loading
close
SON DAKİKALAR

AKP Sözcüsü Ömer Çelik: Laiklik prensibi anayasada korunmalı

AKP Sözcüsü Ömer Çelik: Laiklik prensibi anayasada korunmalı
Tarih: 14.09.2021 - 10:40
Kategori: Siyaset

AKP Sözcüsü Ömer Çelik, "Laikliğin anayasadan çıkarılması gibi bir teklife AK Parti'nin olumlu bakması mümkün değildir" dedi.

AKP MYK toplantısına ilişkin açıklamalarda bulunan AKP Sözcüsü Ömer Çelik, eski AKP Milletvekili Resul Tosun’un, “İstismarı önlemek için laiklik ilkesi ya anayasadan çıkarılmalı ya da yeniden tarif edilmeli” sözlerini değerlendirdi.

Çelik, Tosun'un sözlerine dair bir soruya şu yanıtı verdi:

"AK Parti’nin laiklik konusunda tutumu bellidir. Laiklik anayasadan çıkarılması gibi bir durum asla söz konusu olamaz. Bu duruma AK Parti’nin olumlu bakması mümkün değildir. Laiklik toplumsal barışı sağlayan bir mekanizma olarak da son derece kıymetlidir. Biz laiklik prensibinin anayasada korunması gerektiğini düşünüyoruz. Hiçbir yaklaşıma olumlu bakmıyoruz.

Laiklik prensibi olmasın diyenler kadar laiklik prensibini dayatma olarak kullananlar söz konusuydu. Laikliğin istismarıdır laikçilik. AK Parti iktidara geldiğinden beri laikliği güçlü bir şekilde savunmuştur. Bir dayatma ya da ideolojik baskı aracına dönüşmemesi gerektiğini ifade etmiştir. 28 Şubat’ta bütün o işleri yapanlar laikçilik adına yapıyorlardı Atatürk’ü istismar ederek yapıyorlardı. Laiklik tabii ki anayasamızda yer alacaktır. Laiklik prensibi anayasada korunmalı. Bunun anayasadan çıkarılmasını söylemek aşırı bir ifadedir."

Ömer Çelik'in açıklamalarından diğer bazı satır başları şöyle:
"-(Fox TV muhabirinin basın toplantısına alınmaması) Geçen basın toplantısına alınmamasıyla ilgili olarak. Burada tabii çok ağır eleştiriler olsa da biz ilkeler düzeyinde duruyoruz. Siyasi arkadaşlarımızdan olsun, isterse basın mensubu arkadaşlarımızdan olsun bazılarının takıntılı bir şekilde ağır ifadeler olsa da biz mümkün olduğu kadar bunlara girmemeye, kişiselleştirmemeye çalışıyoruz.

Fakat burada mevzu şundan ibarettir; buraya hepiniz her hafta MYK toplantısına, MKYK toplantılarına katılıyorsunuz. Akredite olarak bunları düzenli bir şekilde takip ediyorsunuz. Buradaki yalanlardan bir tanesi, sözkonusu muhabir burayı düzenli izleyen bir muhabir değildir. 3-4 ayda bir buraya gelen bir kişidir. Ayrıca 3-4 ayda bir buraya geldiğinde de hiçbir şekilde kendisinin soru sorması ya da buraya girmesinin engellenmesi diye bir şey sözkonusu olmamıştır. Zaten kendisi de bunu ifade ediyor. 'Şimdiye kadar toplantılarına girdim ve istediğim soruyu sordum' diyerek. Hani bir soru soracakmış da, biz o sorudan korktuğumuz için güya zihin okuması, niyet okuması yapıyorlar, bu muhabiri almamışız. Buradaki sorun, buranın kurallarına uyulup, uyulmamasıyla ilgilidir. Bu muhabir arkadaşımız uyarıldığında sürekli olarak burada sıkıntı çıkmıştır. Daha önceki dönemlerde de Fox yönetimine bu iletilmiştir. Hatta Fox yönetiminden katılan başka bir arkadaşımız burada gayet hoş bir şekilde, bu toplantılara katılmıştır, o arkadaşımızla ilgili hiçbir problem olmamıştır. Bu muhabirin şahsi davranışlarıyla ilgili bir problemdir. İkincisi şöyle bir şey var. Her kurumun kuralları var. Biz gittiğimiz yerlerdeki kurumların kurallarına uyduğumuz gibi buradaki kurumların kurallarına uyulmasını arzu ederiz. Burayı takip etmekle mükellef birisinin, burayı takip etmemesi, 3-4 ayda bir gelmesi, ki sanki sürekli olarak takip ediyormuş da bu sefer engellenmiş gibi bir şey üretiliyor. Bunu getirip daha sonra, ana haber bülteninde bir şahıs, bunu Fox'un kurumsal yapısına dönük bir tavır gibi sunuyor. Bizim kimsenin kurumsal yapısıyla ilgili bir işimiz yok.

Bir yalancılık örneği olarak kayda geçsin diye söylüyorum. Kişiselleştirmek istemiyorum bunu ama artık bu kadar yalana tahammül edecek bir şeyimiz kalmadı. Sözcü Gazetesi'nden Deniz Zeyrek adlı bir şahıs çıkıyor yazı yazıyor. Yazı baştan aşağı yalan ve yazı tamamıyla kişisel saldırı üzerine kurulu. Neymiş efendim, işte benden bahsediyor geçmişte askerlik yaptığımızdan, ortak bir dostumuz varmış da, ben ortak dostumuza kendisiyle ilgili bir şey söylemişim, o da buna karşılık bana şunu söylüyormuş diyerek bir hakaret elde etme hakkı görüyor. Kimin kalıbı varmış, kimin kalıbı yokmuş gibisinden.

Şimdi ben ne diyeyim yani, baktığım zaman artık bir kalıp görmüyorum mu diyeyim? İkincisi kendileri demokratmış da biz güvenlikçiymişiz. Şimdi bunun neresinden tutarsan tut. İşte bir röportajımız yarım sayfa yayınlanmış, tam sayfa yayınlanmamış diye sorun olmuş. Tam tersi, madem bunu kamuya karşı açık yapıyorlar.

-(Kılıçdaroğlu'na tepki) Sayın Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanımızı ve AK Parti'yi kast ederek 'iktidarını darbelere borçlu olanlar' kelimesini kullanması trajiktir. CHP'de gerçekten bu sıkıntılı darbelerle ilişkili geçmişiyle hesaplaşmak, yüzleşmek isteyen demokrat arkadaşlarımız da var. Onlarla yaptığımız sohbetlerde bu darbeler konusunun CHP ile ilişkili olmaktan çıkarılması için açık cümleler kurulmasına dair değerlendirmeler yapılmıştır. Sayın Kılıçdaroğlu'nun bulunduğu yapı böyle düşünmüyor. 15 Temmuz'da FETÖ, TBMM'yi, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ni bombaladı. Cumhurbaşkanımızı öldürmek üzere harekete geçti. Sayın Kılıçdaroğlu bu gelişmeleri evden izledi. AK Parti'yi iktidarını darbelere borçlu gibi göstermek insanın mantıkla değerlendirme yeteneğinden şüpheye düşerler. Yakın tarihe bakalım. AK Parti'ye kapatma davası açıldığında CHP'deki kişiler neler söylüyordu? AK Parti döneminde Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında birileri rejim krizi çıkardığı zaman CHP'lilerin tavrı neydi? CHP ile HDP şimdi yanyana duruyor ya, AK Parti Kürt sorunu üzerindeki olumsuz uygulamaları kaldırırken, çok iyi atırlıyorum Meclis'te en şiddetli direnişi CHP'nin grup başkan vekilleri gösteriyorlardı. Dolayısıyla arzu edilen şudur; keşke CHP'deki demokrat arkadaşlarımızın arayışları CHP'nin kurumsal görüşü hale gelse. Sayın Kılıçdaroğlu'nun darbe vesayet rejiminin baskısına maruz kalmış, Türkiye'nin önünü açmış AK Parti'yle ilgili olarak son derce trajik. İktidarını darbelere borçlu olunması tam tersine bizim değil onların geleneğinde vardır. Değerlendirmeleri daha sağduyulu yapmakta fayda vardır.

-(Erdoğan'ın kitabı) Sayın Cumhurbaşkanımızın 'Daha Adil Dünya Mümkün' kitabı yayınlandı. Sayın Cumhurbaşkanımızın dünyadaki adaletsizlik, mülteci krizi, göç sorunları, İslam karşıtlığı konularında konuşmaları vardır. Bu kitap hem Cumhurbaşkanımızın liderliğinde siyasetimizin yaklaşımları, liderlik ettiği konuları net bir şekilde anlatıyor. Küresel ölçüdeki ayrımcılık BM'nin meşruiyet, işlevsellik gibi çok ciddi sorunları var.

Sayın Cumhurbaşkanımız yüksek sesle bunları ifade etti. Şimdi bu reform ihtiyacı daha çok kimse tarafından dillendiriliyor. Temsildeki adaletin sağlanması gibi konularda bu kitapta sadece eleştiri değil Türkiye adına yapılan önerileri okumak mümkün olacaktır. Bütün dünyadaki kurumların kapsayıcılığıyla ilgili çeşitli modeller ortaya konuluyor. Geçmişe göre dizayn edilmiş kurumlar bugünkü dünyanın ihtiyaçlarını karşılamıyor.

Bu çerçevede kitapta Türkiye'nin reform çabalarına hangi cevapları ürettiği ayrıntılı şekilde görülecektir. Bu kitaptan elde edilen gelir AFAD'a bağışlanacaktır. Kitap çeşitli dillerde yayınlanacaktır."

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları