loading
close
SON DAKİKALAR

Kırsalda yaşam 15 yılda çöktü

Kırsalda yaşam 15 yılda çöktü
Tarih: 21.09.2016 - 13:22
Kategori:

Rakamlar, nüfusunun %40’a yakını kırsalda yaşayan Türkiye’de, kırsal yaşamın çökme noktasına geldiğini ortaya koyuyor.

Rakamlar, nüfusunun %40’a yakını kırsalda yaşayan Türkiye’de, kırsal yaşamın çökme noktasına geldiğini ortaya koyuyor.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in 15 Eylül günü basına tanıttığı ve 2017’de hayata geçirilmesi planlanan “Milli Tarım Seferberliği” eylem planı, ülkenin en büyük istihdam kaynağı olan tarımın AKP iktidarı döneminde nereden nereye geldiğini gündeme getirdi.

Kırsalda altyapı yok, yaşam kalitesi düşük

Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan Tarım ve Kırsal Kalkınma raporu, Türkiye’de kırsal nüfusun adeta kaderine terk edildiğini ortaya koyuyor. Rapora göre, Türkiye’de kırsal kalkınmadan söz etmek mümkün değil çünkü kırsal kesim temel yaşamsal eksiklerle mücadele ediyor. Rapora göre, kırsal nüfusun eğitime erişiminin olmaması, devlet kurumları ve kooperatifler seviyesindeki yapısal sorunlar, bölgesel altyapı problemleri, gizli işsizliğin yüksekliği, tarımsal çeşitliliğin azalması, kırsalda yaşam kalitesinin düşük olması ve beraberinde gelen kırdan kente göç gibi problemler kırsal kalkınmanın önüne geçiyor.

Tarım arazileri azaldı, hayvancılık çökertildi

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının resmi verilerine göre, 15 sene öncesinde kadar kendi kendine yetebilen bir tarım ülkesi olan Türkiye’de, AKP iktidarı döneminde toplam tarım alanı 2 bin 500 hektardan fazla azaldı. Buna paralel olarak, ülkedeki çiftçi sayısı 300 bin azaldı. Arpa, patates, nohut, kuru fasulye, kırmızı mercimek, pamuk gibi temel ürünlerin üretimi azaldı. Türkiye yurtdışından buğday, arpa, saman, pamuk, mısır, kuru fasulye, mercimek, nohut, bezelye dahil birçok ürün ithal etti. Türkiye bu süre içerisinde, senede üç mahsul veren toprakların rant odaklı ÇED raporlarında 6. sınıf tarım arazisi olarak yansıtıldığını görmeye alıştırıldı, talan politikası hayata geçirildi.

Hayvancılık rakamlarına bakıldığında da benzer bir tablo ortaya çıkıyor. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, 2003’te dana, koyun, tavuk ve balık etinin kilosu ortalama 6,5 TL’den satılırken, Aralık 2015’e gelindiğinde bu rakam %360 artarak 23,4 TL’ye ulaşmıştı. Küresel ölçeğe bakıldığında, bu dönemde dünyada et fiyatlarındaki artış ise %60 ile sınırlı kaldı. Yönetilemeyen et fiyatlarını kontrol altına almak bahanesiyle et ithalatına 4 milyar dolar harcandı, et fiyatları bu dönemde yükselmeye devam etti.

Mazottan alınan vergi dünya rekortmeni

Dikkat çeken diğer bir rakam da çiftçinin aldığı mazot üzerinden ödediği fahiş vergi oranları. Dünyadaki uygulamalara bakıldığında tarımsal üretimde kullanılan akaryakıta vergi muafiyeti ya da indirimi uygulanırken, Türkiye’de böyle bir uygulama bulunmuyor. Nihai rakamlara bakıldığında AKP döneminde çiftçinin kullandığı mazotun maliyetinin %395 arttığı, bunun da Türkiye çiftçisinin mazota ödediği maliyetin AB ülkelerini ve ABD’yi dahi geride bıraktığı görülüyor. Çiftçi, aldığı desteği devlete ÖTV olarak misliyle geri ödüyor.

Çiftçinin ürettiği üründen elde ettiği gelirle bir sonraki dönemde kullanmak üzere ne kadar tarımsal girdi satın alabildiğine bakıldığında ise rakamlar yine endişe verici. Örneğin, çiftçinin 1 kilo mısırdan elde ettiği gelirle alabildiği mazot miktarı 2002 ile 2014 yılları arasında %30 azalırken, 1 kilo pamuktan elde ettiği gelirle alabildiği gübre miktarında azalma %57 olarak göze çarpıyor. Bu da, çiftçinin tarımsal faaliyetlerini yürütmek adına kendi kendine yeterliliği gitgide yitirdiği anlamına geliyor.

Fatih Kıyman - BirGün

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları