Çanakkale’de gerçekleştirilen panelde Kazdağlarının altın madencilerinin yağmasından korunması için fiili mücadeleden başka çare olmadığı vurgulandı.
Panelistler kadar, salonu dolduran Çanakkaleliler de Kazdağlarının dört bir yanında altın çıkarmak için uğraşan uluslararası şirketleri, ‘işgalci’lere benzettiler. Etkinlikte, yeni bir emperyalist saldırı ile karşı karşıya olunduğu ifade edildi.
Çanakkale Tabip Odası tarafından gerçekleştirilen Kazdağlarında altın madenciliğini sağlığa ve sulara etkileri konulu
panel belediye nikah salonunda gerçekleştirildi.
Çanakkale Tabip Odası Başkanı Nihat Gülhan 1915 Çanakkaleyi geçemeyen küresel güçlerin, 2000’li yıllarda, yanlarına yerli işbirlikçilerini de alarak yine saldırıya geçtiklerini söyledi. Gülhan, “Bu sefer hedef Kazdağları. Suyumuz, doğamız, yeşilimiz. Yani canımız, ciğerimiz” diye konuştu. Panelde konuşan Ege Üniversitesi Halk Sağlığı Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Hür Hassoy, suyun yaşamdaki önemine dikkat çekerek, Kazdağları yöresinde yapılacak altın madenciliğinin yöredeki suları geri dönülemez biçimde kirletebileceği uyarısında bulundu.
Panelde konuşan Ege Üniversitesi Halk Sağlığı Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ali Osman Karababa, “Çevre sağlığı açısından örnek bir olgu. Türkiye’de altın madenciliği” başlıklı sunumunda altın madenciliğinin çevreye ve canlı yaşamına etkileri konusunda önemli bilgiler verdi. Sunumuna Munzur vadisinin fotoğrafını göstererek başlayan Karababa, bu vadinin yapımın planlanan beş barajla yok edilme tehlikesi altında olduğunu belirtti.
İnsan-çevre etkileşiminin anne karnında başladığının altını çizen Karababa bu etkileşimin yaşam boşunca devam ettiğini belirtti. Karababa, çevrenin kirlenmesi nedeniyle her geçen yıl dünyada kanserlerin artığını kaydetti.
Konuşmasında altın madenciliği ile ilgili önemli bilgiler aktaran Karababa, çok uluslu şirketlerin altın çıkaracağı yeri özenle seçtiklerini söyledi. Karababa, örnek olarak verdiği Papua Yeni Gine’de doğanın talan edildiğini ve altın madenciliği nedeniyle 5 bin insanın öldürüldüğünü aktardı. Altın madenciliğinde siyanür kullanımı ve altın üretim teknikleri konusunda da bilgiler veren Karababa, madencilikte kullanılan siyanürün doğadaki ağır metalleri harekete geçirdiğine dikkat çekti. Karababa ayrıca şunları söyledi: “Doğal kaynaklarımız sınırlı değil. Madenleri ham olarak satan hiçbir ülke zengin olmadı. Altın madenciliği bu koşullarda yapılmaması gereken bir madencilik. Zararsız hiçbir tarafı yok. Yeni zararsız bir teknik bulunana kadar altın madenlerine hiç dokunulmamalı. Fakir bekçiler olalım yeter ki sağlığımız yerinde olsun.”
Salondaki dinleyicilerin de söz alarak konuştuğu etkinlikte 2013 yılında altın üretimine geçmeyi planlayan madenci şirketlere karşı harekete geçilmesi gerektiği, bunun da şirketleri yörelerden fiili bir şekilde kovmakla mümkün olduğu belirtildi. Etkinlikte konuşan CHP Milletvekili Serdar Soydan Kazdağları ile ilgili TBMM’ye verdiği soru önergelerini aktarırken, Çanakkale Çevre Platformu Üyesi İbrahim Gül ise altın madencilerinin halk tepkisi nedeniyle yöreye gidecek yeni yollar açma çabasında olduklarına dikkat çekti.
Madencilerin Çanakkale’ye yeni bir baraj yapma sözü verdiklerini belirterek, “Binlerce kişi olarak bu madencilerin karşısına çıkmalıyız. Bunun için de Muratlar köyünde 24 Ocakta yapmayı planladıkları ÇED toplantısında tepkimizi ortaya koyalım” dedi.
Çanakkale ÇEP Üyesi İlhan Pirinçciler de fiili mücadelenin önemine dikkat çekerek, ülke genelindeki bu mücadelelerin birleştirilmesi gerektiğini söyledi.