Gülben Ergen, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun üyeleriyle bir araya geldi ve Türkiye’nin kanayan yarası kadın cinayetlerini konuştu.
Acının da acısı bir konuya; kadın cinayetlerine dokunduk bu hafta.
“Birbirimizi seviyorduk” bahanesinin müebbet hapis yatması gereken katile indirim sağlamasından, boşanmak isteyen kadını çaresizleştiren yasalardan, göz göre göre dövülüp öldürülen kadınlardan bahsettik...
o kadınların arkasında aslanlar gibi duruyor.
Davaların seyrini değiştirecek kadar güçlü ama aynı zamanda bir toplantı masasına bile sahip olamayacak kadar güçsüzler.
Ben, arkalarında duracağıma dair kendime söz verdim.
Siz de destekleyin ki daha da güçlensinler.
- Sevgi Gülseren: Bana bir kez söylemişti. “Anne Egemen bana tokat attı” demişti. Ortalığı ayağa kaldırdım. Daha sonra bana bir şey demedi, ki zaten bir süre sonra ayrıldılar. Ama arkadaşlarına çok hırpalandığını söylemiş. Katilin ailesi bütün bunları mahkemede “sevgi” gerekçesiyle akladı. “Sevenler arasında böyle şeyler olur” dediler. Ben öldüren şahsa “evladım” demiştim. Olayın şaka ya da kaza olmasını en çok ben isterdim. Ben karşı tarafı anlamayı, hem de doğruyu aramayı seçtim. Çünkü bu en çok beni rahatlatacaktı. Fakat pompalı bir av tüfeğiyle ateş edildiğinde saçmalar dağılırmış. Oysa olay yeri incelemede hiç saçma bulunmadı. Bitişik atış yapılmış.
◊ Yani öldürmek amacıyla mı ateş etmiş?
- Sevgi Gülseren: Evet, kızımı hedef alarak öldürdüğü Adli Tıp raporunda da ortaya çıktı. Olayın şaka ya da kaza olmadığı bilimsel olarak kanıtlandı. Ama ilk önce dava asliye ceza mahkemesinde açıldı. Ardından hakim davayı ‘kasten öldürme’ suçu olduğu için ağır ceza mahkemesine gönderdi. Fakat ağır cezada hukuka, bilime ve vicdana aykırı bir karar alındı. Önce iyi halden 7 yıl verdiler. Sonra 1 Temmuz’dan önce işlenen suçlar kapsamına girdi ve ceza 2 yıl daha indirildi. 5 yıl 10 ay ceza aldı, fakat 2 yıl yatacak. Bir de hapishaneden ‘takdir belgesi’ almış. Yeni çıkan bir uygulamaymış bu. Hapishanedeki davranışlardan dolayı da iyi hâl indirimi yapılıyor. 1 yıl da öyle inecek cezası. Kaldı geriye 1 yıl.
- Fidan Ataselim: Biz mahkemenin bu kararını kabul etmiyoruz. Türkiye’de sadece 2016 yılında 328 kadın öldürüldü. Yağmur kardeşimiz de o kadınlardan biriydi. Davasında alınan karar kabul edilemez. Elimizde veriler var. Bu karara gerekçeli olarak itiraz edeceğiz. Daha yolumuz var. Hiçbir şey bitmiş değil. Pes etmeden mücadelemize devam edeceğiz. Şüpheli ölüm davalarında bile gerçeği açığa çıkardık. Siirt’te başta “intihar” diye açılan Esin Güneş davasında tutuksuz yargılanan failin katil olduğunu da ortaya çıkardık.
◊ Nasıl çıkardınız?
- Fidan Ataselim: Başlangıçta “şüpheli ölüm” olarak dava açılmış, Esin’in Siirt’in Tillo olarak adlandırılan uçurum bölgesinde intihar ettiği ileri sürülerek olayın üstü kapatılmaya çalışılmıştı. İlk soruşturmanın ardından takipsizlik kararı verilerek kapatılan dava ailesinin mücadelesiyle tekrar açıldı. Aile bize başvurdu ve kamuoyu oluşturmaya başladık. Bölgedeki birçok kadın derneği ve ÇHD (Çağdaş Hukukçular Derneği) hukukçularıyla beraber dava takibi yaparak gerçeği aydınlattık. 3 yıl boyunca tutuksuz yargılanan ve hakkında savcı tarafından beraat talep edilen failin suçu işlediğini Adli Tıp kanıtlayamadı. Esin’in avukatlarının ODTÜ Fizik Bölümü’ne yaptıkları başvuru sonucu alınan rapor ile “fizik kanunlarına göre Esin Güneş’in herhangi bir dış etken olmadan oradan düşme ihtimalinin yüzde 0 olduğu” ortaya çıktı. Cinayet ispatlandı ve fail müebbet hapis cezası aldı. Bu karar ve dava süreci, diğer şüpheli ölümlerin yargılanma süreci için emsal oluşturdu. Hukuk literatürüne giren bir karar oldu. Benzer kaderi yaşayan ailelere umut verdi. Onlar da Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na başvurmaya başladılar.
◊ Helal olsun size. Yağmur’un davasında da böyle bir karar çıkabilir o zaman…
- Fidan Ataselim: Yağmur kardeşimizin davasında da bu şekilde çalışıyoruz. Benim kanaatim; bu, tasarlanmış bir kadın cinayetidir. Öyle değilse bile, gerçekten kaza bile olsa, karşılığı 5 yıl 10 ay gibi bir ceza olamaz. Aşk, sevgi bilinçli taksire sebep gösterilemez. Hele ki ülkemizde bunca kadın kocaları ve sevgilileri tarafından öldürülürken... Bu hukuka aykırıdır. Toplumun vicdanı zedelenmiştir. Tüm kamuoyu nezdinde bir adalet söz konusu olmalıdır. Halkı kin ve nefrete sürüklemek anlamına gelir bu karar. Bu karardaki hukuksuzluk açığa çıkana, sanık hak ettiği cezayı alana kadar mücadeleye devam edeceğiz.
Kadınlara karşı karalama kampanyaları yapılıyor
◊ Yağmur’un davası görülürken mahkeme salonunda neler yaşandı?
- Dilber Sünnetçioğlu: Ben salondaydım. Tam bir tiyatro sergilendi. Katili aklamak için öne sürülenler komedi gibiydi. Diğer bütün kadın cinayeti davalarında olduğu gibi kadınlara karşı karalama ve iftira kampanyası yapıldı. Sanki buna layıkmış dercesine korkunç bir tutum sergilendi.
- Sevgi Gülseren: “Karı koca gibilerdi” türünde, hatta daha da ileri giden laflarla kızımın hatırasını bile kirletmeye çalıştılar.
- Sultan Gürbey: 19 yaşında reşit bir kadından bahsediyoruz. İstediğini yaşamakta özgür. O yüzden sen rahat ol Sevgi Abla, öyle bir şey söz konusu değil.
- Dilber Sünnetçioğlu: Otobüste tekmelenen Ayşegül Terzi’nin davasında sanığın avukatı “Benim müvekkilim de mağdurdur” dedi. “O bir tekme attı, beş tane tekme yedi” dedi. Kulaklarımla duydum bunu mahkeme salonunda. Tekme atan da kalkıp “Ayağımda kösele ayakkabı yoktu, spor ayakkabı vardı ve yanıyla vurdum” diye kendini savundu. Söz konusu olan kadınlarla ilgili davalarsa, erkekler indirim alabilmek için böyle yalanlar söyleyip numaralar yapıyor. Ne yazık ki bazı davalarda da gerçekten indirim alıyorlar. Utanç verici...
‘SON KEZ GÖRÜŞELİM’ DERLERSE SAKIN GİTMEYİN!
◊ Peki kadınlara boşanma sürecinde neler tavsiye edersiniz?
- Fidan Ataselim: Mutlu değilseniz barışmayın. “Son kez görüşelim” dediklerinde sakın o görüşmeye gitmeyin. Çünkü ne oluyorsa o son görüşmede oluyor. Boşandıysanız eşyanızı almak ya da çocuğunuzu görmek için bile tek başınıza kocanızın yanına gitmeyin. Eve de asla gitmeyin. Kadınlar her gün televizyonlarda “Boşanmak istediği için öldürüldü” haberlerini görüyor ama yine de buna aldırış etmiyor ve boşanmak için direniyor. Ölüm tehditleri bile bu kadınları kararından vazgeçirmiyor. Bunun çok anlamlı ve önemli olduğunu düşünüyoruz. Bunun karşısında kadınların korunması ve desteklenmesi gerekirken bunlar yapılmıyor. Hiçbir kadın asla kendini yalnız hissetmesin, mutlaka bize başvursun.
◊ Derneğinize destek var mı, bağış yapılıyor mu mesela?
- Fidan Ataselim: Çok fazla bağış alamıyoruz. Bir mekan sorunumuz var. Kendimize kalıcı bir yer yarıyoruz. Giderlerimiz; basılı materyaller, eğitim dokümanları, gönüllü avukat ve temsilcilerimizin yol paraları oluyor.
Hepimiz bu dernekte gönüllü olarak çalışıyoruz. Zaman zaman bireysel bağışlar alıyoruz ama genellikle her şeyi kendi çabamızla yapmaya çalışıyoruz.
KADINLAR ARTIK ESKİSİ GİBİ SESSİZ KALMIYOR
◊ Sizce neden kadın cinayetleri önlenemiyor?
- Sevgi Gülseren: Birkaç gün önce yine bir genç kadın pompalı tüfekle öldürüldü. Bu ceza indirimleriyle erkeklere cesaret veriliyor. Kızımın davasında katilin attığı tehdit mesajlarına “dizi repliği” dediler. “Ezel” dizisinde Oscar Wilde’ın “Herkes öldürür sevdiğini” sözü geçmiş ve katile attığı tehdit mesajlarını sorduklarında “O cümleler Ezel dizisinden” dedi!
- Dilber Sünnetçioğlu: Hiçbir şekilde iyi hâl indirimi uygulanmamalı. Kadın istediği yere gider, istediği şekilde giyinir, kimse de karışamaz. Bir kadın hayır diyorsa hayırdır. Bu yüzden öldürülemez.
- Sevgi Gülseren: Kızımın katili barıştıkları gün Twitter hesabına “Kaza süsü verilmiş bir cinayete kurban gidiyordum” tweet’ini sabitlemiş. Bu tweet hâlâ duruyor.
- Fidan Ataselim: Kadın cinayetleri politiktir. Bu yüzden çözümü de politiktir. Elbette önlenebilir. Doğal afet değil ki bu. Ama doğal afet gibi sayı sürekli artıyor. O sayılar, basından öğrendiğimiz rakamlar. Bir de basına yansımamış cinayetler var. 6284 sayılı koruma kanununun çıkıyor olması kadınların hayatı açısından önemli bir virajdı. Dönemin bakanı Fatma Şahin’le görüşmeler yapabiliyorduk.
Kadın cinayetlerinin verilerine bakarsanız 2016 yılına kadar her sene artarak devam etmiş. Bir tek 2011 yılında kadın cinayetleri azalmış. Neden? Çünkü 2011 yılında bu kanunun görüşmelerine başlandı ve İstanbul Sözleşmesi’ne imza atıldı. Fatma Şahin döneminde bakanlık kadın örgütleriyle temas halindeydi. Şu anda maalesef böyle bir zemin kalmadı. Devletin somut bir adım atması o dönem için caydırıcı oldu.
- Sultan Gürbey: Kadınlar artık eskisi gibi sessiz kalmıyor, tehdit alsa da verdiği karardan asla vazgeçmiyor. Daha fazla hak talep eden kadınlar var artık ve bunun karşısında ayak direyen bir erkek egemenliği var. Bu yüzden kadınlar şiddete uğruyor ve öldürülüyor. Bunu görüp bu doğrultuda kadınların güçlendirilmesi, korunması lazım.
6284 SAYILI KANUN ÇOK KADININ HAYATINI KURTARDI
◊ Mahkeme salonlarında suçlu erkeklerin tavrından bahsettik. Ailelerinin tavrı genelde ne oluyor?
- Sevgi Gülseren: Bizim davamızda katilin babası mahkeme salonunda gülerek eliyle pompalı tüfek taklidi yaptı.
- Fidan Ataselim: Bugüne kadar “Çocuğum keşke yapmasaydı” diyen sadece bir aileye rastladık. Onun dışındaki tüm aileler, çocuklarının işlediği suçta haklı bir sebep arıyordu. Son bir yıldaki davalarda da “Bu kadın cinayeti değildir” diyorlar. Kadın cinayetleri konusunda toplumda bir farkındalık yaratıldığı için...
◊ Kadınlar nasıl koruyacaklar kendilerini?
- Sultan Gürbey: Tehdit edildiklerinde ya da şiddet gördüklerinde bunu mutlaka polise ya da savcılığa bildirmeliler. Bunu yasal yollarla belgelemeleri gerekiyor.
- Ebru Demir: 6284 sayılı kanunla kadınların başvurabilecekleri yerlerin sayısı arttı. Kararlarında mutlaka ısrarcı olmaları gerekli. Her ne kadar 6284 sayılı kanunun uygulanmasında sorunlar yaşansa da, bu yasa aynı zamanda çok sayıda kadının hayatta kalmasını sağlamıştır. 6284 bir şifredir. Tüm kadınlara bunu söylüyoruz. Bu yasayı uygulamayan kamu görevlileri hakkında da suç duyurusunda bulunabilirler. Bu yasanın uygulanmasında sorun yaşarsanız, bize başvurun.
- Dilber Sünnetçioğlu: Şiddet gören kadın darp raporu almalı. Barışma teklifini kabul etmemeli. Ve koruma istemeli.
‘SEVDİĞİ İÇİN ÖLDÜRDÜ’ İNDİRİMİ
◊ 6284 sayılı kanunda ne gibi sorunlar var?
- Dilber Sünnetçioğlu: Kadınlar yeteri kadar korunamıyor. Mahkemelerde iyi hâl indirimleri uygulanıyor. Her ceza indirimi bir sonraki olayın katilini cesaretlendiriyor.
- Fidan Ataselim: Biz ceza kanununda değişiklik yapılması, var olan boşlukların doldurulması gerektiğini düşünüyoruz. Bununla ilgili olarak “Özgecan Yasası” diye adlandırdığımız bir ek madde önerisinde bulunduk. İstanbul Sözleşmesi diye Türkiye’nin de imzacı olduğu uluslararası bir sözleşme var. Bu sözleşmede kadına karşı şiddeti nasıl azaltacağımıza dair politikalar var. Bizim de yasadaki boşlukları bu sözleşmeye göre doldurmamız şart. Şu anda yasalarda kadınlara karşı olumsuz bir ayrımcılık uygulanıyor. “Kocasıdır, döver” ya da “Seviyormuş, o yüzden öldürmüş” denerek indirim uygulanıyor. Mahkemeler indirim uygulamaya çok meyilli. Biz gerçek bir adalet arayışı içindeyiz. Suçlu “Erkekliğime laf etti” deyip indirim alamasın istiyoruz, “kravat taktı” diye indirim alamasın istiyoruz.
◊ Sizi en çok kızdıran, mağduriyet yarattığını düşündüğünüz yasa hangisi?
- Sultan Gürbey: Çocuk istismarıyla ilgili yasa tasarısı vardı. Neyse ki onu geri çektirdik.
- Ebru Demir: Şu anda en çok boşanmalarla uğraşıyoruz. Çünkü boşanma zorlaştırılıyor. Oysa bütün raporlarda şunu görüyoruz; kadınlar en çok boşanmak istedikleri için öldürülüyor. Kadınlar boşanamadığı için öldürülürken Meclis’te boşanmaları araştırma komisyonu kuruluyor. Biz bunu doğru bulmuyoruz.
Türkiye Kadın Dernekleri
Federasyonu Başkanı Canan Güllü
ZİHİNSEL DEĞİŞİM GEREKLİ
Kadın cinayetlerinin sayısının artmasındaki en büyük neden, 6284 sayılı kanunun uygulanmıyor olması değil. Türkiye İstanbul Sözleşmesi adında uluslararası bir anlaşmaya imza attı. Ve uluslararası hukuk her şeyin üzerindedir. Buradaki en büyük sorun yasaların içselleştirilememesi. Kolluk kuvvetleri ve yargı bu sözleşmenin gereğini yerine getirirse ve mahkeme süreçlerini İstanbul Sözleşmesi üzerinden götürürse bu, faillere ciddi anlamda korku sağlayacaktır. Metrobüste tekme atılan Ayşegül Terzi’nin davasına bakalım. Sadece darp davası açıldı. Halbuki yaşam hakkı ihlali üzerinden dava açılması gerekirdi. Yeniden yasa yapmaya gerek yok. Öncelikle zihinsel değişim gerekli. Yasa yapmak uygulamaktan daha kolay. Tüm bunlarla toplumun bütün kesimleri birlikte mücadele etmeli. Çünkü bu olaylar siyaset üstüdür.