loading
close
SON DAKİKALAR

Özgür Gündem baskını ve talan kültürü

Özgür Gündem baskını ve talan kültürü
Tarih: 18.08.2016 - 00:00
Kategori:

Mehveş Evin; Pek çok meslek kuruluşu gibi Özgür Gündem’in yayına devam etmesi yönünde Türkiye Gazeteciler Cemiyeti de açıklama yaptı.

Basın tarihine geçecek, zift kadar kara günlerden geçiyoruz. Web sitesi sadece son bir ayda iki kez gerekçe göstermeden engellenen, nöbetçi yayın yönetmenleri soruşturulan, hatta tutuklanan Özgür Gündem gazetesi için ‘geçici’ kapatma kararı verildi.

Ancak kapatma yetmedi, kar maskeli özel harekat timleriyle gazete basıldı! Gazeteciler, darp edilerek, ters kelepçelerle gözaltına alındı! Şiddet anları, o sırada Özgür Gündem binasında bulunan IMC TV’nin canlı yayınına da yansıdı. Sükunetini koruyarak haber aktarmaya çalışan muhabir Gülfem Karataş’ın saldırıya uğradığı an, kayıtlarda.

Akşam saatlerindeyse aralarında Eren Keskin, Aslı Erdoğan, Ragıp Zarakolu, Filiz Koçali’nin de bulunduğu yazarların evlerine baskınlar düzenlendi. Gözaltına alınan edebiyatçı Aslı Erdoğan, OHAL gerekçe gösterilerek avukatıyla bile görüştürülmüyor.

Hepsi kendi alanında önemli işlere imza atmış, kimi dünya çapında tanınan ve darbe girişimiyle hiçbir alakası olmayan yazar/düşünürlere yönelik gayrı meşru uygulamaların yansımaları elbette olacak.

Gazetede talan: ‘Delil’ böyle mi toplanır?

Baskın ve kapatma kararı yeterince tartışmalıyken üzerine eklenen şiddet, mesele Kürtler ve Kürtlere destek verenler olunca ‘demokraside’ sınır tanınmadığının göstergesi.

Pek üzerinde durulmayan ancak mevcut psikolojiyle hayli bağlantılı olan hususlardan biri, gazetenin adeta talan edilmesi. Benzer davranışları, daha önce devlet güdümlü ‘sivil’lerce sergilendi (mesela Hürriyet’e Eylül saldırısı, CNN Türk’te 15 Temmuz darbe girişimi gecesi girenlerin anlatılmayan talanı) ancak görünen o ki polis baskınlarında da benzer tema tekrarlanabilir….

Özgür Gündem’in avukatı Özcan Kılınç yaşananları şöyle anlatmış:

“Bugüne kadar, 90’lı yıllar dahil, pek çok polis aramasında bulundum. Ancak bu seferki arama delil toplama aramasından çıktı, talana dönüştü. Birkaç uyarıda bulunduk. ‘Arama yapmıyorsunuz talan ediyorsunuz ve olabildiğince zarar veriyorsunuz’ dedik. Çok bir şey değişmedi. Hard disklerini çıkardıkları bilgisayar kasalarını sağa sola deviriyorlardı. Arkadaşların özel çantalarını dağıttılar. Haber notlarının hepsini çuvallara doldurdular. Duvarlarda gazetenin eski sayılarının nüshaları vardı onları dahi sökerek aldılar. Yine bütün kitapları çuvallara koydular.”

Tüm bunların ‘küfür ve hakaret’ler eşliğinde yapıldığını, amirin talan esnasında ortadan kaybolduğuna dikkat çekiyor Kılınç.

Sokağa çıkma yasaklarında da evler talan edildi

Gazeteye yapılan baskının tarzı, ayrı bir tartışmayı hak ediyor. Zira kanuna aykırı, şiddetin meşrulaştırıldığı bu yöntemler, Güneydoğu’daki sokağa çıkma yasaklarında yaşananları çağrıştırıyor. Malum, insanların en mahremine girip aynalarına, duvarlarına ayrımcı, ırkçı yazılamalar yapıldığını; kişisel eşyaların kırılıp döküldüğü, hatta çalındığı basına yansımıştı.

OHAL’de şimdi(lik) gazetecilerin çantaları dağıtılarak, hard disk ve bilgisayarlar kırılarak benzer bir davranış kalıbı tekrarlanıyor.

Öte yandan suç isnat edilen kişilere yapılan ayrım çok dikkat çekici. Misal, cihatçı yapılanmalarla bağlantılı yahut kadın cinayeti faillerinin tutuklanmasında reva görülmeyen muamele, Kürtlere, solculara gelince başka tür bir nefret ve şiddetle harmanlanıyor. HDP bürolarına yapılan baskınlar, saldırılar, başka hangi muhalefet partisine yapılsa kıyamet kopardı.

Darbe girişimi sonrasında, suçu ıspatlanmadığı, yargılanmadığı halde kötü muamele gören askerler hariç, Gülen cemaati mensubu/sempatizanlarına/yayınlarına dahi böylesine bir kaba şiddet uygulanmadı.

Zaten hiçbir demokratik ülkede uygulanmamalı da! Bizim hareket noktamız bu olmalı…

Hangi gazetenin 89 çalışanı görev başında öldürüldü?

Özgür Gündem, 90’lardan itibaren nice badireler atlatmış bir gazete. Eminiz bu günleri de atlatacak.

Özgür Gündem’e yapılanlara seyirci kalan, hatta gazetenin siyasi duruşu nedeniyle kapatmayı, baskını, şiddeti hak ettiğini düşünenler de var. Onlara, bir yayının açıkça şiddete çağrı yapmaktan kapatılamayacağını, basın özgürlüğünün her siyasi görüş için geçerli olduğunu tekrarlamaktan vazgeçmeyeceğiz.

Evet, Özgür Gündem Kürt siyasi hareketinde önemli bir gazete. Nasıl olmasın? DİSK Basın-İş’in açıklamasına göre, 1992’den beri 89 çalışanının görev başında öldürüldü. Binası bombalandı, çalışanları, yöneticileri siyasi düşünceleri nedeniyle hapishaneyi mesken tuttu.

Şimdi söyleyin, hangi gazetenin bu kadar acıyla, baskıyla yoğrulmuş bir geçmişi var? ‘Özgür basın’ çığırtkanlığı yapıp Kürt basınına gelince susanlar bunu düşünmeli.

Evet, Özgür Gündem’in dili, içeriği, duruşu, pek çok gazeteden farklı. Ancak farklılığı, siyasi çizgisi, ne kapatılmasını, ne de çalışanlarının böylesi bir şiddete maruz kalmasının gerekçesi olabilir.

Gazetenin geçici kapatılmasına gerekçe olarak “PKK terör örgütünün propagandasını yapmak” ve “PKK’nın yayın organı gibi davranmak” gerekçesi gösterildi.

Ancak hangi yazının, hangi haberin ya da fotoğrafın buna gerekçe oluşturduğu belli değil. Büyük bir travma olan darbe girişimini atlatmaya çalışırken, OHAL gerekçesiyle tüm siyasi muhaliflerin üzerinden dozer gibi geçmek nasıl bir ‘demokrasi’ anlayışı?

TGC’nin açıklaması: Halkın haber alma hakkı

Pek çok meslek kuruluşu gibi Özgür Gündem’in yayına devam etmesi yönünde Türkiye Gazeteciler Cemiyeti de açıklama yaptı. Şu cümleler, herkesin kulağına küpe olmalı: “Basın ve düşünceyi ifade özgürlüğü, halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkıdır. Bu gerçek 15 Temmuz tarihindeki darbe girişiminin önlenmesinde çok etkili rol oynamıştır. Son 10 yıldır ısrarla ‘terörist’ olarak damgalanmaya çalışılan gazeteciler görevlerini başarıyla yapmışlar ve darbe girişimiyle ilgili olarak Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan’ın, muhalefet partilerinin mesajlarının halka ulaştırılmasını sağlamışlardır. Basında çok çeşitlilik ve çok sesliliğin önemi bu darbe girişimi sırasında bir kez daha ortaya çıkmıştır.”

Basındaki çeşitlilik ve çok seslilikten korkup, baskıyla, şiddetle bastırma girişimlerinin gideceği yer belli: Hep aşağıya giden, uçurumun da dibine doğru bir yol…

Mehveş Evin - Diken

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları