loading
close
SON DAKİKALAR

Altan Öymen: 'Halk bu gidişi destekliyor mu' sorusunun cevabı 7 Haziran seçimleridir

Altan Öymen: 'Halk bu gidişi destekliyor mu' sorusunun cevabı 7 Haziran seçimleridir
Tarih: 12.09.2017 - 15:01
Kategori: Medya

CHP Eski Genel Başkanı Gazeteci Altan Öymen, Can Ataklı'nın hazırlayıp sunduğu Yaızişleri programına konuk olarak katıldı.

CHP Eski Genel Başkanı Gazeteci Altan Öymen, Can Ataklı'nın hazırlayıp sunduğu Yaızişleri programına konuk olarak katıldı.

Altan Öymen 12 Eylül darbesinin 37. yıl dönümünde 12 Eylül'e giden süreci ve yaşadıklarını anlattı.

Öymen'in açıklamalarından bazı bölümler şöyle:

"12 Eylül daha önce birbirinin takibi olan şeylerin sonunda geldi. 1973'te CHP 1. partiydi. MSP'nin katılımıyla koalisyon hükümeti kuruldu. 1974'te Kıbrıs olayları oldu. Sonra hükümette anlaşmazlık çıktı. Yerine Demirel başkanlığında Milliyetçi Cephe hükümeti kuruldu. Koalisyonda Demirel, Erbakan, Türkeş vardı. O zamandan itibaren antikominizme karşı bir sertleşme başladı ve bu giderek var olan hadiselerin üzerine gelerek Türkiye'yi iki kampa böldü. Milliyetçi Cephe hükümeti 2,5 sene iktidarda kaldı. Daha sonra gensoruyla Milliyetçi Cephe hükümeti düştü. Yerine CHP hükümeti kurdu.

12 Eylül öncesinde de sonrasında da temelinde şu vardı: Sıkıyönetim ilan edilmişti. Yeteri kadar sanıkların bulunup cezalandırılmasına katkıda bulunmadığı öne sürülüyordu.

-(12 Eylül'de yaşadıkları) 12 Eylül'de toplantımız vardı. Meclis'in tatile girip girmemesi meselesi var. İktidar Meclis'in tatil edilmesini istiyor. Herkes evine gitti. Ankara'daydım Uğur Mumcu telefon etti, 'gel yemeği burada yiyelim' dedi. Gittim, (askeri hareketlilik için) Uğur da sağa sola telefon ediyor. 'Manevra yapıyorlarmış' dedi. Ecevit Trabzon'a gidecek miting için. Ecevit beni gelip alacak beraber gideceğiz. Sabahleyin telefon geldi bir vekilimiz tankları görmüş gece 02.30 gibi. Partiye telefon ettim, gece bekçisi 'şu sırada buraya askerler geldi' dedi. Ecevit'e telefon ettim, 'öğrendim' dedi. 'Komuta kademesinde mi birileri mi, öğren' dedi. Bir yerleri aradım. 'Genelkurmayın ışıkları yanıyor' meselesi oradan çıktı.

Milletvekillerin telefonu kesilmiş bir tek benimki çalışıyor. Çünkü ben vekil diye değil basın telefonu diye kaydettirmişim.

Partiler de fiilen çalışamaz hale geldi. Pratikte biz partide çalışmaya devam ettik. İstanbul milletvekili bir arkadaşımızın evinde toplanıyorduk. O arada parti için soruşturma açtılar. Bize de Milliyetçi Hareket Partililer 'asıl sorumlular bunlar' dediği için açıldı.

-Yüzde 10 barajı vardı. Bunun süreçteki etkisi sanıldığından fazladır. Oyların büyük kısmını temsil edilemez hale getiriyor. İktidardaki partiye kendini dev aynasından görme fırsatı veriyor.

-Türkiye'nin AB'ye üye olması demokrasi için garanti oluşturacaktı. 2005'ten sonra (iktidar kendisini) dev aynasında görmeye devam etti. Ekonomi fena gitmedi. Ecevit zamanında alınmış tedbirler vardı. Sonra Ergenekon, Balyoz, Odatv davaları başladı. Adalet mekanizması hükümetin hoşuna gitmeyen hadiseler karşısında enstrüman gibi kullanıldı. 2010 referandumuyla anayasayı değiştirdiler. Ne hale geldiğini sonradan gördük. O zaman da görülmüştü ama iktidardakiler görmüyordu. Adalet, polis mekanizması da aynı... Ne istediler de vermedikle ortaya çıkan hadise önce cumhuriyetçi kesime yöneldi. Türkan Saylan hastayken evi basıldı.

İktidarın gözleri önünde, yönetimde bulunduğu zaman olan işler. İçişleri Bakanı, Savunma Bakanı hepsi tayin edilenler...

Türkiye, 7 Haziran 2015 seçimi geçirdi. 'Halk bu gidişi destekliyor mu' sorusunun cevabı oradadır. AKP'nin oyları geriledi. 6 ay sonra seçim yenilenmesi anayasadaki amacına tamamen ters şekilde kullanıldı. Hükümet kurulmadı dendi. Kurdurulmadı.

-Olağanüstü sebeplerle hiç alakası olmayan 150 bin kişi işinden atıldı. Bunlar işsiz, çoluk çocukları var. Aileleriyle milyonu aşkın insan eder. Bir kısmı tutuklandı, bir kısmı gazeteciler davasında görüldüğü gibi rehin alınıyor.

Cumhurbaşkanı darbeyi eniştesinden öğrendi. Gariplikler çok fazla olsa da bütün bu hikayeyi olduğu gibi kabul edelim. Bundan sonra mevcut hadiseyi başka amaçla ele almak kullanmak diye bir hadise var ortada. Bir gazeteye kızıyorsunuz o tedbirleri ona uyguluyorsunuz. Böyle bir şey görülmemiş. Başka sebep olmasa bu hadiseden siyasi amaçlarla faydalanmak durumu var. Kanun çıkmıyor, kararname çıkıyor. Bunlar demokrasilerde hayırlı bir şey değildir. Demokrasiye son veren oluşumlarda görülür.

Hitler'in iktidara gelmesi kararname ile olmuştur. Alman parlamentosu yakılmıştı. Hükümetin hiç alakası olmadığı belirtildi. Olduğuna dair işaret çıkmadı. Aklı yerinde olmayan kimse tarafından yapıldığı kabul edildi. Bunu vesile ederek bunu 4 sene uyguladılar Almanlar.

-(YSK'nın şaibeli kararı) YSK en yüksek mercidir. Seçim devam ediyor, sandıkların bir kısmı açılmamış. Birden usül değişikliği yapıldı. Önümüzdeki seçimlerde buna benzer bir şey olursa mesela pusulanın zarflara konmasına gerek yok derse... Kanunda boşluk bulunan yerlerin YSK tarafından kanuna uygun doldurulması gerekir.

YSK'nin görevi sadece seçim değil. Propaganda hakkı... O kadar dikkatle düzenlenirdi ki hükümette bulunanlar hükümet imkanlarını seçim propagandasında kullanamazlardı. Böyle hakları yok.

ATV, seçimin son günlerinde Erdoğan'ı daha fazla konuşturmuş. YSK 'bu yanlıştır' diye karar verdi. Karar seçimden sonra açıklandı. Buna rağmen AKP tarafından buna reaksiyon gösterildi.

-Başka ülkelerin içişlerine karışılmaz derken bizim karıştığımız memleket yok muydu? Suriye muhalifleri İstanbul'da toplandı. Oralarda Esad'ın gitmesi lazım, denildi.Başka ülkelere karışırsanız aynı muameleyi görürsünüz."





Vişne Haber Ajansı




















ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları