Kemal Kılıçdaroğlu, gazete ve televizyon temsilcilerinin sorularını yanıtladı...
CHP lideri
Kemal Kılıçdaroğlu gazetecilerin ODTÜ'deki olaylarla ilgili sorularını şöyle yanıtladı:
"Soru- Efendim bir süredir üniversitelerdeki ODTÜ’yle başlayan olayları takip ediyoruz. Şimdi peş peşe yapılan iki farklı kanatta açıklamalar sanki bir cepheleşme varmış görüntüsünü ortaya koyuyor. Dün Başbakanında açıklamaları vardı. Şiddetten güç alanın karşısında olurum dedi. İster rektör olsun, ister akademisyen. Siz bir cepheleşme endişesi görüyor musunuz? Bununla birlikte bu sebeple bir uyarınız var mı her kesime ve Başbakanın bu açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Dünyanın bütün çağdaş demokrasilerinde haksızlığa ilk tepkiyi veren gençlerdir. Çünkü gençlerin hiçbir çıkar beklentisi yoktur. Onlar bütün düşüncelerini yaşadıkları ülkenin özgürlüğü ve bağımsızlığı üzerine kurgularlar.
Şimdi size Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin hemen hemen bütün kararlarında ifade ettiği ifade özgürlüğü nedir, o tanımı sunmak istiyorum. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarına göre ifade özgürlüğü sadece olumlu karşılanan, zararsız ya da kayıtsız kalınan değil, aynı zamanda yetkilileri ve toplumu incitici, şoke edici ya da rahatsız edici düşünceleri de kapsar diyor.
Dolayısıyla elbette ki şiddete karşıyız. Şiddet olmamalı. Ama gençlerin slogan atma, pankart açma gibi özürlüklerini şiddet olarak gören bir anlayışa da karşıyız. Üniversitelerin, ODTÜ’de yaşanan olayları sadece Başbakanın gözüyle görmeli, onun söylemiyle dillendirmelerini de kabul etmiyoruz. Onlar üniversitelerin görüşü değil, AKP’nin atadığı rektörlerin kendi görüşleridir. Çünkü üniversite sadece yöneticilerden oluşmaz. Üniversite farklı bir şeydir. Öğrencisiz üniversite olmaz, laboratuvarsız üniversite olmaz, hocasız üniversite olmaz. O nedenle önce üniversitenin ne olduğunu bilmesi gerekiyor Sayın Başbakanın. Slogana karşı biber gazı, polis copu, bunları devreye koyarsanız orantısız güç kullanıyorsunuz demektir. Bazı üniversite yöneticilerinin bunu görmeyip sadece öğrencileri görmelerini doğru bulmuyoruz. Bu onların gördüğü akademik kariyere de aykırıdır. Üniversitelerin birer özgürlük alanı olduğunu hepimizin görmesi ve bilmesi gerekiyor. Eğer bir ülkenin Başbakanı bir üniversiteye 2500 polisle giriyorsa orada olay olmayacaktır diye düşünmek mümkün değildir. İster Fransa, ister Amerika, ister Japonya, ister Papua Yeni Gine, ister Uganda. Hangi ülkeyi alırsanız alın bir ülkenin Başbakanı bir üniversiteye 2500, 3500 polisle girecek, zırhlı araçlarla girecek ve orada olay olmayacak. Siz bir düşman ülkesine mi giriyorsunuz? Bir üniversiteye giriyorsunuz. Üniversitede karşıt görüşler, eylemler olmaz mı? Elbette olacaktır. Ama bunları bastırmak için şiddet kullanıyorsanız bu doğru değil.
Hastanede yoğun bakımda yatan kim? Bir öğrenci mi? Öğrenci. Bunun üzerinde durmamız gerekiyor değerli arkadaşlarım. Şiddetin arkasında durulmaması doğrudur. Şiddeti hiç kimse benimsemiyor, kabul etmiyor. Ama üniversitelerin ODTÜ’de yaşanan olayları sadece Başbakanın gözüyle ve söylemiyle görmelerini de doğru bulmuyoruz. Onlara da zaten üniversite hocası demekte doğru değil.
Soru- Sayın Genel Başkan, bu böcek konusundaki fikrinizi tam olarak öğrenmiş olduk. Kesin ifadelerle belirttiniz. Ancak o açık oturumlarda da gördüğümüz gibi konu tartışılıyor ama bir sonuca varılamadan vaktimiz doldu deniliyor biliyorsunuz. Bu ilk soruya verdiğiniz yanıtı doğrusu ben tam olarak algılayamadım özür dileyerek söylüyorum. Çünkü sizin ilk bölümde ifade ettiklerinizle Sayın Başbakanın ifade ettikleri birebir aynı. Rektörlerin ifade ettikleri de aynı. Yani şu anlamda; masum protestolar slogan atmak suretiyle yapılırsa tabi ki gayet doğal karşılanmalıdır. Ama güç kullanıldığı takdirde ve hatta orantısız güç kullanıldığı takdirde bunlar bastırılmaya çalışıldığı takdirde kötüdür. Ama eğer şiddete dönüşürse bu gösteriler, yani taş atarlarsa, soda şişesi atarlarsa işte lastikleri yakarlarsa, elektrik direklerini devirirlerse, bilyeli tabancalar kullanırlarsa, farklı üniversitelerden bir araya gelip işte eskiden nümayiş derdik bunlara. Öyle yapmaya kalkarlarsa polisin müdahalesi de doğaldır anlamında. Yani sizde bunu tasvip etmediğinizi güç kullanmak, şiddet kullanmak yoluyla ifade ettiniz.
Bu duruda Sayın Başbakanla sizin ifadeleriniz aynı gibi geldi bana. Yani aynı konulara temas ettiniz, aynı şeyleri vurguluyorsunuz. Rektörlerde aynı şeyi vurguluyor. Öğrenciler tabi ki, slogan atsınlar ama şiddet kullanmasınlar deniliyor. Bunu ben mi yanlış algıladım yoksa siz politik olarak bir çifte standart mı yaptınız? Son olarak bahsetmiştiniz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Teşekkür ederim. Hemen çok açık olarak ifade edeyim o zaman. Belki biraz muğlak anlatmışızdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ifade özgürlüğüyle ilgili verdiği kararlardan bir cümleyi okumuştum size. Toplumu inciticide olabilir diyor, şok edicide olabilir diyor ifade özgürlüğü.
Soru- Düşünce bazında diyor ama değil mi? İfade bazında?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır efendim ifade özgürlüğü bazen düşünce olarak açıklarsınız, eylem olarak açıklarsınız. İfade özgürlüğü budur.
Soru- Sopayla vurur musunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Cumartesi anneleri giderler otururlar. O da bir ifade özgürlüğüdür. İfade özgürlüğünü sadece yazı olarak düşünmemek gerekiyor.
İki; Orta Doğu Teknik Üniversitesi yönetiminin yaptığı açıklama şu; öğrenciler slogan atıyorlar. Kim gaz bombası atıyor? Polis. Slogana gaz bombası. Orantılı mı bu? Hayır. Peki diğer rektörler açıkladı diyorsunuz. Diğer rektörler yayınladıkları bildirilerde polisin şiddetinden söz ediyorlar mı? Hayır. Bana söyler misiniz bunlara hangi çağdaş ülkede rektör denir? Eğer siz bir olayı bütün ayrıntılarıyla, boyutlarıyla oturup bilim adamı kimliğiyle tahlil edemiyorsanız kimse kusura bakmasın ama sizin akademik diplomanız bile tartışılabilir. Oturacaksınız tartışacaksınız. Öğretim üyeleri orada, olayın tanığı. Bütün Orta Doğu Teknik Üniversitesi savaş alanına dönüyor. Laboratuvardaki cihazlar parçalanıyor. Öğrenciler mi yapıyor bunu? Hayır. Bir öğrenci nasıl oluyor da yoğun bakıma kaldırılıyor? Orada polisin kullandığı biber gazının ya da diğer aletlerin kovanları dolu, bekliyor orada. Görüntüleri hem bazı televizyon kanallarında, bazı gazetelerde fotoğraf olarak da yer aldı. Bizim karşı çıktığımız bu. Öğrenci slogan atabilir, öğrenci yürüyüş yapabilir, öğrenci protesto edebilir. Bütün demokrasilerde vardır bu. Siz 3500 polisle gideceksiniz, zırhlı araçlarla gideceksiniz öğrenci tepki vermeyecek. O karşı görüş bildiren rektörlerin önce şunu söylemesi lazımdı. Üniversitelere Başbakanlar 3500 polisle giremez demeleri lazımdı. Buraları bilim yuvalarıdır demeleri gerekirdi. Bu tür olaylara her yerde, her ortamda öğrenci tepki verir. Hangi ülke olursa olsun. Bunu da söyledim ben.
Dolayısıyla Sayın Başbakan sadece işin bir boyutunu alıyor. Neden ben protesto edildim? Ben bu ülkenin Başbakanıyım asla protesto edilemem ben. Hayır arkadaşlar. 3500 kişiyle bir üniversiteye girerseniz polisle, zırhlı araçlarla kusura bakmayın protesto gelir. Protesto geldiği zaman siz biber gazıydı, coptu daha neler var bilmiyorum. Polis neleri kullanıyor bilmiyorum. Bunlarla öğrencilerin üzerine giderseniz doğru olmaz. Karşı çıktığım olay budur benim.
Ama şiddet? Şiddetin arkasına saklanmak, şiddeti bir protesto aracı olarak görmeyi doğru bulmuyorum. Onu söyledim. Ama üniversitelerin olayı iki boyutuyla da görmeleri gerekir. Tek boyutlu görmeleri doğru değil. Orta Doğu Teknik Üniversitesi olayı iki boyutuyla da görmüştür. İki boyutuyla da dillendirmiştir. Çünkü olayı bizzat yaşayanlar onlardır."
Vişne Haber Ajansı