Bahçeli'den Kılıçdaroğlu'na; 'Kendi DNA testini yaptırırsan, ölen teröristin test sonuçlarını da görmüş ve anlamış olursun'
MHP Genel Başkanı Bahçeli, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun Mersin polis evi saldırısında kendini patlatan teröristin DNA testini istemesi üzerine; "Kendi DNA testini yaptırırsan, ölen teröristin test sonuçlarını da görmüş ve anlamış olursun." dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında konuştu;
"Saygıdeğer Milletvekili Arkadaşlarım,
Medyamızın Değerli Temsilcileri,
TBMM’nin 27’inci Dönem 6’ıncı Yasama Yılının ilk grup toplantısı münasebetiyle bir araya gelmiş bulunuyoruz.
Bu vesileyle yapacağım konuşmaya geçmeden evvel sizleri en kalbi hissiyatımla ve hürmetle selamlıyorum.
Yurt içinde ve yurt dışında, televizyon ekranları, sosyal medya platformları, radyo kanalları aracılığıyla toplantımızı takip eden aziz vatandaşlarımızı, gönül ve kültür coğrafyalarımızda yaşayan değerli kardeşlerimizi muhabbetle selamlıyor, şükranlarımı sunuyorum.
İlk Meclis’ten bugüne kadar bu kutlu çatı altında görev yapıp da ebediyete irtihal etmiş olan milletvekillerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyor, hayatta bulunanlara sağlık, afiyet ve esenlikler temenni ediyorum.
27’inci Dönemin bu son yasama yılında siz değerli arkadaşlarıma başarılar diliyor, çalışmalarınızı alnınız akıyla icra edeceğinize inanıyorum.
Türk milletinin beka ve hürriyet namusunu, devletin egemenlik ve güvenlik haklarını cesaretle savunuyorken şehit düşen vatan kahramanlarımızı rahmetle, minnetle ve saygıyla anıyorum.
Korkuyu reddeden, korkulukları deviren, vatan sevgisiyle devleşen, fedakârlıkla perçinlenen yüksek mücadelelerini gazilik unvanıyla süsleyen kardeşlerimize en iyi dileklerimi sunuyorum.
Şehit ve gazilerimiz yolumuzu açan, ufkumuzu aydınlatan ilham ve irade fenerlerimizdir.
Onlara manen çok şey borçlu olduğumuz asla unutulmamalıdır.
İpi iğnesinden geçmeyen, dikişi yırtığını örtmeyen, özüyle sözü adamlıkla örtüşmeyen süfli güruh ne derse desin, ne yaparsa yapsın, nasıl bir tertibin içinde kıvranırsa kıvransın dediğimiz ve diyeceğimiz hep Türklüktür, Türkiye’dir, milli birlik ve kardeşliktir.
Umutlarımız diri, hedeflerimiz dirayetli, heyecanlarımız dirençlidir.
Türkiye’yi parlak bir geleceğe ulaştırma hususunda sahip olduğumuz sorumluluk bilincinin boyutu devasıdır.
Çünkü biz bu ülkeyi karşılıksız seviyoruz.
Çünkü biz vatanı canımızdan da, cananımızdan da aziz sayıyoruz.
2023 yılında bir yanda Cumhuriyetimizin 100’üncü yıl dönümünü gururla kutlayacağız, diğer yanda da tarihi nitelikli iki demokratik imtihanla karşılaşacağız.
Hem Cumhurbaşkanı Seçimini hem de 28’inci Dönem Milletvekili Genel Seçimini yapacağız.
Seçim takviminin işlemeye başlamasına kadar TBMM’de milletimizin beklenti ve taleplerini de birer birer yasalaştırarak hayata geçireceğiz.
Bunlardan birisi hiç şüphesiz emeklilikte yaşa takılan kardeşlerimizin mağduriyetleridir.
Ümit ediyorum ki, bu yıl bitmeden bu yara kapanacak, bu adaletsizlik köklü bir çözümle buluşturulacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi hiçbir vaadinin altında kalmamıştır.
Cumhur İttifakı hiçbir sözünü unutulmuşluğun karanlık mahzenine terk etmemiştir.
Bostancıya kelek satmak için sıraya girenlerin bizi anlamasını zaten beklemiyoruz.
Cılk yumurtadan cücük çıkartma hesabı yapanların bizimle boy ölçüşme çabasının beyhude çırpınış olduğunu da gayet iyi biliyoruz.
Boş aslan yatağında tilki gibi kuyruk sallayanlara ise gülüp geçiyor, işimize bakıyoruz, önümüze bakıyoruz, ülkemize ve milletimize nasıl hizmet edeceğimize odaklanıyoruz.
Nasıl ki cahile söz yetmez, çalıda gül bitmezse, zillete düşüp tarihin tersine kürek çeken Türkiye muhaliflerinde de samimiyet ve dürüstlüğün izi görülmez, görülemez.
Türkiye marka değeri çok büyük bir ülkedir.
Bazen kıskançlıkla, bazen hayranlıkla, bazen hasislikle, bazen de husumetle bakılan bir Türkiye gerçeği artık dünya siyaset sahnesinde göz kamaştırmaktadır.
Ülkemiz Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle gücüne güç katmıştır.
Cumhur İttifakı Türk-İslam asırlarının emanetlerini devralmıştır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak nasıl bir maziye, nasıl bir müktesebata, çağın şu anki tablosunda nasıl bir misyona sahip olduğumuzun ziyadesiyle farkındayız.
Bu maksatla 2023 yılına çok sıkı bir şekilde hazırlanıyoruz.
Kılı kırk yaran kuyumcu titizliğiyle, her ayrıntıyı düşünen, her imkanı seferber eden, her ihtimali dikkate alan basiretli bir kavrayışla çalışmalarımıza hız veriyoruz.
Bildiğiniz gibi, “Güçlü Siyaset, Lider Türkiye, Hedef 2023, Siyasette Yeni Dönem: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve Stratejik Hedefler” temasıyla 4 Eylül 2021 tarihinden 3 Ekim 2021 tarihine kadar 9 bölge toplantısı yapmıştık.
Bu faaliyetimizi müteakiben 30 Ekim 2021 tarihinden 9 Aralık 2021 tarihine kadar “Adım Adım 2023; İl İl Anadolu” temalı çalışmalarımızı yurdumuzun tamamında gerçekleştirmiştik.
Durmadık, yorgunluk emaresi göstermedik, bu defa da 18 Şubat 2022 tarihinden itibaren üç etap halinde 29 Eylül 2022 tarihine kadar “Adım Adım 2023; İlçe İlçe Anlatma ve Aydınlatma” temalı çalışmalarımızı hamd olsun başarıyla ifa ettik.
966 ilçemizin tamamında heyetler halinde bulunarak toplantılar düzenledik.
Esnaflarımızla, emeklilerimizle, çiftçilerimizle, işçilerimizle, muhtarlarımızla, kanaat önderlerimizle, sivil toplum kuruluşlarımızla buluştuk, görüştük, dertleştik, gönüllerini aldık.
Her insanımızı kardeş, her yöremizi aziz bildik.
Bu millet, bu vatan, bu bayrak benim diyen herkesi bağrımıza bastık.
Düşüncelerimizi paylaştık, dertleri dinledik, geleceği birlikte inşa etmek için sözleştik.
Gördük ki, Türk milletinin zillete düşme ihtimali, 2023 yılında sonu meçhul bir maceraya atılma iradesi asla ve kat’a söz konusu değildir.
Müşahede ettik ki, Cumhur, kendi varlığına sonuna kadar sahip çıkacaktır.
Bunu da Cumhur İttifakı eliyle yapacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak 4 Eylül 2022 tarihinde Sivas’ta düzenlediğimiz “2023’e Doğru; Aday Belli, Karar Net” temalı açık hava toplantımızla 2023 seçimlerinin kampanya dönemini başlattık.
11 Eylül’de Bursa, 18 Eylül’de Kayseri ve 25 Eylül’de Erzurum açık hava toplantılarımızla meydanın boş olmadığını cümle aleme ispat ettik.
Bu açık hava toplantılarımızı mücavir illerimizin teşkilat düzeyinde katılımları sonucunda beşi bir yerde planlamasıyla yerine getirdik.
Dostlar sevindi, düşmanlar çok şükür çatır çatır çatladı.
Dost yüzünden, düşman gözünden belli olurmuş.
Açık hava toplantılarımızın görkemiyle gözleri fal taşı gibi açılanlar geride kalan Eylül ayı içinde donup kaldılar, şok geçirdiler, ne söyleyeceklerini şaşırdılar.
