Van'ı vuran ilk depremin ardından şehir merkezine yaklaşık 10 kilometre uzaklıkta 5.6 büyüklüğünde ikinci bir deprem meydana geldi.
Peki, bu can ve mal yıkımı normal miydi? Elbette değil. 5.6 büyüklüğünde bir depremin binaları bu derece yerle bir etmesi olağan karşılanamaz. Buradaki sorun 23 Ekim’deki büyük depremden sonra hasar görmüş binalara göz göre göre sağlam raporunun verilmiş olması, oturulamaz durumda olmasına rağmen iki otelin faaliyetine devam etmesi, onlarca insanın buradaki odalarda konaklamasına izin verilmesidir.
Aralarında basın mensuplarının da bulunduğu 35 kişinin konakladığı ve ikinci depremin sembol binası haline gelen Bayram Oteli’nin sahibi Aslan Bayram ise 7.2’lik depremden sonra otelini kontrol ettirdiğini, herhangi bir hasar tespit edilmediğini iddia ediyor. İlk büyük Van depreminin arkasından Bayram Oteli’ne sağlam raporu veriliyor ve bilhassa bu yüzden gazeteciler bile konaklama için bu oteli seçiyorlar.
Ancak sonuç değişmiyor ve bir kez daha
deprem sonrası saatleri sayar, geçen her saatten bize bir mucize, bir can bağışlamasını bekler buluyoruz kendimizi. Ve 13. saat geldiğinde enkazdan Atsushi Miyazaki çıkarılıyor. İlk depremin ardından dünyanın bir ucundan, Japonya’dan yardım için koşup gelen bir doktor. Yüzünden gülücük eksik olmayan, Kurban Bayramı’nda kestiği hayvanı depremzedelere dağıtırken herkesin kalbini fetheden insaniyet bekçisi bir dünya vatandaşı. Böyle bir insanın katili olmaktan kaç yıl yeriz? Makyajının altında gizlenmiş çukurları görmek için makyajı silmeye tenezzül etmeyen, her duvarında çatlaklar dolu bir ölüm çukurunun içine onca masum insanı bırakan bir zihniyet olmaktan dolayı alacağımız ceza kaybolan bu değerli hayatın bedelini ödeyebilir mi?
Doğa ne kadar vicdanlı olursa olsun insan hatası bir kez daha vicdansızlığın yegâne timsali olmayı başardı.
Bunga bunga dönemi kapanıyor
İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi nihayet istifa edeceğini ve bir daha aday olmayacağını açıkladı. İtalyan medyası ülkede gaf şampiyonu ilan edilen Berlusconi’nin aldığı karardan memnun görünüyor ancak yine de onun son anda kararından vazgeçip bir 17 yıl daha İtalyan siyasetinde boy göstermesinden de endişe ediyor.
Berlusconi ise siyasetin kıskacından sivil özgürlüğüne kavuşacağı günü bekliyor gibi görünüyor. “Politikayı bırakırsam çocuklarım çok mutlu olacak. Her sabah kalkıp, bana saldırıyla dolu gazeteleri okumak zorunda kalmayacağım” şeklinde konuşarak sitemli bir edayla ilan ediyor emekliliğinden duyacağı memnuniyeti.
Bir yandan da siyaset meydanı yerine futbol sahalarına inmeyi planlıyor Berlusconi. AC Milan’ı yönetmeye aday olduğunu söylüyor. Kim bilir, belki de skandallardan kendini sıyırıp siyaset arenasında gösteremediği başarıyı yeşil sahalarda gösterir…
2003’ün Haziran ayında hakkında yolsuzluk davası açılması üzerine “Kanun karşısında her vatandaş eşittir ama halkın yüzde 50’sinin ülkeyi yönetme sorumluluğunu verdiği bu adam biraz daha eşittir” şeklindeki sözlerin sahibi; adının karıştığı ve başka biri olsa politik kariyerini defalarca bitirmeye yetecek türden skandalların hepsinden iktidarını kaybetmeden çıkmayı başaran Berlusconi, İtalyan halkının kendisine tanıdığı eşitliği bu defa kaybedecek gibi görünüyor.
Zorla ‘güzellik’te birinciyiz
Gün geçmiyor ki ülkemiz adına yeni bir birincilik ödülünün sahibi olmayalım. Bu kez konu Almanya’daki göçmenlerimizi ilgilendiriyor. Almanya Aile Bakanlığı tarafından hazırlanan rapora göre “zorla evlilikler” konusunda Türk göçmenler liste başında. Ülkede her yıl 3 binden fazla zorla evlilik gerçekleşiyormuş. Bunların yüzde 83’ü Müslüman kökenli ailelerden geliyor ve yüzde 25’i Türkiye kökenli.
“13 yaşındaki kızların ‘kendi gönül rızalarıyla(!)’ hareket edebildikleri, üstelik buna tüm hukuk sisteminin şahitlik ettiği bir toplumda zorla güzellik mi olurmuş demeyin, oluyormuş.”