Ali Babacan: Erdoğan’ın tek yetkili olduğu son 7 yılda, ramazan sepetinin fiyatı tam 8 kat arttı!

Ali Babacan, 3 ayrı marketten alınan ürünlerden oluşan Ramazan sepetindeki ürünleri ve fiyatları Recep Tayyip Erdoğan’ın tam yetki ile göreve geldiği 2018 yılı fiyatları ile karşılaştırdı.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Ramazan sofrasının vazgeçilmez ürünleri olan gıda maddelerinin son 7 yılda 8 kat arttığını söyledi. Yeni Yol Grup toplantısında konuşan Ali Babacan, 3 ayrı marketten alınan ürünlerden oluşan Ramazan sepetindeki ürünleri ve fiyatları Recep Tayyip Erdoğan’ın tam yetki ile göreve geldiği 2018 yılı fiyatları ile karşılaştırdı.
Sondakika, Kürsüde ürünleri tek tek hesaplayan Babacan, çıkan sonucu yazar kasa ekranından kamuoyuna gösterdi. Babacan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a çağrıda bulunarak, “Sayın Erdoğan duymuyorsa duysun duymamazlıktan gelmesin. Bunun hesabını çıkıp bir grup konuşmasında versin. Bu fiyatlara ne oldu? Kimse de bizim enflasyonla ilgili masallara inanmamızı beklemesin. Bize sökmez” dedi.
“Erdoğan yetki istedi, millet verdi; Ramazan’da kalabalık masalar kurmak imkânsız hale geldi”
Babacan, Başkanlık Sistemi Referandumu öncesi 2018 yılında Erdoğan’ın milletten tam yetki istediğini hatırlatarak, şunları söyledi:
“Ramazan ayınızı bir kez daha tebrik ediyorum. Allah nice ramazanlara huzur, bolluk içerisinde ulaşmamızı nasip etsin. Ramazan; büyük sofralarla, kalabalık masalarla güzelleşen bir ay.Rabbim tüm milletimize kalabalık, bereketli iftar sofraları nasip etsin. Ancak şartlar çok zorlaştı arkadaşlar çok… Kalabalık masalar kurmak, misafir ağırlamak Türkiye’de yaşayanların kahir ekseriyeti olarak imkânsız hale geldi. Bugün gelin, şöyle bir geçmişe uzanalım. Paramızın değerli olduğu günlere dönelim. Benim meşhur şu 200 lirayı da bir cebimden çıkarayım. 200 liranın geçmişini bir hatırlayalım. Gideceğimiz tarih: Haziran 2018. Yani, Sayın Erdoğan’ın başkanlık sistemiyle birlikte ilk Cumhurbaşkanı seçildiği tarih. Ne diyordu? ‘Bana yetki verin, öyle bir yetki verin ki kimse önümüzde durmasın. Öyle bir yetki verin ki aklıma geleni yapayım.’ Millet de dedi ki ‘Hadi bakalım ya bir görelim; yetkiyi verelim ne yapacaksın anlayalım.’”
“2018 yılında bu alışveriş sepeti 100 liraydı”
“Şimdi 2018’in Haziran ayında, yani Sayın Erdoğan’ın tek yetkili Cumhurbaşkanı olarak göreve başladığı günkü fiyatlara bir bakalım. Bir de önümüze fiyat gösteren yazar kasa ekranı koyalım. Ve 2018’in Haziran’ında çok değil 6 buçuk yıl önce, Ramazan’da gıda alışverişi kaç para tutuyormuş, ürünler kaç liraymış bir hatırlayalım. Dikkat edin o günlerde henüz TÜİK’e müdahale yok. TÜİK, sepetteki fiyatları tek tek açıklıyor. Şimdi söyleyeceğim fiyatlar TÜİK’in resmen açıkladığı fiyatlar. Ayçiçek yağıyla başlayalım. 1 litre ayçiçek yağı: 8 lira 68 kuruş. 30-40 yıl önceden bahsetmiyorum ha. Daha yeni Erdoğan’ın ‘Bana yetkiyi verin, görün bu işi nasıl halledeceğim’ dediği tarihten bahsediyorum. Gelelim 1 kg pirince: 8 lira 7 kuruş. O günkü TÜİK’in sepetindeki fiyat. Makarna: 3 lira 35 kuruş. Dana eti, arkadaşlar markete gitti, ‘Artık 1 kiloluk dana eti ambalajda satılmıyor’ dediler. Kaç market dolaştı arkadaşlar en büyük ambalaj 400 gr. TÜİK’in o günkü fiyatlarından 400 gram dana eti 17 lira 53 kuruşmuş. Devam edelim süt. 1 litre süt 3 lira 75 kuruş. Çok uzağa gitmiyoruz ha, daha 2018’deyiz. Beyaz peynir: 24 lira 33 kuruş, 1 kilo beyaz peynir… Çay 27 lira 30 kuruş. 1 kilo küp şeker: 5 lira 8 kuruş. Ve 250 gramlık ramazan pidesi, o gün 275 grammış şimdi 250’ye düşürdüler, 275 gramı iki liraya satılıyormuş. Tabii bilenler bilir ama Sayın Erdoğan daha iyi bilir, benim asıl iyi bildiğim ürün çocuk bezi biliyorsunuz. Ancak onu sepete koymadık. Çünkü Ramazan ayındayız gıda alışverişi en önemli konu… Onun fiyatı da katlaya katlaya arttı da ayrı mesele… Evet arkadaşlar bunların hepsini topladık, yazar kasa ekranında toplamı görelim ne kadar tutmuş? 99 lira 91 kuruş… Yani yuvarlayalım 100 lira. Şimdi ben bu 200 lirayı bu alışveriş için veriyorum, karşılığında bir de 100 lira para üstü alıyorum. Bütün bu sepet 100 liraya mal oluyor. 100 lirayı aklımızda tutalım. Bütün bu alışverişin toplamı 2018’in Haziran ayında 100 lira.”
“2025 yılında ise bu alışveriş sepeti 800 lira, tam 8 kat arttı”
“Şimdi gelelim bugüne: Artık TÜİK, sepetindeki ürünlerin fiyatlarını açıklamıyor. Çünkü fiyatları bir açıklasa foya ortaya çıkacak. Fiyatları açıklarsa, gerçek enflasyonun yüzde kaç olduğunu söylemek, itiraf zorunda kalacaklar. İlk defa devletin kurumu davalık oldu ya, TÜİK şimdi davalık. Düşünebiliyor musunuz? Sen milyonlarca emeklinin maaşından çaldın, sen milyonlarca asgari ücretlinin maaşından çalıyorsun diye davalık. Asıl TÜİK’e o talimatları verene davaları açmak lazım ama o gün başka gün. Onlar açıklamayadursun, biz şimdi bugün bir vatandaşımızın alışveriş sepetindeki gerçek fiyatlara göre şöyle tekrar yazar kasamızı okutacağız. Aynı ürünler kaç lira? Adaletli olsun diye üç marketten karışık aldık bunları tek bir marketten almadık ve nispeten fiyatların uygun olduğu marketler. Yeniden bir okutalım şu fiyatları. 1 litre ayçiçek yağı: 73.50 lira. Bugünkü fiyat, gerçek fiyat. TÜİK açıklamıyor biz açıklıyoruz. 1 kilo pirinç: 50 lira. Bu da ucuzundan ha, daha pahalıları var, 50 lira. 1 paket makarna: 11,50 lira. 400 gram dana eti 219,00 lira. 1 litre süt: 33 lira 75 kuruş. Peynir 219 lira. 1 kilo çay 134 lira. Hasan Karal bu çayı beğenmez ama biz ucuzundan aldık. Devam ediyorum. 1 kilo şeker: 44,50. Ve gelelim ramazan pidesine 2 lira olan, o gün 275 gram olan ramazan pidesinden 25 gram çaldılar, düşürdüler 250 grama bugün 20 lira arkadaşlar. Şimdi toplayalım alışveriş sepetimizi kaç lira? 805 lira, yuvarlayalım 800 lira. Yani bundan 6 buçuk yıl önce markete gidiyordunuz, 200 lirayı verip 100 lira para üzeri alıyordunuz. Şimdi 200 yetmiyor bir 200 daha, bir 200 daha, bir 200 daha 800 lira alışverişle ancak marketten çıkabiliyorsunuz.”
“’Enflasyonla mücadele edeceğim’ diyen Erdoğan’ın karnesi bu”
“Sayın Erdoğan’ın karnesi bu. Milletin verdiği karne bu. Ben enflasyonla mücadele edeceğim, yetkiyi verin görün nasıl çözeceğim diyen Erdoğan’ın Türkiye’yi getirdiği nokta bu. Sayın Erdoğan ne zaman bütün yetkiyi elinde topladı. Ne zaman ki ‘Ben ekonomistim, benim alanım ekonomi’ demeye başladı, ne zaman ki Merkez Bankasına karşılıksız para bastırma talimatı verdi işte o zaman enflasyon aldı başını gitti. Hesap ortada, hesap açık. Hesaba itirazı olan varsa, çıksın açıklasın. Sayın Erdoğan duymuyorsa duysun duymamazlıktan gelmesin. Bunun hesabını çıkıp bir grup konuşmasında versin. Bu fiyatlara ne oldu? Kimse de bizim enflasyonla ilgili masallara inanmamızı beklemesin. Bize sökmez.”
“Bahçeli bu işi başlattığı noktada duruyor ama Sayın Erdoğan’ın işin neresinde durduğunu tam anlamış değiliz”
Terör örgütü PKK’nın silah bırakma sürecini de değerlendiren Babacan, “Son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim: Barış savaştan iyidir. Sükût kavgadan iyidir, diyalog çatışmadan iyidir.Yaşamak ölmekten iyidir. Geçtiğimiz hafta DEM Parti İmralı heyeti tarafından yapılan açıklamayla terör örgütü PKK’ya silahları bırakma ve kendini feshetme çağrısı yapıldı. Bu açıklamanın hemen ardından da örgüt, çağrının gereklerine uyacağını söyledi. Sözlerin tutulup tutulmayacağını yakından takip edeceğiz. Biz ilk günden bu yana şunu söyledik: Bu süreci ‘temkinli bir iyimserlikle’ takip edeceğiz. Gerekli gördüğümüz noktalarda da tavsiyelerimizi, uyarılarımızı yapacağız dedik ve öyle de yapıyoruz. Çünkü biliyoruz, terörü sona erdirmek sıradan bir iş değildir. Çözüm size gümüş bir tepside sunulmaz, hediye edilmez. Adım adım inşa edilmesi, ilmek ilmek örülmesi gereken bir süreçtir. İyi bir yol haritası gerektirir, siyasi irade gerektirir; en önemlisi de kararlılık gerektirir, kararlılık. Bakın yol haritası diyoruz henüz bir yol haritası yok. Siyasi irade diyoruz, ülkenin Cumhurbaşkanı’ndan henüz net bir duruş görmedik. Kararlılık diyoruz, belki Sayın Bahçeli bu işi başlattığı noktada duruyor ama Sayın Erdoğan’ın bu işin neresinde durduğunu henüz tam anlamış değiliz” dedi.
“Ya bin yıldır beraber yaşayan insanlar olarak sarılıp helalleşeceğiz ya da çeşit çeşit bahane üretip ayrışmaya devam edeceğiz”
“Ya ileriye bakacak, hep birlikte kararlılıkla yürüyeceğiz ya da arkamıza bakıp, yalpalayıp, bu fırsatı kaçıracağız. Ya bin yıldır beraber yaşayan insanlar olarak sarılıp helalleşeceğiz ya da çeşit çeşit bahane üretip ayrışmaya devam edeceğiz. Türkiye terör sorunu yüzünden çok büyük kayıplar yaşadı arkadaşlar, çok. Birliğimizi, beraberliğimizi kaybettik. Ülkenin büyük ekonomik potansiyelini kaybettik. Ama her şeyden önce canlarımızı kaybettik, bu vatanın evlatlarını kaybettik… On binlerce aileye ateş düştü. Artık kaybedecek tek bir günümüz, tek bir saatimiz bile yok. Türkiye onlarca yıldır çektiği bu sorundan kurtulmalı artık.”
“Süreçteki en önemli risk İsrail’in bozucu müdahaleleridir”
“Bu süreçteki en önemli riskler Suriye kaynaklı gelişmeler ve İsrail’in bozucu müdahaleleridir. Son yıllarda, Suriye’de yaşayan Kürt halkının durumunda, zalim Esad dönemine nazaran, bazı iyileşmeler yaşandı. Kürtlerin Suriye’de hür ve eşit vatandaş olmaları için çok daha ileri adımlar atılması şart. Ancak İmralı’dan gelen mektup ve çağrının PYD/YPG üzerindeki etkisinin ne olacağı, PYD/YPG’nin Şam yönetimiyle devam eden temaslarının nasıl sonuçlanacağı henüz belli değildir. Bu konu, hem Suriye’nin istikrarı ve güvenliği açısından hem de ülkemiz açısından son derece kritik bir konudur. Unutmayalım ki başta İsrail hükümeti ve destekçisi ABD yönetimi, Suriye’de tamamen kendi çıkarlarını önemsiyorlar, başka hiçbir şeye baktıkları yok... İsrail hükümeti, istikrarlı ve güçlü bir Suriye’yi değil; iç kavgalarıyla meşgul, bölünmüş, zayıf bir Suriye’yi tercih ediyor.”
“Çağrı metninin önce Kürtçesi okununca afalladılar, ne yapacaklarını bilemediler”
“Evet, terör ülkemiz için büyük bir sorundur. Ancak ülkemizde büyük bir hak ve özgürlük sorunu da vardır. Ülkemizde Kürt vatandaşlarımızın sorunları vardır, Kürt sorunu vardır. Bu sorunun çözüm zemini de bu çatının altıdır, Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Bakın, İmralı heyetinin örgütün feshine yönelik çağrıyı okurken dahi bu sorun ayyuka çıktı. İzlemişsinizdir televizyon kanallarında neler yaşandı, gördünüz değil mi? Çağrı metninin önce Kürtçesi okununca afalladılar. Bazıları ne yapacağını bilemedi, korkup yayını kesti, bazıları asıllarına rücu etti, yasağa sarıldı. Bu otoriterlik virüsü, bu antidemokratiklik virüsü, bu popülizm virüsü, bu ayrımcılık virüsü siyasete yayılan bir virüs arkadaşlar.”
“Tahammülsüzlüğü, henüz ellerine geçirmedikleri sopayı her fırsatta sığınmacılara sallayanlardan biliyoruz”
“Bu virüs muhalefete de hızla yayılıyor. Tahammülsüzlüğü, yerel yönetimlerdeki icraatlerden, Arapça tabelalara yaptıkları düşmanlıktan biliyoruz. Tahammülsüzlüğü, Filistin’le dayanışma mitinginden dönene yumrukla saldıranı, savunanlardan biliyoruz; tahammülsüzlüğü, henüz ellerine geçirmedikleri sopayı her fırsatta sığınmacılara sallayanlardan biliyoruz. Bu virüsle hep birlikte mücadele etmemiz gerekiyor. Çok şükür, biz bunların hepsine karşı aşılıyız. Ayrımcılıkmış, ırkçılıkmış, kutuplaştırmaymış… Bunların hepsine karşı doğuştan aşılıyız. Onun için bazı muhalefet partilerinin içinde rahat yaşayan bu zehirli ideoloji bize bulaşamıyor. İster iktidardakiler olsun ister muhalefettekiler; otoriter zihniyetin her türünü reddediyoruz. Ve bu şekilde yolumuza devam edeceğiz inşallah.”
“Kadınların hem toplumsal hayatta hem de siyasetin içinde aktif bir şekilde var oldukları bir Türkiye istiyoruz”
“Değerli arkadaşlar, önümüz 8 Mart Dünya Kadınlar günü. Biz, kadınların daha mutlu olduğu bir ülke için çalışmaya devam ediyoruz. Çünkü biliyoruz ki özgür ve zengin Türkiye’nin yolu kadın-erkek topyekûn çalışmaktan geçiyor. Fakat maalesef Türkiye’de işler şimdiye kadar böyle yürümedi. Ülkemizdeki her türden tartışma kadınlar üzerinden yürütüldü, yürütülmeye devam ediyor. Gün geldi, kadınlara ‘Başında örtü var’ dediler, okula giremezsin, askerde yemin törenine giremezsin dediler. Gün geldi, ‘Kadının yeri evidir’ dediler, işe almadılar. Gün geldi, ‘Kadın çocuk bakar’ dediler, siyasete almadılar; bu iktidar, kadına karşı şiddete dair yeterli önlemleri almadığı gibi, şiddetle mücadeleyi pazarlığa açtı. Hepsinin farkındayız, hepsini çözeceğiz arkadaşlar.Çünkü biz, kadınların kendilerini güvende hissettiği bir Türkiye istiyoruz. Kadınların aldıkları tehditlerin üzerine kararlılıkla gidildiği karakolda, savcılıkta muhatap bulabildikleri bir Türkiye istiyoruz. Kılık kıyafetleri sebebiyle ayrımcılığa maruz bırakılmadıkları bir Türkiye istiyoruz.Kısacası arkadaşlar; kadınların hem toplumsal hayatta hem de siyasetin içinde aktif bir şekilde var oldukları bir Türkiye istiyoruz. Ve bunu hep beraber başaracağız.”
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları