'AKP Neden Kazanır CHP Neden Kaybeder' adlı kitabında 2009 yerel seçimlerindeki deneyimlerini anlatıyor reklamcı İlyas Başsoy.
AK Parti, CHP'ye karşı sadece bir defa hezimete uğradı, o da malum 2009 yerel seçimlerinde Antalya'da... Seçimde CHP adayı ve şimdiki Belediye Başkanı Prof. Mustafa Akaydın için çalışan reklamcı Ateş İlyas Başsoy, beklenmedik bir şekilde galip gelmişti. Başbakan'ın 'Çok anormal bir durum' olarak değerlendirdiği seçim sonucunda Başsoy, gündemi belirleyen adam olarak ilk sıraya yerleşmişti. Son kitabı 'AKP Neden Kazanır, CHP Neden Kaybeder'de seçim deneyimlerini anlatan ve parti liderlerine mesajlar veren İlyas Başsoy'la Kemal Kılıçdaroğlu ve Başbakan'ın kulaklarını bolca çınlatarak konuştuk...
- Bu kitabı yazma fikri nasıl doğdu, neler anlatıyorsunuz?
Dedemden kalma bir
kitap vardı, 1930'larda Atatürk'ün sağlığında basılmış. Kitabın büyük bölümünde somut icraatlar anlatılıyordu, yani Atatürk, iktidarın zirvesindeyken bile icraatlardan ve projelerden bahsediyordu. Zamanla anladım ki Atatürk masanın başında bunları anlatırken sağında oturan Celal Bayar not almış, solunda oturan İsmet İnönü duymazdan gelmiş. Atatürk'ten sonra icraattan bahseden hiçbir CHP lideri çıkmamış. İcraat söyleminin tekeli Demokrat Parti geleneğine miras kalmış.
70 yıldır böyle geldiği için AKP kazanıyor, CHP kaybediyor...
- Kitapta 'bir dost' diyorsunuz kendinize...
'Bir dost' ibareli mektuplar genellikle 'aldatılan' kişilere yollanır. Bu
kitap da kendini aldatılmış hisseden veya hissetmesi gerekenlere 'bir dost' mektubu aslında.
- CHP adına neler yaptınız seçimlerde Antalya'da?
Türkiye'de kitaplar genellikle masa başında yazılır. Oysa özelikle Amerika'da bir deneyim, onların söylemiyle 'key study' içermeyen kitaplara itibar edilmez. Antalya deneyimi benim için bu anlamda tezlerimi kanıtlayan harika bir deneyim oldu. Öteden beri icraat ve proje söyleminin siyasetsiz seçmeni (kitapta bunlara Selim Türkhan diye bir kod isim verdim) etkileyeceğini söylüyordum. Antalya bana bu hipotezimi kanıtlama fırsatı verdi. Orada CHP'nin bugüne kadar yapmadığı her şeyi yaptık ve sonuç böyle oldu.
- Hiç para almadığınızı söylediniz kampanya süresince, sonuçta da mı ödeme yapmadılar?
Antalya bu konuda Lidya öncesi dönemde.
- Para kısmı pek önemli değil diyelim, kampanyayı nasıl yönettiniz ve genel seçimlerde CHP ile çalıştınız mı?
Hayır, CHP ile hiç çalışmadım. Bu saatten sonra çalışmaya da niyetim yok. 3 yıldır siyasi insanların içindeyim ve bu dünya bana sadece üzüntü verdi. Artık evime döndüm ve barajı geçen hiçbir siyaseti hayatıma taşımak istemiyorum.
- Antalya Türkiye için bir örnek olabilir mi, orada yapılanlar ülke genelinde yapılsa Tayyip Erdoğan seçim kaybeder mi?
Evet, bir örnek olabilir ve hayır, bu konuda telaşa gerek yok. Çünkü CHP'nin bu örneği okumaya niyeti yok... Anketler genellikle bin-iki bin denek üzerinde yapılır, Antalya'daki 1 milyon denekli dev bir seçim anketiydi. AKP'nin en güvendiği iller arasında olan ve orta-sağın geleneksel kalesi olarak görülen Antalya'da, CHP'nin nasıl olup da AKP'yi yendiğini AKP dışında kimse araştırmadı. 29 Mart seçimlerinden sonra Antalya için 'AKP, CHP'ye ilk kez yenildi' yorumu yapılmıştı. En doğru tespiti de Başbakan yapmıştı, 'Çok ama çok anormal bir durum' diyerek. Antalya'da çok anormal bir şey oldu ve kitabın ilk kısmı bu deneyimi anlatıyor.
- AKP'yi yenen ilk kişisiniz sanırım, peki AK Parti tarafından nasıl karşılandı bu durum? Arayan oldu mu?
Haşa, böyle bir iddiam asla yok. AKP'yi yenen kişi filan değilim. Ben AKP'nin CHP'ye yenildiği ilk seçimin kampanyasını yürüten kişiyim. Siyasi seçim gibi çok boyutlu bir algoritmayı kişilere bağlamak kesinlikle yanıltıcıdır. Herkesin emeği var, ben sadece üstüme düşen görevi, ekibimdeki değerli arkadaşlarla birlikte yaptım. Sorunuzun ikinci kısmına şöyle yanıt vereyim; Evet sadece AKP aradı.
- Başbakan aradı mı sizi?
Başbakan aramadı ama AKP'nin Antalya seçimiyle ilgili iki bin sayfalık bir rapor yazdığını ve orada sık sık adımın geçtiğini biliyorum. Daha seçim gecesinde AK Parti'ye yakın bazı araştırmacılar benim ismimi televizyonlardan anmıştı. Seçimden sonra neredeyse bir yıl boyunca tamamı AKP ikliminde araştırmacılar ve gazeteciler beni arayıp konuyla ilgili bilgi istediler.
- AK Parti'nin kampanyalarını nasıl değerlendiriyorsunuz, neden kazanıyorlar?
Çok başarılı buluyorum. Neredeyse kusursuz. Sadece şu son dönemde Hopa, üniversiteli gençler veya hapisteki yazarlar konusunda art arda hatalar yapıyorlar. Zaten yüzde 50 almışsın, silahı kalemi olan idealist delikanlılardan, yazarlardan ne istiyorsun? Ünlü bir söz vardır; 'Beni yuhalayanlardan çok alkışlayanlardan korkarım' diye. Elbette yuhalanacaksın, elbette yumurta yiyeceksin. Bu demokrasi demektir. Fikren uyuşmadıklarını hapse atmaya kalkan tek bir kişi yoktur ki, bu çabasıyla başarı kazansın. Umarım AKP kısa zamanda anlar bunu. Çünkü meselenin kendi trajedisi bir yana, Selim Türkhanlar'ın yüreğine bir kez şüphe düşürürlerse bu AKP'ye çok pahalıya patlar.
- Kitapta AK Parti'yi yenmenin sırrını anlatıyorsunuz, nedir bu sır?
Siyasal iradeye inanmayan bazı karanlık insanlar, AKP'yi yenmek için komplolara dahil oldular. Oysa AKP bütün gücünü seçmenle, siyasetle kazanan bir parti. AKP bir gün yenilecekse bu siyasi seçimle olmalı. Türkiye'nin yaklaşık yüzde 70'i siyasetli seçmen. Hiçbir parti diğer partinin tabanından yani 'siyasetli' seçmeninden kolay kolay oy alamaz. CHP asla oy alamayacağı AKP siyasetine yani tabanına muhalefet ederek enerjisini, zaten ona oy verecek CHP tabanına reklam yaparak parasını harcıyor. Bunları söylediğim için çok zeki filan değilim. Olayı 'anormal' yapan, bu kadar basit şeylerin nasıl olup da koskoca CHP tarafından akıl edilemediği.
- CHP kaybetmeye mahkum mu, başkanla ne kadar alakalı bu kaybetme hali? Kılıçdaroğlu kötü bir başkan mı?
Mesele başkanla alakalı değil. CHP'nin hayatı algılama tarzıyla alakalı. Örneğin Dersim; Kılıçdaroğlu'nun haberi yok mu bu tarihten? Elbette var, elbette bir Dersimli olarak bu acıları yaşıyor. Ama CHP öyle bir yapı üzerine kurulu ki, Kemal Bey ağzını açsa yanı başındaki 10 kişi bıçaklamaya başlar onu. Bu nedenle susuyor. 'Bu kafa' değişmedikçe, isimlerin değişmesinin anlamı yok. CHP böyle konularda hep 'ulusal sol' gibi kalmaya mahkum. Atatürk şu an yaşasa, ilk işi Orta Dünya Birliği için adım atmak olurdu.
Özal ve Erdoğan çok benziyor
- Özal ile Tayyip Erdoğan benzeşiyor mu, kazanma sebepleri aynı mı, kaybetme sebepleri aynı olacak mı?
Çok benziyorlar ve Erdoğan da sık sık adını anarak selamlıyor Özal'ı. Özal'ın uzaktan kumandayla yönettiği ANAP, Demirel'in 'daha fazla icraat' söylemiyle yenilmişti. Çok yakın tarihteki bu seçim galibiyeti bile CHP veya MHP tarafından analiz edilmedi garip biçimde.
- Bir sonraki seçim sonucunu öngörüyor musunuz?
AKP'nin seçmeni homojen değil. AKP oylarının bir kısmı siyasetli, bir kısmı siyasetsiz seçmen tarafından veriliyor. AKP siyasi tabanını memnun edecek çıkışlar yaparken, siyasi tabanı olmayan 'siyasetsiz seçmeni'ni yani Selim Türkhanları kaybedebilir. Beyoğlu'ndaki masalar örneğin, simgesel bir olaydır ama Trabzon'da bile yankı alır. AKP ona zaten oy verecek tabanına seslenirken ölçüyü kaçırırsa oyu düşer. Tam tersini yaparsa, ülkede bir anda özgürlük havası estirirse, karınlarda ağrı olan konular güzellikle çözülürse o zaman ilk seçimde yüzde 60 alır.
- Kemal Bey'e seslendiğiniz bir bölüm var sonlara doğru, oraya eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Kemal Bey'e hep bildiğini okumamasını, biraz da bilmediklerini okumasını söylemek isterim.
Suçlular ve suçsuzlar bir arada yaşıyoruz
- Yeni projeleriniz neler, yeni kitap hazırlığı var mı?
Selim Türkhan çok benimsendi, herkes ondan gerçek bir insan gibi bahsediyor. Facebook'ta, Twitter'da hesapları var, Selim Türkhan diye arayınca buluyorsunuz. 2012 yazına Selim Türkhan Partisi diye bir
kitap yazmayı planlıyorum. O, komedi yanı daha da ağır basan bir
kitap olacak sanıyorum.
- Kadına yaşı erkeklere oy verdiği parti sorulmaz ama siz kime oy vereceksiniz?
Benim parlamenter sisteme inancım bir hayli zayıf. Oyumu, gözünü yarına çevirmiş ÖDP'ye veririm. Tabii eğer seçime katılma hakkı verirlerse.
- CHP, III. Selim'in yaptığını yapmalı demişsiniz, ne yapsınlar yani?
Nizam-ı Cedid Ordusu kurmalı. Üçüncü Selim Nizam-ı Cedid Ordusu kurarak yeniçerileri yenebilmişti. Kılıçdaroğlu da CHP içindeki statükocu kanadı ancak güçlü, genç ve icraatçı bir kadroyla yenebilir. Kot pantolonunu giyip AKP'nin yaptığı projeleri incelemeli. 'İcraat' ve 'istikrar' kelimelerinin tekelini AKP'ye bırakmamalı. Hiç gocunmadan 'Başbakanım' demeli. Üçüncü Selim yeni bir anlayış yaratarak, eski anlayışı yok edebilmiş. CHP'yi değiştirmenin de başka yolu yok. Kılıçdaroğlu, Dördüncü Selim'i yani 'aklıselim'i yani Selim Türkhan'ı bulmalı ve buradan alacağı güçle CHP'yi dönüştürmeli.
- Son günlere bakacak olursak Başbakan'ın hastalığı, Ergenekon davası, tutuklu gazeteciler, dünyadaki ekonomik krizler... Ne olacak bizim sonumuz?
Ben bir sosyalistim ve sosyalist terbiyede bir kişinin sağlığı üzerinden değerlendirme yapılmaz. Başbakan'a ve herkese uzun ve sağlıklı ömürler diliyorum. Ergenekon davası arapsaçına döndü. Suçlular ve suçsuzlar bir arada yaşıyorlar, tıpkı biz 'dışarıdakiler' gibi. Haksız yere hapse atılan yazar, gazeteci kardeşlerimin bir an önce özgürlüklerine kavuşmasını; suçluların ise cezalandırılmasını istiyorum.