Yavuz donat yazıyor..
Sabah sohbeti
Caddeler, alt üst geçitler... Ankara "afişlerle" süslendi:
"Büyük Demokrasi Şöleni."
Şölen... Yani CHP Kurultayı.
Şaka ile karışık, sabah saat sekizde, Deniz Baykal'a takıldık:
- Demokrasi şöleniniz kutlu olsun.
Baktık ki komşumuzun (aynı semtte oturuyoruz) hiç de "şaka kaldıracak" hali yok. Önce "derin bir üzüntü içindeyim" dedi.
Sonra da "son sözünü" söyledi:
- Ne olur alınma... Kusura bakma... Konuşmak istemiyorum.
Rekor
Peş peşe kurultay... Biri "genel merkezin."
Öteki "muhalefetin."
"2 günde 2 kurultay."Bakarsınız "Guinness rekorlar kitabına" girer.
Biz "sabah şakaları" yapıyoruz... Fakat...
Deniz Bey'in "şaka kaldıracak hali yok."
"Üzüntü verici bir manzara" diyor:
- Delegenin bir kısmı Anıtkabir'de toplanacak... Diğer kısmı öbür tarafa gidecek... Bunca yıldır siyaseti izliyorsun... Sen hiç böyle bir şey gördün mü?
Nasırına basınca...
Deniz Baykal ne zaman "sohbete nokta koymak" istiyorsa... Hemen "nasırına" basıyoruz.
Onu "kaşıyoruz."
"Siz neredesiniz" diyoruz.
"Öyle ya... Baykal, CHP'de olup bitenlerin "neresinde?"
Deniz Bey "konuşmak istemiyorum... Ama sen üstüme üstüme geliyorsun" diye söze başlıyor:
Kurultay... 2 ayrı hukuki olay.
Aynı parti... Ama 2 ayrı gündem.
2 ayrı süreç.
2 ayrı salon.
Şimdi beni bırak da sen söyle... Bu görüntüyü nasıl yorumluyorsun?
Yorumumuz:
"Sıkıntılı bir süreç."
Yorumumuz üzerine Deniz Bey'in söylediklerine gelince:
Tek davetiye ile 2 ayrı kurultay.
Bunun altında bir sıkıntı yatıyor... Güven sarsılıyor.
Çok kişi kendi kendine biz kimiz, neyiz, hangisiyiz diye soruyor.
Olmuyor... Yürümüyor... Yakışmıyor.
Hangi yanlış?
Deniz Baykal "yanlış oldu, yanlış yönetildi" derken, "neyi" kastediyor?
Soruyoruz... Ve şu karşılığı alıyoruz:
360 imzayı önlemek için, meşru kurultay toplama kararını engellemek için, delegenin girişiminin önünü kesmek için yapılan şeyler...
Bir partiye yakışmayan tertipler...
Daha önce kurultay toplayarak, delegenin girişimini boşa çıkarma çabaları...
Sanki 2 ayrı parti varmış gibi ayrıştırma adımları.
Bu sergilenenler hoş mu?
İlk tepki
Dilinin bağı çözülünce... Deniz Baykal'ın ağzından ilk dökülen sözler:
Partimin bu hale gelmesine üzülüyorum.
Yapılanları doğru ve haklı bulmuyorum.
Parti, kurultaylar tuzağına çekildi, bunu onaylamıyorum.
Yanlış oldu... Yanlış yönetildi.
Bunlara tanıklık etmek bile elem verici.
Yarın... Yine Baykal
Aşk ağlatır dert söyletir misali...
Deniz Baykal'ı ağlatmadık fakat "söylettik."
"Söylem" kapsamlı... Yarın devam edeceğiz.
Zarf
Deniz Bey konuşmak istemiyor... Fakat...
Biz de "konuşmasını" istiyoruz.
"Dilinin bağını" nasıl çözeceğiz?
Komşuya bir "zarf" atıyoruz:
- Diyorlar ki... Bu işlerin arkasında siz varmışsınız... Delegelere "kurultaya gitmeyin" diyormuşsunuz. Deniz Baykal "şaşırıyor."
Bir süre susuyor.
Ve gerçekten "dilinin bağı" çözülüyor:
- Allah Allah!.. Kimseye böyle bir şey söylemedim... Beni bilirsin... Bu mümkün mü?
Sonuç:
Baykal "konuşmaya başlıyor."