hem siyasetçi kimliği var. Bakanlık yaptı. Bakanlık yaptığı dönemde saygın bir duruşu var. Özelleştirmeyle ilgili kararlara direndi bazen, imza atmadı. Çünkü burada haksızlık yapılıyor diye bir dik duruşu var. O nedenle partiden koptu.

Uğur DÜNDAR- Sonra yolsuzlukları sürekli olarak dile getirdi.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Dile getiriyor. Sayın Yalçınbayır’da öyle. En son Bursa’ya gittiğimde bir nikahta kendisiyle karşılaştık, biraz sohbet imkanımız oldu ayaküstü de olsa. Son derece saygın birisi, iyi bir hukukçu aynı zamanda. Elbette bunlar gelirlerse biz son derece mutlu oluruz.

Partinin sağa kaydığı yönünde bazı eleştiriler var. Bizim bir programımız var. Bizim sağa, sola falan…

Uğur DÜNDAR- Hatta cemaatle işbirliği yaptığı yolunda.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. Bizim sağa, sola falan kaydığımız yok. Bizim bir programımız var. Yani biz sosyal demokrat bir partiyiz, emekten yana bir partiyiz, yoksuldan yana bir partiyiz, adaleti savunuyoruz, örgütlü toplumu savunuyoruz, kadın – erkek eşitliğini savunuyoruz. Yönümüz çağdaşlığa, uygarlığa dönük bir parti. Bizimle kim gelmek isterse biz yolumuza devam ederiz. Yani biz sağa kaydık diye bir eleştiriyi doğrusunu isterseniz anlamakta zorluk çektiğimi de ifade edeyim. Merkez sağdan bize gelenler var. Gelecekler tabi niye gelmesinler. Yani biz kapılarımızı kapayacak mıyız? Hayır efendim. Bir herkese açacağız kucağımızı. Yeter ki bizim ilkelerimizi, bizim programlarımızı, bizim hedeflerimizi benimsesinler bir sorunumuz yok zaten. İktidar olmanın yolu nedir?

Uğur DÜNDAR- Yani partide herhangi bir kimlik deformasyonu, kimlik sorunu sözkonusu değildir diyorsunuz.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Olamazda zaten. Yani bu kimlik benim kalkıp da partiye yeni bir kimlik uydurma gibi bir şeyim yok. Yetkimde yok zaten. Partinin tüzüğü var, partinin programı var, partinin ilkeleri var. Biz bunları savunuruz. Bunları hatta bazen yetersiz görürüz, bunları genişletmek ve gerçekten çağa uydurmak isteriz. Nitekim bir grup arkadaşımız parti programını güncelleştirmeye çalışıyor. Dünya değişiyor, dengeler değişiyor. Bizimde değişmemiz lazım. Biz yerimizde sabit duramayız. Cumhuriyet Halk Partisi kurulduğunda sosyal demokrat bir parti miydi? Hayır. Sonradan sosyal demokrasiyi kabul etti. Şimdi dünya değişiyor. Eskiden olduğu gibi sınıflar vardı işçi sınıfı, işveren sınıfı. Ama şimdi dünya yeniden değişti, farklı unsurlar var artık toplumu değerlendirirken. Aile kurumu var. Onun üzerine biraz daha yakından bakmamız, aileyi mercek altına almamız, ailenin mutluluğunu sağlamamız, ailenin geçimini sağlamamız temel kurallar var. Bu temel kurallardan yola çıkmamız lazım. Yoksullukla mücadele. Onun yolları nedir, yöntemleri nedir. Sosyal devlet dediğimiz güçlü bir anayasada tanım var. O sosyal devletin ne olması gerektiğini, bütün bunların üzerinde durmak gerekiyor.

Dolayısıyla bizim sağa kayma, doğrusunu isterseniz bilmiyorum. Yani hangi gerekçeyle. Eğer merkez sağdan gelenler aday gösterdik o nedenle diyorlarsa hayır. Yani o bir gerekçe değildir.

Uğur DÜNDAR- Peki cemaatle açıkça deklare edilmeyen ama zımni bir işbirliği yapıldı mı? Bu iddialar ne kadar doğru?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Önce bu soru için teşekkür ederim. Washington’a gittim ben orada çok değişik çevrelerden gelen talepler vardı randevu görüşmek için onlarla görüştük. Düşünce kuruluşlarında konuşmalar yaptım, soruları yanıtladım. Cemaate yakın olduğu söylenen Türklerin oluşturduğu bir grup daha vardı. Onlarda bizi davet ettiler bir sabah kahvaltısına o da gittik. Cemaate yakın olduğu söylendi. Bizim vatandaşlarımız yani niye gitmeyelim. Oraya gittim, kahvaltımızı yaptık. Cumhuriyet Halk Partisini anlattım onlara. Biz sosyal demokrat bir partiyiz, laik bir partiyiz, biz bağımsızlıktan, özgürlükten yana bir partiyiz. Bizim partimizin Türkiye’nin değişiminde çok temel rolü vardır, olmuştur. Türkiye’nin çağdaşlaşması, Avrupa’ya açılması, AB, cumhuriyetin kuruluşu. Bütün bu değerleri biz hala savunuruz. Bunu söyledim. Herkeste dinledi orada.

Şimdi bundan sonra bizim cemaatle iç içe olduğumuz şeklinde bir söylem gelişti. Niye gelişti bende bilmiyorum tabi. Bizim özel pazarlıklar yapmamız ya da bir araya gelmemiz sözkonusu değil. Bu 17 Aralık operasyonundan sonra Erdoğan yolsuzluklarını kapatmak için özel bir düşman yaratması gerekiyordu o düşmanı yarattı. Cemaat işte paralel bir devlet oluşturdu ben bunların inlerine gireceğim falan. Ben şunu söyledim. Devletin içinde paralel bir devlet olmaz. Paralel bir devlet varsa önce şuna bakacaksın. O paralel devleti kim yarattı? Herhalde biz değil. Çünkü biz iktidarda değiliz. Paralel devleti o zaman sen yarattın. Ve ben yine şunu söyledim. Çıktın sen ilk tepkin şu oldu. Siz ne istediniz de biz vermedik. Bende şu soruyu sordum. Onların her istediğini vermediysen önce çık şu milletin önüne onlar şunları istedi bende şunları verdim deki biz bir bilelim bakalım sen neleri vermişsin.

Uğur DÜNDAR- Bunun altını çizmek gerekir. Yani bu ülkede bir paralel yapılanma, bir paralel devlet varsa bu paralel devletin bir numaralı ismi de Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan mıdır demek istiyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet başka kim olabilir?

Uğur DÜNDAR- Bir numarası?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Başka kim olabilir? Ben şundan kesinlikle eminim. Yolsuzluklar konusunda paralel bir devlet, bir oluşum var. Baş aktörü var, bakanları var, bürokratları var, işadamları var. %100 mü? %100. Belgeli mi? %100 belgeli. Böyle bir yapılanma şuanda fezlekesi parlamentoda. Sadece başaktörü için fezleke gelmedi. Onun içinde yürekli ve namuslu bir savcı arıyoruz. O da yazacak fezlekesini. 30 milyon avronun nerelere gittiğini biz bileceğiz, öğreneceğiz. Bizim hakkımız var. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını birilerine yedirtmeyeceğiz. Bunun hesabını mutlaka soracağız. O kaçacaktır, kıvıracaktır, işte paralel devlet şunu yaptı, şunu yaptı, şunu yaptı. Gidersin paralel devlet varsa, yasadışılığı varsa cezasını verirsin. Biz zaten sana niye bu mücadeleyi yapıyorsun diye bir eleştiride getirmiyoruz. Eleştirimiz şu; devlet dediğiniz kurum hukuk içinde, hukukun üstünlüğü kurulları içinde hareket eder. Birisini suçlayacaksanız belgesini, dokümanını ortaya koyarsınız bağımsız mahkemenin önüne koyarsınız ve gereğini yapar. Ama efendim bunlar şunu yaptı, bunlar bunu yaptı. Peki arkası? Hiçbir şey yok. Olmaz. Doğru değil. Bizim istediğimiz o. O nedenle paralel devlet, varsa bir paralel devlet, devletin içinde ikinci bir devlet varsa kim oluşturdu bunu önce bunun hesabını verecek.

Uğur DÜNDAR- Peki cemaat size bu yerel seçimlerde aday empoze etti mi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır efendim niye aday empoze etsin? Yani bizim 5 kişilik bir komisyonumuz var, artı Parti Meclisimiz var. Kararı onlar verirler. Yani biz gidip de şu empoze etti onun için biz bunu getirdik dersek zaten Parti Meclisimiz ayağa kalkar böyle bir şey nasıl olur diye. Bunların tamamı dediğim gibi CHP’yle cemaati yan yana koyup ikisini düşman ilan etmek için Erdoğan bir strateji geliştirdi. Şimdi bazıları da buna takıldılar. Çünkü eleştirileri Erdoğan’ın söylemi üzerinden algılıyorlar ve onun üzerinden yapıyorlar. Oysa biz söyledik bizim cemaatle bir ilgimiz, bir bağlantımız yok. Cemaati nasıl görüyorsunuz diye bize sordular. Öyle bir soruda geldi. Şunu söyledim. Biz herkesin inancına saygılıyız. Yani neye inanırsa biz sen niye buna inanıyorsunuz diye özel bir eleştirimiz yok. Ama şunu da söyledik. İnancın devlet işleriyle karıştırılmasını doğru bulmayız. Devlet ayrı, seküler bir sistemimiz var. İnancı devletin hizmetiyle karıştırsanız, senin inancın bu ben sana hizmet etmem. İnancın bana yakın sana hizmet edeceğim. Devlet inanç konusunda da, etkin kimlik konusunda da hizmet sunarken kör olmak zorundadır. Kim gelirse vatandaş hangi hizmet için geliyorsa devlet ona hizmet edecektir. Biz bunu söyledik. Yine de söylüyorum aynı şeyleri. Cemaat olsa da, olmasa da aynı şeyleri söylüyoruz zaten.

Dolayısıyla düne kadar bizim bunlar cemaatlere karşı, bunlar dine karşı, bunlar şuna karşı, bunlar buna karşı diyen şimdi plağı ters çevirdiler bunlar şu cemaatin yanında. Biz kimsenin yanında değiliz ki. Ha birisinin yanındaysak evet biz halkın yanındayız. Halkın çıkarlarını savunuyoruz. Mazlumun yanındayız. Ama zaliminde karşısındayız.

Uğur DÜNDAR- Başbakan Erdoğan grup toplantısında Adana’da MİT tırlarının aranması talimatını veren savcıları ve daha sonra tutuklanan emniyet yetkililerini serbest bırakan hakimi kastederek işe Haşaşiler dedi bilindik söylemlerini dile getirdi ve bunlar paralel yapının yargıdaki temsilcileridir suçlamasında bulundu. Ama daha sonra o serbest bırakma kararını veren hakim bugün Sözcü gazetesinde de manşette yer aldığı gibi ben burada ismini telaffuz etmiyorum. Ben ne paralel, ne üçgen, ne başka bir şey bilirim. Ben milletin ve Türkiye Cumhuriyetinin hakimiyim, benim yedi göbek sülalemi karıştırsınlar bir tane cemaatçi bulamazlar diyerek bir çıkış yaptı. Bu az önce sizin çağrısını yaptığınız yürekli bir savcı arıyorum, hakim arıyorum tanımlamasına uygun bir çıkış mıdır?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bence çok uygun. Bir hakim vicdanıyla karar verir. Önüne gelen dosyaya bakar oturur vicdanıyla karar verir. Ona hakim denir. Ama başka bir kişi vardır adı hakimdir vicdanıyla değil siyasi otoritenin beklentisi üzerine karar verir. Onun da unvanında hakim vardır ama vicdanıyla karar vermez. Biz onlara hakim demeyiz. Arada bu fark vardır. Şimdi siz bilmediğiniz, tanımadığınız birisini açıkça suçluyorsunuz. Suçlayan kim? Başbakanlık koltuğunda oturan kişi. Bu kadar ağır bir suçlamayı nasıl yaparsınız? Sizde vicdan yok mu diye birisinin sorması lazım. Sizde ahlak yok mu diye birisinin sorması lazım. O kişi niye serbest bıraktı? En azından bakılması lazım dosyaya. Şimdi siz bütün bunları bir tarafa atıyorsunuz az önce dediğim gibi düşman yaratacaksınız. Onu alıyorsunuz kategorize edip bir tarafa koyuyorsunuz bunlarla beraber diyorsunuz.

Uğur DÜNDAR- Ayrıca hakim hedefte gösterilmiş oluyor.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi. Yarın kalksa birisi vursa ne olacak?

Uğur DÜNDAR- Nitekim seçim kampanyası döneminde vatan haini söylemi o kadar sık dile getirildi ki yüz kızartıcı suçtan bir yığın sabıkası olan ünlem işaretli bir vatansever sizi vatan haini ilan ederek saldırdı size. Yani bunlar fevkalade tehlikeli girişimler ve sorumlu mevkideki siyasetçilere, devlet adamlarına asla yakışmayan ithamlar.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Türkiye’nin iyi yönetilmediğini artık herkesin bilmesi ve görmesi lazım. Türkiye Cumhuriyeti böyle bir yönetim görmemiştir. Düşünün devletin sırları rahatlıkla dinlenebiliyor Suriye’de neler yapılacağını. Siz suçluyu nerede arayacaksınız? Kendi içinizde arayacaksınız. 4 kişi konuşuyor. Sayın Cumhurbaşkanı dedi ki, dinlemeler içerden yapılmış. Siz başka ne suçlu arayacaksınız? O 4 kişiden birisi.

Uğur DÜNDAR- Ayrıca o konuda da bir fikir birliği yok. Bugün iki yandaş gazete farklı manşet atmış. Birisi havadan yapıldı diyor, yani şu cep telefonlarıyla yapıldı diyor. Diğeri karadan yapıldı diyor. Yani böceklerle.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Oraya demek ki iki ayrı kanaldan bilgi gittiği için o havuz medyasına baktığınız zaman onların manşetleri hep aynıdır. Tek kanaldan gider aynı manşeti kullanırlar. Bu kez öyle anlaşılıyor ki iki ayrı kanaldan haber gittiği için birisi havadan, birisi karadan dinleme yapıldı diye. Bu olmaz bakın, devletin en mahrem bilgileri bu şekilde dinlenmez. İki; paralel yapıdan şikayet ediyorsanız, devletin içinde farklı bir yapılanmadan şikayet ediyorsanız 12 yıldır bu ülkeyi siz yönetiyorsunuz. Buna nasıl imkan verdiniz siz? İtiraf ediyor. Biz safmışız diyor. Bir ülkeyi saf adam yönetir mi? Dünyadan bir haber insan bir ülkeyi yönete bilir mi? Yönettiğini sanıyordu bu. Demek ki sen ülkeyi yönetmiyormuşsun. Kendin itiraf ediyorsun. Ben devleti yönettiğimi sanıyordum meğer başkaları devleti yönetiyormuş da ben Başbakanlık koltuğunda oturuyormuşum. Kendi itirafı.

Ama saflığını, basiretsizliğini beceriksizliğini gizlemek için yolsuzluklarını gizlemek için şu paralel yapı var ya onun üzerine, onlar yaptılar bunu. İyi de senin bakanının koluna 700 milyar liralık kol saatini paralel yapı mı taktı? Kim taktı? Sen önce onu bir sor bakalım. Arkadaş, sen bu saati niye aldın?

Twitter’a ne söyledi? Vergi kaçakçısı dedi. Onlar kalkıp bir açıklama yaptılar. Bakın bu da kamuoyunun gözünden kaçtı. Dediler ki, biz vergi kaçakçısı değiliz. Bizim Türkiye’de temsilcimiz var. Onlar zaten vergiyi ödüyorlar dedi. Düşünün, Başbakanlık koltuğunda oturan kişi bir kişiyi vergi kaçakçısı ilan ediyor, bir uluslararası kuruluşu, o kuruluşun yetkilisi diyor ki, hayır biz vergimizi ödüyoruz. Başbakanı yalancılıkla suçluyor. Bir Başbakan bu konumda olmaz ve olmamalıdır.

Yasalara baktığınız zaman burada şube açmasına, işyeri açmasına gerek yok. Onun temsilcisi varsa zaten o temsilci öder. Yasalar böyledir zaten. Ama şu soruyu sordum; 700 milyar liralık kol saatinin vergisi ödendi mi? 5 kuruş bile ödenmedi. Esnaflara sordum; sen vergi veriyorsun, 700 milyar lirayı rüyanda bile göremezsin. O sadece koluna takıyor 700 milyar lirayı. Sen vergi ödüyorsun, o vergi ödemiyor. Ama oyunu nereye veriyorsun? Otur bir düşün.

Uğur DÜNDAR- Anayasa Mahkemesi Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yasasının bazı maddelerini iptal etti. Ayrıca son dönemde Anayasa Mahkemesi özgürlüklerden yana kararlar almaya başladı. Bunun üzerine zamanlaması manidar olarak değerlendirilebilir. Anayasa Mahkemesi Sayın Haşim Kılıç’ın gençlik yıllarında İBDA-C’nin başındaki Salih Mirzabeyoğlu’yla birlikte çekilmiş bir derginin temsilciliğini yaptığı döneme ait bir fotoğraf yayınladı. Bu bir itibarsızlaştırma operasyonu. Bunu nasıl siz yorumluyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Anayasa Mahkemesi Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruluyla ilgili düzenlemenin bazı önemli maddelerini iptal etti. Zaten bu yasanın Anayasaya aykırı olduğunu herkes biliyordu. Sayın Cumhurbaşkanı biliyordu. Biz biliyorduk. Milletvekilleri biliyordu. Adalet Bakanı biliyordu. Başbakanlık koltuğunda oturan zat biliyordu. Hepsi biliyorlardı bunun Anayasa aykırı olduğunu.

Biz başvuru dilekçemizi yaptı. Anayasa Mahkemesi bizim istediğimiz ölçüde iptal etmedi. Örneğin Adalet Akademisiyle ilgili bölümü iptal etmedi. Onun da iptal edilmesi lazım bize göre. İptalden sonra olağanüstü ağır bir suçlamayla karşı karşıya kaldı Anayasa Mahkemesi. Ama düşünün AB yetkilileri açıklama yaptılar dediler ki, Anayasa Mahkemesinin kararı bizi rahatlattı Türkiye’nin demokratikleşmesi açısından.

Türkiye kendi içine kapanan coğrafyasından kopartılmış bir ülke konuma geldi. Ortadoğu’da dinlenmiyor. Amerika’da dinlenmiyor. AB’de dinlenmiyor. Baktığınız zaman bütün komşularıyla kavgalı. Bütün uluslararası kuruluşlarla arasına mesafe koyan, mesafeyi koyan biz değiliz. Onlar mesafe koyuyorlar ve Türkiye’nin geleceğinden kaygı duyuyorlar. Mustafa Kemal’in kurduğu Türkiye’yle hedef koyduğu çağdaş uygarlıkla, de

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları