loading
close
SON DAKİKALAR

Altan Öymen: Hayatımda görmediğim derecede hukuksuzluklar uygulanıyor

Altan Öymen: Hayatımda görmediğim derecede hukuksuzluklar uygulanıyor
Tarih: 22.06.2017 - 13:36
Kategori: Medya

CHP eski Genel Başkanı, gazeteci Altan Öymen, Can Ataklı'nın Yazıişleri programına katıldı. Öymen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Adalet Yürüyüşü için 'Lütfettik' sözü için, 'Lütuf filan değil, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının kullanılması' dedi.

CHP eski Genel Başkanı, gazeteci Altan Öymen, Can Ataklı'nın hazırlayıp sunduğu Yazıişleri programına katıldı. Öymen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Adalet Yürüyüşü için 'Lütfettik' sözü için, 'Lütuf filan değil, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının kullanılması' dedi.

Öymen, "Hayatımda görmediğim derece hukuksuzluklar uygulanıyor. Böyle bir dönem geçiriyoruz. Buna ses çıkarılmayacak da ne yapılacak?" ifadelerini kullandı.

Altan Öymen'in açıklamaları şöyle:

"(Tutuklu gazeteciler) İnsanlar niye tutuklanır, delilleri karartmasın diye. Böyle bir şey yok. Deliller savcının elinde nasıl karartacaksın? En zor olan gazetecilerin kaçmasıdır. Yurt dışına çıksan görürler. 

En tutuklu olmaması gerekenler önce delil olmadan hapse atılıyor. Delil bulunursa iddianame haline geliyor.

4-5 sene yatmış arkadaşlarımız var. Mustafa Balbay, Tuncay Özkan var. Hayatımda görmediğim derecede hukuksuzluklar uygulanıyor. Böyle bir dönem geçiriyoruz. Buna ses çıkarılmayacak da ne yapılacak? Mahkemeye itiraz ediyorsunuz, reddediliyor. Çare duyurmak. Demokrasi içinde imkanlar bunlar. Meclis'te de milletvekillerinin çok uzun konuşmalarına izin vermeyen bir iç tüzük var. Bunu daha da kısaltmak istiyorlar. Meclis'te eskiden (görüşmeleri) yayınlarlardı. Kamuoyunun gözünden kaçırılması istenen kanunları gece geçirmeye çalışıyorlar. İnsanlar yeni çıkan kanunları nasıl öğrenecek. Yasada bilmiyordum, demek gibi bir şey yok. 

2019'da önce yerel seçimler yapılacak, sonra genel seçimler var. 2 başka mesele var. Birisi, propaganda eşitsizliği. Değişik görüşlerin açıklanmasının giderek daralmış olması, iktidara ait görüşün hakim görüş olması, muhalif olanların dar imkanlar dahilinde küçük cümlelerle verilmesi. TV izliyorsunuz, birden Cumhurbaşkanı, Başbakan konuşmaya başlıyor. İktidar mensupları konuşursa yayın hemen kesiliyor. Acaba bizim dışımızdaki demokratik ülkelerde herhangi bir tv düzeninde böyle bir şey var mı? Olağanüstü bir hadise olmamış yayın hemen kesiliyor. İktidar konuştuğunda eşit ölçüde muhalefete de söz hakkı kuralı var dünyada. Seçim öncelerini düşünün. Fransa'da bütün adaylar dizildi aynı programda, ABD'de yüz yüze tartıştılar. 2019 seçimlerine kadar bu düzen devam ederse propaganda eşitsizliğiyle gideceğiz. İkincisi; seçim güvenliği. Seçim sürerken kural değişiyor. Büyük bir soru işareti ortada. Atılan oylardan ne kadarı acaba seçim kurulu kararına göre değiştirildi? YSK, önümüzdeki seçimde, zarfsız atılan oylar da geçerli olacak, derse... 

(Erdoğan'ın Adalet Yürüyüşü hakkındaki sözleri) Lütfettik diyor. Anayasa var. Lütuf filan değil, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının kullanılması. Anayasa madde 34 var. Herkes izin almaksızın gösteri ve yürüyüş düzenleme hakkına sahiptir. Lütuf eski padişahlık döneminde kullanılırdı. Hak denilen şey Kanun-i Esasi ile gelmiştir. 

AKP'li sözcülere bakın birlik beraberlik bir yana itham eden söylemlerde bulunuyorlar. İçerde tutuklular var, işten atılanlar var. 150 bin kişi var. Bunların çoluk çocukları vardır. 1,5 milyon insan eder. Bir memleket bu yükü taşıyamaz. 

Bizde 1962-63'te darbe teşebbüsü oldu. Birincisinde iktidarda koalisyon hükümeti vardı. 3 politikacı Yassıada duruşmalarından sonra idam edilmişti. Koalisyon hükümeti kurulmuş. İki uç parti CHP ve Adalet Partisi bunu başarmış. Bir darbe oluyor. Birincisini kan dökülmedi diye, haber göndererek sadece 'sizi emekli edeceğim' dediler. Kimse tutuklanmadı. 1963'te yeni bir teşebbüs yaptıklarında devlet gitti üzerlerine. İdamlar oldu. Ötekiler, düşük rütbeliler, öğrenciler sadece tardedildiler (uzaklaştırıldılar). Ama onlara üniversitelerde imkan açıldı. 

İrtibatı vardır denilerek çok sayıda insanı işten çıkardılar bunun içinden çıkılmaz. 22 Şubat ve 22 Mayıs'tan sonra bir isyan girişimi olmadı. Türkiye o büyük badireyi atlattı. Suçu bu kadar yaydığınızda içinden çıkmak mümkün değildir. Suçun sanığı çok olursa suçlusu yok olur, derler. 

Adalet ve Kalkınma Partisi diye bir parti var. Hadi içlerinden biri hatalı bir söz söyledi. Olur ya. Ama partinin yetkili yerlerinde bulunanalar bunu hatırlatmalılar. Parlamentoda epey yıllar bulundum. Bunu grubumuzda konuşurduk. Parti başkanı da eleştirilirdi. Demokrasiye geçtiğimiz, tecrübesiz ilk yıllarda çok kimse Menderes iktidarını eleştirmiştir. Öyle bir hale gelmiştir ki bakanların istifası istenmiştir. İçerde bu kadar tutuklusu olan bir ülke... 1,5 milyon insan doğrudan etkileniyor ama karamsarlık havası Türkiye'yi etkiliyor. Akşam açıyorsun haberleri hainler, diyorlar. Hain dedikleri arasında muhalefet partileri var. Balyoz davalarını hatırlayın. İnsanlar mahkum oldu. Sonra anlaşıldı ki deliller sahtedir. Hepsi beraat etti. Düzmece olduğu ortaya çıktı. 

Türkiye'de toplumsal barışa ihtiyaç var. Hakaretle bir yere varılmıyor ki. Bazılarının milletvekilliklerini düşürdüler. Tutuklama için bile Meclis kararı olur diye benim zamanında konuşmuştuk. Şöyle bir usul koymuştuk. Hileli, iflas, görevi kötüye kullanma, suistimal gibi yüz kızartıcı suçlar olursa onların davalarına Yargıtay bakar, tutuklama kararı verilirse de Meclis tarafından tasdiki gereklidir. Vekil, tutuklanıyor, yargılanıyor, yargılanırken mahkum olup vekillikten düşürülüyor. Olur mu böyle?"


Vişne Haber Ajansı

 

















ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları