2024 Yılı bütçe görüşmelerinde son gün
TBMM Genel Kurulu, bütçenin tümü üzerindeki görüşmeler için TBMM Başkanvekili Bekir Bozdağ başkanlığında toplandı.
Bekir Bozdağ, birleşimi açtıktan sonra yaptığı konuşmada, "TBMM Başkanımız Numan Kurtulmuş, bugün Meclisimizin geleneklerine uygun şekilde son birleşimi yönetecekti ancak geçirdiği ağır grip nedeniyle tedavisi sürdüğü için bugünkü birleşime katılamadı. Her bir üyeye saygılarını, selamlarını iletiyor. Meclis Başkanımıza Divan olarak geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz." dedi.
Bütçe ve kesin hesap görüşmelerinin TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda 20 Ekim 2023 ile 24 Kasım 2023 tarihleri arasında gerçekleştirildiğini anımsatan Bozdağ, komisyonda 21 toplantı ve 70 oturumda yapılan görüşmelerin 217 saat 59 dakika sürdüğünü, bu toplantılarda 7 bin 834 sayfa tutanak tutulduğunu belirtti.
Genel Kurulda 11 Aralık 2023 tarihinde başlayan bütçe görüşmelerinin bugün tamamlanacağını dile getiren Bozdağ, 14 birleşim ve 71 oturumda toplam 180 saat 42 dakika çalışma yapıldığını, 6 bin 517 sayfa tutanak tutulduğunu kaydetti.
-"Bölücü terör örgütünü, destekçilerini bir kez daha lanetliyorum"
Bekir Bozdağ, yoğun çalışma sürecinde emeği bulunanlara teşekkür ederek, "Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılının ilk bütçesinin hayırlı olmasını Cenabıallah'tan temenni ediyorum." ifadesini kullandı.
Bütçe görüşmeleri sırasında vefat eden Saadet Partisi Kocaeli Milletvekili Hasan Bitmez'e ve bölücü terör örgütü PKK'nın saldırısı sonucu şehit olan kahraman Mehmetçiklere bir kez daha Allah'tan rahmet dileyen Bozdağ, yaralı askerlere acil şifa dileğinde bulundu. Bozdağ, şöyle devam etti:
"Terörü, bölücü terör örgütünü, destekçilerini bir kez daha lanetliyorum. Bilinmeli ki Türkiye Cumhuriyeti, devlet ve millet olarak yekvücut şekilde teröre karşı kararlı, kesintisiz mücadelesini dün ve bugün olduğu gibi yarın da sürdürecektir. Terör, hedeflerine bugüne kadar ulaşamadığı gibi bundan sonra da ulaşamayacaktır. Türkiye Cumhuriyeti devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, bin yıldır süren sarsılmaz birliği ve kardeşliğine dönük bu saldırıları defetme kudretine her zaman kadirdir.
Sadece terör örgütünü, teröristleri değil onları besleyen, yularlarını elinde tutan ülkeleri ve karanlık güçleri de tarihin çöplüğüne havale etmeyi bu büyük millet dün olduğu gibi bugün de başaracaktır. Bu vesileyle terörle kararlı mücadelesini sürdüren kahraman silahlı kuvvetlerimizin mensuplarına, güvenlik güçlerimize ve bu alanda görev yapan her bir vatan evladına Divan olarak, TBMM Genel Kurulundan saygılarımızı, selamlarımızı gönderiyoruz. Gözlerinden öpüyor, başarılar diliyoruz. Rabb'im ayaklarına taş değdirmesin."
Daha sonra bütçenin tümü üzerindeki görüşmelere geçildi ve ilk sözü, İYİ Parti Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu aldı.
İYİ Parti Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu, 2024 yılı bütçesinin toplumun tüm kesimlerinin sorunlarını çözecek hedeflerden yoksun olduğunu belirterek, "Bu bütçe, yoksulluğu, yasakları ve yolsuzlukları bitirmeyi ilke edinecek bir siyasi anlayışa sahip değildir." dedi.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne yönelik eleştiriler yapan Dervişoğlu, bu sistemle birlikte Türk lirasının değersizleştiğini, Türk milletinin yoksullaştığını, insanların geleceğe dair umutlarını kaybettiğini söyledi.
Dervişoğlu, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle Türkiye, hukukta geriye düşmüş, adalet heykelinin gözünün bağı çözülmüş, terazi hep güçlüden yana tartar olmuştur. Ahlak ve vicdan yargılanmış, mahkum edilmiştir. Bürokraside geriye düşmüş, parti devletleşirken devlet partileşmiş, sadakat ve itaat, liyakat ve kabiliyeti yok etmiş, devlet kadroları adeta paralize edilmiştir. Eğitimde, dış politikada geriye düşmüştür. Beşeriyetle olan büyük mücadelemizin her alanında geriye düşmüştür. Türkiye'de siyaset kurumu, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi düzeninde ittifakların adeta esiri olmuştur." değerlendirmesinde bulundu.
Bu sistemin siyasi partileri de etkilediğini dile getiren Dervişoğlu, partilerin istedikleri için değil, mecbur kaldıkları için ittifak yaptığını, seçmenlerin de arzu ettiği için değil mecbur kaldığı için oy verdiğini belirtti.
Bu ittifak sisteminin milleti iki yumruk arasına sıkışmaya mahkum ettiğini savunan Dervişoğlu, "Böyle bir siyasi düzende seçimler, artık vatandaşlarımızın hür iradesini yansıtan kolektif tercihler değil, adeta bir nüfus sayımı mahiyetinde gerçekleşmektedir. Biz, siyasi iktidarın ve muhalefetin adeta rakiplerinin bir gölgesi olduğu, iktidar ve muhalefetin yarışarak değil, birbirlerini besleyerek varlıklarını idame ettirdikleri bu düzeni kabul etmiyoruz." dedi.
Dervişoğlu, İYİ Parti'nin birilerinin siyasi kariyer basamaklarını tırmanması ya da herhangi bir siyasi partinin çıkarlarını tahkim etmek için kurulmadığını dile getirdi.
- Yeni anayasa tartışmaları
Yeni anayasa tartışmalarına değinen Dervişoğlu, meseleye bugünün geçici ve yapay kutuplaşmalarının açtığı küçük pencereden değil, tarihsel ve yapısal bir açıdan bakılması gerektiğini kaydetti.
Dervişoğlu, büyük Orta Doğu Projesi kapsamında Türkiye'nin de içinde bulunduğu coğrafyada yeni gelişmelerin yaşandığını, Irak ve Suriye başta olmak üzere birçok ülkenin sınır ve demografik yapılarının fiilen değiştiğini, Türkiye'nin de bu süreçte yoğun bir göç akımına maruz kaldığını söyledi.
Türkiye'de bulunan sığınmacı ve kaçak sayısının dünyadaki 193 ülkenin 98'inin nüfusundan fazla olduğunu ifade eden Dervişoğlu, Türkiye'nin demografik yapısının dönüştürüldüğünü, bunun AK Parti tarafından bilinçli bir tercih olarak uygulandığını savundu.
Dervişoğlu, Türk milli kimliğine düşmanlık edenlerin; Türkiye'nin demografik yapısını tahrip etmeden ve Türk milli kimliğini ortadan kaldırmadan, Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti devletinin temel ilkelerini yok edemeyeceğini çok iyi bildiğini söyledi.
"Atatürk'ün kurduğu Türk devletine ve Türk milli kimliğine yönelik bu somut tehditler 'yeni anayasa' adı altındaki çalışmalarla son safhaya geçmiştir" diyen Dervişoğu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bazı açıklamalarını aktardı.
Dervişoğlu, şöyle konuştu:
"Sayın Erdoğan'ın şu ana kadar yaptığı açıklamalara göre yeni anayasanın içeriğine dair söylediği iki önemli husus var. Birinci husus; Sayın Erdoğan 'milletin çeşitliliğini yansıtacak bir anayasa yapacağız' demiştir. Etnik kimliği, dini, mezhebi, yaşam tarzı, hayat felsefesi, eğilimleri ne olursa olsun bu devletin sınırları içinde tek bir millet vardır, o da Türk milletidir. Çeşitlilik türlü yemeğinde olur. Bu topraklarda millet tektir, adı da Türk'tür. O büyük Türk milletinin varlığını, birliğini, egemenliğini, istiklalini, onurunu, şerefini temsil eden tek bir bayrak vardır, o da Türk bayrağıdır. O şanlı Türk bayrağının temsil ettiği tek bir devlet vardır, o da Türkiye Cumhuriyeti devletidir.
Türkiye'yi evvela Orta Doğu ve Güney Asya'dan getirdiğiniz yabancılarla doldurduktan sonra 'millet çeşitliliği' gibi ucube kavramlarla Türk milletinin varlığına meydan okursanız, eğer Türkiye Cumhuriyeti devletinin anayasasının ilk 4 maddesine, Cumhuriyetin temel ilkelerine, Anayasa'nın 66. maddesine ifadesini bulan Türklüğe dokunmaya kalkışırsanız, tam o noktada Türk milletinin meşru direnme hakkı başlar. Amaç anayasanın değişmez maddelerini değiştirerek Türkiye'yi çok uluslu bir Anadolu devletine dönüştürme hevesi ise herkes bilsin ki yıldırım olur üzerinize yağarız, yanardağ oluruz ve Türkiye Cumhuriyeti devletine meydan okuyanların karşısında patlarız. Büyük Türk milleti, anayasal düzenin değiştirilmesine ve Anadolu'da çok kimlikli, çok uluslu bir devlet düzenine asla müsaade etmeyecektir."
Dervişoğlu, yeni anayasa tartışmalarının bir amacının da Cumhurbaşkanlığı seçimindeki "50+1 kuralını" tartışmaya açmak olduğunu kaydetti. Müsavat Dervişoğlu, "Tüm yetkilerin bir kişinin iradesinde toplandığı, yürütme erkinin hem yasamayı hem yargıyı tahakküm altına aldığı böyle bir siyasi düzende başka nisaplar aramak, makamın meşruiyetini sona erdirmek anlamına gelir ki bu Türkiye'yi yarı otoriter bir düzenden tam teşekküllü bir diktatörlüğe sürüklemek demektir. Tartışılması gereken cumhurbaşkanının yüzde kaç oyla seçileceği değil, Türkiye'yi her geçen gün tek adamlığa sürükleyen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin bizatihi kendisidir. Türkiye daha fazla zaman kaybetmeden bu hilkat garibesinden kurtulmalıdır." değerlendirmesinde bulundu.
Dervişoğlu, bu bütçenin şeffaf ve katılımcı anlayışla hazırlanmadığını, eğitim, sağlık ve sosyal yardımlar gibi sosyal politika alanlarına erişen bir bütçe olma vasfından uzak olduğunu söyledi.
2024 yılı bütçesinin toplumun tüm kesimlerinin sorunlarını çözecek hedeflerden yoksun olduğu görüşünü dile getiren Dervişoğlu, "Bu bütçe; yoksulluğu, yasakları ve yolsuzlukları bitirmeyi ilke edinecek bir siyasi anlayışa sahip değildir." dedi.
- "Dış finansman ihtiyacımız sürekli artıyor"
İYİ Parti Grup Başkanvekili Erhan Usta da bütçe görüşmelerinde muhalefet olarak çözüm önerilerinde bulunduklarını ancak iktidarın sanki hiçbir sorun yokmuş gibi davrandığını söyledi.
Bazı grafikler gösteren Usta, Türkiye'nin 1993 yılında dünyanın en büyük 18. ekonomisi olduğunu ancak 2003'te 21. sıraya gerilediğini belirtti.
Türkiye'nin AK Parti hükümetleri döneminde 16. sıraya kadar ilerlediği bir dönemin de olduğunu aktaran Usta, "Ama Türkiye maalesef 2023 yılında 19. sırada. Yani 1993'teki performansının altında ama AK Parti'nin geldiği ilk döneme göre biraz daha iyi." dedi.
Türkiye'de dengeli bir büyüme olmadığın belirten Usta, "Türkiye son 15 çeyreğin ortalamasında yüzde 6,1 büyümüş. Burada büyümeye katkı tüketimden geliyor, yani tüketim kaynaklı büyüme söz konusu. Tüketimin büyümeye katkısı toplam büyümeden daha fazla. Eğer tüketim kaynaklı bir büyüme olmasaydı bu 6,1'lik büyüme 2,4 eksiye düşecekti." diye konuştu.
Usta, özellikle 2020 yılından itibaren enflasyonun yanlış ölçülmesi nedeniyle Türkiye'nin büyümesinin yüksek gösterildiğini, "Toplam faktör verimliliğinden Türkiye büyümüştür" denildiğini ancak buna hiç kimsenin inanmadığını söyledi.
OECD'nin Eğitimde Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) raporlarının sonuçlarına işaret eden Usta, "Matematikte, fende, okuyup anlamada, tamamında OECD ortalamasının altlarındayız. Avusturya, Polonya, Danimarka, Çek Cumhuriyeti 2003 yılında OECD ortalamasının altındaydı. 2022 yılında tüm alanlarda OECD ortalamasının üzerine çıktılar. Ancak AK Parti 21 yılda bunu beceremedi. Bu ülkeler OECD ortalamasının altında iken daha sonra OECD ortalamasının üstüne çıkmayı başardılar." dedi.
Türkiye'nin dış finansman ihtiyacına değinen Usta, "Ülkemizin 2019 yılında dış finansman ihtiyacı 63 milyar dolardı. 2020'de 84 milyar, 2021'de 75 milyar, 2022'de 100 milyar dolar oldu. Dış finansman ihtiyacımız sürekli artıyor. 2023'ün 10 ayında da 79,5 milyar dolar, yıl sonu muhtemelen 110 milyar dolar olacak." ifadelerini kullandı.
MHP Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı, net asgari ücretin açlık sınırının üzerine çıkarılması ve asgari ücretliye büyük şehirlerde ulaşım desteği verilmesi gerektiğini söyledi.
Kalaycı, TBMM Genel Kurulunda, 2024 yılı bütçe görüşmelerinin son gününde grubu adına söz aldı.
Irak'ın kuzeyinden ardı ardına gelen şehit haberlerinin milleti "acıya boğduğunu" dile getiren Kalaycı, "Teröre, destekçilerine, işbirlikçilerine lanet olsun." ifadesini kullandı.
FETÖ, DEAŞ, PKK, PYD ve YPG'nin, "emperyalist güçlerin kiralık katiller sürüsü" olduğunu söyleyen Kalaycı, "Terörizmle mücadelemiz sonuna kadar devam edecektir. Türkiye, terörün tasallutundan mutlaka kurtulacak, teröristler ve arkalarındaki kalleş ve namert destekçileri tümüyle hak ettikleri bedeli ödeyeceklerdir." diye konuştu.
MHP'li Kalaycı, İsrail'in soykırıma varan saldırıları karşısında ateşkes hukukunun tesis edilmesi için çabalayan, iki devletli kalıcı çözüm için samimiyetle gayret gösteren neredeyse tek ülkenin Türkiye olduğunu söyledi.
Dünyada sıkılaşan para politikaları ve jeopolitik gerilimlerle oluşan ekonomik belirsizlikler nedeniyle uluslararası şirketlerin yatırımlarını durdurmaya ve işten çıkarmalara başladığını belirten Kalaycı, "Buna karşın ülkemizde üçüncü çeyrek itibarıyla yatırımlar yüzde 14,7; makine-teçhizat yatırımları yüzde 23,7 artmıştır. İstihdam, sadece ekim ayında 246 bin kişi artarak tarihi seviye olan 31 milyon 835 bine yükselmiş, işsizlik oranı 11 yılın en düşük seviyesine gerileyerek yüzde 8,5'e düşmüştür. 2023 yılı genelinde istihdamın 902 bin kişi artması beklenmektedir." değerlendirmelerinde bulundu.
- "İlave refah payı verilerek emekli aylıklarının iyileştirilmesi gerekli"
MHP Konya Milletvekili Kalaycı, Türkiye'de ekonomik sorunların başında halkın refahını ve geçim standartlarını olumsuz etkileyen hayat pahalılığının geldiğine işaret ederek, fiyat istikrarı ile makro finansal istikrarın sağlanması amacıyla uygulanan sıkılaştırıcı politikalarla yatırımcı güveninin arttığını, risk priminin düştüğünü, rezervlerin güçlendiğini, kur oynaklığının azaldığını ve TL mevduatın arttığını kaydetti.
Kalaycı, partisinin, çalışanların ve emeklilerin enflasyon karşısında alım gücünün korunmasını, ocak ayında asgari ücretlileri, emeklileri ve kamu çalışanlarını sevindirecek maaş artışı yapılmasını beklediğini dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Net asgari ücretin açlık sınırının üzerine çıkarılması ve asgari ücretliye büyük şehirlerde ulaşım desteği verilmesi görüşündeyiz. Memurların ve emeklilerinin aylıklarına yüzde 50 civarında artış yapılacağı, farklı emekli kesimleri arasındaki dengeyi koruyucu, düşük aylık alanları gözetici bir yaklaşım sergileneceği açıklanmıştır. Emekli aylığı artışlarında denge sağlanmasını çok doğru buluyor, ilave refah payı verilmek suretiyle emekli aylıklarının iyileştirilmesini gerekli görüyoruz."
Belirli gelir seviyesine erişene kadar ailelere "asgari gelir desteği" verilmesi, ev kadınlarına prim desteğiyle birlikte emeklilik hakkı tanınması, birinci dereceye gelen memurlara 3600 ek gösterge verilmesi ve Bağ-Kur'luların prim gün sayısının 7200'e düşürülmesi yönündeki çalışmaları desteklediklerini anlatan Kalaycı, "Elbette yaparsa Cumhur İttifakı yapar." diye konuştu.
MHP'li Kalaycı, öte yandan yeni bir anayasa ile Türkiye'yi, ayak bağlarından tümüyle kurtarmanın vaktinin geldiğini söyledi.
- "Bölücü terörün kökü inşallah kısa sürede kazınacak"
MHP İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu, terörü, terörü meşrulaştıran anlayışı ve eli kanlı terör örgütü PKK'yı lanetlediğini belirterek, "Teröre destek veren, himaye eden, göz yuman, açık ya da gizli işbirliği içinde olan kişi, kurum, kim varsa tüm unsurlarıyla bölücü terörün kökü inşallah kısa sürede kazınacak." dedi.
Gazze'de yaşanan insanlık dramının, uluslararası hukukun ve kuruluşların çaresizliğini gösterdiğine dikkati çeken Aksu, İsrail ile Filistin arasında derhal ateşkesin sağlanması, iki devletli çözümün hayata geçirilmesi, barış, huzur ve istikrarın hakim olmasını, çocukların ölmemesini istediklerini anlattı.
İşgal, katliam, zulüm, eşitsizlik ve adaletsizliğin kurumsallaştığı bir dünyanın, insanlığın huzur bulabileceği bir dünya olmayacağını ifade eden Aksu, Türk milletinin asırlara hükmeden adalet anlayışıyla vücut bulacak Türkiye merkezli yeni bir medeniyet ve yeni bir dünyanın, insanlığın huzurunun da teminatı olacağını söyledi.
Toplam maliyeti 104 milyar dolar olarak hesaplanan depremin yaralarını sarmak için kaynak ayrıldığını hatırlatan Aksu, Türkiye'nin gelecek planlamasındaki önceliğinin, depremin yaralarını sarmak, deprem bölgesini yeniden inşa ve ihya etmek olduğunu ifade etti.
Aksu, Türkiye'nin önemli gündem maddelerinden biri olmaya devam eden, vatandaşların hayatını yakından etkileyen enflasyonla mücadele politikalarının sonuçlarının görülmeye başlandığına işaret ederek, "Kararlı politikalar inşallah sonuç verecek, enflasyonla mücadelede nihai başarı da sağlanacaktır. Türkiye, vatandaşlarımızı enflasyona karşı koruma politikalarını tavizsiz sürdürmektedir." diye konuştu.
- "Ekonomide her bakımdan öngörülebilirliğin tesisini amaçlıyoruz"
MHP'li Aksu, ekonomi politikalarının merkezine insanı koyan, eşitlik, ahlak ve adalet ilkelerini gözeten bir anlayışıyla toplumsal refahın artırılmasını öngördüklerini dile getirerek, şunları kaydetti:
"Ekonomik büyüme, sosyal gelişme ve milli bütünleşmeyi esas alan bir vizyonla ekonomi politikalarına yön vermeyi hedefliyoruz. Ekonomide bağımsızlığı, yerli ve milli üretimi güçlendirmeyi, yurt içi tasarrufların ve yatırımların artırılarak üretimin ve ihracatın ithalat bağımlılığını azaltacak, şoklara dayanıklı bir üretim ekonomisinin tesis edilmesini hedefliyoruz. Gelişmiş bir demokrasi ve istikrar içinde, piyasa ekonomisinin tüm kurallarıyla işletilmesini, ekonomide her bakımdan öngörülebilirliğin tesisini amaçlıyoruz.
Uygulamaya konulan plan, program ve politikalarla Türkiye ekonomisine olan güven de artmıştır. Bu olumlu seyrin sürdürülebilmesi ise makroekonomik dengeleri gözeten yapısal tedbirlerin de alınmasını gerektirmektedir. Bunların en önemlilerinden biri, herkesin mali gücüne göre vergi ödediği, adaletli ve etkin bir vergi sisteminin tesis edilmesi, kayıt dışılığı önleyecek adımların atılmasıdır."
MHP'li Aksu, fiyatlarda istikrar ve gıda arz güvenliğinin sağlanması için tarımsal ürünlerin en kısa zincirle pazara ulaşmasını sağlayacak mekanizmalar oluşturularak üretici ve tüketicinin birlikte kazanmasını arzu ettiklerini dile getirerek, başta özel politika gerektiren gruplar olmak üzere toplumun tüm kesimlerine insana yaraşır iş imkanları sunulması ve iş gücünün niteliğinin yükseltilmesi önceliğinde iş gücü piyasasına yönelik yapısal reformların hayata geçirilmesini gerekli gördüklerini söyledi.
Aksu, hükümet sistemindeki değişikliklere de uygun olacak şekilde kamu çalışanlarının tamamının hukuki ve mali statülerini liyakat ve hakkaniyet ölçüleriyle düzenleyen bütüncül bir personel rejimi reformunun yapılmasına ihtiyaç olduğunu bildirdi.
DEM Parti Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, "Kürt sorununun çözümsüzlüğü noktasındaki inatçı ısrarınız hukuktan giderek uzaklaşmayı, hukuksuzluğun yaygınlaşması ise ekonomik krizi derinleştiren bir olgudur." dedi.
Beştaş, TBMM Genel Kurulundaki 2024 yılı bütçe görüşmelerinin son gününde DEM Parti grubu adına söz aldı.
Bütçenin, yasamanın yürütmeye gelir ve giderler için yetki verdiği ekonomik bir plan, siyasi bir belge olduğunu belirten Beştaş, AK Parti hükümetlerinin göreve geldiği günden bu yana toplum yararına bir bütçe hazırlamadığını ileri sürdü.
Beştaş, karşılarında hukuk tanımaz bir iktidarın yarattığı yaralı bir ülkenin bulunduğunu, iktidarın kendi bekası uğruna yasaları yalanlarıyla birbirine kattığını iddia ederek, "Bu iktidar sayesinde 12 Eylül anayasası bile daha demokratik görünüyor." dedi.
Anayasaya aykırılığın salt iktidar tarafından topluma dayatılan bir durum değil faşizmin yarattığı bir olgu olduğunu öne süren Beştaş, şunları kaydetti:
"Anayasayı bekleme odasına alanın da 'Anayasa'ya aykırı ama evet' diyenin de kodları aynı. O nedenle kimse AİHM kararına uymadı, Yargıtay, AYM'ye muhtıra çekti diye şaşırmasın. AYM'nin çoğu kararı iktidar için vahim görülmüş, kendilerince vahamet olan hususlar Anayasa değişikliğine konu olmuştur. Şimdi de Can Atalay kararı sonrası Yargıtay, AYM'yle ortak bir amaca, Anayasa'nın iktidarın bekası lehine değiştirilmesine hizmet etmektedir."
Meral Danış Beştaş, hükümetin kendi yurttaşını güvenlik sorunu olarak görürken, uluslararası suç örgütlerini hiç güvenlik sorunu yapmadığını, Türkiye'nin asıl güvenlik sorununun hükümetin zihniyeti ve yönetme biçimi olduğunu ileri sürdü.
Hükümetin ülkeyi sürüklediği karanlık girdabın en net örneklerinden birisinin tecrit olduğunu iddia eden Beştaş, şöyle devam etti:
"Hiçbir hukuk sisteminin barındıramayacağı, hiçbir vicdanın kaldıramayacağı tecrit, bu ülkenin yarasıdır. Bu yaranın tedavisi de İmralı kapılarının açılmasıdır. Burada günlerce övündüğünüz İHA'lar, toplar, tanklar, tüfeklerden daha derin bir icadınız var o da hakkını aramak isteyenin karşısına insansız ve hukuksuz bir sistem çıkardınız. Kürt sorununu bomba akılsızlığıyla değil, siyasi akılla çözme niyeti gösterseniz, bakanınız kapı kapı para peşinde koşmayacak, Milli Savunma Bakanlığının kasasındaki savaş parası bu ülkenin kalkınma bütçesine dönüşecek. Mesele bu kadar yalın ve basit. Kürt sorununun çözümsüzlüğü noktasındaki inatçı ısrarınız hukuktan giderek uzaklaşmayı, hukuksuzluğun yaygınlaşması ise ekonomik krizi derinleştiren bir olgudur. İki kelime Kürtçe'den korktuğunuz kadar bu ülkenin çökmekte oluşundan korku duymuyorsunuz. Anayasa'ya uymak aklınızın kıyısından bile geçmezken, Kürt düşmanlığında Anayasa'ya sarılıyorsunuz. Bu ülkede düşmanlığın anayasasını yarattınız."
- "Herkes şapkasını önüne koyup bunu iyi düşünmelidir"
DEM Parti Grup Başkanvekili Hakkı Saruhan Oluç da cezaevlerinde haksız ve hukuksuz olarak tutulduklarını ileri sürdüğü Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel ve Selçuk Mızraklı şahsında tüm arkadaşlarını sevgi ve saygıyla selamladığını belirterek, "Sizler insani ve siyasal duruşunuzla bizlerin onurusunuz." dedi.
DEM Parti olarak 2024 yılı bütçesinin görüşmelerinde hem Plan ve Bütçe Komisyonunda hem de Genel Kurul'da eksik gördükleri konulara ilişkin önemli bir mücadele verdiklerini ancak hükümetin teklifin virgülüne dahi dokundurtmadığını belirten Oluç, "Yıllardır söylediğimiz gibi bütçeler bir iktidarın vicdanıdır, 2024 bütçesi vicdansız bir bütçedir. Biz 2024 bütçesini görüşürken milyonlarca insanın gözü kulağı ise Asgari Ücret Tespit Komisyonunda. Bir toplumun en önemli gündemlerinden biri asgari ücret toplantılarıysa, vay o ülkenin haline." diye konuştu.
Türkiye'de çalışanların yarısından fazlasının asgari ücret aldığını ve bu uygulamanın temel ücret haline geldiğini savunan Oluç, emeğiyle geçinen yurttaşların enflasyona yem edildiğini ileri sürdü.
Vatandaşların "Yeni yılda gelecek zam ve vergi yağmuruyla nasıl baş edeceğim?" diye hesap yaptığını öne süren Oluç, "Maalesef asgari ücret bu ülkede artık ortalama ücret. Artık 10 milyonlarca işçi ve emekçi asgari ücretle hayatını sürdürmek zorunda kalıyor ve bu iktidar yanlış ekonomi politikaları ve tercihleriyle işçiyi, emekçiyi, dar gelirliyi, ücretli çalışanı perişan etmeye devam ediyor." ifadelerini kullandı.
Hakkı Saruhan Oluç, Cumhuriyet'in ikinci yüzyılının, tüm sorunların ortak akıl ve uzlaşı ile çözüme kavuşturulacağı bir çözüm yüzyılına dönüştürülmesini istediklerini söyledi.
Demokratik çözüm yerinin parlamento olduğunu, çözüm yolunun diyalog ve müzakere, çözüm aracının ise demokratik siyaset olduğunu vurgulayan Oluç, şunları kaydetti.
"Kürt sorunun demokratik müzakere yoluyla çözümünden korku duyulmaması gerekiyor. Barışçı ve demokratik bir çözüm toplumun yararına değil midir? Aksini kim iddia edebilir? Herkes şapkasını önüne koyup bunu iyi düşünmelidir. Güvenlikçi politikaların peşinden sürüklenip gidileceğine bu ülkede toplumsal barışı yaratsak ve dünyaya örnek olsak ne kaybederiz?"
Öte yandan DEM Parti sözcülerinin konuşmalarına başladığı sırada MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve MHP grubu, salondan ayrıldı.
CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, "İktidarınızda her yıl 27 milyar dolar, her ay 2,2 milyar dolar, her gün 73 milyon dolar, her saat 3 milyon dolardan fazla faizi milletin kesesinden aldınız, iç ve dış faiz lobilerinin kesesine attınız." dedi.
Günaydın, TBMM Genel Kurulunda 2024 yılı bütçe görüşmelerinin son gününde grubu adına yaptığı konuşmada, iktidar temsilcilerinin sık sık büyüme rakamlarından bahsettiğini ancak gösterge ve verilerin bunu teyit etmediğini söyledi.
Kişi başına gayrisafi yurt içi hasılanın 2008'de 11 bin 18 dolar, 2022'de de 10 bin 659 dolar olarak gerçekleştiğini, 2023'te ise 12 bin 415 dolar olacağını belirten Günaydın, "Demek ki kişi başına gelirde siz en azından 15 yıldır yerinizde sayıyorsunuz. TÜİK'in gelir dağılımı istatistiklerine göre en yüksek gelire sahip yüzde 20'lik kesimin toplam gelirden aldığı pay, önceki yıla göre 1,3 puan artarak yüzde 48'e çıkmış. Buna karşılık en düşük yüzde 20, ancak yüzde 6 alabilmiş. İktidarınız ve yandaşlarınız hızla zenginleşirken, bal tutan parmağını yalarken vatandaş avucunu yalamaya devam etmiş." diye konuştu.
Yoksulluk ve işsizliğin arttığını savunan Günaydın, "Türkiye'yi sefalet endeksinde dünyada ilk 10'a soktunuz, önünüzde Zimbabve, Suriye, Sudan, Yemen gibi ülkeler var. Türkiye'yi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına sokacaktınız, en sefil 10 ülkesinden biri yaptınız. Yaparsa AKP yapar, bu utanç da sizin." dedi.
Bütçeden yapılan faiz ödemelerini de eleştiren Günaydın, şöyle devam etti:
"İç ve dış faiz lobilerine 21 yılda 2 trilyon 189 milyar lira ödediniz. Bu, 2017'ye kadar her yıl ortalama 50 milyar lira diye gidiyordu, sonra canavarlaştı bu rakamlar. Bu senenin bütçesinin tam 632 milyar lirasını faize veriyorsunuz. Son 21 yılda faiz lobilerine 559 milyar dolar ödediniz. Bu, sizden evvelki hükümetlerin toplam ödediği faizin 2 katı. İktidarınızda her yıl 27 milyar dolar, her ay 2,2 milyar dolar, her gün 73 milyon dolar, her saat 3 milyon dolardan fazla faizi milletin kesesinden aldınız, iç ve dış faiz lobilerinin kesesine attınız."
Gökhan Günaydın, Türkiye'nin son 21 yılda verdiği dış ticaret açığının toplamının da 1,3 trilyon dolar olduğunu dile getirerek, "Ekonomide 'Türkiye modeli' diye sattığınız hayal, dış ticaret açığını ve işsizliği füze gibi fırlattı, Türkiye, tarihinde ilk kez bu kadar derin bir yoksulluk gerçeğiyle karşı karşıya kaldı. Gelir dağılımı öylesine arttı ki birileri lüks konutlardan onlarca satın alırken orta sınıf, beyaz yakalılar artık ev kiralarını ödeyemez hale geldiler." değerlendirmesinde bulundu.
- "Böyle gayriciddi devlet yönetimi olmaz"
CHP İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli, bütçenin bütüncül bir perspektiften yoksun, içsel tutarlılığı olmayan ve birbirinden kopuk metinler şeklinde olduğunu öne sürerek, "Bu hükümetin uzun vadeli bir stratejisi yok. Türkiye'yi nereye götüreceksiniz? Nasıl bir yol izleyeceksiniz? Yöntemler neler, araçlar neler?" dedi.
İktidarın 2011 yılında "2023 hedefleri" adı altında 12 yıllık bir perspektif ortaya koyduğunu anımsatan Türeli, "Toplum da baktığı zaman aslında 2023 hedeflerinin olabilirliğini düşündü ama bugün geldiğimiz noktada 2023 yılı hedefleri çöpe atıldı ve 2053 yılına ertelendi. 2023 yılında yapmak istediklerinizi 2053 yılında yapacağınızı söylüyorsunuz. Böyle gayriciddi devlet yönetimi olmaz. Aslında bu, yapılan işlerin ne kadar sistemden uzak olduğunu, ne kadar plansız ve programsız olduğunu gösteriyor." diye konuştu.
Bütçenin, bu yıl hazırlanan 12. Kalkınma Planı ile de bir ilişkisi olmadığını savunan Türeli, bütçedeki kaynaklara ve kaynak-harcama dengesine bakıldığı zaman Plan'daki önceliklerin, amaç ve hedeflerin gerçekleşmesinin mümkün olmadığını iddia etti.
Neoliberal ekonomi modelinin AK Parti hükümetleri döneminde noktasına, virgülüne dokunmadan uygulanmaya devam edildiğini dile getiren Türeli, şunları kaydetti:
"Dış kaynağa, özellikle sıcak paraya dayalı büyüme modeli uygulanmıştır. Tarımsal destekler azaltılmış ve tarım adeta tasfiye edilmiştir. Kamu kurumları özelleştirilmiştir. Kamu yatırımları, Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) modeliyle özel sektöre yaptırılmaya başlanmıştır. Eğitim ve sağlık hizmetleri gittikçe artan bir biçimde ticarileşmiş, piyasalaştırılmış, piyasa koşullarına bırakılmıştır ve emek kesiminin sermaye kesimi karşısındaki konumu gerilemiş, emeğiyle geçinenlerin gelirleri ve satın alma güçleri azalmıştır. AKP hükümetleri döneminde, Türkiye'nin yapısal sorunları çözülmemiş, aksine ağırlaşmıştır. Cari işlemler açığı yüksek seviyelerde gerçekleşmektedir. Cari açığın en büyük nedeni Türkiye'deki üretim ve ihracat yapısının ham madde ve ara malı ithalatına bağımlı olmasıdır ve sektörler bazında baktığımızda bu çok yüksek oranlardadır, özellikle bazı sektörlerde yüzde 80, 85 düzeyinde ara malı ithalatına bağımlılık vardır."
Günaydın ve Türeli'nin konuşmaları sırasında CHP Genel Başkanı Özgür Özel de Genel Kurul'da yer aldı.
DEM Parti ve CHP Grubu adına yapılan konuşmalar sırasında Genel Kurul'da bulunmayan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve MHP'li milletvekilleri, AK Parti Grubu adına yapılan konuşmalara geçilince salona girdi.
AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler, "Gazi Meclisimizde terör yapılanmasına karşı birlik, beraberlik içerisinde ortak hareket etmemiz gerekiyor." dedi.
AK Parti Grup Başkanvekilleri, TBMM Genel Kurulunda, 2024 yılı bütçe görüşmelerinin son gününde partileri adına söz aldı.
AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin, Irak'ın kuzeyindeki terör saldırılarında şehit olan askerlere Allah'tan rahmet dileyerek, şehitlerin isimlerini okudu.
Şehit ailelerinin "Vatan sağ olsun" dediğini aktaran Zengin, "Yapılan konuşmalarda tehditler var. Şöyle olacakmış, 'Tekirdağ'da, Trabzon'da yaşayan insanlar bu memlekette rahat olamayacakmış.' Ben biliyorum, insanlar ya sabır çekiyorlar. Bu ülkede ister Tekirdağ'da ister Trabzon'da, Türkiye'nin neresinde yaşarsa yaşasın Hakkari, Sinop, Tokat, hiç fark etmez, bu insanlar canı pahasına bu ülkenin tek karış toprağını vermeyecektir." dedi.
PKK'nın Irak'ın kuzeyindeki terör saldırılarının ardından Meclis'in ortak bir bildiri yayımlaması görüşünün ortaya konulduğunu anlatan Zengin, şöyle devam etti:
"Millet burayı görüyor, o camilerde yapılanlar, hiç kendinizi kandırmayın, onlar çok sahici itirazlardı, şehit babalarının ifadeleri çok sahiciydi, vatandaşın size olan tepkisi çok sahiciydi. Çünkü o insanların kalbinde yanan ateşi görmediniz yani o ateş yanarken 'Ben buradayım, merak etmeyin, biz terör karşısında burada birlik, beraberlik içindeyiz' demediniz. Siz, o gün milletin yanında olmadınız ve şu anda da görüyorum, süslü kelimelerle bu açığı kapatmaya çalışıyorsunuz."
- "Hizmet ve eserlere takoz olunur"
AK Parti Grup Başkanvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu, PKK'yı ve destekçilerini lanetlediğini söyledi.
İsrail'in Gazze'deki saldırılarını hatırlatan Akbaşoğlu, Gazze'deki direnişin Milli Mücadele ve Kuvayımilliye direnişiyle aynı ruhu taşıdığını ifade etti.
Muhalefet etmenin "iktidar düşmanlığı anlamına gelmediğini" belirten Akbaşoğlu, "AK Parti, dünyanın en güzel işini de yapsa 'Biz kabul etmeyiz, alkışlamayız' yaklaşımı doğru değildir. Bu sakil anlayışla ülkemizin ve insanımızın hayrına ve iyiliğine bir iş yapılamaz. Bu anlayışla ne saadet gelir ne gelecek vadedilir ne de dertlere deva olunur ancak zaman kaybıyla milletimizin önüne, hizmet ve eserlere takoz olunur." diye konuştu.
İktidara gelmek için zihniyet değişimine ihtiyaç olduğunun altını çizen Akbaşoğlu, şöyle konuştu:
"(Değişeceğiz, değişim) dediler, ne değişti diye baktık, gördüğümüz şu: Önce Kandil'in talebi doğrultusunda terörle mücadele tezkerelerine 'hayır' dediler, sonra şehitlerimizle ve Mehmetçiklerimizle birlikte olduğumuzun vurgulandığı TBMM ortak bildirisine imza atmaktan çekindiler. Kimden çekiniyorsunuz? Kimden korkuyorsunuz? Bu utanç gerçekten size yeter. Hiç kimse bahane uydurmasın, hakikatleri çarpıtmasın, hakikatin üstünü örtmeye çalışmasın."
- "Kandil'e değil evlat nöbeti tutan annelere selam yollayın"
İktidarları döneminde, birlik, beraberlik ve bütünlük içerisinde sessiz devrimleri hayata geçirdiklerini belirten Akbaşoğlu, tüm vatandaşların kanun önünde eşit ve birinci sınıf vatandaş olduğunu vurguladı.
CHP ve DEM Parti'nin menfaat üzerine bir araya geldiğini dile getiren Akbaşoğlu, şunları kaydetti:
"Şaşırmayın, aklınızı başınıza alın, Kandil'e ve uzantılarına değil Diyarbakır, Muş ve Van'da evlat nöbeti tutan annelere, şehadet şerbetini içen Mehmetçiğimizin annelerine selam yollayın. Aklınızı başınıza almazsanız, merak etmeyin, 31 Mart'ta milletimiz aklınızı başınıza getirecek, size gereken cevabı en güzel şekilde sandıkta verecek. Kandil'e ve uzantılarına selam çakmak için 85 milyon insanımızın ve tüm bölge halklarının esenliği ve güvenliği için terörle mücadele tezkerelerine 'hayır' diyenlerin, PKK terörünü kınayan, şehitlerimizin ve Mehmetçiğimizin yanında olduğumuzu vurgulayan TBMM ortak bildirisine imza atmaktan kaçanların gerçekleri çarpıtmasına, hadsizliklerine asla müsaade etmeyeceğiz. Tekirdağ'ın da Trabzon'un da Denizli'nin de Diyarbakır'ın da yiğit evlatları, emperyalistlere de onların aparatlarına da istiklal mücadelemizde geçit vermediği gibi şimdi de geçit vermeyecek."
- "Sandıktan çıkmayan hiçbir irade bu ülkeyi yönetemez"
AK Parti Grup Başkanvekili Abdulhamit Gül, 12 Eylül darbesinin, 28 Şubat sürecinin yaşandığı dönemlerden geçildiğini hatırlattı.
İktidara geldiklerinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" dediğini aktaran Gül, reformlarla milletin karşısına çıktıklarını ancak vesayetçi anlayışın boş durmadığını belirtti.
Abdulhamit Gül, partilerine kapatma davası açıldığını anımsatarak, "Bizim demokrasi anlayışımıza göre, sandıktan çıkmayan hiçbir irade bu ülkeyi yönetemez. Bu ülkede kendini parlamento yerine koyan Anayasa Mahkemesi, Bakanlar Kurulu yerine koyan MGK ve Danıştay uygulamalarını gördük. Bunlarla hep mücadele ettik, mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz." değerlendirmesinde bulundu.
"Recep Tayyip Erdoğan tek adam değildir." diyen Gül, oy vermeyen vatandaşların da "İyi ki Erdoğan kazandı" dediğini kaydetti. AK Parti Grup Başkanvekili Gül, şunları söyledi:
"Burada milletin iradesiyle cumhurbaşkanı geldiğinde, biz kaybetseydik, emin olun milletimize saygımızdan dolayı hepimiz ayağa kalkardık. Neden? Çünkü 'Milletin oylarıyla seçildi, helal olsun, bu iradeye saygı duyuyoruz' derdik. Milletin iradesiyle, milletin tercihleriyle barışalım. Milletimizin kalbine girmeyi deneyin. Kalp işareti yaparak milletin kalbine girilmez. Siz kalp işaretini öğrenmeye devam ederken, millet seçimi bitirdi, kalbindekini seçti."
Terörle mücadeleyi insan hakkı mücadelesi olarak gördüklerini vurgulayan Gül, terörle mücadelenin hukuk içerisinde sürdüğünü söyledi.
"Kürt'üyle Türk'üyle bu ülkenin bir sorunu vardır, o da PKK sorunudur." ifadesini kullanan Gül, bu sorunu da kökünden çözeceklerini belirtti.
Terör saldırılarıyla ilgili TBMM'deki bildiriye AK Parti, MHP, İYİ Parti ve Saadet Partisinin imza attığını aktaran Gül, "DEM Parti bu bildiriye katılmadı, imza atmadı, şaşırmadık. Teröre 'terör' diyemeyenleri çok iyi biliyoruz. CHP de bildirinin altına imza atmadı. Ben buna şaşırdım. Daha önce terörle ilgili kınamalarda imzası bulunan CHP'nin bu bildiride imzasının bulunmamasını da inanıyorum ki CHP'li arkadaşlarımız da CHP'ye oy verenler de bir anlam veremedi." dedi.
- "Bu topraklara ait değerleri temsil edeceğiz"
AK Parti Grup Başkanvekillerinin konuşmaları üzerine söz alan CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır'ın, "PKK niye Mehmetçiğimize saldırıyor? Siz basiretsiz bir iktidar olduğunuz için saldırıyor." ifadesini kullandı.
Başarır'ın konuşmasının ardından söz alan AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler, PKK elebaşlarının yaptığı bazı açıklamaları hatırlatarak, şunları kaydetti:
"Bu kutsal mekan altında, Gazi Meclisimizde terör yapılanmasına karşı birlik, beraberlik içerisinde ortak hareket etmemiz gerekiyor. CHP'siyle, AK Parti'siyle, Saadet Partisiyle, İYİ Partiyle, hiç fark etmez DEM Parti'yle omuz omuza, şiddet ve terör noktasında çok iyi, net, açık bir duruş sergilememiz gerekiyor bütün dünyaya. Önümüzdeki dönem küresel manada bütün dünyanın yeniden şekillendiği bir dönem. Bu topraklar, Kürt'üyle, Çerkez'iyle, Türk'üyle, kardeşler topluluğunun topraklarıdır. Bu topraklara ait değerleri temsil edeceğiz, asla Amerika'nın, AB'nin, diğer devletlerin küresel manada hesaplarına hizmet etmeyeceğiz, kardeşlik hukukumuzu her yerde her daim devam ettireceğiz."
Saadet Partisi Grup Başkanı Selçuk Özdağ, "Terörden medet umanlar, siyasetini ona endeksleyenler er ya da geç destekledikleri terörün kurbanı olurlar. Türkiye teröre ve onun arkasındaki güçlere asla boyun eğmeyecektir." dedi.
TBMM Genel Kurulunda, 2024 yılı bütçe görüşmelerinin son gününde, Saadet Partisi Grubu adına, Grup Başkanı Özdağ ve Grup Başkanvekili Bülent Kaya söz aldı.
Özdağ, şehitlere Allah'tan rahmet, yakınlarına ve Türk milletine baş sağlığı diledi.
Terör saldırılarına dair parlamentoda ortak bir bildiriye imza attıklarını anımsatan Özdağ, "Birlik ve bütünlüğümüze, huzur ve güvenliğimize yönelik saldırıları şiddetle kınıyoruz. Terör ve şiddet hiçbir zaman hedefine ve amacına ulaşamayacaktır." diye konuştu.
Demokrasi isteyenlerin silaha sarılmaması gerektiğini belirten Özdağ, "Kimse dağın sözünü ve gayesini Meclise taşımamalıdır, taşıyamamalıdır. Terörden medet umanlar, siyasetini ona endeksleyenler er ya da geç destekledikleri terörün kurbanı olurlar. Türkiye teröre ve onun arkasındaki güçlere asla boyun eğmeyecektir." ifadelerini kullandı.
Ekonomi politikalarına ve 2024 yılı bütçesine eleştirilerde bulunan Özdağ, şunları söyledi:
"Bu bütçe, maalesef Türkiye'de işsizliği bile doğru tanımlayamayan, vatandaşımızı zengin etmeyen, insanımızı mutlu etmek istese bile edemeyecek olan bir bütçe. Türkiye'de 85 milyon kişi var. 10 milyon zengin oluyor Türkiye'de ve bir 10 milyon da zenginlik yolundalar. 20 milyonun tuzu kuru ama geri kalan 65 milyon Türkiye'de fakir hayatı yaşıyor. İnanın ev kiralarını ödeyemiyorlar, inanın ev alamıyorlar, inanın araba alamıyorlar, aldıkları evlerin ve arabaların taksitlerini ödeyemiyorlar, çocuklarını kreşlere gönderemiyorlar, çocuklarının servis paralarını ödeyemiyorlar; aldıkları maaş yetmiyor. 11 bin 402 lirayla insanlar nasıl geçinirler Allah aşkına?"
Özdağ, iktidarın özgürlük, adalet değil fakirlik ve yoksulluk yaşatacağını öne sürerek, bunu bilmek için getirilen bütçeye bakmanın yeterli olacağını savundu.
- "Vatanseverliğin tapusu kimsenin tekelinde değil"
Saadet Partisi Grup Başkanvekili Bülent Kaya, şehitlere ve bütçe görüşmeleri sırasında vefat eden Saadet Partisi Kocaeli Milletvekili Hasan Bitmez'e Allah'tan rahmet diledi.
Yaşanan terör saldırısının birkaç gün sonra unutulacağını ifade eden Kaya, "Unutmamak, unutturmamak ve yenilerinin bir daha yaşanmaması için samimiyetle konuşmamız, müzakere etmemiz, dertlenmemiz ve selim bir akılla düşünmemiz gerekir. Bu meseleyi ideolojilerimize, makamlarımıza, pozisyonlarımıza, stratejilerimize kurban etmeden düşünmeli, konuşmalı ve sorunu ortadan kaldırmak için hep birlikte çalışmalıyız." dedi.
Vatanseverliğin tapusunun kimsenin tekelinde olmadığını dile getiren Kaya, şöyle konuştu:
"Kendisini vatansever olarak görenler, kendisi dışındaki kişileri hainlikle yaftalamayı bir tarafa bırakmalıdır. Bu dar bakışı, samimiyetsiz linç kültürünü, kamplaştırıcı ve kutuplaştırıcı dili terk etmez, bu dilin prim yapmasını engellemezsek; düşünen, akıl eden, dertlenen, aklı başında birçok kişi ülke meselelerine kafa yoramayacak, özgürce sorgulayamayacak, çözüm önerilerini paylaşma imkanı bulamayacaktır. Meseleye samimi bir şekilde çözüm arayan bir iktidarın başlayacağı yer düşünen, akıl eden, dertlenen, aklı başında birçok kişinin çekinmeden, endişe etmeden, ülke meselelerine kafayı yoracağı, özgürce sorgulayacağı, çözüm önerilerini paylaşma imkanı bulacağı bir zemini inşa etmesidir."
Şehit ailesi ve şehit yakınlarının cenaze töreninde iktidara ya da muhalefete mensup siyasilere ya da kamu yöneticilerine gösterilen tepkinin acıdan kaynaklandığını belirten Kaya, bu tepkilerin de muhatabı tarafından baş tacı edilmesi, hoş görülmesi gerektiğini dile getirdi.
Kaya, önceki yıllarda şehit cenazelerinde bakanlara ve iktidar milletvekillerine gösterilen tepkilerden örnekler vererek, "İktidar olarak şehit cenazelerinin sizin döneminizde de siyasi istismara konu edilmesi yanlış ve gayriahlaki olduğu gibi, muhalefete mensup kişilerin de katıldığı şehit cenazelerinde siyasi istismara maruz kalması yanlış ve gayri ahlakidir. Şayet size yapılanlara karşı çıktığınız gibi, bugün muhalefete yapılanlara da karşı çıkmazsanız, aksi durum iktidar olarak yıllarca bu protestoları hak ettiğiniz manasına gelir." ifadelerini kullandı.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin herkesin göz bebeği olması gerektiğini vurgulayan Kaya, denetlenen, sorgulanan, yeri geldiğinde özenli bir dille eleştirilen, yanlışlarına her halükarda sahip çıkılmayan, hukuk dışına çıkan kişileri ayıklayan silahlı kuvvetlerin varlığının, terörle mücadelenin olmazsa olmazlarından biri olduğunu söyledi.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları