BirGün gazetesi Yayın Kurulu Üyesi Berkant Gültekin, Can Ataklı’nın hazırlayıp sunduğu Yazıişleri programına konuk olarak katıldı.
BirGün gazetesi Yayın Kurulu Üyesi Berkant Gültekin, Can Ataklı’nın hazırlayıp sunduğu Yazıişleri programına konuk olarak katıldı.
Gültekin, "Arkamızda sermaye grubu, holding yok tek güvencemiz okurumuz. 14 senedir varız. Kolay değil tabi, çalışanların, yazarların fedakarlığı, okurun özverisi gerekiyor" dedi.
Berkant Gültekin’in açıklamalarından bazı bölümler şöyle:
-(Burak Ekici’nin gözaltına alınması) Burak BirGün’ün internet editörü. Neden gözaltına alındığı konusunda kendisine de ailesine de bilgi verilmedi. Anadolu Ajansı’nda haber çıktı. ByLock’tan alındılar, diler, oradan öğrendik. Avukatlar henüz Burak’a ulaşabilmiş değil. Bu doğrudan BirGün’ün kurumsal kimliğine yönelik bir operasyon değil. Burak’ın kendisine yönelik. Burak’ın ne ile suçlandığı hakkında bilgi bekliyoruz.
(BirGün çalışanı) Mahir Kanaat 206 gündür tutuklu. 6 gazeteci operasyonla gözaltına alındı. 3 kişi serbest bırakıldı, 3’ü tutuklandı. Mahir de tutulu. RedHack’le bağlantılı olduğu iddia ediliyor. 17-25 Aralık dosyalarının bilgisayarına çok önceden indirdiği öne sürülüyor. Bu iddia avukatlarımız tarafından savcı huzurunda çürütüldü. RedHack hesaplarını takip ettiği suçlaması var. RedHack’in terör örgütü olduğu yönünde karar yok. Devletin terör örgütü saydığı kişiyi, oluşumu takip edebiliriz, biz gazeteciyiz. Mahir’in ilk duruşması 24 Ekim’de.
-Bu gazeteyi yapmak zor aslında. Arkamızda sermaye grubu, holding yok tek güvencemiz okurumuz. 14 senedir yaşadık. Kolay değil tabi, çalışanların, yazarların fedakarlığı, okurun özverisi gerekiyor. Basın ilan kurumu da önemli bir gelir kaynağı... Herhangi bir çıkar grubuna bağlı olmadan gazetecilik yapılabildiğini gösterdiğimizi düşünüyorum.
-(Akif Beki’nin Hürriyet’ten kovulması) Akif Beki proje insanı olarak Hürriyet’e geldi, o proje doğrultusunda görevine son verildi. AKP’li bir yazardı. Son süreçte eleştiri marjını kullanmaya çalıştı. Akif Beki AKP’nin ihtiyacını karşılayamaz hale geldi. Şimdi de Abdulkadir Selvi var. AKP adına Hürriyet’te. AKP’nin politikalarını oraya taşıyor. Zaman geçer onun da son kullanım tarihi biter. Sonrasında yeni isimler piyasaya sürülecektir. Bizim tetikçi dediğimiz isimler de merkeze gelmeye başlayacaktır.
-Nuray Mert bir dönem AKP’nin yürüdüğü yola destek sunmuştu. Bir yazarın düşüncelerini dile getirme özgürlüğü kadar gazetenin kimle çalışacağını seçme özgürlüğü vardır. Bir gazete her yazarla beraber yürümek zorunda değil. Erdoğan hükmeden bir kişi. Onun insanları susturması fikir özgürlüğüne, demokrasiye aykırı bir şey. Cumhuriyet ise tercih hakkını kullanıyor. Nuray Mert’e ‘yazarlık hayatını bitireceğim’ demiyor, ‘düşüncelerine saygı duyuyorum ama benim sayfalarımda dile getiremezsin’ diyor. Cumhuriyet’e yöneltilen eleştirileri haksız buluyorum.
-Bize haber yaparken ihbarlar geliyor. Haberi ulaştırana ‘kaynak ne, somut belge var mı’ diye soruyoruz. Biz bu kadar gerçeğin peşinden koşarken yandaş gazeteler iktidar öyle istedi, muhalefet zarar görecek diye nasıl uydurma haber yapar, delil uydururuz diyorlar herhalde. Bunlar bazen gerçek duvarına çarpıp çöküyor. Kabataş yalanında gördük. Kadının üstüne işediler, dediler. Olmayan bir olayla ilgili röportajlar yaptılar, bir kadın olmayan bir olayı anlattı, gazeteciler olmayan olayı izledik dediler. Bu nasıl bir meslek onuru ve bunlar hala basın yayın organlarında çalışıyorlar. Bunları medya dışına atacak mekanizma da yok.
(Suriye politikası) Moskova deklarasyonu vardı, Türkiye de imza atmıştı. Oradaki ilkelere sahip kalmak lazım. Suriye’nin toprak bütünlüğünün tanınması vardı orada. (Türkiye'nin) Suriye’yi resmi muhatap olarak tanıması lazım. Suriye’de dış müdahaleye karşı olması lazım. Suriye’nin geleceğini Suriye halkının belirlemesi lazım. AKP hükümetinin oradaki müdahaleye karşı çıkması emperyalist müdahaleye karşı olması lazım. Orada cihatçı gruplar var, temizlenmeli ama müdahale aracı olarak tasarlanmamalı.
Suriye savaşı başladığında cumhurbaşkanı namaz kılmaya gideceğim diyerek o savaşı harladı. Gün geldi bu cihatçı unsurlar Türkiye’nin sınırına gelmeye başladı, namlu Türkiye’ye yöneldi. Bedelini Türkiye ödüyor.
-AKP’nin derinleşmesine neden olduğu iç savaş bizi cihatçı tehlikeyle baş başa bıraktı. Cihatçılar büyük ihtimalle kaçış noktası bulacaklardır, umalım ki bu Türkiye olmasın. Türkiye kendi tarihinin en kötü 6-7 senesi yaşamış oldu Suriye’de.
Irak da Suriye’ye benzer süreç yaşadı. Bir sürü paramiliter grup ortaya çıktı. Eski devlet yapıları demokratiktir insancıldır, demek değil bu. Bunlar bahane edilerek yapılan müdahaleler yanlıştır. ABD postalının girdiği yerden kan fışkırıyor. Venezuela’da yaşanan da bu. Bu meselelerin çözümünü ülkenin egemenlik sahasına bırakmak lazım. Biz de demokrasi mücadele veriyoruz ama Almanya, ABD gelsin demeyiz, karşıyız. AKP’den daha fazla karşıyız.
-Seçim demokrasi açısından olmazsa olmaz. Ama demokrasiyi demokrasi yapan bir tek seçim değil. Yurttaşların karşısına seçimler sunuyorsunuz, seçim hakkını kullanabilmek için doğru bilgiye ulaşmamız lazım. Medya özgürlüğünün, ifade ve düşünce özgürlüğünün sekteye uğradığı yerde demokrasi sağlıklı olmuyor. Türkiye 2019’a sağlıklı bir ortamda girmiyor. Kırılmaya müsait fay hatları var.
AKP 2019’a güçlü gitmeyecektir. CHP’nin, HDP’nin ne yapacağı önemli. Aday parlamenter sistemin inşasında net tavır alacaktır
Referandumunda hile yapılmasa Türkiye tek adam yönetimiyle yüzleşmeyecekti.
Muhalefetin köşe taşlarını belirlemesi sistemi demokratik, çoğulcu yapmak için adayımızı belirleyeceğiz, demesi lazım. CHP’nin, HDP’nin, Haziran Hareketinin, toplumsal muhalefetin bir arada hareket etmesi lazım.”