Türkiye’de her yıl onlarca can alan, türlü vahşete sahne olan kadına yönelik şiddeti durdurmak için imzalanan İstanbul Sözleşmesi birinci yılını bugün doldurdu. Ve bu 1 yılda, 258 kadın daha öldürüldü.
Türkiye’nin ilk imzacısı olduğu ve kadına yönelik şiddeti durdurmak için sivil toplumun büyük umut bağladığı Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi birinci yılını bugün doldurdu. Sözleşmenin ilk yılında beklenen hedeflere ulaşılamadığı gibi, bu sürede 258 kadın daha öldürüldü.
Avrupa Konseyi Eşitlik ve Ayrımcılıkla Mücadele Komisyonu Başkanı olarak sözleşmeye öncülük eden CHP Ankara Milletvekili Gülsün Bilgehan, uluslararası sözleşmede öngörülen koruma sistemiyle Türkiye’de yaşananları, örnek olaylar bazında tek tek karşılaştırdı. Ceza indirimi yasağına karşı “tahrik” indirimlerini ve şiddette arabuluculuğu reddeden hükümlerin uygulanmadığı dosyaları sıralayan Bilgehan, “Bugün Türkiye zaten şiddet sarmalı içinde. Kadına karşı şiddet bu sarmalın içinde kayboluyor. Sadece geride bıraktığımız ayda (temmuz) 15 kadın öldürüldü” dedi.
SİYASİ ZİHNİYET SORUNU
Sözleşmedeki temel yaklaşımın “toplumda eşitlik ilkesinin geliştirilmesi” olduğunu vurgulayan Bilgehan, “İstanbul Sözleşmesi’nin hükümlerinin gerçekten yaşama geçirilmesi durumunda kadın cinayetlerinin sayısının çok azalacağına inanıyorum. Ama maalesef bunu uygulamakla yükümlü bazı siyasetçilerin bile hâlâ eski ayrımcı zihniyeti değiştiremedikleri görülüyor” dedi. Bilgehan’ın çalışmasına göre, sözleşmenin yürürlüğe girdiği 1 Ağustos 2014’’ten 30 Haziran 2015’e kadar yaşanan ve sözleşmeyle çelişen bazı örnek olaylar şöyle:
TAHRİK-İNDİRİM
Sözleşme: “Cezai işlemlerde kültür, örf ve âdet, gelenek veya sözde ‘namus’un bu eylemlerin gerekçesi olarak kabul edilmemesini sağlamak üzere gereken yasal veya diğer tedbirleri alınır. Buna, özellikle, mağdurun, kültürel, dini, toplumsal ya da geleneksel olarak kabul gören uygun davranış normlarını ve adetlerini ihlal ettiği iddiaları da dahildir.”
Olaylar:
Konya’da boşandığı eşi 31 yaşındaki Ö.I.’yı 8 yerinden bıçaklayıp otomobille üzerinden geçerek öldürdüğü iddiasıyla “canavarca hisle kasten öldürme” suçundan yargılanan kocanın aldığı müebbet hapis, 18 yıla çevrildi. Gerekçe, Ö.I.’nın kavga sırasında K.Ç.’ye “Çocuklarım senden değil” demesiydi.
Çorum’da 12 yaşındaki kız çocuğuna cinsel istismarda bulunmakla yargılanan tuhafiyeci C.U., önce 12.5 yıl hapis cezasına çarptırıldı, yeniden yargılamada kızın “psikolojisi düzeldiği” gerekçesiyle cezası 10 yıla indirildi. Sanığa mahkemedeki “iyi hali” gerekçesiyle de 6 ay indirim aldı. (Mart 2015)
Yargıtay, eşini defalarca döven ve hakaret eden erkeğin evliliğin sonlanmasında kusurlu olarak görüldüğü ve bu yüzden tazminata mahkum edilmesine ilişkin yerel mahkeme kararını, kadının da “aşırı kıskanç” olduğu için kusurlu sayılması gerektiği gerekçesiyle bozdu.
ZORLA EVLİLİK
Sözleşme: “Zorla evliliklerin mağdura aşırı maddi veya idari yük getirmeyecek şekilde yok sayılabilmesi, feshedilmesi ya da sonlandırılabilmesı için gereken yasal veya diğer tedbirleri alınır. Bir yetişkini veya çocuğu evliliğe zorlayan kasıtlı davranışlar suç sayılır.”
Olaylar:
Niğde Çınarlı köyünde 17 yaşındaki İ.A. ile resmi nikahsız evlendirilen 13 yaşındaki H.Ü., 21 Ekim’de odasında göğsünden tabancayla vurularak öldürülmüş halde bulundu.
Van’da 16 yaşındayken imam nikahıyla evlendirilen ve şiddet gördüğü için 6 ay sığınma evinde kalan 18 yaşındaki N.S., silahla intihar etti.
Adana’da 15 yaşında, 15 bin lira başlık parasıyla zorla evlendirilen 26 yaşındaki 7 aylık hamile kadın evlendiği günden beri sürekli şiddet gördüğü için boşanınca eşi tarafından yine sokak ortasında darp edildi.
Niğde Elmalı köyünde 13 yaşındaki H.Ü.’nün 23 yaşındaki İ.A. ile ailelerinin rızası ile 4 ay önce evlendirildiği ileri sürüldü. Çocuk gelin H.Ü. kayınbabasının evinde tabancayla intihar etti.
TEHDİT RİSKİNİ YÖNETMEK
Sözleşme: “Tüm ilgili yetkililerin riski yönetmek ve eğer gerekliyse eşgüdümlü koruma ve destek sağlamak için ölüm riskinin, durumun ciddiyetinin ve şiddetin tekrarlanması riskinin değerlendirilmesinin yapılmasını sağlamak üzere gereken yasal veya diğer tedbirleri alınır.”
Olay:
Ocak 2015’te Meclis’e sunulan Emniyet raporlarına göre 2014’te geçici koruma tedbiri altındaki kadınlardan 23’ü öldürüldü. 21 kadın, haklarında “çağrı üzerine koruma kararı” varken öldürüldükten sonra “Çağrıda bulunamadıkları” anlaşıldı.
Sözleşme: “Şiddet eylemlerinin faillerinin ateşli silah taşıyor olmaları veya ateşli silaha erişme imkanları, soruşturmanın tüm aşamasında ve koruyucu önlemlerin uygulanması sırasında engellenir.”
Olay:
Ankara’da güvenlik görevlisi S. A., alnının ortasına isabet eden tek kurşunla öldü. Koca H. A. (37), polisi arayarak eşinin intihar ettiğini bildirdi. H.A. çapraz sorguda eşini ruhsatsız silahla öldürdüğünü kabul etti.
ARABULUCU OLMAYIN
Sözleşme: “Bütün şiddet biçimleriyle ilgili olarak, arabuluculuk ve uzlaştırma da dahil olmak üzere zorunlu alternatif çatışma çözüm süreçlerini yasaklamak üzere gereken yasal veya diğer tedbirleri alır.”
Olaylar:
İzmir’de yaşayan 60 yaşındaki C.K, 68 yaşındaki 30 yıllık kocası M.K’nın kendisini ölümle tehdit ettiğini belirterek polise başvurdu. Polisler, yaşlı kadını kocasıyla barıştırmaya çalıştı. Şikâyetinde ısrar edince koruma talebini avukatıyla mahkemeye bildirmesi istendi.
Yıllarca eşinden şiddet gören ve defalarca karakoldan koruma talep eden D. Ö. (32), sokak ortasında katledildi. D.Ö.’nün babası “Polisler koruma talebimize karşılık ‘Bıktık sizden artık’ cevabını verdiler” dedi.
UNICEF’in “Şiddet İzleme ve Göstergeleri” kılavuzu: “Kuruluşların gerçekleştirdiği araştırma, karakollara aile içi şiddet şikâyetinde bulunulduğunda, polis memurlarının şikayetleri soruşturmadığı, ancak mağdurların eve dönmeleri ve şikâyetlerini geri almaları için arabuluculuk görevi üstlendiklerini göstermektedir. Bu bağlamda, polis memurları sorunu, ‘Müdahale edemeyecekleri bir aile meselesi’ olarak görmektedir.” (Aralık 2014)
Sivil toplum örgütlerinin raporlarına göre, “barışma teklifi”nin reddedilmesi, işlenen birçok cinayette erkeklerin gerekçesi yapıldı.
Hürriyet-Bülent Sarıoğlu