Başbakan Erdoğan, "Yıkılacak konut sahipleri için üç alternatifimiz var" dedi
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yıkılması planlanan binaların enkaz bedeli karşılığında,
konut sahiplerine daire verileceğini, enkaz bedelinin karşılamadığı durumlarda kişilere sağlam dairelerin 20 yıl vadeyle satılacağını açıkladı. Taşınmak istemeyenlere yıkılıp yeniden yapılan konutlardan verileceğini bildiren Erdoğan, bunu da kabul etmeyenlere paralarının ödenerek, konutlarının kamulaştırılacağını söyledi.
İstanbul’da "Dünya Türk Girişimciler Kurultayı"nda konuşan Erdoğan, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nı kurmasının nedeninin deprem, sel gibi felaketleri çözmek olduğunu vurgulayarak, belediyelerin olumlu yaklaşım göstermediği durumlarda, oralara bu Bakanlık’la müdahale edileceğini söyledi. Van’da Şubat, Mart ayları itibariyle kalıcı konutlara başlanacağının altını çizen Erdoğan, "Bu konutlara başlarken kiracı, mülk sahibi ayrımı yapmıyoruz. Mülk sahipleri bu yapacağımız konutlardan haklarını alacaklar, kiracı durumunda olanlar da konutlardan 20 yıl vadeyle alma imkanını bulacaklar" dedi.
"Bu evleri yıkalım" dediklerinde vatandaşın buna olumlu yaklaşmadığı gibi, yargının onları haklı çıkardığını savunan Erdoğan, şöyle konuştu:
"TOKİ’nin teslim ettiği yaklaşık 380 bin
konut var ve şu ana kadar, biz bu konutlardan herhangi bir sıkıntı yaşamadık, duymadık. Ama ben bununla yine yüzde yüz bir garantinin içinde hiçbir zaman olmadım, olamam. Müteahhit firmalar devamlı kontrol ediliyor, denetleniyor; ama denetleyen de insan. Hata payları olabilir. Bu hata payları size bir hasar bilançosu getirebilir ama bütün bunları göz ardı etmek suretiyle yumuşak zeminde yapılmış konutlar var. Mesela Van’da, manzarası çok güzel diye hemen Van Gölü’nün kenarında Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi inşa edilmiş. Bunlar benim dönemimde yapılmış şeyler değil. Şu anda 13 fakülte binası hasarlı."
Televizyonlarda konuşan denetim sorunları hakkında konuşan hocaları eleştiren Erdoğan, "Bunların hepsi sizin tezgahınızdan geçti, oralardan yetişti geldiler, bu icraatı yapanların hepsi sizin öğrencileriniz. İlla fatura kesecek birilerini aramanın anlamı yok. Çıkın ciddi olarak konuşun, bunları yapanların hepsi mühendis, hepsi mimar. Bir ekonomist olarak ben yapmıyorum bunları. Olaya böyle yaklaşmıyorlar, gerçekçi değiller" dedi.
Yurt dışında yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının entegrasyonu için çaba harcadıklarını ancak asimilasyonun insanlık suçu olduğunu belirten Erdoğan, şunları söyledi:
"Ben asimilasyonu bir insanlık suçu olarak görüyorum. Ülkemde yaşayan bir Alman’ı Türkleştirmek gibi bir gayretim olamaz; ama aynı şekilde Almanya’daki bir Türk’ü de Almanlaştırmak veya o kültürle çevirmek gibi bir gayretin içerisine girilemez. Örneğin, bir Türk kızıyla bir Türk evlenecek. E, Almanca biliyor musun, bilmiyor musun? Aşkın dili olur mu ya? Böyle saçmalık olur mu? Bunu kendilerine söylediğiniz zaman hem gülüyorlar, hem de öbür taraftan yok özel kurslara gitsinler diyorlar. Ne kursu kardeşim ya? Bunların içinde daha okuma yazma bilmeyen bile var. Sadece Türkçe konuşmasını biliyor. Bırak, kesme önünü. İki aşığı birbirinden ayırmanın ne büyük felaket olduğunu bilmiyor musun?"
İnsanların refahı, huzuru ve insanlık adına hakkı ve hukuku savunmaya devam edeceklerinin altını çizen Erdoğan, Türkiye’nin hiçbir ülkenin topraklarında, siyasetinde, idari sisteminde gözü olmadığını belirtti. Küresel refah ve istikrar adına Suriye’nin bir an önce iç barışa kavuşmasını arzu ettiğini söyleyen Erdoğan, şunları ekledi:
"Bizim için her yerde öncelikli olan insandır. Afganistan’daki çabalarımız tamamen insani kaygıların neticesidir. Somali’ye olan duyarlılığımız tamamen insani kaygıların bir ürünüdür. Kuzey Afrika’ya, Ortadoğu’ya olan yakın ilgimiz tamamen insani nedenlerdendir. Biz Bağdat derken, Kudüs derken, Gazze derken, Bingazi, Trablus derken birileri gibi petrol kuyularını görmüyor, tam tersine orada akan kanı, orada dökülen gözyaşını görüyor ve işte o nedenle sesimizi yükseltiyoruz. Suriye ne kadar huzurlu olursa, Türkiye de o kadar huzurlu olur."