Sağlık Bakanı Recep Akdağ, "Sigara tüketimini düşürdük sırada alkol var" dedi...
Sağlık Bakanı Recep Akdağ,
sigara tüketiminin azaltılmasına yönelik yürütülen kampanyada başarı sağlandığını söyledi. Akdağ, "Biz
Sağlık Bakanlığı olarak şu anda dikkati iki noktaya yoğunlaştırıyoruz. Aslına bakarsanız dört noktaya yoğunlaştırmaya çalışacağız. Bir;
sigara kullanmayın. Orada bayağı başarılı olduk. Sigara kullanım oranı yüzde 33’lerden, yüzde 27’lere düştü. İki;
alkol kullanmayın. Henüz girmedik bu konuya. Çünkü,
alkol sigara kadar büyük bir sorun değil Türkiye’de. Bu konuya da gireceğiz" dedi.
Bakan Akdağ, doktorların günde bir kadeh şarap önerisine de tepki göstererek, "Sigara da bir zehir,
alkol de bir zehir... Günde bir kadeh şarap öneren doktorlar da tamamen yanlış öneriyorlar. Açık söylüyorum, öyle bir şey yok. Bunlar uyduruk işler!" diye konuştu.
Vatan gazetesinden Mine Şenocaklı'nın "Sigarayı düşürdük, sırada
alkol var" başlığıyla yayımlanan (9 Temmuz 2012) söyleşisi şöyle:
Alkole de gireceğiz ama sırası var- Türkiye’de aşırı kilolu insan sayısının 25 yılda ikiye katlandığını, hedefinizin bir yılda bir milyon şişman insanı zayıflatmak olduğunu söylediniz. “Günde 10 bin adım atmalıyız. Az yemeliyiz” dediniz... Peki ya başka?Sağlıklı yaşama konusu, bizim durumumuzdaki ülkelerin en önemli sağlık konularından biri aslında. Belki de en önemlisi. Çünkü insanların hastalıklardan korunmasıyla doğrudan ilgili. Özellikle de bebeklerin, hamilelerin, çocukların... Biz doğrudan Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı çalışmalarla, insanların hastalıklardan korunmasıyla ilgili hususlarda çok ilerledik. Bugün Türkiye, Avrupa’nın aşılama konusunda bir numaralı ülkesi. Gerek kapsam itibariyle, gerekse ulaştığımız çocuk itibariyle. Hakeza hamilelerimizin takibi, yeni doğan bebeklerin taramaları, onların demir ve D vitamini gibi ek destekleyici vitamin ve minerallerle desteklenmesi konusunda çok iyiyiz. Ama bir de kişinin kendisinin sağlıklı yaşamasını sağlayacak, Batılıların ‘sağlık promosyonu’ dediği, bizimse ‘sağlığın geliştirilmesi’ diye kullandığımız bir kavram var. Biz promosyon kelimesini kullanmadık. Çünkü bu kelime bizde tencere, çömlek dağıtma olarak anlaşılıyor. Ama promosyon kelimesini Türkçe’ye çevirdiğiniz zaman “geliştirmek, teşvik etmek” anlamlarına geliyor. Dolayısıyla biz bu sağlığın geliştirilmesi konusunda Dünya Sağlık Örgütü’nün de önemsediği birkaç ana hususu öne çıkarttık. Tabii bunlar tecrübelerle öne çıkmış hususlar. Çeşitli ülkelerin geçirdiği serüvenler dikkate alınarak ortaya çıkmış hususlar. Bunlardan birincisi sigaraydı. Orada büyük bir başarı sağladık. O başarı devam ediyor.
- Oran verebilir misiniz, nereden nereye geldik sigara içiminde?Türkiye’de yüzde 33’tü
sigara içme oranı. Yüzde 27’lere kadar geriledi. Bu sene büyük bir araştırma daha yapıyoruz. Muhtemelen bu oranın biraz daha gerilediğini göreceğiz. Ama bundan da önemlisi, gençler ve çocuklarda
sigara içme oranları azalıyor. Biz sigaradaki başarıyı çok önemsiyoruz. Neden “Sigara, sigara!” dedik. Bakın bütün toplumdaki kimyasallar, maruz kalabileceğiniz, tartışılan ne varsa, hepsini toplayın, sigaranın bu ülkede kanser yapıcı etkisinin üçte birini yapmaz onlar. O zaman dikkati en başta nereye çevirmek lazımmış? Herhalde sigaraya çevirmek lazımmış. Onun için biz de sigaraya çevirdik. Siz şimdi organik besin tüketin, çok dikkat edin yemeğinize, içine katkı maddesi konmuş hiçbir şey yemeyin, içmeyin, evinizde de eşiniz
sigara içsin, siz de o
sigara dumanını soluyun. Geçmiş olsun!
Sigara içen herkesin cebinde bir Çernobil var!- Vallahi ben aynı durumdayım! Evde sigara içiliyor...Eğer o durumdaysanız boşuna uğraşıyorsunuz. Hiç uğraşmayın. Asıl en büyük zararlıyı hep göz ardı ediyoruz. Ben birçok kere bu örneği kullandım. Bir zamanlar Çernobil’den bahsediliyordu ya, biz geldiğimizde bazı araştırmalar da yaptıkbu konuda, ben diyordum ki, “Çernobil,
sigara içen herkesin cebinde. Evinde
sigara içilen herkesin evinde de bir Çernobil var.”
Çernobil’den niye korkuyoruz? Kanser yapar diye değil mi? Peki sigaradan korkmuyor muyuz? Nükleer enerjiye karşı olanlarımız var. İşte, ileride risk olur kanser açısından diye. İyi de kardeşim
sigara dumanına maruziyet şu anda yaşadığımız en büyük kanser riski. Sigara bugüne kadar gösterilmiş olan en önemli kanserojen madde. O zaman dikkati nereye yönelteceğimize iyi bakmamız lazım. Biz şu anda
Sağlık Bakanlığı olarak dikkati iki noktaya yoğunlaştırıyoruz. Aslına bakarsanız dört noktaya yoğunlaştırmaya çalışacağız. Bir;
sigara kullanmayın. İki;
alkol kullanmayın. Henüz girmedik bu konuya. Çünkü,
alkol sigara kadar büyük bir sorun değil Türkiye’de. Batılı ülkelerde ise çok büyük bir sorun.
Obezite ve hareketsizlik alkolden daha önemli- Ne zaman gireceksiniz bu konuya, neler yapacaksınız?Tabii ki bu konuya gireceğiz ama sırası var daha. Çünkü obezite ve hareketsizlik ondan daha önemli. Bunların hepsine birden girersek bu sefer topluma mesajımızı veremeyiz.
- Alkol konusu politik olarak da çok tartışılacak bir konu olacaktır...Yoo, ben Sağlık Bakanı olarak hiç o hususta eleştiriden korkmam. Çünkü biz alkolün de aynı
sigara gibi son derece zararlı bir madde olduğunu biliyoruz. Bir zehir bu. Aslında iki zehir bunlar. Sigara da bir zehir,
alkol de bir zehir.
- Kalp ve damar sağlığı için doktorlar günde bir kadeh kırmızı şarap öneriyorlar ama... Damarları genişletir diye...Önerenler tamamen yanlış öneriyor. Öyle bir şey yok. Bunlar uyduruk işler. Bakın açık söylüyorum, bunlar uyduruk işler!
- Aynı zamanda çok iyi bir antioksidandır deniyor şarap için...Yok öyle bir şey diyorum. Bunlar ilgili firmaların yutturmacaları. Yıllarca
sigara için bunu yutturdular. Şimdi
alkol için aynı şeye devam ediyorlar.
- Nasıl?Doktorların ağzına
sigara vererek, yıllarca reklam filmleri çektiler.
- Peki Sağlık Bakanlığı olarak dikkati dört noktaya yoğunlaştırmaya çalışacağız dediniz. Biri sigara, ikincisi alkol kullanımı. Üç ve dört nedir?Üçüncüsü, fazla yemeyeceğiz, kararında yiyeceğiz. Dördüncüsü de, hareket edeceğiz. Sağlıklı yaşamak için en önemli hususlar bunlar.
*****
Kürtaj konusunu yeniden gündeme getireceğiz!- Kürtaj konusu tekrar gündeme gelecek mi önümüzdeki dönemde?Kürtaj konusunda kopartılan fırtınalar aslında yanlış kopartıldı. Başından beri bizim istemli kürtajın tamemen yasaklanmasıyla ilgili bir beyanımız olmadı. Ama kürtaj bir çocuk yapmayı planlama yöntemi gibi de algılanmamalıdır asla. Dünya Sağlık Örgütü kürtajı şöyle tanımlıyor; belli ölçüler içersinde istemli kürtajlar erişilebilir ve güvenilir olmalıdır. Ama bir de nadir olmalıdır. Şimdi bu nadir tarafına pek girilmiyor. “Benim bedenim” lafını da ben doğru bulmuyorum. Evet, elbette senin bedenin. Ama oradaki canlının da hakkı var. Şimdi bunu kabul etmediğiniz anda ne olur biliyor musunuz, o hafta kısıtlamalarında vesaire? O zaman sizin bedeninizse, çocuk doğmadığı müddetçe demek ki 8 aylık bebek de anne karnından kürtajla alınabilir anlamına mı geliyor?
- Biliyoruz ki bunun sınırları var. Avrupa ülkelerinde de, bizde de...Bu sınırları neye göre koyuyoruz?
- Bu kararın kadın için ne kadar zor bir karar olduğu çok konuşuldu...Bakın ben şunu söylüyorum; biz kürtajla ilgili hangi kuralları getirirsek getirelim, benim bir tıp doktoru olarak, bir çocuk doktoru olarak ve bir insan olarak vicdani kanaatim şudur; kürtaj yaptırılmamalıdır. Kadın ona göre tedbirini almalıdır, çocuk sahibi olmamalıdır... Bana göre eğer tedbir alınırsa kadın çocuk sahibi olmaz. Biz kadının buna ulaşmasını sağlayalım. “Hipokrat yemini, Hipokrat yemini” diyoruz, kaynaklarını açın bakın, Hipokrat yemininde ne yazar biliyor musunuz? “Bir kadının çocuğunu düşürmesine yardımcı olmayacağım” yazar. Bizim yeminimizde var bu. Onun için topluma şunu pompalamamalıyız; kürtaj adeta çocuk yapmamak için doğal bir yöntemdir! Bunu pompalarsak çok yanlış bir şey yapmış oluruz. Asıl biz hep beraber şunu söyleyelim; bir kadın ne kadar çocuk sahibi olmak istiyorsa, onun modern bir şekilde korunabileceği bütün yöntemelere ulaşmasını sağlayalım. Zaten şu anda Türkiye’de bu sağlanıyor. Bunun önündeki sosyal ya da psikolojik bariyerleri de kaldıralım. Kadın istediği gibi korunsun, kadınla erkek birlikte korunsunlar ve çocuk sahibi olmasınlar.
- Aile planlaması konusunda eğitimleriniz de olacak o zaman?Zaten var. Ben bir aile üç çocuk sahibi olsun isterim. Ben altı çocuk sahibiyim. Ama bir insan çocuk sahibi olmak istemiyorsa ya da sadece iki çocuk sahibi olmak istiyorsa da bu hakka kolayca erişebilmelidir.
- 2007’de yaptığımız söyleşide, “Altı çocuğunuz var... Acaba aile planlaması yapmadığınız için mi, yoksa gerçekten çocukları çok sevdiğiniz için mi?” diye sormuştum size. “Aile planlaması yapmasaydım herhalde 15 çocuğum olurdu. Ben de yaptım, biz de yaptık” demiştiniz. “Ama çok çocuğu teşvik eder yönde konuşmalarınız var” dediğimde de, şöyle devam etmiştiniz; “Hayır. Her aile bakabileceği ve arzu ettiği kadar çocuk sahibi olabilir. Biz ailelere çocuk sayısı vererek, bu işi yönlendiremeyiz...”Öyle tabii... Biz altı çocuk sahibi olduk. Onları da planlayarak yaptık.
- Bütün bu konuştuklarımızdan şunu çıkarıyorum; kürtaj konusu kapanmadı, yeniden gündeme gelecek. Doğru mu?Tabii gelecek. Güvenilir, erişilebilir ve nadir olması için elimizden geleni yapacağız.
- Peki ama kürtaj yasaklanırsa merdiven altına iner, bu kadın sağlığı açısından çok riskli olur, zengin olan gider yurtdışında yaptırır, olan yoksula olur deniyor...Bakın ben ne diyorum; erişilebilir, güvenilir ve nadir olacak. Bizim Bakanlar Kurulu’na götürdüğümüz rapor böyle önerilerle dolu.
Tıp fakültesi öğrencilerine 310 lira harçlık vereceğiz- Tıp fakültesinde okuyan öğrencilere maaş bağlayacağınızı açıkladınız... Kaçıncı sınıftan itibaren?Harçlık diyelim ona... 6’ncı sınıfta, intörnlükte vereceğiz.
- Ona çok sevindim...O benim için çok önemli bir husustu. Bir tek asistanken bize para verirlerdi.
- Benim bir arkadaşım Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ni badana boya yaparak bitirebilmişti ancak. O zamanlar iş olanakları da şimdiki gibi değildi... Acilde nöbet tutar, sonra bir de badana yapardı. Neyse ki çok başarılı bir doktor oldu...Şimdi burs olanakları da var biliyorsunuz. Ayrıca bu harçlığı da verirsek öğrenciler rahat edecek.
- Peki ne kadar olacak harçlık?Her ay 310 lira.