Ayşe Özyılmazel: "İnsan yıllardır gözünün önünde olan birini tanımaz mı? Onda ne yaşanmışlıklar olduğunu, neler yaptığını, nerelerden geçtiğini bilmez mi?"
Çekici erkek olmanın 5 yolu
Yurdumun en iyi erkek dergisi Esquire'ın elebaşı, sevgili arkadaşım Okan Can Yantır, her Çarşamba GÜNAYDIN'da erkek sayfası hazırlıyor.
Ben de zevkle okuyorum, çünkü Okan işini çok iyi biliyor.
Üstelik kendisi kadın dünyasından fazlasıyla haberdar bir karşı cins.
Dünkü sayfasında 'Daha Çekici Erkek Olmanın 5 Yolu'nu yazmış Okan.
Özetle; "Kendinize güvenin, güzel giyinin, bedeninize iyi bakın, okuyun ve esprili olun" buyuruyor.
İyi de yetmez Okancığım, yetmez paşam.
SOSYAL BÖCÜK
Al sana, hatta siz erkeklere daha çekici olmanız için beş madde daha.
Ellerimle hazırladım...
Madde 1: İşinizi aşkla yapın, iş yerinizin kralı olun, çalışırken gözünüz başka bir şey görmesin.
Fakat sizi bu durumdayken hoşlandığınız kadın görsün!
Kadınlar işinde başarılı ve duruma hakim, ne yaptığını bilen erkekleri çok seksi bulurlar.
Çok...
Madde 2: Her gördüğü kadına sulanan, masadan masaya dolaşan, sosyal böcük, 'ortam insanı' tabir edilen erkekler çekici değil iticidir. Evlilik tipi adam olun, ağır olun ağır ama 'Kurtlar Vadisi' ağırlığı değil ha! Sakın ha! Sonuç:
Kadınlar size çıldırsın.
Unutmayın bilinçli ya da bilinç dışı her kadın çocuğunun babasını arar, güven arar. Üstelik playboyların reytingleri düşeli uzun zaman oldu.
Madde 3: 'Kurtlar Vadisi' demişken, "Kodum mu oturturum, ben ne biçim erkeğim, her haltı ben bilirim" diyen ve durduk yere kavga çıkaran erkek de son derece iticidir.
Kadınlar kaçar.
Madde 4: Allah rızası için "Bir anda gördüm de vuruldum, sen hayatımın aşkısın" cümlelerinden ve eski sevgililerinizi kötülemekten de vazgeçin. Kadın cool erkek sever, kul köle erkek değil. İyisi mi çok konuşmayın.
Madde 5: Slip mayo, beyaz çorap, yamalı jean, parlak mont-ceket, fileli/şeffaf/daracık tişört, gözümüze girecek kadar sivri burunlu ayakkabı ve 'dökümlü' denen paçası yerlerde pantolon ya da jean giymeyin.
Rengarenk hatta oyuncaklı kravatlardan takmayın.
Sokakta tükürmeyin, balgam atmayın. Evde geğirmeyin, göbeğinizi kaşımayın. Saçınıza jöle basmayın. Tabağa gömülmek suretiyle nefes almadan yemek yemeyin.
Kadınlara yol verin, kapılarını açın, hesabı ödeyin.
Şimdilik bu kadar ama kesinlikle dahası var.
Sevgiler Ayşe.
Semiramis'i tanımak...
İnsan yıllardır gözünün önünde olan birini tanımaz mı?
Onda ne yaşanmışlıklar olduğunu, neler yaptığını, nerelerden geçtiğini bilmez mi?
Vay be! Semiramis (Pekkan) ne acayipmiş, ben yıllarca uyumuşum meğer.
Dün gazetelerde çıkan İzzet Çapa'nın Semiramis Pekkan röportajını okurken kendimi çok tuhaf hissettim.
Bir kere röportaj şahane.
Aç oku, Semiramis'i tanı.
Zaten amaç bu olmalı.
Aslında İzzet'in karşısındakinin suyunu sıkmaya çalışmadan konuşturması, röportajlarının en sevdiğim yanı. Korkutmadan her şeyi sorabiliyor.
Neyse, gelelim Semiramis'e...
Neler anlatmış öyle!
Aşklarını, müzikteki Ajda'yı bile ağlatan başarısını, sonra geride durmasını, Ercüment Karacan'la evliliğini, kaybettiği evladını, Versace'yi ilk bulup "Yürü ya Versace" diyenin kendisi olduğunu, Lady Diana ile arkadaşlığını.
Nasıl bir hayat yaşamış öyle... Allah bilir daha neler neler var. Günlerce, aylarca anlatsa bitmez.
O kadar şaşırdım ki... Onca zaman yüz yüze baktığım insan hakkında hiçbir şey bilmememe öyle kızdım ki... Bazen en yakınımızdakilerin bile gerçeğinden habersiziz, değil mi?
Hep kendimiz konuşuyoruz, hiç soru sormuyoruz, merak etmiyoruz, gerçekten onları anlamak istemiyoruz.
Bu da bana ders olsun.
Arkadaşım İzzet Çapa'nın da röportajı bol olsun. Hepsine bayılıyorum, ondan daha fazlasını istiyorum, hatta televizyon programı yapmasını bekliyorum.
Tebrikler.