Satılmış anketçilerde eğer yüz kaldıysa sokağa çıkıp çıkmamayı, kamuoyu araştırması yapıp yapmamayı bir kez daha düşünmelerinde yarar olacağı kanaatindeyim.
Onlarda yorulmaz diz, utanmaz yüz, tükenmez söz varsa, bizde de eğilmez baş, bükülmez kol, teslim olmaz irade vardır.
Allah’ın izniyle alayına yetecektir.
Yıkılan ağaca balta vurmayı alışkanlık haline getirmiş, yıkık köyden haraç almaya alışmış sefillere hatırlatırım ki, Türk milleti var olduğu müddetçe üç hilalin önü kesilemez, ömrüne vade biçilemez.
Milliyetçi Hareket Partisi Türkiye’nin son siperidir.
Milliyetçi Hareket Partisi istiklalimizin son müdafaa hattıdır.
Milliyetçi Hareket Partisi Türk milletinin ruh kökü, tarihin kükreyen sesi, Türklüğün ebediyen tütecek ocağıdır.
Anketler şunu söylemiş, bunu söylemiş, bizim için vızıltıdır.
Biz milletimize bakarız, milletimize kulak veririz, milletimiz ne diyorsa onun gereğini canla, başla ve coşkuyla yaparız.
Üfleyerek hamam ısıtmaya, kişneyerek at doyurmaya çalışanları aziz Türk milleti zamanı geldiğinde sandığın başında hesaba çekmek için bekliyor olacak.
Terlemeden içilmeyeceğini, ekilmeden biçilmeyeceğini, verilmeden alınmayacağını, inanmadan zaferin olmayacağını en iyi bilen biziz.
Emek olmadan ekmek, erdem olmadan da hizmet olmayacağını hiç yabana atmayız.
Yine durmuyoruz, yeni bir siyasi çalışmayla sahadaki varlığımızı takviye ediyoruz.
8 Ekim 2022 tarihinden itibaren, yani önümüzdeki cumartesi günü başlamak suretiyle, “Adım Adım 2023; Köyüm Benim Sohbet Toplantıları”yla vatanımızın en ücra köşelerine bir kez daha gönül ve sevda seferine çıkıyoruz.
Köylerde olacağız, köylülerimizi ziyaret edeceğiz, hasret yangınını birlikte söndüreceğiz.
Bu esnada 16 Ekim 2022 tarihinde Konya’da, 23 Ekim 2022 tarihinde de Manisa Açık Hava Toplantılarımızı yapacağız.
Aday belli, karar net diyeceğiz.
Bizim Cumhurbaşkanı adayımızın Sayın Recep Tayyip Erdoğan olduğunu sonuna kadar haykıracağız.
TBMM’de sayısal ve siyasal seviyede güçlü bir Milliyetçi Hareket Partisi grubunun teşekkülü için milletimizden destek isteyeceğiz.
Cumhur İttifakı’nın anayasayı değiştirme çoğunluğuna ulaşması için üzerimize ne düşüyorsa yapacağız.
Türkiye’yi ne zillete düşüreceğiz, ne de zalimlerin emellerine teslim edeceğiz.
Önce ülkem ve milletim diyen her insanımızı saflarımıza çağırıyorum.
Milli birlik ve huzurlu yarınlara ulaşmak isteyen her insanımızı aramıza buyur ediyorum.
Paylaşılacak vatanım, vazgeçilecek insanım yok diyen her vatandaşıma haydi birlikte olalım diyorum.
Biz birlikte Türkiye’yiz diyen vatansever yüreklerle çok daha güçlü olacağımıza inanıyorum.
Milli birlik ve kardeşliğimiz, milli hâkimiyet ve hükümranlık haklarımız, refah ve bereketimiz, huzurlu ve güvenli yarınlarımız için milletimize çağrım, gelin bir olalım, diri olalım, birlikte Türkiye olalım.
Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcımızın koordinesinde, siyasi ve saha çalışmalarımızda görev alan, partimizi ve Cumhur İttifakını bihakkın anlatan siz değerli milletvekili arkadaşlarıma, MYK-MDK üyelerimize, elbette teşkilatlarımızın asil mensuplarına, ezcümle tüm dava arkadaşlarıma gönülden teşekkürlerimi sunuyorum.
Usta ve üstat şairimiz Merhum Necip Fazıl Kısakürek’in dediği gibi:
Kırılır da bir gün tüm dişliler,
Döner şanlı şanlı çarkımız bizim.
Gökten bir el yaşlı gözleri siler,
Şenlenir evimiz barkımız bizim.
Yokuşlar kaybolur, çıkarız düze,
Kavuşuruz sonu gelmez gündüze,
Sapan taşlarının yanında füze,
Başka alemlerle farkımız bizim.
Kurtulur dil, tarih, ahlak ve iman,
Görürler nasılmış, neymiş kahraman,
Yer ve gök, “Su vermem” dediği zaman,
Her tarlayı sular arkımız bizim.
Bizim anlayışımız şudur: Dağa giden baltasını, suya giden helkesini, köye giden de yüreğini alıp gitmelidir.
Çok şükür bu yürek bizde vardır.
Toprağını süren, ekinini işleyen, hayvanını yemleyen, bağını-bahçesini belleyen, çiftini çubuğunu işleten yağız yüzlü, elleri nasırlı, helal aşlı köylülerimize bin selam olsun.
Onlarlayız, nitekim onların bir adım arkalarındayız.
Değerli Milletvekilleri,
İkinci Dünya Savaşı’nın hitamında, mütehakkim arzularla tesis ve tezahür eden küresel sistem çetin sınamalar eşliğinde çok ciddi sarsıntılar geçirmektedir.
Coğrafyalar sert kutuplaşmaların, doğuş alanı bölgesel tesir alanı küresel nitelikli yaygın çatışmaların baskısı altındadır.
Ülkeler arası irtibat ve ilişki ağları üst üste darbe almaktadır.
Krizlerin biri biterken diğeri başlamaktadır.
Müesses paradigma her yanından tahrip olurken, beşeriyetin barış, huzur ve güvenlik açığı tehlikeli şekilde genişlemektedir.
Terörizmin ablukası, ekonomik operasyonlar, hegemonya kavgaları, bölüşüm mücadeleleri, diplomatik gerilimler, siyasi oyunlar, ticaret savaşları, yayılmacı politikalar, insani dramlar, düzensiz göçler, iklim değişikliği, salgın hastalıklar, gıda ve enerji darboğazları, tedarik zincirlerindeki kırılmalar çözülmeyi bekleyen liste başı sorunlardan en mühimleridir.
Maalesef huzursuzluk küreselleşmektedir.
Günbegün yoğunlaşan adaletsizlik küresel vicdanı yaralamaktadır.
Açlık, yokluk ve zulüm altında çırpınan yüz milyonlarca mazlumun içler acısı durumu insanım diyen herkesi derinden sarsmaktadır.
Beşeriyet istikrara ve refaha adeta susamış haldedir.
Soğuk Savaş yıllarının sona ermesini takiben kurulduğu iddia edilen tek kutuplu dünya şablonu ağır hasar alarak yerini merkezkaç güçlerin öne çıktığı çok merkezli yeni bir siyasi tasarıma bırakmak üzeredir.
Neo-liberalizmin haksızlık yakıtıyla yüzdürülen, pusulası ve dümeni vicdansızlık olan korsan gemisi her tarafından su almaktadır.
Ancak sancılı gelişmelerin ve önümüzdeki riskli yılların nasıl bir dünyanın doğumuna beşiklik yapacağı henüz cevabını bulamamış bir muamma olarak da karşımızdadır.
Komşu coğrafyalarda yaşanan buhranları, kronik anlaşmazlıkları, diyaloglardaki tıkanmaları, katılaşan sosyal ve siyasal ilişkileri ana hatlarıyla gözden geçirdiğimizde Türkiye olarak ne kadar tedbirli, ne kadar temkinli hareket etmemiz gerektiği çok daha iyi anlaşılacaktır.
İran’da, 13 Eylül 2022 tarihinde Mahsa Amini isimli bir genç kızın, başörtüsünü doğru bağlamadığından dolayı göz altına alınması ve sonrasında patlayan şiddet olayları neredeyse bir isyan noktasına ulaşmıştır.
Kadın hakları ve özgürlük üzerine inşa edilen toplumsal gösteriler dış etkiler kanalıyla farklı bir boyut kazanmıştır.
Bizim dileğimiz İran’da sükûnet, huzur ve istikrar ortamının bir an evvel hakim olmasıdır.
Kırgızistan ile Tacikistan arasındaki 31 yıllık sınır ihtilafı silahlı çatışmaya kadar dayanmış, geçici ve zoraki olsa da şimdilik yapılan bir ateşkes anlaşmasıyla eller tetikten çekilmiştir.
Bosna sıkıntılı, Kosova kaygılı, Türkmeneli kuşatma altındadır.
Ermenistan, Karabağ’daki tahriklerini sürdürmüş, anlaşmaları çiğnemiş, sıcak çatışmalarda çok sayıda Azerbaycan neferi şehit olmuştur.
İtalya’da sandıktan çıkan yeni bir siyasi irade Avrupa’yı telaşlandırmış, Bulgaristan’da 18 ayda dördüncü kez seçimler yapılmış, Irak’ta siyasi kriz yaygınlaşmış, Suriye’de istikrasızlık varlığını muhafaza etmiştir.
Güney sınırlarımız boyunca terör koridoru açmak, garson terör devletçikleri kurmak amacıyla kolları sıvamış dost görünümlü muhasım ülkeler her fırsatı lehlerine çevirmek için tahrik ve tertiplerini bir üst faza çıkarmışlardır.
ABD, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne uyguladığı silah ambargosunu manidar bir zamanlamayla rafa kaldırmıştır.
Kıbrıs’ta eşit ve egemen iki devletli çözümün önüne engel çıkarmak için yeni bir senaryo gündemdedir.
Yunanistan 18 ve 23 Eylül tarihlerinde gayri askeri statüdeki Ege adalarından Midille’ye 23, Sisam’a 18 zırhlı askeri araç sevk etmiştir.
ABD menşeli silahlar etrafımızı çevrelemiştir.
Kuzey Ege adalarına toplam bir tümen, üç tugay ve beş alay konuşlandıran Yunanistan ABD’nin dolduruşuna gelip Türkiye’ye meydan okumaktadır.
Ülkemize Akdeniz ve Ege’den silah gösterilmektedir.
Lozan ve Paris Antlaşmalarının açık hükümleri yok sayılmaktadır.
Türkiye batıdan, doğudan, güneyden, hatta kuzeyden çembere alınmaktadır.
Geldiğimiz bu aşamada, Yunanistan’ın Kuzey Ege adalarıyla Oniki ada üzerindeki egemenlik iddiaları kesinlikle haksız ve hukuksuzdur.
İkinci Balkan Savaşı’ndan sonra Londra’da toplanan bir konferansta, Gökçeada, Bozcaada ve Meis Adası Osmanlı İmparatorluğu’na bırakılmıştı.
İşgal altındaki diğer adalar ise askeri maksatlarla kullanılmamak şartıyla ve silahlandırılmamak kaydıyla Yunanistan’a verilmişti.
Aslında bu adaların mülkiyeti değil, yalnızca kullanım hakkı Yunanistan’da kalmıştı.
Lozan Antlaşması’nın 12’inci maddesi ile bu statüko tescil ve teyit edilmişti.
Bu antlaşmanın 13’üncü maddesine göre de Yunanistan’ın adaları askeri hedefler doğrultusunda kullanamayacağı hükme bağlanmıştı.
Fakat Yunanistan bu hükmü kasten, bile bile ihlal ve inkar etmiştir.
Mevcut durum itibarıyla Kuzey Ege Denizi’nde, askersiz ve silahsız olmak kaydıyla Yunanistan’ın kullanımına verilen 9 Türk Adası’nın hepsi A’dan Z’ye asker ve silahla doldurulmuştur.
Bu nedenle, Kuzey Ege adaları Taşoz, Semadirek, Limni, Bozbaba, Midilli, İpsara, Sakız, Sisam ve Ahikerya’nın egemenlik yetkisi, mülkiyet hakları, deniz yetki alanlarıyla hava sahası kuşkusuz ve hukuken artık Türkiye’dedir.
Aynı şey Oniki ada için de geçerlidir.
Dünyaya ilan ediyorum, hakkımızı yedirmeyiz, hakkımızı çiğnetmeyiz, hakkımızdan vazgeçmeyiz, hakkımıza ve hukukumuza göz koyanların da gözünü oyarız.
Hak demek şeref demektir.
Şerefimiz için de seve seve şehadeti dahi göze alacağımızı emperyalizmin Miçosu ve onun zalim destekçileri asla akıllarından çıkarmamalıdır.
Yunanistan Başbakanı, Türkiye’nin Ege’de yalnız olduğunu söylemiş.
Halt etmiş, baltayı taşa vurmuş.
Yalnız değiliz, Allah’ımız var, milletimiz var, tarihimiz var, sorulacak hesabımız var, ulaşacağımız zaferlerimiz var.
Karnı acıkan katık istemez, uykusu gelen yastık istemez, hedefe kilitlenen rüzgar beklemez.
Değerli Arkadaşlarım,
Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin, geçen hafta, Ukrayna’nın doğusundaki Luhansk ve Donetsk ile güneyindeki Herson ve Zaporijya’nın ilhak kararını açıklamıştır.
Uluslararası sistem tarihi bir kırılma yaşamaktadır.
Ayrılıkçı unsurların kendilerine destek ve yardım gayesiyle davet ettikleri bir güce ilhakı esas alan bu son gelişme etnik ve mezhep temelli çatışmaları körüklemekle birlikte çok tehlikeli sonuçlara kapı açacaktır.
Ukrayna’nın egemenlik haklarına ve toprak bütünlüğüne yönelik bölücü operasyonu asla tasvip etmiyor, kesinlikle doğru bulmuyoruz.
Rusya-Ukrayna savaşının öngörülemez, barış ümitlerini sekteye uğratan bir safhaya geçtiğini düşünüyoruz.
Kırım’ın ilhakına nasıl karşı çıktıysak, aynı tavrı ahlaki tutarlılık gereğince son ilhak kararına da gösteriyoruz.
3 Mart 2022 tarihli Meclis Grup Toplantımızda demiştim ki:
“6 Nisan 2014’ten beri Donbas bölgesinde sürmekte olan çatışmalarda bugüne kadar 13 binden fazla kişi hayatını kaybetmiştir.
Rusya Federasyonu, Ukrayna üzerinden eski hakimiyet havzalarına tutunmayı ve buraları kontrol altına almayı hedeflerken, ABD de afişe ettiği Rus tehlikesine dayanarak Avrupa’yı ve NATO müttefiki ülkeleri ortak tehdit mimarisi etrafında toplamaktadır.
Yani kazan kazan politikası devrededir.
Yeni dünya düzeni diye hikayesi yazılan, tanımı yapılan çok vektörlü, çok bilinmeyenli karmaşık denklemin, ABD ile Rusya arasında yeşeren adı konmamış bir al-ver sürecinin mahsulü olduğunu görmek lazımdır.”
Mezkur bu konuşmamda, Ukrayna’nın siyasi ve toprak bütünlüğüyle, bağımsızlığına ve egemenlik haklarına mutlak surette saygı duyulması gerektiğini vurgulamıştım.
Dünyanın hemen hemen tamamında ayrılıkçı hevesler taşıyan topluluklar ve bölgeler olduğu aleni bir gerçek halinde ortadadır.
ABD’de Kaliforniya, Kanada’da Quebeck, Çek Cumhuriyeti’nde Moravya, Polonya’da Yukarı Silezya, Romanya’da Sekelistan, İtalya’da Lombardiya, Veneto, Sicilya ve Güney Tirol, İspanya’da Bask Bölgesi ve Katalonya, Fransa’da Korsika ve Bretonya, Belçika’da Flanders ve Valon Bölgesi, Almanya’da Bavyera, Birleşik Krallık’ta İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda bu durumdadır.
Rusya’nın ağır sorunlar ihtiva eden ilhak kararı ve bununla mündemiç siyasi tasavvuru uluslararası düzen ve dengeyi uçuruma çekme ihtimali taşımaktadır.
Üstelik uluslararası hukuka zincir vurulmuştur.
Dünyanın siyasi ve ekonomik istikrarını daha da zedelenmesinin önü ardına kadar açılmış, yeni ilhakların ve hatta ayrılma taleplerinin perdesi aralanmıştır.
Bu çerçevede 3 Mart 2022 tarihiyle 8 Mart 2022 tarihli grup toplantılarımızda paylaştığım stratejik öngörülerimizin bir kısmı gerçekleşmiştir.
Nihayetinde ayrılıkçı niyetler okşanmış, ilhak kararı oldubittiye getirilmiştir.
Türkiye haklı ve meşru tepkisini göstererek Ukrayna’nın Donetsk, Luhansk, Herson ve Zaporijya bölgelerinin ilhak kararını reddetmiştir.
Bizim halisane temennimiz Rusya ile Ukrayna arasında kalıcı ve köklü bir barışın temin edilmesidir.
Şayet barış gerçekleşmezse insanlığı geniş çaplı savaşlar döneminin beklediğini bugünden söylemek afaki bir değerlendirme de olmayacaktır.
Muhterem Arkadaşlarım,
Çağımızı, güvenliğin daha önem kazandığı, beka mücadelesinin çok daha öne çıktığı nevzuhur bir çağ olarak okumak ve analiz etmek sanıyorum mantık ve makuliyet ölçüleriyle ters düşmeyecektir.
Güvende değilsek, geleceğimizden emin olamıyorsak, bir adım sonrasını görmekten mahrumsak, ne paranın, ne kazancın, ne yatırımın, ne de ekonomik aktivitelerin bir anlamı olacaktır.
İşte bu yüzden diyoruz ki, önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben.
Türkiye’nin yanında olanlarla karşısında duranların mücadelesi aynı zamanda geleceğin yol haritasını belirleyecektir.
Biz Cumhur İttifakı olarak sonuna kadar Türkiye’nin yanındayız, Türk milletinin tarafıyız.
Buna karşılık zillet ittifakı Türkiye’nin karşısına geçen, Türkiye düşmanlarıyla el birliği yapan, karanlığın propagandasına bel bağlayan siyasi mihrak olarak karşımızdadır.
Dedikleri bir şey yoktur.
Hiçbir hazırlıkları ve hedefleri yoktur.
Bir masa etrafında oturmaktan, birbirinin ayağını kaydırmaktan başka da yaptıkları bir şey yoktur.
Geçtiğimiz Pazar günü ikinci tur görüşmelere CHP Genel Başkanının ev sahipliğinde başlayan zillet partilerinin ortak açıklamalarından yine bir sonuç çıkmamıştır.
Kaldı ki çıkması da beklenmemelidir.
Kendi evlerinin içini düzeltmeden dışarıyla ilgilenen, Cumhurbaşkanı adayının kim olacağından başka ikinci bir meseleleri bulunmayan bu acizler koalisyonu iyice sarpa sarmış, su kaynatmış, dingil kırmıştır.
Zillet partilerinin birbirine güveni hiç kalmamıştır.
Her birisinin gündemi farklıdır, aday profili başkadır, masanın üstünde birbirine gülerken, altında birbirlerine tekme atmaktadırlar.
Bunlar şimdiden koltuk kavgasına tutuşmuştur.
Bunlar şimdiden çıkarlarının derdine düşmüştür.
Diyorum ki, bunlardan ne köy olur ne de kasaba.
Gösterecekleri adayları Türkiye’nin 13’üncü Cumhurbaşkanı olacakmış.
Aç gezip tok sallıyorlar, uyarıyorum, yüksek uçan alçak düşer, eğreti ata binen de çok çabuk iner.
Hele bir adayınızı açıklayın, hele kim olduğunu bir söyleyin, ağzınız aşa değse de, başınız eninde sonunda taşa değecektir.
13’üncü Cumhurbaşkanının Sayın Recep Tayyip Erdoğan olacağını da milletimizin takdir ve teveccühüyle, elbette Allah’ın inayetiyle mutlaka göreceklerdir.
Ali ağanın ala danası gibi ortalıkta dolaşanlar sandık ortaya çıkınca çöküp kalacaklardır.
Kılıçdaroğlu’nun durumu kritiktir.
Cumhurbaşkanı adayı olmak için gözünü hırs bürümüştür.
Bizce bir sakıncası yoktur, buyursun, yüreği yetiyorsa aday olsun ya da adayı kim onu duyursun.
İP Başkanı’nın Kılıçdaroğlu’na ömür boyu şükran duyacağını itiraf ettikten sonra dönüp 31 Mart seçimlerinde CHP’ye borçlarını ödediklerini söylemesi pazarlığı kızıştıran taktik bir hamledir.
Altılı masanın noter olmadığını söylemesi ise ucuz bir numaradır.
HDP’yle masa altında el ele tutuşup, masa üstünde sözde restleşen iki yüzlülerin inandırıcılığı ve itibarı da sıfırdır.
Biz kimin ne olduğunu, neyi hedeflediğini, hangi film ve fırıldağın içinde figüranlık yaptığını gayet iyi biliyoruz.
Hiç kimse bize hikaye anlatmasın, CHP demek HDP demektir, CHP demek İP demektir, HDP demek PKK demektir, cinayet demektir, ihanet demektir, melanet demektir, zilletin diğer ortakları da küsurat partilerinden başka bir şey değildir.
26 Eylül gecesi Mersin Mezitli Polisevine CHP’nin gazeteci kisveli teröristi kanlı bir eylem düzenledi.
Bir polisimiz şehit olurken, bir polisimiz de yaralandı.
Bu hain terörist CHP’nin gazeteci olarak sahip çıktığı bir katildi.
CHP ile PKK’nın bir kez daha yolları kesişti.
Devletin açıklamasına güvenmeyip PKK’nın sefil beyanına itibar eden Kılıçdaroğlu, Mersin’de etkisiz hale getirilen terörist için duyanları bu kadar da olmaz dedirtecek şekilde DNA testi istedi.
Sayın Kılıçdaroğlu, sen kimin yanındasın? Kimin yolundasın?
Haber kaynakların nerede ve kimlerdir?
PKK’nın telkin ve tesirine kapılmak taşıdığın sorumlulukla hiç bağdaşıyor mu?
DNA testi isterken hiç mi utanmadın? Hiç mi gocunmadın? Hiç mi kalbin sızlamadı?
Bu kadar istekliysen, sana tavsiyem şudur:
Kendi DNA testini yaptırırsan, ölen teröristin test sonuçlarını da görmüş ve anlamış olursun.
CHP’nin tutuklu ve hükümlü sözde gazetecileri kan döküyor, kurşun atıyor, PKK kamplarında eğitiliyor, anaları ağlatıyor.
Teröriste gazeteci diyenler bizim gözümüzde de teröristtir.
Haine merhamet mazluma hıyanettir.
Türk ve Türkiye düşmanlarına acırsak, acınacak hallere düşeriz.
Terör örgütlerine, terörist alçaklara merhamet haramdır.
Biz haramın değil, helalin tarafıyız.
Ve zillet ittifakını milletimizin şaşmaz iradesine havale ediyoruz.
Türkiye’nin karşısına hizalanmış zillet ve ihanet cephesi, milletimizin yürüyüşünü durduramayacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı, bu şer cepheyle sonuna kadar mücadele edecektir.
Bilinmelidir ki;
Ya, bu zillet cephesi Türkiye’nin birlikte yaşama iradesini kırarak ülkeyi mahvı perişan edecektir.
Ya da, Türk milleti ayağa kalkacak, muhataplarına gereken cevabı iradesiyle vererek zilletin belini kıracaktır.
Bunun başka yolu ve çaresi kalmamıştır.
Vatanını seven hiç kimsenin tepkisiz kalamayacağı, suskun duramayacağı; hiçbir vicdanın kabul edemeyeceği bu tablo karşısında, ne öne sürülecek bahaneler, ne mazeret olacak gerekçeler konunun vahametini azaltmayacaktır.
Biz Türkiye’nin tarafıyız, onlar eşkıyanın ve sömürgeci efendilerinin tarafıdır.
Biz, bağımsız ve güçlü Türkiye’den tarafız, onlar esaretten, erimeden, ganimet gibi ele geçirilmiş ülkeden taraftır.
Biz, feda edilecek tek bir insanımız yok, birlikte Türkiye’yiz diyen tarafız, onlar dağılmadan, ayrılmadan, kutuplaşmadan, kargaşadan, fitneden taraftır.
Biz, zalime yavuz, mazluma yunus olan tarafız, onlar zalime uysal, mazluma ceberut olanların tarafındadır.
Biz, küresel oyunlara karşı milli duruştan tarafız, onlar cinayet ve kabus senaryolarının tarafıdır.
Biz Cumhur İttifakı’yız, onlar zillete düşmüş 6+1 sayıda ihtilaf mihveridir.
Başaracağız, Cumhuriyet’in yüzüncü yıl dönümünü cumhurun zaferiyle taçlandıracağız.
Gayret bizden tevfik Allah’tan.
Rabbim bizleri mahcup etmesin inşallah.
Sözlerimi noktalarken muhterem heyetinizi saygılarımla selamlıyor, başarılarla dolu bir hafta geçirmenizi diliyorum.
Sağ olun, var olun, Cenab-ı Allah’a emanet olun diyorum.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları