loading
close
SON DAKİKALAR

Bakan kadınların taleplerine bakacak mı?

Bakan kadınların taleplerine bakacak mı?
Tarih: 11.02.2012 - 20:30
Kategori: Kadın

Kadına yönelik şiddet rakamları her geçen gün artarken, kadınların en önemli eleştirilerinden biri de yasal düzenlemelerin yetersizliği idi.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, 19 Eylülde çeşitli kadın örgütleriyle yaptığı toplantıda 1 Ekimde açılacak olan Mecliste Genel Kurula getirilecek olan şiddete ilişkin yasa tasarısı taslağını sundu ve kadınlardan görüş istedi. Toplantıya 40’ı aşkın kadın kurumu, platform ve örgütünün yanı sıra, TÜSİAD temsilcileri, Emniyet Genel Müdürlüğü ve basın da katıldı. Bakanlık, “Kadın Ve Aile Bireylerine Yönelik Şiddeti Önleme Kanun Tasarısı”nı  bazı kadın örgütlerine önceden ulaştırırken, birçok kadın kurumu temsilcisi, toplantı günü gördü tasarıyı. Yani temsilcilerin önemli bir kısmı var olan taslağı inceleyemeden görüş bildirmek zorunda kaldı. Ancak pek çok örgüt, kadınların uzun süredir gündeminde olan şiddet konusuna ilişkin bir talepler listesi ile toplantıya katılmıştı. Toplantıya katılan kadın örgütlerinin ortaklaştığı ve dile getirdiği talepler arasında şunlar var: Öncelikle bütün kadın örgütleri tek bir ağızdan, aynı dili konuşabilmek ve anlaşabilmek için bakanlığın adına yeniden “KADIN”ın eklenmesini istiyor. Kanun taslağında “aile bireyleri” ifadesinin yer alması sınırlayıcı, “kadın” ifadesinin eklenmesini ise olumlu bir gelişme. Şiddetin önüne geçmek için bütünlüklü bir perspektifle konuya yaklaşmak önemli. Bunun için de kamu görevlilerinden topluma her kesimin eğitimi, uygulamadaki aksaklıkların giderilmesi için kararlılık, hükümetin imzaladığı uluslararası sözleşmelerin gereklerinin acilen yerine getirilmesi, devletin bütün mekanizmalarıyla şiddete uğrayan kadının şiddet ortamından çıkmasını ve tek başına ayakta durabilecek konuma gelmesini sağlaması olmazsa olmazlardan.

Toplantı sırasında söylenenleri not alan, eleştirileri dinleyen Bakan Şahin açısından bu süreç adeta bir sınav dönemi olacak. İsminden “kadın”ın çıkarıldığı bir bakanlığın koltuğunda otururken, kadınların şiddetle mücadele için ortaya koyduğu hayati talepleri yerine getirip getiremeyeceği önümüzdeki günlerde ortaya çıkacak. AKP hükümetinin kadınlara yönelik politikaları göz önüne alındığında, kırıklarla dolu karnesinde bu dönem bir değişim olacak mı, merak konusu. Toplantıya katılan kadın örgütü ve platform temsilcilerinden toplantıya ilişkin değerlendirmelerini aldık.


Kadın Dayanışma Vakfından Candan Dumrul, toplantının kendilerine çok geç haber verilmesini eleştirdi. Bu sebeple tam olarak hazırlanamadıklarını belirtiyor.

Toplantıda taslağa “cinsel yönelim ve cinsel tercih” ifadelerinin eklenmesini önerdiklerini aktaran Dumrul, şiddeti ihbar edenlerin de gizli tutulması gerektiğini, bu sayede şiddet ihbarlarının çoğalacağını düşünüyor. Dumrul, kimlik bilgilerinin gizli tutulmasını ihlal eden kamu görevlileri için verilecek hapis cezasının “Ertelenemez ve para cezasına çevrilemez” olmasını istediklerini söyledi.

Tedbir kararının şiddet uygulayan kişinin adresine ulaşması beklenmeden, hemen uygulanması gerektiğini belirten Dumrul’a göre önceki yasada bulunmayan fiziki koruma tedbirinin taslağa eklenmesi olumlu. Hangi fiziki koruma talebinin ele alınacağına ise polislerin değil, hakimlerin karar vermesini istiyor. Nafakanın tahsilini kolaylaştırıcı düzenlenmeler yapılması da Kadın Dayanışma Vakfının toplantıda dile getirdiği öneriler arasında yer alıyor.


Ankara Barosu Kadın Dayanışma Vakfı Başkanı Elif Uysal Erkol, korunan kadına maddi yardım sağlayacak “acil fon”un yasada bulunmamasının büyük bir eksiklik olduğunu düşünüyor. Mükemmel yasalar yapılabileceğini fakat esas olanın bu yasaların uygulanması olduğunu belirten Erkol, yasanın kadınların önerileri doğrultusunda çıkması için yoğun bir çalışma yürütülmesi gerektiğini söyledi.

Eski kocası tarafından öldürülen BES İşyeri Temsilcisi Nejla Yıldız davasının avukatı ve EMEP Ankara İl Başkanı İlke Işık Sağdıç, taslak metnin 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun’a göre “daha iyi”, ancak “eksikliklerle dolu” olduğunu belirtti. Taslağın dayatılmaması gerektiğini söyleyen Sağdıç’a göre, kadın örgütleri ile bir araya gelmenin ötesinde yasayı birlikte hazırlamak önemli. “AKP hükümeti yalnızca bu konuda değil, pek çok konuda muhatapların görüşüne başvurmuş gibi yaparak yine kendi bildiğini okuyor” diyen Sağdıç, taslağın kadınların taleplerine ve önerilerine göre yeniden şekillendirilmemesi durumunda uygulamada ciddi sıkıntılar yaşanacağı uyarısında bulunuyor: “Nafaka, fiziki koruma ve korunan kadının barınma evi sağlanması gibi konularda taslak önemli eksikliklerle dolu. Kadının ayrı eve yerleştirileceği ifade ediliyor ama nereye yerleştirileceğinin detayı yer almıyor. Bu haliyle kadınları olmayan sığınma evlerine yerleştirecek bir yasaya benziyor. Nafaka ve maddi yardımların nasıl olacağı konusunda da bir bilgiye yer verilmiyor. Fiziki koruma sağlanması olumlu. Ancak bunun da hangi koşullarda ve ne şekilde sağlanacağı belli değil.”


Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformundan Kübra Usta, toplantı sırasında çok verimli öneriler ve eleştiriler geldiğini, öneriler değerlendirilirse eğer bu toplantının önemli olacağını ifade etti. Taslakta nafakanın şiddet uygulayan kişiden alınması öngörülüyor. Nafakanın devletten alınması gerektiğini söyleyen Usta, uluslararası sözleşmelere sadık kalınmasının da önemine dikkat çekiyor.


Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneğinden Raportör Belgin Çelik de toplantıya katılanlar arasındaydı. Taslağı “tepeden inme bir metin” ve “içi boş” olarak nitelendirdi. Toplantıya Emniyet Genel Müdürlüğünden görevlilerin katılmasını eleştiren Çelik, kendilerine en fazla şiddet uygulayan birimin, şiddeti önlemek için düzenlenen toplantıya katılmasının doğru olmadığını düşünüyor.

Av. Deniz Bayram (Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı)

Öncelikle İstanbul Sözleşmesi’nin ilk iş olarak usulüne uygun yürürlüğünün sağlanmasını istiyoruz. Yasada CEDAW, 19 numaralı Karar ve Türkiye’nin ilk imzacı olduğu İstanbul Sözleşmesi’ne atıflar yapılmasını önemsiyoruz. Kadına karşı şiddet ve ayrımcılığın tek bir yasa ile değil uluslararası sözleşmelerin nazara alındığı bir yasalar reformu ile gerçekleştirilebileceğini düşünüyoruz.  Ortaklaşa vurguladığımız bir diğer şey, kadına karşı şiddet ve ayrımcılığın toplumsal olarak meşru kabul edildiği bir düzende “zihinsel dönüşüm”ün kanun yapıcılar ve uygulayıcılar arasındaki işbirliği ile gerçekleştirilebileceği idi.  

Şiddet vakalarında anahtar role sahip polis ve diğer kamu görevlilerinin eğitimden geçirilmesi ve yükümlülüklerini hassasiyetle yerine getirmelerinin sürekliliği önemli. Toplantının olumlu bir tarafı da şuydu: İlk defa LGBT örgütünden bir trans kadın da katıldı ve  trans cinayetleri ile kanunlarda “cinsel yönelim”in tanımlanarak LGBT bireylerin maruz kaldığı ayrımcılığın da ortadan kaldırılması gündeme getirildi. Kadın örgütleri talep ve görüşlerini, her fırsatta icracı olduklarını dile getiren bakan ve ekibine iletti. Şimdi etkin icraat için hak ve taleplerimizin takipçisiyiz.


Av. Vildan Yirmibeşoğlu (KA-DER Genel Sekreteri)

Bakan, bakan yardımcısı, KSGM ve diğer bağlı müdürlükler ve uzmanlardan oluşan bir ekiple ve kadın örgütleriyle yapılan toplantıda ilk defa bir bakan toplantının sonuna kadar kaldı. Bu istişare toplantısı konuyu önemsediklerini gösteriyor. Kadın örgütleri olarak taleplerimiz ve düzeltilmesini istediklerimiz özetle şunlar:
* Ailede şiddeti önlemeye değil kadına yönelik şiddeti önleme olarak geniş bir perspektiften bakılmalı.
* Kadın erkek eşitliğini gerçekleştirme yolunda siyasi irade ortaya koyulmalı
* En tepedekilere, mülki idare amirlerine, Savcı, Hakim ve Polislere toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi verilmeli. Yasaya aykırı ve cinsiyet ayrımcılığı içeren her davranış doğrudan soruşturulup cezalandırılmalı.
* Tedbir kararlarıyla ilgili uygulama sürecinde yaşanan çeşitli sıkıntılar giderilmeli.
* Cinsel suçları soruşturacak ve mağdura destek verip delillerin kaybolmamasını sağlıyacak Cinsel Kriz Merkezi kurulmalı.
* Emniyette kadına yönelik şiddet suçlarına bakmak üzere uzmanlaşmış bir birimin kurulması çalışmaları hızlandırılmalı
* Bakanlığın adına “kadın”, yasanın adına 4320 sayılı Kanun’un numarası eklenmeli


Zozan Özgökçe (Van Kadın Derneği)

Biz maalesef katılım sağlayamadık. Bakanlığın ve KSGM’nin bölgelerde toplantılar yapması çok daha önemli. Ankara’da yapılan toplantılara bizim katılmamız daha zor oluyor. Örneğin, Ankara’ya gidiş geliş masrafları bile bize ağır gelebiliyor. Bunun için bir bütçe ayrılmasında fayda var. Veya bizlerin olduğu illerde veya bölgelerde toplantılar yapmaları ve karşılıklı istişare daha anlamlı olacak. Tasarıyı ise elbette inceleyeceğiz ve kadın örgütleri olarak ortak sözümüzü Şahin’e ileteceğiz.


Hülya Gülbahar, Bianet’e verdiği röportajda toplantıda sunulan yasa taslağına ilişkin şu noktaların altını çiziyor:
Yasa tasarısında sivil toplum kuruluşlarına (STK) kendilerine başvuran şiddete maruz kalmış kadınların bilgilerini emniyete, yargıya ihbar zorunluluğu getiriliyor. Bu kötü, çünkü kamu görevlilerinin onlara yansıyan, haberdar oldukları şiddet olaylarını kayda geçirmeleri ve ihbarda bulunmaları bir zorunluluk olarak düzenlenmeli zaten. Ama STK’lar farklı; onlara kadınların bilgilerini emniyete taşıma zorunluluğu getirmek, kadınların buralara gelmemesi sonucunu doğurur. Dayanışma merkezlerinde ve sığınaklarda bilgilerin gizliliği esastır. Çünkü birçok kadın hukuki adım atmaya hazır değil, güvenliğini sağlayamıyor. Durum böyleyken, STK’lara, “Bilgileri vermezseniz, hapis cezasına varan cezalar gelir” demek, şiddetle mücadelenin mantığına ters.

Şu anki uygulamada, kadının koruma kararı alabilmesi için uğradığı şiddeti belgeleme zorunluluğu yok. Beyanı yeterli. Ancak tasarı düzeltilmeden yasalaşırsa, bir ayı geçen koruma kararlarında belgelendirme zorunluluğu gelecek. Bu da, şiddetle mücadele konusunda şu ana kadar edinilen kazanımların bir anda geriye gitmesi anlamına geliyor. Bu durumda şiddete maruz kalma tehdidi altında olanlar korumadan yararlanamayacak. “Seni öldüreceğim” diyen bir adamın bu tehdidine karşı hangi belge gösterilebilir? Bunun belgeye bağlanmasını istemek, kovuşturmama sonucunu doğuracaktır. Bir de “yakın yaşama” kuralı var. Bu şu demek, erkekle birlikte yaşamayan ama şiddete uğrayan kadınlar kapsam dışı. Bu değişmeli. Ayrıca, koruma kararlarında altı aya kadar süre öngörülüyor. Oysa bazı boşanma davaları çok daha uzun sürüyor. Hakimlere durumun özelliğine göre, altı aydan uzun ya da süresiz koruma kararı verme hakkı sağlanmalı.


Ebru Batık (Kadının İnsan Hakları - Yeni Çözümler Derneği)

Bakan Fatma Şahin ve ekibi her birimizi ilgiyle dinledi ve notlar aldı. Başta kadın bakanlığının kapatılması olmak üzere birçok alanda görüş ve taleplerimizi dile getirdik. Bizce hazırlanan bu yasa taslağı bir “pansuman” yasası değil, şiddeti önlemeye ve kadını korumaya yönelik ana politikaları ruhunda taşıyan sağlam bir metin olarak yapılandırılmalı. Her gün en az 3 kadının öldürüldüğü bir süreçte bu yasa “Kadına karşı şiddete sıfır tolerans” diyebilmek zorunda. Gerek yasanın son halini alacağı bu süreçte, gerekse yeni anayasanın hazırlanmasında kadın örgütleri olarak Sayın Fatma Şahin ve ekibiyle iletişim halinde olmaya devam edeceğiz ve görüşlerimizi kendisine en kısa zamanda yazılı ve sözlü olarak ileteceğiz.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları