loading
close
SON DAKİKALAR

Romen Şair Marian Ilie: Şiir evrenseldir

Romen Şair Marian Ilie: Şiir evrenseldir
Tarih: 19.09.2017 - 16:40
Kategori: Kültür & Sanat

Romen Şair Marian Ilie, ''Aşklar, üzüntüler, rüyalar, doğa sevgisi, hayat anlayışı aynıdır. İnsanlar Evrenin her ne köşesinde yaşarsa yaşasın aynı tarzda sever, sevinir, üzülür, rüya görür, protesto yapar veya köleleşir'' dedi.

Bükreş Üniversitesi Yabancı Dil ve Edebiyat Fakültesi/Türkoloji Bölümünü bitiren Romen Şair Marian Ilie’nin bir şiir kitabı “Dalgaların Hüznü” özgün adıyla “Trtisteţea Valurilor” Usar Yayıncılık tarafından yayımlandı.

Marian Ilie’nin ayrıca; Doğru Aşkım Mellactonia (2007), İkinci Mektup III (şiir 2010), Bostan Gözetleme Kulesinden Şarkılar (şiir 2011), Leylak Düşünceli Lambam (şiir 2012), Sözcükler Eyvah Sözcükler (2015) adlı kitapları bulunuyor.

Öğrencilik yıllarında ödev edindiği Fazıl Hüsnü Dağlarca şiirlerinin Romence’ye çeviri çalışması 2012 yılında Romanya’da gerçekleştirilen bir şiir festivalinde ödüle değer görülen Marian Ilie, şiirini Kadir İncesu'ya anlattı.

Şiire ilginizin lise yıllarınızda başladığını biliyoruz. Şiire ilginizi ve yazma hevesinizi neye borçlusunuz?

Şiirle ilgim çocukluğumdan geliyor. Annem ve babam halk müziğini çok seviyor, güzel de şarkı söylüyorlardı. Ben böylece güzel bir mirasla açtım gözlerimi hayata. Halk müziğimizin sözleri şiirdir. Konusu ne olursa olsun, çoğu “Foaieverde de…” (Hey yeşil… yaprağı hey) dizesiyle başlar; mutlaka ağacın veya bitkinin adıyla beraber. Ağaç veya bitki, şarkının konusuna göre çam, kayın, elma ağacı veya yonca, buğday, pelin veya her türlü çiçek olabilir. Şarkının sözleri müziklerine fazla ağırlık verir. Köyümde tarlalarda olsun, otlaklarda olsun, bayramlarda, eğlencelerde olsun şarkı söyleniyordu. Halk şiirimiz de var. Yüzyıllar boyunca ağızdan ağıza geçen Mioriţa (Koyuncuk) ve Meşterul Manole (Manole Usta) gibi baladlar Romen edebiyatının şaheserleri arasında yer alır.

Okula başladıktan sonra bizim şairlerimizin eserleriyle temasa girdim. Derslerde ve özellikle okul bayramlarında sahneye çıkıp şarkı söylüyor ve ezbere şiir okuyordum. 12 yaşındayken de ilk şiirimi yazdım. Köyün kültürevinde sinema cihazı götürülüp her hafta iki defa birer filim oynuyordu. Bir anda sinema cihazı bozulunca filim oynamadı ve ben bu olayla ilgili olarak halk şiiri şeklinde bir hiciv yazıp kültürevinin kapısına yapıştırdım. İşte böyle, doğduğum köyün ilk ve tek şairi kendi eserini halka sunuyordu.

En çok etkilendiğiniz Romen şairler ile sizi etkileyen önemli yönlerinden kısaca söz eder misiniz?

Köyün kültürevinde bir kütüphane vardı. Özellikle kışın ben dahil köylüler çok kitap okuyorlardı. Öte yandan Romence dil ve edebiyat öğretmeni olan bir dayımın da kendi kütüphanesi vardı. Özellikle Romen, Rus, Fransız ve İtalyan edebiyatlarıyla hiç bitmeyen bir dostluğum doğmuştur onun kütüphanesinin aracılığıyla… İlk tanıdığım ve en çok sevdiğim şair Mihai Eminescu’ydu. Bizim en büyük şairimiz olan ve bir kaç sene sonra Avrupa’nın son romantik şairi olduğunu öğrenecek olduğum Eminescu’nun şiirlerinde köylü çocukluğu, doğanın güzelliği, aşk, kozmik düzen, halkımızın tarihi en değerli temalardır. Romence’nin dil olarak geliştirilmesini epeyce etkileyen çok geniş bir kültür sahibi ve büyük bir gazeteci olan Eminescu bu temalara modern bir görüş ve şekilde yanaştığını lise yıllarında öğrenecektim.

Etkilendiğiniz Türk şairler var mı, varsa hangi şairlerden etkilendiniz?

Liseyi bitirince, edebiyat tutkum nedeniyle tabii ki kati olarak yabancı dil fakültesini tercih ettim. Dil tercihim olarak, zekâlı ünlü bir bulmacacı dostumun tavsiyesi üzerine Türkçe’yi seçtim. Üniversite yıllarında evrensel edebiyatla yakından tanışarak dayımın kütüphanesinde tanıdığım dünya şairlerini yeni bir perspektif içinden okuyabildim. Benim de şiirle özel bir bağlantımın olduğunu fark ederek şiir yazmaya başladım. Yazdığım şiirlerimden ilk olarak büyük şair olan Ana Blandiana ve Marin Sorescu’nun fakültemizin öğrencileriyle bir görüşmesi sırasında okuyabildim. Az sonra ilk şiirlerim Amfıteatru edebiyat gazetesinde yayınlanmıştır. Fakültede tanıdığım ilk Türk şairi Cahit Sıtkı’ydı. Nevzat Yusuf hocamızın tanıştırdığı ilk Türkçe sözcükleri, hemen ezberleyebildiğim Tarancı’nın Garip Kişi şiiriydi. Sonra da Nâzım Hikmet, Yahya Kemal Beyatlı, Sait Faik Abasıyanık gibi büyük modern Türk şairleriyle rasgeldim – Yunus Emre, Celâleddin Rumî’leri unutmaksızın. Özellikle Orhan Veli Kanık ve Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya aşık düştüm. Onların Romen edebiyatında çok sevdiğim Marin Sorescu ve Nichita Stănescu “ikiz kardeşleri” olduğundan dolayı belki. Özellikle Stănescu ve Dağlarca imzaladıkları şiirlerin derinliklerinde kendi şiir evrenimi bulduğumu sanırım.

Size göre şiirin evrensel yönü varsa bunun, ülkeler arasındaki tarihsel ve yakın komşuluk bağlarıyla karşılıklı etkileşimi hakkında düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?

Kesinlikle şiirin evrensel yüzü var. Daha doğrusu dil olayı ele alınmazsa şiir evrenseldir. Çünkü temaları, sembolleri, teknikleri evrensel, yaratılan duygular, düşünceler, izlenimler insancadır. Öyleyse şiir evrenseldir. Aşklar, üzüntüler, rüyalar, doğa sevgisi, hayat anlayışı aynıdır. İnsanlar Evrenin her ne köşesinde yaşarsa yaşasın aynı tarzda sever, sevinir, üzülür, rüya görür, protesto yapar veya köleleşir. Bence de sanatların ve şiirin maksadı insan içindeki düş/düşünce/duygu enerjilerini yansıtmaktır. Şiir dahil sanatlar insanları birbirine yakınlaştırır.

Şiirlerinizi Romence’den Türkçeye siz çevirdiniz. Şiirini başka dile şairinin çevirmesi avantaj mıdır?

Az önce dil olayına değiniyordum. Şiir sanattır ve onun spesifik aleti sözdür. Sözlerin kendi anlamları var ama şiirde anlamların düzenlendikleri şekil de büyük önem taşımaktadır. Şiir şekli dizeler demek ve bunların içinde boyut, sıralanma, ritim, ölçü demektir. Klasik denilen şiirde de dizelerin sonundaki uyak... Çevirirken tüm bu gerekliliklere uygun bir cevap verebilmek zordur. Osman Bozkurt’un dediği gibi çevirmen “İki dilde yetkin donanıma sahip”. Ancak dil ustalığı yetmez, benim “şairce” dediğim şair dilinde de usta olmalıdır. Yazmak/okumaktan fazla olarak şiir yaşanır. Yani iki dili bilen şair yazdığı şiirlerini iki dilde aynen yaşamalı ve iki dilden birini bilenleri aynen yaşatmalıdır. Bazen eserler direk olarak değil, başka bir dilin aracılığıyla çevrilir. Böylece çevrilmiş eserlerin orijinal enerjilerinden bir kayıp var mutlaka.

BirGün - Kadir İncesu

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları