Akşener'den Erdoğan'a: Reçeteyi yazıyorum, yargıdan, medyadan, Merkez Bankası'ndan elini, bakanlıktan damadını çekeceksin
![Akşener'den Erdoğan'a: Reçeteyi yazıyorum, yargıdan, medyadan, Merkez Bankası'ndan elini, bakanlıktan damadını çekeceksin Akşener'den Erdoğan'a: Reçeteyi yazıyorum, yargıdan, medyadan, Merkez Bankası'ndan elini, bakanlıktan damadını çekeceksin](https://www.istanbulgercegi.com/uploaded/bilgilendirme/2020/buyuk/aksenerden-erdogana-receteyi-yaziyorum-yargidan-me-1582013434.jpg)
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin grup toplantısında konuştu.
Akşener'in konuşmasından satır başları şöyle:
"Devlet aklı devlet yönettiğinin farkında olanlarda bulunur. Türkiye'yi “şahsım” ülkesi olarak görenlerde bu aklı bulamazsınız. Her adımları ciddiyetsiz, her işleri millet menfaatlerinden uzaktır. Bu iktidarın mensupları devlet yönettiklerini unuttukları gibi sürdükleri sefanın tadını çıkardıkları israf düzeninin içinde milletimizin dertlerini görmez, çile çeken insanımızın sesini duymaz hale geldiler.
Sizler ve aileniz ay sonunu getirmek için mücadele ederken, bakın iktidarın sarayında neler oluyor. Cumhurbaşkanlığı saraylarının bakım ve onarımı için 610 milyon lira daha harcanacak. Bu nasıl para biliyor musunuz? Hani 50 milyon dolar bulamadıkları için Katarlılara peşkeş çektikleri Tank ve Palet fabrikamız var ya işte onun için gerekenin tam iki katı. Bu para 265 bin 217 asgari ücrete eşit. Şaka değil. Sarayın onarımına bakımına ve yeni binalara harcanacak. Üstelik bununla da bitmiyor. Geçtiğimiz yıl sarayın bahçesindeki binalara harcanan para ne kadar biliyor musunuz? 2 milyar 845 milyon lira. Bu parayla maliyeti 100 bin liradan 28 bin aile ufak tefek de olsa başını sokacak bir ev sahibi olurdu. 28 bin ailemizi ev sahibi yapacak parayı götürüp sarayın bahçesindeki inşaatlara harcadılar.
-Kestel ve Gürsu'da nüfusun yüzde 60'ı hayvancılıkla geçiniyor. 2009'dan bu yana para kazanamıyoruz diyorlar. Hayvanın bakım malieyetini yüklenmek yerine etinden para kazanmaya yöneliyorlar.
Geçen hafta Kestel'de bir fabrikada 78 işçi kapının önüne koyuluyor. İşçinin hakkını arayan sendikaları bile kutuplaştırdılar.
-Bir babanın Hatay'da kendini yaktığı, bir babanın Meclis'te intihara kalkıştığı, daha dün borçlarımı ödeyemiyorum diyerek kendini kamyonuna asan bir babanın yaşadığı ülkede oluyor bunlar. Elazığ depremi ardından yardımları ücretsiz taşırım diyen koca yürekli bir kamyoncu kardeşimiz ekmek teknesine kendini asarak son verdi.
Babaların evlerine ekmek götüremedi için kendini asarak can verdiği Türkiye'de saraylarına yaklaşık 3 milyar lira harcayabilen vicdansızlara soruyorum; Adalet bunun neresinde? Vicdan bunun neresinde? Bu hüzünlü hikayeler gece rüyanıza girmez mi? Kalbinizde bir sızı yaratmaz mı? Yüreğiniz sızlar mı? Yazıklar olsun size.
-Fenerbahçe tribünlerinden yükselen sesleri duyuyorsunuz. ben başkanların kendi aralarındaki rekabetle ilgili değilim. Siyasetçilerin bu tartışmalara dahil olmaması gerektiğini düşünüyorum. Siyasetin spora karıştığı ülkelerde sporun ileri gidemediğini biliyorum. Ancak damat bey bakanlıktaki başarısızlığıyla gündeme gelmekten yorulmuş olacak ki bu aralar anlamadığı başka bir alanı, futbolu karıştırmakla meşgul. Yahu arkadaş bırakın insanlarımız istedikleri kulübe gönül versin, cahilce ettiğiniz her söz insanlarımızı rahatsız ediyor. Gereksiz tartışmalara sebep oluyorsunuz. Trabzonspor da bizim Fenerbahçe de bizim. Sayın Erdoğan damat bey üzerine vazife olmayan her işe karışıp ortalığı karıştırıyor. Gel Bursa’da konuştuğun Fenerbahçeli kardeşlerimin sesine kulak ver. Damadını artık taraftarın yakasından düşür. Yoksa o tribünler sana öyle bir ders verir ki şaşar kalırsın.
-Kütahya'da Zafer Havaalanını yaptılar. Müteahhid şirkete 1 milyon 380 bin yolcu garantisi verdiler. Geçtğğimiz yıl tam 5 bin kişi kullandı. Yıl sonuna kadar taş çatlasa 100 bin yolcu kullanacak. 2044 yılına kadar uçmayan uçaklar için 244 milyon euro ödenecek hazineden.
-Faizler konusunda sayın Erdoğan’la aynı fikirdeyim faizler insin istiyorum. Ama baskı ile faizler inmez. Merkez Bankası’na faizler insin baskısı yapıldı. Faizle inince Türkiye şaha kalkacaktı. Kendisi akıllı, MB cahildi. 2015 yılında faizleri indirin dediğinde 7.5’ti faizler. Merkez Bankası başkanı baktı olmuyor gidip şunu bir anlatayım, dedi. Erdoğan'a 130 sayfalık bir sunum yaptı. Sunumunda ‘faizleri baskılarsak dolar 3 TL'ye çıkar diyordu. Doların o zaman 3 liraya çıkması bile felaket senaryosuydu. Ne yaptıysa olmadı, sayın Erdoğan fazileri indirin baskısına devam etti. Yıllar süren bu faiz baskısının sonucu döviz kuru üzerinde yarattığı gerilim birikti. 2018'de faziler yüzde 24'e çıktı, dolar kuru 7 lirayı gördü, şirketler battı, millet fakirleşti, ekonomimiz küçüldü. Demek ki neymiş fazi sebep enflasyon sonuç değilmiş. Demek ki Erdoğan sebep, damat vesile, ekonomk kriz sonuçmuş.
Krizin sebebi aynen yerinde duruyor. Einstein der ki delilik aynı şeyleri yapıp farklı sonuç beklemektir. Sayın Erdoğan bu iş tek bilinmeyenli denklem değil. O denklemde senin görmezden geldiğin demokrasi de var, damadının becereksizliği de var. O denklemde aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar bekleyen sen de varsın. Bak burası çok önemli, reçeteyi yazıyorum. Çok zor değil, yargıdan, medyadan, Merkez Bankansı'ndan elini çekeceksin, damadını da bakanlıktan çekeceksin.
İşin başına yetkin isimleri getireceksin, bu ucube sistemden vazgeçeceksin. Sözümü dinleyip iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçeceksin. Bak işte nasıl düşüyor faziler, döviz kuruyor. nasıl geri geliyor yurt dışına kaçan paralar. Demokrasi ve kuvvetler ayrılığı olmadan Türkiye kalkınamaz. Ekonominin şaha kalktığı yıllar Türkiye'nin demokratikleşme yolunda adım attığı yıllardır.
Biz sayın Erdoğan ve küçük ortağın çok sevdiği Türkiye'yi yoran gereksiz tartışmalardan uzak duracağız. Biz mutlu, zengin ve güçlü bir Türkiye'nin hayalini kuranlarız. Koltuk değil ayakkabı eskiteceğiz demiştim. İl il, köy köy gezeceğiz. Adaletin, eşitliğin, ortak bir geleceğin mümkün olduğunu anlatacağız. 1Ekim'e kadar Türkiye'nin dörtte üçünü ilçe ilçe köy köy gezeceğim. Siniri bozulanlar gereğini yapmakta serbesttir. Hangi enter tuşuna basarsanız basın, sizden büyük Allah var, millet var. Kaldı ki ben 1997'yi yaşamış bir insanım dolayısıyla kim hangi düğmeye basıyorsa bassın önce Allah'a sonra millete sığınırsak bastığınız parmakların sonuçları ne olursa olsun biz yolumuza devam edeceğiz. Geleceğin Türkiye'sini kurana kadar durmayacağız."
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları