“Yaradılanı severiz yaradandan ötürü” dendiğinde gözümüzde sadece insanlar canlanmıyor. “Dikkat geyik çıkabilir” tabelalarını söküp yerlerine “Dikkat geyiklerin yaşam alanından geçiyorsunuz” tabelaları asmak istiyoruz.
- Hayvan hakları denilince ilk kedi ve köpekler geliyor. Ancak geride binlerce tür hayvan var. Biz hem kedi köpek haklarıyla sınırlandırılmamak, hem de bu davanın eşeği olacağımızı vurgulamak için sembol olarak eşeği seçtik. Eşek hem sırtına vurulan tüm yükü çeker hem de inatçıdır malum.
- İlkçağdan bu yana hayvanlar medeniyet yürüyüşünde insanların en büyük yoldaşı olmuş. Şehirleşmeyle insanlar tabiatın zapturapt altına alındığı yaşam alanları oluşturmuş kendisine. O güne kadar insanın en büyük arkadaşı hayvanlar şehirlerde fazlalık olmaya başlamış. Sadece kedi-köpek değil.
New York’un ilk zamanlarında domuzlar şehrin çöpçüleriymiş. Tabii aç kalanların da akşam yemeği. Batı şehirleri önce yaşamlarından ve sokaklarından hayvanları temizlemiş. Ciddi katliamlar olmuş. Bizim modernleşme serüvenimize de bu politikalar ilham vermiş. 1910’da özellikle Pera’da yaşayan köpekler Sivriada’ya sürülmüş. Yaklaşık 80 bin köpek feci şekilde can vermiş. 3 Haziran’da Sivriada’ya gidip sembolik bir anıt diktik. Hayvan hakları konusunda iftihar edebileceğimiz bir mirasımız var.
1800’lerin sonuna kadar padişahla at aynı iş hukukuna tabiydi. Yük hayvanları mutlaka emekli ediliyordu. Bu hayvanların emekliliklerini refah içinde geçirebilmeleri için vakıflar vardı. Göç sırasında yaralanan kuşları tedavi eden vakıflar vardı. Bu ruhu canlandıracak çalışmalar yapıyoruz.
- Bunu yeniden kurmak pek de kolay değil, Türkiye'de hayvan hakları dendiğinde hep sevgi üzerinden konuşuluyor, oysa sevilseler de sevilmeseler de bir canlı olarak hayvanların da hakları var.- Bu bizim en önemli alameti farikamız. Hayvanları sevmek, evinizi bir hayvanla paylaşmak, -sahip olmak değil paylaşmak- sokakta gördüğünüz kedinin karnını, köpeğin gıdısını okşamak bireysel bir tercihtir. Ancak hayvanların hakları olduğunu bilmek ve bunu savunmak insan olmanın sorumluluğudur. Bu nedenle aramızda evini birden fazla hayvanla paylaşanlar olduğu gibi ömründe bir kediye, kuşa dokunmamış insanlar var.
- Sizin “Anayasaya Kuyruk Lazım” kampanyanız da bu anlamda çok önemli. Anayasaya kuyruk lazım, çünkü?..- Türkiye çok acı tecrübeler üzerine hep birlikte yeni, sivil bir anayasa yapmaya karar verdi. Tüm siyasi partiler anayasa yapma masasından ilk kalkan olmamak için azami özenli. Sivil toplum kuruluşları öneriler, taslaklar sunuyor. İşte bu platformda hayvanların da söz söylemesi gerektiğine inanıyoruz.
- Neler talep ediyorsunuz?- Hayvanlara zarar verilmesinin kabahat olmaktan çıkarılıp cana kast olarak kabul edilmesini; belediyelerin sınırları içinde yaşayan hayvanlara da hizmet sunmasını istiyoruz. Deneylerde hayvan kullanımı -çok hayati deneyler harici- yasaklanmalı. Kesimhane, tavuk çifliği gibi yerlerde hayvan refahı sağlanmalı.
- Hollanda’da mecliste Hayvan Partisi’nden iki milletvekili var. Türkiye’de şayet baraj olmasaydı böyle bir şey mümkün olur muydu, insanlar size oy verir miydi?- Hayvan Partisi adını duyan pek çok kişiden şöyle bir tepki aldık: Meclis’teki iki ayaklı hayvanlar yerine dört ayaklılara oy vereceğim. Sizi destekliyoruz. Bu tam da bizim engel olmak istediğimiz anlayış. Türkiye’de
hayvan partisi demek, siyasetsizliği savunma, siyasete tepki verme eylemi gibi anlaşılıyor.
“Meclis’teki iki ayaklı hayvanlar” derken, anlam dünyamızın derinlerinden gelen hayvan olmanın aşağılık bir şey olduğunu söylemiş oluyorlar. Böyle oylarla olacaksa değil iki milletvekili sokmak, iktidara gelmeyi bile istemeyiz. Amacımız illa ki seçimlere girmek değil. Bir parti adıyla hayvan hakları konusunda söz söylemek.