Şeriatçı darbe girişimi ve Laiklik mücadelesi

İmambakır Üküş; Laiklik bizim gibi ülkelerde yalnızca demokrasi ve özgürlüklerin güvencesi olmanın ötesinde 'can güvenliğimizin' de teminatıdır. Aynı 'din' ve 'mezhepten' bile olsanız 'onlardan' olmayınca sizlerin bile 'can güvenliği' olmuyor…

Türkiye’de Cumhuriyet tarihi aynı zamanda bir “darbeler tarihi”dir…

Başarılı olmuş “darbe”lerin yanı sıra çok sayıda “başarısız darbe” girişimine tanıklık etmiş Türkiye…

Darbeler sonrası idam edilenlerden bir tek Menderes ve arkadaşlarını hatırlıyor Türkiye…

Oysa ki; başarısız darbe girişiminin önderleri de idam edilmiştir Türkiye’de…

***

Ancak; Türkiye ilk defa bir “şeriatçı darbe” girişimine tanıklık ediyor…

15 Temmuz “darbe girişimi” tümüyle “dini referanslarla” ve “İslamcılık” üzerinden örgütlenmiş bir “Cemaatin” darbe girişimidir…

Bu darbe girişiminde bulunanlar “siyasal İslamcı” bir cemaatin devlet içinde örgütlenmiş gücüyle harekete geçmiştir…

Başında bir “İmam” olan ve bütün örgütlenme zincirini “İmam”ların oluşturduğu bir “yapı”dır bu…

***

Türkiye’de ne yazık ki her iktidar; tarikat ve cemaat örgütlenmelerine “göz yummuştur”…

Bazıları bırakın “göz yummayı”; bizzat devlet içinde kadrolaşmasının önünü açmıştır…

1950’lerden itibaren iktidar olan her parti “tarikat” ve “cemaatler”le uzlaşarak yoluna devam etmiştir…

AKP iktidarındaysa artık “tarikat” ve “cemaatler” devletin her noktasında “iktidar” olmuştur…

***

Demokrat Parti de “tarikat” ve “cemaatlerin” devlette örgütlenmesinin önünü açmıştır…

Adalet Partisi de “tarikat” ve “cemaatlerin” devlette örgütlenmesinin önünü açmıştır…

CHP de “tarikat” ve “cemaatlerin” devlette örgütlenmesinin önünü açmıştır…

ANAP ve DYP de “tarikat” ve “cemaatlerin” devlette örgütlenmesinin önünü açmıştır…

***

Yakın döneme kadar “tarikat” ve "cemaatlerin” çok büyük çoğunluğu Demokrat Parti ve Adalet Partisi çevresinde yer almıştır…

“Tarikat” ve “cemaatleri” bir "oy deposu” olarak gören siyasi partiler bunlara göz yumarak oy kazanmayı hedeflemişlerdir…

“Tarikat” ve “cemaat"lerse pragmatik davranarak kim onlara “devlet içinde örgütlenme” imkanı tanımışsa onlara oy vermişlerdir…

Refah Partisi ve AKP sürecine kadar da “tarikat” ve “cemaatler” büyük oranda “merkez sağ” partilere oy vermişti…

1994 yerel seçimlerinden itibaren “tarikat” ve “cemaat’’lerin yönü önce Refah Partisi, sonra AKP olmuştur…

***

Fethullah Gülen örgütlenmesi; esas olarak baştan itibaren bir “kontrgerilla” örgütlenmesidir…

Fethullah Gülen örgütlenmesi; esas olarak baştan itibaren bir CIA ve MOSSAD örgütlenmesidir…

Komünizmle mücadele derneklerinden bu güne gelen süreçte Fethullah Gülen örgütlenmesi devlet içinde Kontrgerilla/Gladio örgütlenmesinin bir parçası olarak var olmuştur…

Dini referanslı; Sol, Kürt ve Alevi düşmanı bir hareket olmuştur her zaman Gülen hareketi…

***

Devleti veya devletin her hangi bir organını “tarikat” ve “cemaatlere” teslim ederseniz sonuç bu olur…

Eğer oy kaygısı veya iktidar kaygısıyla devlet içinde “tarikat” ve “cemaatlerin” örgütlenmesine izin verirseniz sonuç bu olur…

Eğer oy kaygısı veya iktidar kaygısıyla; devlette bilimi ve liyakati kaldırırsanız sonuç bu olur…

Hangi gerekçeyle olursa olsun devlet; hiçbir şekilde “tarikat” veya “cemaatlere” terk edilemez…

***

Şimdi darbe girişiminin korkunçluğundan veya akıl yokluğundan bahsediliyor…

Siz aklınızı ve vicdanınızı bir “tarikat” veya “cemaate” teslim ederseniz sonuç böyle olur…

Siz aklınızı ve vicdanınızı din bahanesiyle bir “kişiye” teslim ederseniz sonuç böyle olur…

Siz devlette aklı ve bilimi yok edip; yerine “tarikat” ve “cemaat” yapılanmasını getirirseniz sonuç böyle olur…

***

Bu CIA-MOSSAD örgütlenmesi-Kontrgerilla örgütlenmesi olan Fethullahçı çetenin AKP döneminde devletin her kademesinde önü açıldı…

Bu çetenin TSK’da etkin olması ve önünün açılması için TSK’da yurtsever subaylara karşı Ergenekon ve Balyoz gibi birçok dava açıldı…

Bu çetenin yargıya egemen olması için Türkiye referanduma gitti..

Referandumda Anayasa değiştirilip HSYK ve bütün yüksek yargı kurumları bu “çete”ye teslim edildi…

***

Şimdi Türkiye bunun bedelini ağır ödüyor…

Bu darbe girişimi başında dini referansla bir “imam”ın olduğu şeriatçı bir “din devleti” kurmak için yapıldı…

Bu darbe girişiminin hedefi yalnızca AKP değil; tümüyle parlamenter demokrasi ve Cumhuriyetti…

Eğer başarılı olsalardı hem parlamenter rejimi yok edeceklerdi hem de bütün siyasi partileri kapatacaklardı…

***

Şimdi görev devlet içinde örgütlenmiş bu “çete”nin bütünüyle devletten temizlenmesidir…

Devletin her kademesinde “tarikat” ve "cemaat” örgütlenmesine son verilmesidir…

Yapılacak en büyük hata ise bir “tarikat” ve “cemaat”in yerine başka “tarikat" veya “cemaat”i yerleştirmektir…

Böylesi girişimler Türkiye’yi yine aynı tehlikeli noktalara sürükleyecektir…

***

AKP de “siyasal İslamcı” bir parti değil mi?

AKP de hayatın her alanında “dini referanslara” çok güçlü vurgular yapmıyor mu?

Fethullahçı yapı da “dini referansla” örgütlenmedi mi?

“Dini referanslar” demokrasi için yeterli olmuyormuş demek?

***

Bugün Libya’da birbirini öldürenlerin hepsi “Müslüman” ve bir diğerini “İslamiyet” adına öldürmüyor mu?

Bugün Irak’ta camilerde namaz kılan insanları bombalayıp öldürenler “Müslüman” ve bu katliamları “İslamiyet” adına yapmıyor mu?

Bugün Suriye’de her gün birbirini öldürenlerin hepsi “Müslüman” ve bir diğerini “İslamiyet” adına öldürmüyor mu?

Siyaseti, toplum ve devleti “inanç” topluluklarına bırakırsanız her yerde sonuç böyle olur…

***

Türkiye’de Laikliğin önemi bu darbe girişimiyle bir kez daha ortaya çıktı…

Türkiye’nin bütün “Laik güçleri” tereddütsüz bir şekilde bu darbeye karşı çıktı…

Ordu içindeki bütün “Laik subaylar” ne bu darbe girişiminin içinde yer aldılar ne de destek verdiler…

Ordu içinde “Laik subaylar” darbeye karşı fiilen mücadele ettiler ve bugün TSK içinde güvenilebilecek tek “güç” bu “Laik subaylardır”…

***

Laiklik; yalnızca din ve devlet işlerinin ayrılması değildir…

Laiklik; aynı zamanda dinin siyasal ve toplumsal alan dışında tutulmasıdır…

Devletin ve kamusal yaşamın “inanç” temelinde değil “hukuk” ve “bilim” temelinde inşa edilmesidir…

Laikliğin olmadığı bir yerde demokrasi ve özgürlüklerden bahsedilemez…

***

Laiklik bizim gibi ülkelerde yalnızca demokrasi ve özgürlüklerin güvencesi olmanın ötesinde “can güvenliğimizin” de teminatıdır…

Laikliği ortadan kaldırdığınızda yalnızca başka dinlerden veya inançlardan insanların hayatı tehlikeye girmiyor…

Aynı “din” ve “mezhepten” bile olsanız “onlardan” olmayınca sizlerin bile “can güvenliği” olmuyor…

İşte; Irak’ta, Libya’da, Suriye’de olanlar ve en son Türkiye’deki darbe girişimi…

***

Şeriatçı Fethullahçı darbe girişiminde bulunanlar “Müslüman” da karşısında olanlar başka dinden veya dinsiz mi?

Bu yaşananlar aynı zamanda tarihin ve zamanın bir “ironisi”…

Siyasal İslamcılıkla, şeriatçı olmakla hatta Anayasa Mahkemesi tarafından “Laiklik karşıtı odak” olarak suçlanan AKP’ye karşı şeriatçı-dinci bir darbe girişimi olmuştur…

Dün “İslamiyet”in buluşturduğu cemaat ve AKP bugün ölüm kalım mücadelesi içinde…

“Müslüman” olmak veya “din esaslı” örgütlenmek darbeci ve halk düşmanı olmayı engellememiştir…

***

Laikliğin; yalnızca “Laiklerin” güvencesi olmadığı AKP’lilerin ve diğer Laikliğe inanmayanların da “güvencesi” olduğu ortaya çıkmıştır…

Zaten Laikliğin ve demokrasinin en güzel yanı budur…

Ona inananların değil, inanmayanlar için de demokrasi ve Laiklik bir güvencedir…

Türkiye artık demokratik ve Laik bir ülke olma yoluna eskisinden daha güçlü çıkmak zorundadır…

***

Hangi görüş ve düşünceden; hangi din veya mezhepten olursak olalım Laiklik ve demokrasi ortak paydamızdır…

Laikliğe, demokrasiye ve cumhuriyete sahip çıkmak hepimizin ortak görevi olmalıdır…

Eğer yeniden “tarikat” ve “cemaatlerin” devlette örgütlemesinin önü açılırsa bugün Fethullahçı çete temizlenir ama yerine başka bir “çete” geçer…

Herkes için tek çıkar yol; “tarikat” ve “cemaat” örgütlenmelerinin devlet içinde yuvalanmasına engel olmaktır…

İmambakır Üküş
www.istanbulgercegi.com Genel Yayın Yönetmeni