loading
close
SON DAKİKALAR

Akşener'den Erdoğan'a: Millet kemer sıkıyorsa, sen de kemer sıkacaksın

Akşener'den Erdoğan'a: Millet kemer sıkıyorsa, sen de kemer sıkacaksın
Tarih: 22.12.2020 - 11:12
Kategori: Siyaset

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında konuştu.

Akşener'in konuşması şöyle:
"Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür. Yani insan hafızası unutur. Ama bazı şeyler asla unutulmamalıdır. Ülkeyi felaketin eşiğine getiren olaylar, asla unutulmamalıdır. Bu olaylara sebep olan süreçler, asla unutulmamalıdır. Çünkü, biz kavgalardan yana değiliz. Çünkü, biz bu kavgalardan artık bıktık, bu kavgalardan artık usandık. Siyasi rant için kavga çıkaranlardan artık tiksindik. İsteyen istediğini söylesin. Nefret ve düşmanlığa karşı, biz her daim, saygıyı ve dostluğu savunacağız. Ayırmaya, ayrıştırmaya çalışanlara karşı biz her daim, bir arada yaşamayı savunacağız.

Türkiye, devleti şahsının mülkü, milleti de marabası zanneden bir yönetim anlayışının bedelini ödemeye devam ediyor. Sözün de, kararın da millete ait olduğu demokrasimiz, kendisini milli iradenin üstünde gören bir zihniyetin vesayeti altında, tarihinin en zor zamanlarından geçiyor. Türk Devleti, vizyonsuz bir dış politikayla, diplomasiyi, ülke liderleriyle kanka muhabbetinden ibaret zanneden bir cehaletin pençesinde, her geçen gün itibar kaybettiği, karanlık ve sisli bir yolda hızla ilerliyor. Dış politika, bir ülkenin ön savunma hattıdır, güvenliğidir. Ekonomik coğrafyaya hükmetme yeteneğidir. Çatışmaların, silahsız olarak çözümlenmesine imkân verecek gücüdür. Devletin prestijidir. Sadece düşmanlara karşı değil, dost ve müttefiklere karşı da, ülkenin hak ve hukukunun koruyucusudur. Sayın Erdoğan’ın ve cahil danışmanlarının elinde Türkiye, egemenlik hakkını kullandığı için cezalandırılmak istenen bir ülke durumuna geldi. Bu böyle gitmez, Türkiye bu vizyonsuzluğu, bu beceriksizliği daha fazla taşıyamaz. Diplomasideki tehditler, slogan atarak bertaraf edilemez. Devlet yönetmek ciddiyet ister. Şartlara göre pozisyon almak başkadır, dayatılan her şartın şekline girmek başkadır.

Hep uyardık, 'Diplomasi kurumsal bir disiplinle yürütülmelidir' dedik. 'Eşi dostu büyükelçi yapmakla bu işler yürümez, işi ehline, liyakatli kadrolara bırakın' dedik. 'Büyükelçilik, şahsa sadakatin karşılığında dağıtılacak bir ödül değil, tecrübe isteyen, ilim-irfan isteyen kıymetli bir makamdır' dedik. Dinlemediler, bildiklerini okumaya devam ettiler. Nitekim, bugün geldiğimiz noktada Amerika Birleşik Devletleri’nin, S-400’ler nedeniyle aldığı yaptırım kararı işte bu vizyonsuzluğun sonucudur.

Bizim için milli bir mesele olan İdlib’deki gözlem noktalarımızın, iktidar ve küçük ortakları tarafından, sessizce terkedilmiş olması, işte bu beceriksizliğin sonucudur. Doğu Türkistanlı kardeşlerimize zulmeden Çin’e, tek bir söz söyleyememek, işte bu kifayetsizliğin sonucudur.

Tepeden tırnağa haklı olduğumuz Doğu Akdeniz’de, 'Sana ne?' diye posta koydukları Avrupa Birliği’nden, arabuluculuk istemek zorunda kalmak, işte bu cehaletin, bu iş bilmezliğin sonucudur. Ülkemizi yönetenlerin yetersizliğinin sonucu da olsa, İYİ Parti olarak, Türkiye’ye yöneltilen her tehdidin, her yaptırımın, her düşmanca adımın karşısındayız. Çünkü Ak Parti iktidarının, haklı olduğumuz konularda bile, bizi haksız duruma düşürmeyi becerebilen akılsızlığının faturasının, milletimize ve kurumlarımıza çıkarılmasına göz yumamayız.

Darbe meraklısı, vesayetçi Dışişleri Bakanı inanmak istemese de milletimiz, sandıkta yetkiyi bize verdiği vakit, yönetme sorumluluğunu aslanlar gibi alacağız, bundan kimsenin şüphesi olmasın.

Türkiye zengin bir ülke. Türkiye potansiyeli olan bir ülke. Genç bir nüfusumuz var. Dünya’nın en gelişmiş ülkelerinden biri olabilmek için, ihtiyacımız olan her şeye sahibiz. Yeter ki Türkiye, akılla, liyakatle, dürüstlükle yönetilsin. Yeter ki, yönetenlerin önceliği, eş, dost, yandaş yerine, milletimizi zengin etmek olsun. Yeter ki, 'önce millet, önce memleket' diyenler, iş başına gelsin.
Türkiye’nin 2021 yılı bütçe görüşmelerini, hep birlikte takip ettik. İYİ Parti olarak, mecliste milletvekillerimizle, memleketin dört bir yanında, iyi ve cesur kadrolarımızla, içinde Millet olmayan bu bütçeye 'hayır' dedik. Hayır demekle kalmadık, kalem kalem, doğrusunun ne olması gerektiğini söyledik. Milletimizin dertlerine derman olacak, esnafımıza, çiftçimize, emekçimize nefes aldıracak somut öneriler getirdik. Bütün önerilerimiz, Tek önceliği sefa sürmek, eşi dostu zengin etmek olan iktidarın, bir kulağından girdi, diğerinden çıktı. Ülkemiz açısından çok zorlu geçen bir yılı geride bırakıyoruz. 2020’de en çok ne yaptınız diye sorsalar? İlk söylenecek sözlerden biri 'Tasarruf yaptık' olurdu. Hepimiz tasarruf yapmak zorunda kaldık. Ev kadınlarımız tasarruf yaptı, gençlerimiz tasarruf yaptı, çalışanlarımız, emeklilerimiz tasarruf yaptı. Esnaflarımız tasarruf yaptı. En küçüğünden en büyüğüne, tüm işletmelerimiz tasarruf yaptı. İşini kaybedenler, iş bulamayanlar, tasarruf etmenin yanında, desteklerle ayakta kalmaya çalıştı. İşte o nedenle, benim de 2021 yılı bütçesinden en büyük beklentim oydu: Tasarruf.

Çünkü bütçe millet için yapılır. Milletin refahı için yapılır. Millet tasarruf ediyorsa, hükümetin de tasarruf etmesi gerekir. Olması gereken budur. İşte o nedenle 83 milyon tasarruf ederken, hükümetin de, 18 yıldır yaptıklarını yapmaktan, har vurup harman savurmaktan vazgeçeceğini ümit ettim. 83 milyondan utanacaklarını ümit ettim. Olmadı, utanmadılar. Önümüze böyle bir bütçe koymaktan zerre sıkılmadılar. 2021 yılı bütçesinin özeti şudur: 'Kendilerine ballı börek, vatandaşa kuru ekmek.' Yazıklar olsun.

Bütçe yapmanın formülü aslında basittir. Ya gelirini artırırsın, ya da harcamalarını kısarsın. Şirketlerimiz yıllardır giderlerini kısarak ayakta durmaya çalışıyor. Asgari ücretli çalışanlarımız, enflasyona karşı kemer sıkarak ayakta durmaya çalışıyor. Milletimiz, doğalgaz faturası vermemek için evde montla oturuyor, gece 2 kat yorganla yatıyor. Ev kadınlarımız, et yerine nohut alıyor, bulgur alıyor. Memlekette herkes, bir şekilde masraflarını kısıyor, ama bir tek, devleti yönetenler masraflarını kısmıyor. Mesela saray mensupları, lüks araç kiralamaktan vazgeçmiyorlar. Mesela, saray inşaatlarını, yazlık inşaatlarını, ballı yandaş ihalelerinin ödemelerini ertelemiyorlar.

Mesela bakanlarımız, Kıbrıs’a 7 ayrı özel uçakla gitmekten utanmıyorlar. Ama iş milletimize geldiğinde, hep bir ağızdan, “acı reçete” diyorlar. Yandaşları zarar etti mi, devlet bankalarından kredi veriyorlar. Beş müteahhidin işleri ters gitti mi, borçlarını ödüyorlar. İcap etti mi, ihale arsızı adamların vergi borcunu bile siliyorlar. Ama iş milletimize geldiğinde, 'kapat dükkanını, ne halin varsa gör' diyorlar. Evine ekmek götüremeyen kardeşime, alay eder gibi, 'al keyif çayı iç' diyorlar. Bu düzen böyle devam edemez. 

Buradan Sayın Erdoğan’a sesleniyorum, millet tasarruf ediyorsa, sen de tasarruf edeceksin. Millet zorluk çekiyorsa, sen de zorluk çekeceksin. Millet kemer sıkıyorsa, sen de kemer sıkacaksın. Bu kadar basit.

2021 yılı bütçesinde, tasarruf tedbirleri olmadığı gibi, ciddiyet de yok. Hedeflenen bütçe açığı 245 milyar lira.mYani bütçenin yüzde 18’i kadar açık var. Ayıptır. Hangi akla hizmet böyle bir bütçe yapabiliyorsunuz? Devlet yönetmekten bu kadar mı acizsiniz, gerçeklikten bu kadar mı koptunuz?

Koyduğu hedefleri tutturmakla ünlü olduğunu söyleyemeyeceğim iktidarın, hedeflediği bütçe açığı 245 milyar lira ama mesela, son 6 aydaki görev zararları, 3.4 milyar lirayı bulan kamu bankalarından, bütçeye, 40 milyar liralık temettü geliri yazılmış.

Arkadaşların öngörüsüne göre 2020’de milyarlarca lira görev zararı yazan bu bankalar, 2021’de öyle büyüyecek, öyle bir kar edecekler ki devlete 40 milyar lira gelir sağlayacaklar. Öngörüye bakar mısınız?

Mesela, işsizlik rekor seviyelere çıkmışken, maaşlardan kesilen gelir vergisinde, yüzde 21 artış bekliyorlar. Bir de utanmadan buna inanmamızı bekliyorlar. Hedeflenen bütçe açığı, bütün bu akıl dolu öngörülere rağmen, 245 milyar lira.

2021 yılı bütçesi, milletimizin derdine derman olmayacak, tam tersine, sırtındaki yükü artıracak bir bütçedir. Bu bütçe, vergi adaletsizliğini, artırarak devam ettiren bir bütçedir. Bu bütçe, insanımıza, kuru ekmeği reva gören bir bütçedir. Bu bütçe, faiz ödeneklerinin yüzde 31 artırıldığı, çiftçimize doğrudan desteğin ise yerinde saydığı bir bütçedir. Bu bütçe, çalışan yoksulları görmeyen, vicdansız bir bütçedir. Bu bütçe, emeklilere sefaleti reva gören, vefasız bir bütçedir. Bu bütçe, atanamayan öğretmenlerin, atanamayan sağlıkçıların, işsiz üniversite mezunlarının umutlarını yıkan, insafsız bir bütçedir. Bu bütçe, annesinden babasından para istemekten utandığı için, gündüz uyuyup, gece uyumayan gençlerin onurlarını kıran, düşüncesiz bir bütçedir. Bu bütçe, EYT’liye, mağduriyetin devam etsin diyen, fütursuz bir bütçedir. Bu bütçe, devlette saltanatın, şatafatın bütün haşmetiyle devam ettiği, bir israf bütçesidir. Bu bütçe, saray fedailerinin beş maaş aldığı, bir yandaş bütçesidir. Bu bütçe, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin iflasının bütçesidir.

Bize bazen soruyorlar, 'Bu 5 müteahhitten ne istiyorsunuz?' diyorlar. Oysa asıl sorulması gereken, onların bizden ne istediğidir. Dünya Bankası’nın bir raporu var. 2002-2020 yılları arasında, 137 ülkede, 6400 kamu ihalesini incelemişler. Dünyada en fazla kamu ihalesi alan, on şirketin beşi Türkiye’den. İşte bu beşli, memleketin hala peşini bırakmayan, o malum beşli. İşte bu beşli, 2021 yılında, milletin hazinesinden, en az 30 milyar lira ödenecek olan, o utanmaz beşli. Eğer bütçeyi biz yapsaydık, milletin parasını, Kamu Özel İşbirliği projeleriyle eşe dosta peşkeş çekmeyeceğimiz için, bu şirketlere, 30 milyar lira ödemek zorunda kalmazdık. Onun yerine 24 buçuk milyar lirasıyla, 10 milyon evladımıza tablet dağıtır, eğitimden geri kalmasınlar diye, internet imkanı sağlardık.

Yani, beş kodamanı değil, 10 milyon evladımızı düşünürdük. Kalan 5 buçuk milyar lirayla da, çiftçimizin, Tarım Kredi Kooperatifleri ve bankalardaki, takibe düşmüş borcunu öderdik. Böylece hem eğitimdeki uçurumu biraz olsun azaltırdık, hem de, çiftçimize kısa dönemde, biraz olsun nefes aldırırdık.

Biz olsaydık doğru bir borçlanma stratejisi izleyeceğimiz için, faize 180 milyar lira ödemek zorunda kalmazdık. Faiz harcamamız, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne geçtiğimiz 2018 yılındaki gibi, en fazla 70 milyar lira olurdu. Böylece, aradaki farkın 70 milyar lirası ile, net 3 bin lira asgari ücret önerimizi gerçekleştirirdik. Hem çalışanlarımız daha çok kazanır, hem de işverenin sırtındaki yük azalırdı. Kalan 40 milyar lirayla da, çiftçilerimize yapılacak olan desteği iki kat artırır, bir milli güvenlik meselesi olarak gördüğümüz tarıma, daha fazla destek verirdik.

Tüm bunları gerçekleştirmek mümkün. Pandemi şartlarında dahi, bunları gerçekleştirmek mümkün.  Güçlü, zengin ve mutlu bir Türkiye’yi inşa etmek için, ihtiyacımız olan her şeye sahibiz. Kaynaksa kaynak, insansa insan. Tek yapmamız gereken, bize verilen bu ödülün hakkını vermek, hepsi bu.

Ahlakın, adaletin, dürüstlüğün olmadığı yerde, bereket de olmaz. Bu yüzden, ilk önce ülkeyi yönetenler ahlaklı olmalıdır, adil olmalıdır, dürüst olmalıdır. Milletimizin emeği ve helal kazancı, işte o zaman zenginliğe döner, refaha döner, huzura döner. Türk Milleti’nin, dişinden tırnağından artırıp, Cumhuriyet boyunca yaptıklarını satan bir iktidarın, artık millete vereceği bir şey kalmamıştır. Çünkü, bu ucube sistemin ve onun mucitlerinin, tek bir derdi var. O da, iktidarlarını ne pahasına olursa olsun sürdürmek. 'İktidarımız devam etsin de, memlekete ne olursa olsun' diyorlar. 'Bizim sefamız sürsün de, millete ne olursa olsun' diyorlar. Milli iradeyi dillerine pelesenk edenler, seçimden söz edenlere dönüp, utanmadan, 'Hayırdır, darbe mi yapacaksınız' diyorlar. Milletin sözünü, milletin kararını bile, darbe sayıyorlar. Elinizden geleni ardınıza koymayın. Biz, milletimizi dinlemeye devam edeceğiz. Biz, milletin gerçeklerini anlatmaya devam edeceğiz. Biz, 'Önce millet, önce memleket' demeye devam edeceğiz. Saray entrikalarınızı, sürdüğünüz sefayı teşhir etmeye devam edeceğiz. Siz ne kadar kötü olursanız olun, biz İYİ kalmaya, biz cesur olmaya devam edeceğiz.

Hırslarınızı tatmin etmek uğruna milletimize musallat ettiğiniz, bu ucube sistemi söküp atacak, millet iradesini, yeniden hakim kılmak için, İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’i milletimizle el ele inşa edeceğiz. İşte o zaman, milletimizin emeğini, yağma Hasan’ın böreği gibi yutan, saray saltanatı bitecek. İşte o zaman Türkiye, 5 müteahhide 30 milyar, milyonlarca çiftçimize 22 milyar lira ayıran bu vicdansızlıktan kurtulacak. İşte o zaman Türkiye, faiz lobisine 180 milyar lira ayırırken, dardaki esnafımızı, 4 milyar lirayla oyalayan bu yüzsüzlükten kurtulacak. İşte o zaman Türkiye, çocuklarımızı pandemi şartlarında, tabletsiz, bilgisayarsız, internetsiz bırakan bu vicdansızlıktan kurtulacak. İşte o zaman, Türkiye, aklına esenin yaptırım uygulayamayacağı, canı isteyenin tehdit edemeyeceği bir ülke olacak. İşte o zaman milletimiz, zengin, mutlu ve huzurlu olacak.

Vakit geldi, iktidar yakın. Milletimizin hak ettiği bir zengin bir ülke için, adalet için, demokrasi için, göreve geliyoruz. Saray duymasa da, memleketin dağı, taşı, toprağı duyuyor. Biz geleceğiz, ve Türkiye’nin potansiyelini gerçekleştireceğiz. Yılmayacağız, yorulmayacağız ve en sonunda mutlaka başaracağız."

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları