loading
close
SON DAKİKALAR

Olağanüstü hâl, çalışanları ve sendikaları nasıl etkileyecek?

Olağanüstü hâl, çalışanları ve sendikaları nasıl etkileyecek?
Tarih: 29.07.2016 - 11:39
Kategori: Sendika

OHAL kapsamında çıkarılan 667 sayılı KHK’nin kamu görevlileriyle ilgili getirdiği düzenlemeler, olağanüstü hâlin amacı ile sınırlı olmaktan çıkıp genel olarak kamu görevlisinin güvencesini ortadan kaldırıcı nitelikte.

15 Temmuz kanlı darbe girişiminin ardından olağanüstü hâl (OHAL) ilan edildi. Darbecilerin yargılanması ve cezalandırılması, 12 Eylül Darbesi’nde olduğu gibi cezasız kalmaması büyük önem taşıyor. Kamu görevine liyakat ilkesi ve hakkıyla değil, dini bir cemaat mensubu olduğu için getirilenler ve görevleri sırasında kamu hukukunu değil cemaat emirlerini uygulayarak suç işleyenler kamu görevinden çıkarılmalı. Ancak bu süreç hukukun temel ilkelerine bağlı kalınarak, suç ve cezalarda kanunilik ve şahsilik ilkesine uyularak, rövanş duygusundan ve keyfilikten uzak bir biçimde yapılmalı. Darbecilerle ve devleti ele geçirmeye çalışan paralel yapıyla mücadele hukuk devletinin yeniden kurulmasının fırsatı ve aracı olmalı, yeni bir hukuksuzluğun inşa edilmesinin fırsatı değil.

OHAL uygulamasının sınırları nelerdir?

Darbe girişimi sonrası durumun gerekli kıldığı ölçüde “olağanüstü” önlemlerin alınması mümkündür. Ancak bu önlemlerin de hukukla sınırlı olduğunu unutmamak gerekir. Tüm siyasi partilerin darbe girişimine karşı ortak bir tutum aldığı koşullarda, parlamentonun devreden çıkarılarak olağanüstü hâl ilan edilmesine gerek yoktu. Darbecilerin bombaladığı parlamento daha etkin işletilebilirdi. Ancak hükümet OHAL yolunu tercih etti.
OHAL Anayasa’nın ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin (İHAS) getirdiği sınırlamalara tabidir. Anayasa’nın 15. maddesine göre olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasa’da öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir. Ancak bu durumda da kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz, suç ve cezalar geçmişe yürütülemez, suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.

Benzer hükümler İHAS 15. maddede de yer almaktadır. Buna göre alınacak önlemler olağanüstü durumun kesinlikle gerektirdiği ölçüde olacaktır. İHAS’a göre olağanüstü hal; yaşam hakkı, işkence yasağı, kölelik ve zorla çalıştırma yasağı ile suç ve cezada kanunilik ilkesine aykırı tedbirlere cevaz vermez. Bu hükümler askıya alınamaz. Temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasının kısmen veya tamamen durdurulmasına ilişkin önlemler mutlak ve sınırsız değildir. Ancak 1982 Anayasası’nda OHAL ile ilgili ciddi keyfiliklere yol açabilecek hükümler yer almaktadır. OHAL ile ilgili KHK’lerin Anayasa Mahkemesi denetimi dışında bırakılması ve OHAL ile ilgili davalarda yürütmeyi durdurma kararının verilememesi bunlar arasında sayılabilir. Dahası OHAL kapsamında çıkarılan 667 sayılı KHK, OHAL’le ilgili karar alan ve işlem yapanları hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluktan muaf tutmuştur. Bu ciddi hukuksuzluklara ve keyfiliklere kapı aralayacak niteliktedir.

OHAL mevzuatı ve çalışma hayatı

OHAL sırasında çalışma hayatını etkileyecek düzenlemeler, OHAL Kanunu 11. madde ve OHAL-KHK olmak üzere iki ayrı kategoride ele alınabilir. OHAL Anayasa’nın 120. maddesi çerçevesinde, demokratik düzeni veya temel hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmaya yönelik şiddet hareketleri ve bu şiddet hareketleri dolayısıyla kamu düzeninin bozulması gerekçesiyle ilan edildi. Bu çerçevede valiler, OHAL Kanunu’nun 11. maddesinde yer alan tedbirleri alabilir. Ancak bu önlemler OHAL ilanıyla birlikte doğrudan yürürlüğe girmez, bu yönde valilik kararı gerekir. Bu tedbirlerin bir bölümü çalışanları ve çalışma hayatını etkiyecek niteliktedir.

OHAL döneminde temel hak ve özgürlüklerin kullanımını etkileyebilecek, sınırlayabilecek ve durdurabilecek ikinci yasal araç Kanun Hükmünde Kararname’dir (KHK). Bakanlar Kurulu olağanüstü halin genel amacına dönük, olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda KHK yoluyla düzenleyici işlem yapılabilir. KHK ile düzenlenebilecek hallerin sınırı Anayasa’nın 15. maddesi ile olağanüstü hâlin gerekli kıldığı konulardır. Anayasa’ya göre OHAL KHK ile temel hak ve özgürlüklerinin kullanımının sınırlandırılması ve durdurulması mümkündür. Ancak KHK, olağanüstü hâlde dahi dokunulamayacak hak ve özgürlükler ile olağanüstü halin gerekli kıldığı koşullara uygun ve ölçülü olmalıdır. Kuşkusuz KHK ile yapılan sınırlama ve durdurmalar geçici olacaktır.

Dolayısıyla OHAL-KHK ile OHAL Kanunu 11. maddede valilere verilen yetkilerden çok daha geniş kısıtlamalar yapılması mümkündür. Ancak OHAL ilanı ile ilgili olmayan konularda ve kanunlarda kalıcı değişiklik yapan değişiklikler OHAL KHK’leri ile yapılamaz. OHAL ilanıyla tanınan KHK yetkisi kendine has ve sınırlı bir yetkidir. OHAL-KHK’ler olağanüstü durumun kesinlikle gerektirdiği ölçüde olmak zorundadır. Olağanüstü halin gerekli kıldığı konularla ilgili olmayan KHK’ler OHAL KHK’si değil, olağan KHK gibi işlem görüp denetlenebilir. Anayasa Mahkemesi içtihadı da bu yöndedir.

***

Görevden alma ve işten çıkarmalar

Genel olarak bireysel işçi hakları OHAL-KHK ile düzenlenemez. OHAL KHK’leri OHAL ilanı ile ilgili konularla sınırlıdır ve diğer yasalarda kalıcı değişiklik yapamaz. Bu çerçevede darbeye karışanlar ve darbeyle bağlantılı suçları işleyenler hariç olmak üzere çalışanlarla ilgili düzenlemeler OHAL KHK’leri ile yapılamaz. Kuşkusuz idare, darbe girişiminin ardından darbeye kalkışanları ve onlara yardım edenleri görevden uzaklaştırabilir ve kamu görevinden çıkarabilir. Ancak bu sürecin hukuka uygun yürütülmesi gerekir.

Bu çerçevede 23 Temmuz 2016 tarihli ve 667 sayılı KHK ile yapılan düzenlemelerde bireysel çalışma haklarına ilişkin ciddi sorunlar yer almaktadır. KHK’nin kamu görevlileri ile ilgili getirdiği düzenlemeler, olağanüstü halin amacı ile sınırlı olmaktan çıkıp genel olarak kamu görevlisinin güvencesini ortadan kaldırıcı niteliktedir. 667 sayılı KHK’nin 4. maddesine göre “terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı (yakınlığı, bağı) yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen” kamu görevleri idari bir işlemle kamu görevinden çıkarılabilecektir. Görevine son verilenler bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemeyecek, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemeyecekler. Bu hüküm sadece kamu görevlilerini değil, kamu işçilerini de kapsamaktadır. Darbe girişimi sonrasında on binlerce kamu görevlisi Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ/PDY) aidiyeti, iltisakı ve irtibatı gerekçesiyle görevden uzaklaştırıldı. Önümüzdeki günlerde 667 sayılı KHK ile bunların önemli bir bölümünün kamu görevden uzaklaştırılması gündeme gelecek.

Bu süreç oldukça sancılı olabilir, hukuksuzluklar ve keyfilikler yaşanabilir. Görevden uzaklaştırmalarda yürütmeyi durdurma kararı alınamaması ve ceza yargılamalarının sonucunun beklenmemesi ciddi mağduriyetler yaratabilir. Kurunun yanında yaş da yanabilir veya işgüzar uygulamalar gündeme gelebilir. Nitekim bu yönde uygulamalar da görülmekte. Öte yandan Gülen Cemaati’nin yıllardır devletin ve siyasetin çeşitli kademelerinden destek ve teveccüh gördüğü koşullarda bazı kamu görevlilerinin çeşitli nedenlerle Gülen Cemaati’ne yakınlık duyması mümkündür. Bu noktada suç işleyen, hakkı olmadığı halde kamu görevine sırf cemaat mensubiyeti nedeniyle atananlar ile suç işlememiş olanlar arasında mutlaka ayrım yapılmalı. Kolektif suç ve zihniyet suçu icat edilmemeli, cadı avına çıkılmamalıdır.

***

OHAL VE SENDİKAL HAKLAR

Sendikal hakların sınırlanması veya geçici olarak durdurulabilmesi için olağanüstü hâl (OHAL)ilanını gerektiren sebeplerle bağlantılı bir durumun varlığı gerekir. Darbe girişimi ile bağlantılı olmayan durumlarda sendikal hakların kısıtlanması ve durdurulması, Anayasa’ya aykırı olur

Dernek faaliyetlerini, her dernek hakkında ayrı karar almak ve üç ayı geçmemek kaydıyla durdurmak, OHAL Kanunu 11. madde (o) bendine göre mümkün. Bu hüküm sendikaları kapsar mı? Dernekler Kanunu hükümleri sendikalara ancak 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nda hüküm bulunmayan hâllerde uygulanabilir. Oysa 6356 sayılı kanunun 31. maddesinde sendikaların ancak yargı kararı ile kapatılacağı hükmü getirilmiştir. Dolayısıyla OHAL döneminde valilik kararıyla sendikaların faaliyetleri durdurulamaz ve sendikalar kapatılamaz.

OHAL mevzuatı çerçevesinde olağanüstü hâlin ilanını gerekli kılan gelişmelerle bağlantılı olması hâlinde temel hak ve özgürlüklerin kullanımı sınırlanabilir veya geçici olarak durdurulabilir. Kuşkusuz buna sendikal haklar da dahildir. Anayasa’nın 51, 53 ve 54 maddelerinde düzenlenen sendika, toplu iş sözleşmesi ve grev hakkı da sınırlanabilir veya geçici olarak durdurulabilir. KHK ile bu yönde düzenleme yapılması mümkündür. Ancak bu mutlak ve sınırsız bir yetki değildir. Sendikal hakların sınırlanması veya geçici olarak durdurulabilmesi için olağanüstü hâl ilanını gerektiren sebeplerle bağlantılı bir durumun varlığı gerekir. Darbe girişimi ile bağlantılı olmayan hâllerde sendikal hakların kısıtlanması ve durdurulması Anayasa’ya aykırı olur.

667 sayılı KHK ile Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ/PDY) aidiyeti, iltisakı (bağı) ve irtibatı belirlenen Cihan-Sen ve Aksiyon-İş konfederasyonlarına bağlı 19 sendika kapatıldı. 12 Eylül Darbesi’nin ardından dahi sendikalar kapatılmamış, faaliyetleri durdurulmuş ve haklarında kapatma davası açılmıştı. Sendikaların yargı kararı olmaksızın kapatılması hakkın özünü ortadan kaldırır. Yapılması gereken, darbe girişimi ile ilgili olduğu yönünde güçlü emareler olan sendikaların faaliyetlerinin durdurulması ve haklarında dava açılmasıydı. OHAL-KHK ile sendikaların temelli kapatılması Anayasa’ya açık aykırılık oluşturur.

Ayrıca kapatılan sendikalar dışında, “milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen yapı, oluşum veya gruplara ya da terör örgütlerine üyeliği veya iltisakı ya da bunlarla irtibatı belirlenen ve ekli listelerde yer almayan sendikalar, federasyonlar ve konfederasyonlar komisyonun teklifi üzerine bakan onayı ile kapatılır” hükmü keyfi kullanmaya açıktır. Bu hüküm ile Bakan istediği sendikayı temelli olarak kapatabilir. Umarız bu yetki keyfi olarak kullanılmaz.

OHAL’de toplu iş sözleşmesi, grev hakkı ve işçi eylemleri

Toplu iş sözleşmeleri OHAL uygulanmasından etkilenmez. OHAL nedeniyle toplu iş sözleşmesi hükümlerinin uygulanmasına müdahale edilemez. Toplu iş sözleşmesi süreci de OHAL döneminde sınırlandırılamaz. Aynı şekilde OHAL döneminde greve çıkılabilir. OHAL grev yasağı anlamına gelmez. Grev uygulamaları OHAL ilanına yol açan sebeplerle ilgili olmadığı için OHAL-KHK ile grevlerin yasaklanması hukuksuz olur. Ancak hükümetin grev erteleme yetkisi devam ettiği için, OHAL koşullarında bu uygulamaya daha kolay başvurulabilir. OHAL, Anayasa ve İHAS hükümlerine uygun yürütüldüğünde, sendikaların kapatılması ve grevlere müdahale edilmesi mümkün değildir. OHAL 11. madde çerçevesinde de grev uygulamasının önünde bir engel yoktur. Valilerin grevleri yasaklama yetkisi yoktur. Yine sendika kurulması, sendikal faaliyet, toplu iş sözleşmeleri görüşmeleri ve uygulaması konusunda da valilerin yetkisi yoktur.

Ancak OHAL Kanunu 11 (m) maddesi özellikle grev ve işçi direnişlerini etkileyebilir. Valiler bu hükme dayanarak grev ve direniş yerlerinde toplu hâlde bulunmayı yasaklayabilir. Ancak burada da OHAL ilanının amacına ve ölçülülük ilkesine uygun davranılması gerekir. Greve çıkan, hak aramak için işyeri önünde toplanan işçileri dağıtmak ve engellemek mevcut OHAL’in amacına ve ölçülülük ilkesine aykırı olur.

OHAL ve kıdem tazminatı

OHAL ilanı ile birlikte gündeme gelen sorulardan biri de hükümetin KHK ile kıdem tazminatı, bireysel emeklilik, taşeron işçiler ve benzeri bireysel işçi hakları ile ilgili düzenleme yapıp yapamayacağıdır. Net bir biçimde söylemek lazım: OHAL KHK ile kıdem tazminatı düzenlenemez, kıdem tazminatı fonu kurulamaz. Bu konuda akla hemen 12 Eylül sonrası darbecilerin kıdem tazminatına tavan getiren uygulaması gelmektedir. Ancak OHAL Anayasa ile düzenlenen bir rejimdir ve sınırları vardır. Bu yüzden Anayasa’yı askıya almadan OHAL KHK ile bu tür düzenlemeler yapılamaz. Hükümete Meclis tarafından bu yönde KHK çıkarılması için verilmiş bir yetki yoktur. Taşeron işçilerle ilgili düzenleme, zorunlu bireysel emeklilik sistemi de OHAL-KHK ile düzenlenemez. OHAL ilanıyla bu konuların hiçbir ilgisi yoktur. Dolayısıyla bu yönde KHK’ler, yetki aşımı anlamına gelir. Şekil ve esas açısından Anayasa’ya aykırı olur ve iptali gerekir.

Valilerin çalışma hayatına ilişkin diğer yetkileri nelerdir?

OHAL Kanunu 11 (e) maddesine göre gazete, dergi, broşür, kitap, el ve duvar ilanı ve benzerlerinin basılması, çoğaltılması, yayımlanması ve dağıtılması yasaklanabilir veya izne bağlanabilir, basılması ve yayımlanması yasaklanan kitap, dergi, gazete, broşür, afiş ve benzeri basılı yayınlar toplatılabilir. Kuşkusuz bu çerçevede sendikal gazete, dergi ve yayınları, bildiri ve duyuruları da yasaklanabilir, toplatılabilir veya izne bağlanabilir. 11. madde (m) bendine göre valiler kapalı ve açık yerlerde yapılacak toplantı ve gösteri yürüyüşlerini yasaklamak, ertelemek, izne bağlamak veya toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yapılacağı yer ve zamanı tayin, tespit ve tahsis etmek, izne bağladığı her türlü toplantıyı izletmek, gözetim altında tutmak veya gerekiyorsa dağıtmak yetkisine sahiptir. Bu kapsama her türlü sendika toplantısı da girebilir. Sendikaların basın açıklamaları, açık ve kapalı toplantıları, eğitimleri bu kapsamda değerlendirilebilir. Valiler isterlerse sendikal toplantıları izne bağlayabilir, izinli toplantıları yasaklayabilir veya dağıtabilir. Ancak bu hüküm doğrudan uygulanamaz, bu yönde bir valilik kararı gerekir. Dahası olağanüstü hâl ilanına ilişkin amaca uygunluk ve ölçülülük ilkesine bağlılık gerekir. Çalışma hayatıyla ilgili bir sendika bildirisinin yasaklanması, sendikal haklarla ilgili bir toplantının ve örgütlenme faaliyetinin engellenmesi abesle iştigal olur.

Sendikal hakları kullanmaya devam!

Kısaca sendikalar OHAL döneminde de uluslararası sözleşmeler, Anayasa ve sendikal yasaların sağladığı hakları kullanmaya devam edebilirler. Bu konuda otomatik ve genel bir yasak uygulanamaz. Sendikalar toplu iş sözleşmesi yapabilir, iş uyuşmazlığı çıkarabilir; basın toplantısı, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleyebilir, bildiri dağıtabilir ve greve çıkabilir. Sendikal faaliyet ve mücadele darbecilikle ve şiddet olaylarıyla ilişkilendirilemez. Mevcut OHAL ilanının sendikal hakların kullanımıyla ilgisi yoktur. Ancak Türkiye’deki genel siyasi koşulların ve OHAL’in “doğasından” kaynaklanan keyfilikler, sınırlamalar ve hak ihlalleri yaşanması çok mümkündür. “Olağan” hâlde dahi yaşanan hukuksuzluklar göz önüne alındığında, OHAL’de yaşanabilecekler kaygı vericidir. Dolayısıyla sendikalar ve işçiler haklarını kullanırken idarenin keyfi ve hukuksuz müdahalesi ile karşı karşıya kalabilirler. Buna karşı etkin bir hukuk mücadelesi yürütülmesi şarttır. Darbelere karşı her alanda olduğu gibi çalışma hayatında da daha fazla demokrasiye ihtiyaç var.

***

Kapatılan kuruluşlar ve işçi alacakları

667 ve 668 sayılı KHK’ler ile çok sayıda vakıf üniversitesi, hastane, vakıf, dernek, gazete, televizyon, dergi, yayınevi ve dağıtımcı kapatıldı ve mal varlıkları Hazine’ye ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devredildi. 667 sayılı KHK’nin 2 (2) ve 668 sayılı KHK’nin 2 (3) maddesine göre kapatılan ve malları Hazine’ye devredilen kurum ve kuruluşların ve yayın organlarının “her türlü borçlarından dolayı hiçbir şekilde Hazine’den hak ve talepte bulunulamaz.” KHK’lerde üçüncü kişilerin alacaklarıyla ilgili yer alan hükümler, kapatılan kurum ve kuruluşlarda çalışan binlerce işçinin, eğitimcinin, gazetecinin alacaklarını (ücret ve kıdem tazminatı) tehlikeye atmaktadır.

Bilindiği gibi kapatılan kuruluşlarda çalışan binlerce ücretli çalışan kamu görevlisi değildi ve tamamen özel hukuk çerçevesinde, işçi olarak istihdam edilmekteydi. Bu işçilerin özel hukuk çerçevesindeki alacaklarının KHK ile ortadan kaldırılması, olağanüstü hâl ilanının amacını aşmakta ve iş hukukunda kalıcı değişiklik getirmektedir. OHAL-KHK ile bu tür değişiklikler yapılamaz. Ücret ve diğer işçi alacakları hem Borçlar Kanunu hem de İş Kanunu açısından işverenin borcudur. Bu kuruluşlara el koyan devlet bu kuruluşlarda çalışan işçileri mağdur edemez. Bu kuruluşların kapatılması ile işçilerin ücret ve kıdem tazminatı alacakları ödenmelidir. Kapatılan kuruluşların sahiplerinin işlemiş olabileceği suçlardan dolayı çalışanlar sorumlu tutulamaz ve mağdur edilemez. Öte yandan bu kuruluşlarda çalışanların varsa işlediği suçlardan yargılanması ve cezalandırılması da ayrı bir sorundur. Ücret ve diğer işçi alacakları tamamen özel hukuk çerçevesindedir. Kaldı ki çalıştıkları yerler dışında işlenen suçlardan dolayı işçilerin ücret ve benzeri alacakları ortadan kalkmaz. Kapatılan kuruluşlardaki işçiler, iş sözleşmeleri haklı nedene dayalı olarak feshedilmediği sürece kıdem tazminatından mahrum bırakılamazlar. Haklı nedenle fesih durumunda dahi işçilerin varsa ücret alacakları ödenmek durumundadır. Aksi angarya anlamına gelecektir. İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’ne göre angarya OHAL koşullarında dahi yasaktır. Darbe ile mücadele işçi haklarına darbe vurmamalıdır.

Aziz Çelik - BirGün

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları