Oray Eğin; Cemaat medyasına ve şirketlerine el konulmasına Cemaat mensupları dışında en çok üzülen iki insan kim dersiniz? Kemal Kılıçdaroğlu ve Akın Atalay.
Akın Atalay ilkesel olarak Cemaat operasyonlarına çok tepkili.
Cemaat medyasına ve şirketlerine el konulmasına Cemaat mensupları dışında en çok üzülen iki insan kim dersiniz? Kemal Kılıçdaroğlu ve Akın Atalay.
Koza-İpek grubuna destek için tutkulu tweet’ler atan Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Atalay, Cemaat’e olan sempatisi ayyuka çıktığından Zaman Gazetesi baskınından sonra “Beni yaftalayacaklar yine, oysa benim derdim ilke, demokrasi” diye kendini savundu.
Oysa Cumhuriyet’in Cemaat’le giriştiği nikahsız ilişki ortada. Daha önce Taraf Gazetesi’ni kendi sızıntılarının taşeronu olarak kullanan bu gizli yapı, MİT TIR’ları haberinde olduğu gibi belgeleri servis etmek için artık Cumhuriyet’i seçti. Cumhuriyet, sadece Cemaat’in belgelerine değil, tweet’lerine de epey bel bağladı: İnternet troll’ü
Cemaat hatırası: Hikmet Çetinkaya ve Erkam Tufan Aytav.
Fuat Avni’nin hiçbir dayanağı olmayan manipülasyonları filtre edip doğrulatmadan sürmanşetlere taşındı.
Seçim öncesi Cemaat bütün medyayı etkisi altına alıp kendisine yönelik yaklaşan tehlikeyi genellemeye çalışıyordu. Nitekim, bu konuda çok başarılı oldu. Zeynep Oral gibi saf ve iyi niyetli Cumhuriyet yazarlarında bile “Sırada Cumhuriyet mi var” korkusu oluştu. Aynı Cemaat, yurtdışında da Erdoğan’ın özgür basına tahammülsüzlüğünden faydalanarak kendisini mağdur ilan etmeyi başardı. Freedom House’un son Türkiye raporunda basına yönelik baskılarla ilgili verilen neredeyse bütün örnekler Cemaat’e ait.
Oysa hepimiz biliyoruz ki Erdoğan’ın Cemaat’le mücadelesi basın özgürlüğüyle ilgili değil; devlet içi bir hesaplaşma bu… Ancak “Sıra size gelecek” korkusu yerleşti. Mesajı Fuat Avni dolaşıma soktu, Akın Atalay ve Kemal Kılıçdaroğlu gibi inandırıcı ve tarafsız görünen figürler de inandırıcılık kattılar.
Fethullah Gülen ve Cemaat gerçeğini Türkiye’nin öğrenmesinde Cumhuriyet yazarı Hikmet Çetinkaya’nın katkıları tartışılmaz. Ama aynı Çetinkaya 2011 yazında, Cemaat operasyonuyla gazeteciler hapse atılalı sadece bir kaç ay olmuşken, gidip Gazeteciler
Leyla Tavşanoğlu da Pensilvanya ziyaretçilerinden.
Yazarlar Vakfı’yla kolkola girdi. Sadece gazetecilik ziyareti miydi? Sonrasında gelen süreçte Cumhuriyet Vakfı’nda dinamiklerin baştan aşağı değişmesi, Akın Atalay adlı avukatın gazetenin başına geçmesi, Alev Coşkun gibi Atatürkçü kesimin de tasfiye edilmesine ve Fuat Avni’yi manşet yapan Cumhuriyet’e gelinme sürecine tesadüf diyelim, peki.
Gazeteciler Yazarlar Vakfı’ndan Erkam Tufan Aytav anlatıyor: “Hikmet Çetinkaya’ya ‘Gülen Hareketi Türkiye için bir tehlike mi?’ diye sormuştum. ‘Hayır’ demişti. ‘Ben tehlike olarak görmüyorum’ demişti.”
Bir başka Cumhuriyet yazarı Leyla Tavşanoğlu da “Ben de görmüyorum” demişti Pennsylvania’da Fethullah Gülen’le 2.5 saat görüşüp döndükten sonra. ‘Off the record’ olduğu için de Cumhuriyet’te bir Gülen röportajı okuyamadık. Acaba Ferhat Boratav gibi ‘kalem-saat’ hediyesi aldı mı; kimse merak etmemiş. Eklemek zorundayım: Tavşanoğlu’nun ABD ziyareti ‘yönetim’ onaylıymış…
Aynı yönetim Cemaat ziyaretine onay veriyor, ama geçtiğimiz hafta Bedri Baykam’ın CHP’yi eleştiren bir yazısını yayınlamıyor. Baykam’ın CHP’yle bağını bilmeyen yok, zaten haftada bir yazıyor, ama çok uzun zamandır yazıyor Cumhuriyet’te. Partiyle bağı nedense şimdiden sorun oldu yönetimde.
En basit çözüm yazının altına “Bedri Baykam CHP üyesidir” diye bir not koymak; yazı yine yayınlanırdı. İlkeden söz edeceksek eğer… Cemaat’in susturulmasına ilkesel tepki veren Cumhuriyet yönetiminin, Baykam’ın ifade hakkını ilkeleriyle engellemesi…
Baykam’ın bir başka özelliği de Atatürkçülüğü; yeni Cumhuriyet için de, yeni CHP için de sanırım dozajı fazla bir Atatürkçülük. Cumhuriyet’te Ahmet İnsel’in, CHP’de Eren Erdem’in falan yanında eski moda kalıyor olmalı.
Cemaat’in hapse attığı, hatta dizide idam ettiği Yalçın Küçük’ün CHP’yi Gülenci olmakla itham ettiği, isim vererek Erdem’i işaret ettiği bugünlerde CHP milletvekilinin onu davalarla susturmaya çalışmasına da tesadüf diye inanalım, değil mi? Doğrusu ben inanmasına inanacağım. Kemal Kılıçdaroğlu ve Akın Atalay’ın demokrat duruşu ve ilkeleri karşısında kendimden utanmaya da hazırım.
Ama ufak bir sorun var.
Bir, bugüne kadar hiçbir şeyin tesadüfen olduğunu görmedim. İki, ilkeden söz edilecek son yer medya ve politika.
Yine moda, yine izdiham
Yeezy ekonomisi
Kendall ve Kylie Jenner eniştelerinin tasarımı Yeezy ayakkabıları sık sık giyiyorlar.
Henüz H&M Balmain çılgınlığı yeni bitmişken, geçen hafta dünyanın her yerinde moda meraklıları bir başka ürünün daha peşine düşmek için birbiriyle yarıştı. Kanye West’in Adidas için tasarladığı Yeezy 350 modeli spor ayakkabılarının yeni renk serisi satışa çıktı. Ve bütün Yeezy ayakkabılarda olduğu gibi yine izdiham oluştu.
Amerika’nın lüks mağazası Barneys her zaman olduğu gibi çekilişle satışa çıkardı Yeezy’leri. Bazı mağazalar çekiliş için katılım parası bile istedi. Sınırlı sayıda insan Yeezy’lere sahip olabildi sadece.
Kanye West’in moda üzerindeki etkisini Amerika’da takip ediyorum ama Türkiye’de de bu kadar önemsendiğini bilmiyordum. Cuma gece yarısından itibaren Nişantaşı’ndaki Shopigo mağazasının önünde kuyruklar başlamış. Tam 80 kişi geceden kamp kurmuş, hatta çadırda kalanlar bile olmuş. Türkiye’de Yeezy’leri satan tek yer olan mağazanın önünde cumartesi sabahı 10.00’daki açılış saatindeki kuyruk Mim Kemal Öke’nin başına kadar ulaşmış.
Bin dolara satılan yeni Yeezy’ler.
Sanırım Türkiye’de ilk kez bir moda ürünü için böyle bir bekleyiş oluyor.
Kendi Yeezy maceramı da anlatmasam olmaz…
Bir mağaza çalışanında bağlantı buldum, 400 dolara satışa çıkmadan önce el altından ayakkabıları satmayı önerdi bana. Ayakkabılar 200 dolarlık fiyat etiketiyle piyasaya çıkacaktı. Düşündüm, taşındım, emin olamadım.
Los Angeles ve New York’taki Barneys mağazalarından kuraya katıldım. Tabii ki her zamanki şanssızlığım nüksetti, hiçbiri bana çıkmadı.
Kendi bağlantımdan da fiyatının iki katına almadım, cimrilik ettim. Kısacası Yeezy’siz kaldım.
En son baktığımda Moonrock renk kodlu Yeezy’ler İnternet’te bin dolara satılıyordu ikinci el. Sanırım kötü bir yatırımcıyım.
Gazeteler İnternet’ten ne öğrendi?
Kanarya Sevenler Derneği
The Good Wife’ın Türkiye’deki hayranları da dizi hakkında detaylı yazılar okumayı seviyor.
Henüz hiçbirimiz dijital dünyada neyin tutacak formül olduğunu bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey İnternet’in mevcut gazetelerin yerini alacağı.
Sürekli bir şeyler deneniyor… New York Times parayla satıyor artık online içeriğini… Ama Financial Times ücretli üyeliği kaldırıyor… Birkaç sene önce video’ya yatırım yapılıyordu, şimdi video için işe alınan insanlar atılıyor.
Bir çölde yolumuzu bulmaya çalışıyoruz.
Kısa tarihinde bence şu ana kadar İnternet’le ilgili tek bir formüle ulaştık: Kanarya Sevenler Derneği önemlidir, küçümsemeyin…
Kendi medya diyetimden örnek vereyim: Önemli bir gelişme olduğunda New York Times’ın sitesine bakıyorum. Ama Apple ürünleriyle ilgili istihbarat için Mac Rumors’u, Apple bir ürün çıkardıysa analiz için Re/code’u okuyorum. İzlediğim dizilerin özetlerini Vulture’dan takip ediyorum, Grub Street ve Eater’dan restoran haberlerini alıyorum.
Kısacası bütün içeriği tek bir merkezden değil, farklı farklı uzmanlaşmış birçok yerden alıyorum. Doğrusu, şu ana kadar kabul gören dijital yayıncılık formülü bu gibi gözüküyor. Her biri kendi alanında uzmanlaşmış, belirgin bir içeriği arayanlara hitap eden siteler.
Geçen hafta Yiğit Karaahmet’le birlikte Ekranella’ya “The Good Wife” dizini inceleyen bir yazı yazdım. Sadece meraklısını ilgilendiren, fazlasıyla detaylı, diziyi izleyenlere hitap eden, asla bir gazeteye yazamayacağım bir yazı. Bırakın benim yazmamı, gazete sahibi ben olsam bile bu kadar ‘niche’ bir yazıyı basmam. Gazetelerin bu kadar ayrıntıya, üstelik de uzun uzun yer verme lüksü dünyanın hiçbir yerinde yok.
Ama Ekranella tam da bu iş için kurulmuş bir site. Sadece televizyon meraklılarına hitap ediyor, hatta televizyon izlemekle kalmayıp didik didik etmek, üzerinde konuşmak, tartışmak isteyenler için bir platform. Burada uzun uzun, kısıtlama olmadan son derece detay, hatta marjinal bir konu üzerine fikir belirtme şansımız var.
Yazı yayınlanınca gördüm ki benim gibi düşünen binlerce insan varmış; sitenin trafiği o kadar yoğundu ki… Demek ki Türkiye’de de İnternet okuru uzmanlaşan site formülünü benimsemiş.
Oray Eğin - Sözcü