loading
close
SON DAKİKALAR

Ümit Yaşar Oğuzcan; Ölüm ve Şiir

Ümit Yaşar Oğuzcan; Ölüm ve Şiir
Tarih: 31.08.2015 - 22:16
Kategori: Kültür & Sanat

Ölümü şiir yapan şair... Aşk, ayrılık, özlem temaları ekseninde çoğalttığı şiirini, 1973’te büyük oğlu Vedat’ın ölmesi üzerine, hayatın boşluğu, ölüm ve acı gibi derinliklere, öz ve biçim yoğunlaştırmalarına yöneltti.

Ölümü şiir yapan şair... Aşk, ayrılık, özlem temaları ekseninde çoğalttığı şiirini, 1973’te büyük oğlu Vedat’ın ölmesi üzerine, hayatın boşluğu, ölüm ve acı gibi derinliklere, öz ve biçim yoğunlaştırmalarına yöneltti. 

5.MEKTUP

Ayrılık diye bir şey yok. Bu bizim yalanımız. Sevmek var aslında, özlemek var,
beklemek var. Şimdi nerdesin? Ne yapıyorsun? Güneş çoktan doğdu. Uyanmış
olmalısın. Saçlarını tararken beni hatırladın, değil mi? Öyleyse ayrılmadık.
Sadece özlemliyiz ve bekliyoruz


Zamanı hatırlatan her şeyden nefret ediyorum. Önce beklemekten. Ömür boyunca
ya bekliyor ya bekletiyor insan. İkisi de kötü, ikisi de hazin tarafı yaşantımızın.
Bir çocuğun önce doğmasını bekliyorlar, sonra yürümesini, konuşmasını, büyümesini..
Zaman ilerliyor, bu defa para kazanmasını, kanunlara saygı göstermesini, insanları
sevmesini, aldanmasını, aldatmasını bekliyorlar. Ve sonra ölümü bekleniyor insanoğlunun.
Ya o? Ya o? İnsanlardan dostluk bekliyor, sevgilisinden sadakat, çocuklarından saygı
ve bir parça huzur bekliyor, saadet bekliyor yaşamaktan. Zaman ilerliyor, bir gün o da
ölümü bekliyor artık. Aradıklarının çoğunu bulamamış, beklediklerinin çoğu gelmemiş
bir insan olarak göçüp gidiyor bu dünyadan. İşte yaşamak maceramız bu.
Yaşarken beklemek, beklerken yaşamak ve yaşayıp beklerken ölmek!
Özleme bir diyeceğim yok. O kömür kırıntıları arasında parlayan bir cam parçası.
O nefes alışı sevgimizin, kavuşmalarımızın anlamı. O tek güzel yönü bekleyişlerimizin.
İnsanlığımız özleyişlerimizle alımlı, yaşantımız özlemlerle güzel.
Özlemin buruk bir tadı var, hele seni özlemenin. Bir kokusu var bütün çiçeklere
değişmem. Bir ışığı var. bir rengi var seni özlemenin, anlatılmaz.
Verdiğin bütün acılara dayanıyorsam; seni özlediğim içindir. Beklemenin korkunç
zehiri öldürmüyorsa beni; seni özlediğim içindir. Yaşıyorsam; içimde umut varsa,
yine seni özlediğim içindir.
Seni bunca özlemesem; bunca sevmezdim ki!


ACILAR DENİZİ 

Ben acılar denizinde boğulmuşum
İşitmem vapur düdüklerini, martı çığlıklarını
Dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni
Duyarım yosunların benim için ağladıklarını

Ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime
Gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını
Bu ne karanlık, bu ne zindan gece böyle
Bütün gemiler söndürmüş ışıklarını

Ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma
Sularım tuzlu, sularım zehir zemberek
Baksana;herkes içime dökmüş artıklarını

Bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa
Bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse
Yılların içimde bıraktıklarını...


İnsan Bir Kere Ölür

Her bulunduğum yerde yitiriyorum seni
Yanıbaşımda olduğun oluyor kimi gün
Ya da ben oluyorum sessizce gözlerinde
Bir yaprak kımıldıyor hafiften
Bu sessizlik bir kasırga başlangıcı
Kükremeye hazırlanışı denizin
Bu, aslanların sarı, vahşi gözlerindeki ölüm parıltısı
Bu bir yerde erimek
Apansız yok olmak belki de
Ve sonra susmak, susmak yüzyıllar boyu
Beni unuttuğun bir uzak çizgide
Tuvale sürdüğüm boya değil artık
Kırmızı kan rengidir gözlerimin
En karadan daha kara yok
Oysa en beyazdın sen gecelerimde
O bana en yakın renkti tüy gibi
Buram buram sıcaklığını çizerdim duvarlara
Kokun bir tuhaftı çocuksu
Sonra katmerli bir gül gibiydi baygın
Gecenin en koyulaştığı o yerde
Düşerdi ellerime darmadağın.
Öten bir ishak kuşudur şimdi
Haber getirir ölümlerden, dinle
Yaşamak bir manga asker karşımda
Ateş etmeyin diyorum
Bir diyeceğim var
Gözlerimi bağlamayın
Son defa görmek istiyorum insanı
Göğü, güneşi, denizleri
Ve bu son ölümün olsun diyorum
Bir daha öldürmeyin beni.
Kibritim ıslak
Sigaram yanmıyor
Ne olur bir ateş verin
Bu ilk aldanışım değil
Bu ilk sönüşü değil umutlarımın
Ben bu denizin son kıyısıyım.
Bir cam kırıldı uzakta
Ta uzakta, içimde bir cam kırıldı
Bütün şiirlerim anlamsız şimdi
Resimler renksiz, şarkılar ruhsuz
Hiç bir şey artık avutamaz beni
Bakın, bir çağ devriliyor içimde sersefil
Son şair de kırdı son kalemini
İlk meşaleyi kim yaktı bu karanlıkta
Kimdi aydınlatan benim zindan gözlerimi
Sevilmek mi
O son artığı en ilkel çağların
Bir mağara duvarındaki en eski resim
Ya sevmek
Hiç sönmeden bir ömür boyu
O en güzel huy benimsediğim
Yıkıldıkça tutunduğum dal bu boşlukta
O en insancıl gerçeğim benim
Ben hep böyle yüzyıllar boyu sevdim
Çağlar boyu
Kopkoyu bir geceydi yaşadığım sevince
Ellerimi arardım, bulamazdım çoğu gün
Bir saklayan vardı beni
Bir tutan vardı
Sana yaklaşamazdım
Anlayamadığım korkular vardı içimde
Hep böyle seninle sensiz kalırdım ben
Bir kıvılcım sönerken
Bir yanardağ patlardı içimde.
Ko şimdi ben yalnız öleyim
Vur ellerimi ekmeğimi al
Tiksinir beni kim görse sensiz
Utanır yalnızlığım bana baktıkça
Aynalar mı
Hani nerdeler
Kimbilir kaç yüzyıl oldu kendimi görmeyeli
Adım mı neydi
Besbelli unutmuşum
Hadi vur
Hadi öldür
Kurtar beni ezilmekten çürümekten
Hadi gel, açtım kollarımı
Bir zaman
Ölmeye vaktim mi vardı seni sevmekten
Sen büyüyen bir sessizliktin içimde
Beni ben eden en duru ırmaktın
En güzeliydin mozaiklerin
Seninle maviydi gökyüzüm
Çiçeklerim sende yeşerirdi
Sen bambaşka bir evren yaratırdın
Sularımdan Güneşimden rüzgarımdan
Bak! Nasıl da her şey değişiverdi apansız
Şimdi bu karanlıklarda yapayalnız
Mavi mavi bir resim ağlar duvarlarımdan
Ben bir tohumum
Al beni toprağa ek yeniden
Neredesin hani ne oldun
Antik bir kadın başı mıydın
Yoksa bir deniz miydin eskiden
Yosunların kurudu mu öldü mü balıkların
Hani bir Nefertiti yaşamıştı eski Mısır'da
Yoksa o muydun sen
Hadi, anlat bana neydin
Belki de uzak belirsiz bir noktaydın sen
Öyküme girmeseydin
İnsan bir kere ölür
Her gün ölen umutlarımızdır içimizdeki
Paramparça olmuş sevgilerdir
Her aldanış
Yeni bir aldanışa hazırlar bizi
Zamanla renkler değişir
Donuklaşır anılar
Silinir üstümüzden
Güzel olan ne varsa
Görür içindeki bütün hayallerin olduğunu
İnsan yaşarsa.
Ve bir gün insan da ölür
Çimen gibi yaprak gibi
Sarsılır yeryüzü yerinden
Devrilen koca bir ağaçtır sanki
Durur atışları yorgun kalbimizin
El, ayak kesilir
Göz ölür, dudak ölür, kan ölür
Susar ta içimizde
Yıllardır çalan çalgı
Bütün teller ses vermez olur
Acılar diner
Ve bir gün biter bu çirkin oyun
Perde iner...


Ölüme Çağrı

Seninle ölmek istiyorum;
seni sevdiğim için,
sana inandığım için
senden ötede yalnız ölüm olduğu için...

Seninle ölmek istiyorum;
birlikte ölümsüzlüğe erelim diye,
karanlıkları birlikte aydınlatalım diye,
birlikte varolalım diye...

Seninle ölmek istiyorum;
çünkü seninle yaşamıyoruz.
Çünkü mayamız ayrılıktandır,
çünkü ölümle bir bütün olacağız.

Seninle ölmek istiyorum;
benimle kadere meydan okuyabilecek misin?
Hiçe sayabilecek misin benimle
insanları, yaşamayı, Tanrıyı?
Benimle gelecek misin?

Aşk seninle başladı.
Erdemlerim mutluluklarım senden geliyor.
Her şey seninle güzel ölüm bile.
Biz tüm inanmışlarız seninle, gerçek sevenleriz,
biz bu dünyaya yabancıyız,
bu dünya bize yabancı...
yaşamak mı dedin? Sürünmeye değer mi?
Tanrı mı dedin? Ölüm de onun eseri değil mi?
Kalanlar mı dedin? Unuturlar...

Bu katran geceler nasıl olsa bitmeyecek.
Ne yapsak insanları tüketemeyiz yeryüzünden,
nereye gitsek çaresizlik bizimle beraber
güz aylarında rüzgarın savurduğu iki yaprak gibi,
ayrı bahçelerden koparılıp aynı vazoya konmuş iki gül gibi,
birbirine karışan iki deniz gibi
seninle ölmek istiyorum...


Ya Sensizlik Ölmekse

Bir zamanlar sen vardın ya ben böyle yok değildim
Düşünürdüm neyi mi? Hep seni odalarda
Kimdi bana benziyen baktığım aynalarda
Senden başkası mıydı o sessiz beklediğim
Bir zamanlar sen vardın ya ben böyle değildim
Kim bilir ağlamayı ölüp kendi kabrinde
Sensizliği bu türlü benim kadar kim bilir
Akşam karanlığında herkes gider o gelir
En sevdiğim çiçekler çürümüş ellerinde
Kim bilir ağlamayı ölüp kendi kabrinde
Ya sensizlik ölmekse her gün bir başka türlü
Ya bir şey olmamaksa sen olmak o yerlerde
Yaşamak nerde hani yaşamak gücü nerde
Bilinmez sensiz kalan yaşıyor mu ölü mü
Ya sensizlik ölmekse her gün bir başka türlü.


Galata Kulesi

6 Haziran 1973
Pırıl pırıl bir yaz günüydü
Aydınlıktı, güzeldi dünya
Bir adam düştü o gün Galata Kulesinden
Kendini bir anda bıraktı boşluğa
Ömrünün baharında
Bütün umutlarıyla birlikte
Paramparça oldu
Bir adam düştü Galata Kulesinden
Bu adam benim oğlumdu

Gencecikti Vedat
Işıl ışıldı gözleri
İçi
Bütün insanlar için sevgiyle doluydu
Çıktı apansız o dönülmez yolculuğa
Kendini bir anda bıraktı boşluğa
Söndü güneş, karardı yeryüzü bütün
Zaman durdu
Bir adam düştü Galata Kulesinden
Bu adam benim oğlumdu

"Açarken ufkunda güller alevden"
Çıktı, her günkü gibi gülerek evden
Kimseye belli etmedi içindeki yangını
Yürüdü, kendinden emin
Sonsuzluğa doğru
Galata Kulesinde bekliyordu ecel
Bir fincan kahve, bir kadeh konyak
Ölüm yolcusunun son arzusuydu bu
Bir adam düştü Galata Kulesinden
Bu adam benim oğlumdu

Küçücüktü bir zaman
Kucağıma alır ninniler söylerdim ona
Uyu oğlum, uyu oğlum, ninni
Bir daha uyanmamak üzere uyudu Vedat
6 Haziran 1973
Galata Kulesinden bir adam attı kendini
Bu nankör insanlara
Bu kalleş dünyaya inat
Şimdi yine bir ninni söylüyorum ona
Uyan oğlum, uyan oğlum, uyan Vedat.


22 Ağustos 1926 tarihinde Mersin'in Tarsus ilçesinde doğdu. Eskişehir Ticaret Lisesi’ni bitirdi (1946). Türkiye İş Bankası’na girerek Adana, Ankara ve İstanbul’da çalıştı. Halkla İlişkiler Müdür Yardımcısı oldu. Bu görevdeyken Haziran 1977'de emekli oldu. İstanbul’da kendi adını taşıyan bir sanat galerisi kurdu.

Şiire 1940 yılında Yedigün şairleri arasında başladı. 1975 yılına kadar 33 şiir, 4 düzyazı kitabı, 13 antoloji ve biyografik eser olmak üzere toplam 50 kitap çıkardı. Şiir plakları, şarkı sözleri ve yergileriyle tanındı. 4 Kasım 1984 tarihinde öldü.

Şiirlerinin Özellikleri

Genellikle Faruk Nafiz Çamlıbel duyarlılığında ve aşk, ayrılık, özlem temaları ekseninde çoğalttığı şiirini, 1973’te büyük oğlu Vedat’ın ölmesi üzerine, hayatın boşluğu, ölüm ve acı gibi derinliklere, öz ve biçim yoğunlaştırmalarına yöneltti. Şairlik başarısını, aruzla yazdığı rubailerinde gösterdi.

ESERLERİ:

Çoğu dört beş kere basılmış 33 şiir kitabının ilk baskı yıllarına göre isimleri: 
İnsanoğlu (1947), 
Dolmuş (1955), 
Aşkımızın Son Çarşambası (1955), 
Bir Daha Ölmek (1956), 
Kör Ayna (1957), 
İki Kişiye Bir Dünya (1957), 
Beni Unutma (ilk yedi kitabından seçmeler, 1959), 
Karanlığın Gözleri (1960), 
Akıllı Maymunlar (1960), 
Seninle Ölmek İstiyorum (1960), 
Üstüme Varma İstanbul (1961), 
Sahibini Arayan Mektuplar (1961), 
Yeni Dünya Rekoru (1961), 
Sevenler Ölmez (1962), 
Çigan Gözler (1962), 
Ötesi Yok (1963), 
Hüzün Şarkıları (1963), 
Bir Gün Anlarsın (1965), 
Sadrazamın Sol Kulağı (1965), 
Mihribana Şiirler (1965), 
Taşlar ve Başlar (1966), 
Seni Sevmek (1966), 
İnşallahla Maşallah (1966), 
Toprak Olana Kadar (1968), 
Göbek Davası (1968), 
Ben Seni Sevdim mi (1968), 
Halktan Yana (1969), 
Aşk mıydı O (1969), 
Önce Sen Sonra Ben (1971), 
Rubailer (1972), 
Yalan Bitti (1975), 
En Eski Yalnızlığımdın Sen Benim (1978), 
Dikiz Aynası (yergi şiirleri, 1982). 

Acılar Denizi (1977) isimli kitabı, son kitabı dışında bütün şiirlerinden seçmeler kitabıdır. Diğer seçme şiirler kitabı Şiirle 40 Yıl (1982) adını taşıyor. Bütün Şiirleri Özgür Yayınları’nda basılıyor (4 cilt, 1982-1984).

HAKKINDA YAZILANLAR

1967’ye kadar ki hayatı, eserleri hakkında yazılanlardan seçmeler “Ümit Yaşar/25. Sanat Yılı Jübilesi” adlı bir kitaptadır.


Vişne Haber Ajansı - Çiçek Güçlü

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları