loading
close
SON DAKİKALAR

Şehir hastanelerinde milyarlık tıbbi cihaz

Şehir hastanelerinde milyarlık tıbbi cihaz
Tarih: 26.02.2017 - 00:00
Kategori:

Çiğdem Toker; Ortaya çıkan bu büyük pazar nedeniyle uluslararası şirketler, sadece bu amaçla büro ve temsilcilikler açtı.

Devlet Malzeme Ofisi (DMO) internet sayfasından duyurmuş.

İlan öylesine açık ve anlaşılır ki. Şu dünyada bilgisayarı olan herkes, İzmir Bornova Türkan Özilhan Devlet Hastanesi’nin hangi tip hastane donanımı satın alacağını öğrenebilir:

18 adet paslanmaz bebek yıkama tezgâhı, 18 adet tabure, 7 adet paslanmaz ameliyathane gömme dolabı vb. diye bir liste. DMO, açık teklif usulüyle yapacağı bu ihale için şartname bedelinden ihaleye teklif vereceklerin uyması gereken kuralları kadar, sayfalarca doküman koymuş internete.

Ne güzel değil mi?

Başında devlet kelimesi olan bir kurum, şirketler ile pazarlık yapacak ki, bir devlet hastanesinin malzeme alımında Hazine kaybetmesin.

İnsanın aklına devletin arsa verip, tam 25 yıl boyunca yatırım bedelinin 8-10 katı kadar kira tutarını şirkete ödeyeceği, toplamda 41 bin yatağa yaklaşacak şehir hastanelerinde durumun ne olduğu sorusunun gelmemesi imkânsız.

Önce şu önemli bilgiyi not düşelim:

Yüksek teknolojiyle inşa edilen şehir hastanelerinin tamamı yeniden cihazlandırılıyor. Dolayısıyla bu denli büyük ölçekli sağlık kampüslerinde kurulacak yeni cihazların ne kadar “iştah kabartan” devasa bir pazar olduğunu kestirmek zor değil.

Sorular, sorular...

Sonra da duyduklarımızın pek iç açıcı olmadığını söyleyelim.

Ortaya çıkan bu büyük pazar nedeniyle uluslararası şirketler, sadece bu amaçla büro ve temsilcilikler açtı.

Sorun (tabii bize göre) ise yapılacak alımların Kamu İhale Yasası dışında gerçekleşmesi. Şehir hastanelerinin yapımını üstlenen şirketler ile uluslararası cihaz satıcı şirketlerin çalışma ve müzakere koşullarının “fazlasıyla esnek” olduğu konuşuluyor.

Şu anda hizmete girmiş ve yakında girecek olan büyük şehir hastaneleriyle ilgili soruları buraya bırakıyorum:

- Şu ana kadar hangi hastane için kaç ihale açıldı?
- Alım yapılacak cihaz ve sistemlerin yaklaşık maliyeti nedir?
- Teknik şartnameler düzgün hazırlandı mı?
- Satın alınan cihazların teknolojisi güncel mi?
- Onay mekanizmaları nasıl çalışıyor?
- Hangi sistemler ne kadarlık bir maliyetle satın alındı?

Özetle: İzmir Bornova Türkan Özilhan Hastanesi’ne alınacak paslanmaz çelik fırçalık ihalesinin şartnamesi bu kadar ayrıntılı hükümlere tabiyken, x şehir hastanesinde yapılacak organ naklinde kullanılan tıbbi cihazların alım ihalesini neden öğrenemiyoruz?

‘Borçka Kaymakamı insin o kamu aracından’

CHP Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan üç gün önce açıkladı.
Borçka Kaymakamı Ertuğrul Örnek “evet” kampanyasına katılmış.
Son Torba Kanun’un görüşüldüğü TBMM Genel Kurulu’nda kürsüden seslendi Bayraktutan:

“Sayın Kaymakama diyorum ki: O ‘Örnek’ olan soy ismini bir değiştir. Eğer senin siyasi bir kaygın varsa, ‘evet’le alakalı mücadele etmek istiyorsan o arabadan in, kamu arabasından, gel bir alanlara, bir boyunun ölçüsünü alalım; Borçka Kaymakamı’nın, gelsin bir boyunun ölçüsünü alalım bakalım değerli arkadaşlarım.”
Gerçekten de küçük bir arşiv taraması, Borçka Kaymakamı’nın “Güçlü bir Türkiye için sen de var mısın?” kampanyasına, sosyal medya hesabından katıldığını gösteriyor.

Malum, Rıdvan Dilmen’in başlattığı kampanyanın, “evet” cephesine fayda getirmek şöyle dursun, antipati yarattığı görülünce de saman alevi gibi sönüp gitti.
Zaten profilinde “İlahi Ente Maksudi ve Rıdake Matlubi” “(Yâ Rabbi, benim hedefim, muradım, maksûdum sensin)” yazan Borçka Kaymakamı, “Güçlü bir Türkiye için evet ben de varım” yazdığı hesabını kilitlemiş bile.

İşkence suçtur

İşkence, net biçimde ve tereddütsüz suçtur.
Bu ülkede yaşayan her kamu görevlisini bağlayan yasalardan biri olan Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) “Üçüncü Bölümü”, İşkence ve Eziyet başlığını taşır. Maddeyi, insanlık onuru adına aktarıyorum:

Madde - 94- (1) Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında üç yıldan on iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(2) Suçun;
a) Çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe kadına karşı,
b) Avukata veya diğer kamu görevlisine karşı görevi dolayısıyla işlenmesi halinde sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Fiilin cinsel yönden taciz şeklinde gerçekleşmesi halinde, on yıldan on beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(4) Bu suçun işlenişine iştirak eden diğer kişiler de kamu görevlisi gibi cezalandırılır.
(5) Bu suçun, ihmali davranışla işlenmesi halinde, verilecek cezada bu nedenle indirim yapılmaz.
(6) Bu suçtan dolayı zamanaşımı işlemez.

TCK’de işkence suçuna dair düzenleme, 95. ve 96. maddelerle sürüyor. Yer sınırlı olduğu için onları da değil; ama her üç maddenin tamamını da kapsayan önemli bir hukuksal olguyu aktarıyorum: İşkence suçu düzenlenirken işkence mağdurunun “terör suçu şüphelisi” olması halinde, suçun ortadan kalkacağına, hafifletici sebep uygulanacağına, cezada indirim yapılacağına ya da işkencenin meşru olacağına dair bir düzenleme bulunmuyor.

Bir kafeden fazlasıydı

Dışarıdan bakıldığında zor seçilen, kendisini saklayan küçücük bir bahçe.
Toprak zemin üzerinde ahşap masalar. Fonda bir blues, fado, yahut bir “chanson” ölçülü bir volümde yayılmakta.

Misal, bahçede o an sekiz kişi varsa, altısı mutlaka kadındır. Orta yaş üzeri kadınları da görürdünüz burada sohbet ederken, üniversiteli genç kızları da.
Bestekâr Sokak’ta, 13 yıldır huzurlu, incelikli atmosferinden ödün vermeyen Cafe LinS kapandı.

Görünürdeki neden hukuk işleri, takipler vs. Ama asıl gerekçe hepimiz için daha tanıdık: Bu çağın hoyratlığı. İyi olan, değer üreten her alana yönelmiş resmi-gayri resmi tasfiyelerden bir kafenin de payını alması özetle.

LinS yalnızca sohbet değil, okuyup-yazma gibi düşünsel faaliyetlere de zemin sağlayan bir mekândı. Şüphesiz ki, işletmecisi Aylin Hanım’ın sürekli özeniyle mümkün olabiliyordu bu da. LinS’in neden bir kafeden fazlası olduğunu daha güçlü anlatacak metin, belki de Memduh Şevket Esendal’ın “Ev Ona Yakıştı” hikâyesidir.

Çiğdem Toker - Cumhuriyet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları