Cumhuriyet Halk Partisi Manisa Milletvekili Dr. Tur Yıldız Biçer, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla bir mesaj yayınladı.
Cumhuriyet Halk Partisi Manisa Milletvekili Dr. Tur Yıldız Biçer, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla bir mesaj yayınladı.
Hükümete ağır eleştirilerde bulunan ve Anayasa’ya “kadın” temeli üzerinden vurgu yapan Dr. Biçer’in mesajı şöyle:
“Geçtiğimiz yıllardaki gibi klasik bir 8 Mart kutlaması yapmak kuskusuz ki çok anlamlı değil.
Eski günlere oranla çok daha farklı dönemler yaşayan ülkemiz tarihinin geçmişiyle bugünü şimdi yaşadıklarımız arasında çok derin bir uçurum var.
Reklam arası dedikleri günlerin de gerisindeyiz artık; sürekli olarak cumhuriyete, laikliğe, Atatürk'e biriktirdikleri bir öfke ile hareket ede ede bugünlere geldiler. Atatürk'e ve cumhuriyete ve onun mihenk taşları olan özgürlük, demokrasi ve laikliğe karşı kindar ve dindar nesiller yetiştiren AKP bu 15 yılda kimi zaman Berkin’de, Ali İsmail'de olduğu gibi acılarımızın, kimi zaman da “iki ayyaş” lafları gibi sevgimizin, kalbimizin üzerine basmaya cüret ede ede geldiler.
Unuttukları bir şey var elbette Berkin de Ali İsmail de cumhuriyet de laiklik de ismet İnönü de ve Mustafa Kemal Atatürk de kalbimize göğsümüze iğnelenmiş birer yıldızdı.
Ve onların karanlığına inat parlamaya devam edecekler.
Dediğim gibi bu 8 Mart'ta ülkemizde kadınların yükü biraz daha ağır. Şimdi kadınların anlatması yapması gereken daha çok şey var.
Gördesli Makbule, Halime Çavuş, Erzurumlu Kara Fatma Onbaşı Halide'nin omuzlarında kurulan Cumhuriyet bugün, Somalı Annelerin, Cerattepeli kadınların, ben halkım diyen Rizeli Havva Anaların omuzlarındadır.
Bir kadın gazeteciden duymuştum "şu an Türkiye’de;en kötü şeyler ve en güzel arayışlar iç içeler.” demişti.
Bugün Türkiye'de Kadınlar kendilerine sormadan ve dahası kendilerini yok sayan erkekler tarafından oluşturulmuş bir sözüm ona bir anayasa değişikliği ile bir karanlığa sürüklenmek isteniyor.
Yüzyıl önceki gibi kadınların bugün de yaşam ve özgürlük talebi var,
Meclis evresinde kadın dövülen bu anayasa değişikliği ile Kadınlar bugün direniş İle cevap vermek durumunda.
Bugün konuşacağımız yegane gerçek bu.
Bugün Siyasal İslam'ın kadına, bedenine, emeğine kadın yaşamına bakışı; siyasal söyleminden günlük yaşam pratiğine kadar kadına karşı işlediği suç ve açtığı savaş bu 8 Mart'tan itibaren kadınların yeni bir mücadele yolu bulmasının miladı olmalıdır.
Kadına karşı söylem ve pratikler bizlerin özellikle bugün rejim değişirken farklı mücadele alanlarını geliştirip siyasal islam karanlığına karşı kazanacağımız zaferle anlam kazanmalı.
Gerek gündelik hayatta gerekse anayasa/rejim değişikliği sürecinde erkek egemenliğinin siyasal islamla birleştiği bu dönemde ülkemizde kadınlara her dönemden daha da ağır bir baskı uyguladı ve onu her zamankinden daha da ötekileştirdi, yok saydı.
"Meneleketi karanlığa sürükleyenlere kadınlar boyun eğmez"
"Kadınlar yarımdır" diyenlere, laikliği ortadan kaldırmak isteyenlere, bizlere "yeriniz evinizdir" diyenlere, istikrar yalanıyla yoksulluğu kutsayanlara, ülkemizi savaş alanına çevirenlere 'HAYIR' diyoruz!
Ülkemiz 15 yıllık AKP iktidarının politikaları sonucu sokaklarında bombaların patladığı, korkunun egemen kılındığı bir noktaya taşınmıştır.
İstikrar yalanı ile emekçiler yoksulluğa mahkum edilmiştir. Her yıl binlerce emekçi AKP'nin çılgın projelerinde iş cinayetlerine kurban edilmiştir.
Gerici politikalar ve söylemler ülkemizi bir kadın mezarlığına çevirmiştir. Kadın emeği esnek çalışma adı altında ücretli köleliğin, özel istihdam bürolarının, işçi kiralamanın bahanesi haline getirilmiştir.
'Kahrolsun istibdat'
Şimdi de OHAL ile KHK’lar ile bu düzeni yeni bir evreye taşımak, diktatörlüğü tescillemek istemektedirler. Biz kadınlar, tıpkı yüz yıl önce Petrogradlı kardeşlerimiz gibi 'kahrolsun istibdat' diyoruz.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde diktatörlük anayasasına daha güçlü bir 'HAYIR' için bütün kadınlar ayağa kalkmalıdır.
Kadınlar hayır derse hayat durur
Komisyonda ve Meclisteki tüm çabalarımıza rağmen
AKP ve payandası MHP’nin meclisteki itaatkâr vekillerinin oyları sayesinde geçen anayasa paketi Erdoğan'ın imzasından sonra 16 Nisan'da OHAL’li bir ortamda referanduma gidiyor.
Bu paket ülkede tek kişi hariç herkes için sorunlu, ancak biz kadınlar için katmerli bir sorun.
Genel çerçevede millet egemenliği oylanacak ama paket öncesinde zaten bizler için pek de iç açıcı olmayan bir noktadayken şimdi kadınların kazanımları da oylanacak.
Siyasal İslam’ın tüm ülkede kurmak istediği hegemonyası altında rafa kalkacak kazanılmış hakları da kaybetmek bizlerin varlığını biraz daha zorlu bir noktaya evriltecek.
Bu kaçınılmaz sonucu değiştirmek bizim elimizdedr! Çünkü kadınların hayır dediği bir şey bu topraklarda yer edinmemiştir.
Meclis’teki örneği ve 15 yaş yasası, tecavüzcüsüyle evlendirme gibi teklifler kadınların ses çıkarması sonucunda geri çekildi.
Şimdi 16 Nisa'nda bu siyasal İslamcı hegemonyayı sarsmak, karşısında kadınların gücünü olduğunu göstermek gerekmektedir.
Bu asla zor değil; hiçbir pratikleri, taktikleri, hayırı dahası kadınları durdurmaya yetmiyor. Terörist dedikleri hayırcılara karşı Erdoğan ve Yıldırım kadınları ev ev dolaşmaya çağırıyor.
Kadınlar her durumda eve hapsetmenin hukuki ve fiili yollarını arayan AKP şimdi korktuğu bu hayır için kadınları ev ev dolaşmaya iknaya çalışıyor; siyasal İslamcıların bitmeyen riyakârlığı ile.
Şili'de Pinochet'nin yaptıklarına karşı yazılanlar; bugün duvarlarda hala duruyor; “Şimdi mücadele zamanı! Yarınlar bizim!”
Yine o yıllarda Şili diktatörü Pinochet'e karşı referandumda "HAYIR" diyen kadınların bir şarkısı vardı.
"No me gusta no" adlı bu şarkıda
"Hayır Hayır/
İstemiyorum
Hayır Hayır/
Onu her gün görmek deli ediyor beni/ Sığ kültürü çok sıkıcı/
Hayır Hayır /Vazgeçilmez zannetmeyin/Ölümsüz olduğunu düşünmeyin/ Bu saçmalıklarla doldurmayın kafamı/Sevmiyorum işte bu adamı”
Bu şarkının sözleriyle sokakları dolduran Kadınlar gelecekleri adına mı̈cadele ettiler ve kazandılar.
Bugün Şili'de kadınlar hala bu şarkıyla dans ediyorlar oysa Pinochet çoktan tarihin çöplüğüne gitti.
Kadınların gücünü küçümseyen Erdoğan'ı da benzer bir son bekliyor.
İşte bu nedenledir ki asıl kadınlar “HAYIR” demeli, Erdoğan'ı tarihe gömecek hayır biz kadınların HAYIRı olacak.
Kadınlar karşısında yenilen tek diktatör Pinochet olmayacak.Sadece diktatörlükler değil emperyalistler de bizim gücümüz karşısında yenilmedi mi?
Kurtuluş Savaşı’nda erkekler kadar, cephede ve cephe gerisinde kadınların verdiği mücadele sayesinde Türkiye Cumhuriyeti kurulmadı mı?
Kadının gücünü yadsıyan herkes bir biçimde kaybetmeye mahkûm…
İşte bu nedenle herkesten önce kadınlar harekete geçmelidir! Asıl mücadele etmesi gerekenler bizleriz; çünkü̈ olası bir yol kazasında en çok biz ve çocuklarımız kaybedeceğiz.
Unutmayın 16 Nisa’nda; kadın erkek eşitliğine asla inanmadığını her seferinde dile getiren ve yaşam pratiği açısından da, dini açıdan da fıtratta eşit değiller diyebilen kadın mı kız mı bilmem diye kadınları aşağılayan birileri İle birlikte bizim geleceğimiz de oylanacak.
İktidara geldikleri günden beri kadınları şiddet, cinayet, taciz, tecavüz cehenneminde yaşamaya mecbur kılan, Erkek egemen dil ve inanç sistemi ile kadını ötekileştirsen ve bu argümanlarla korumacılık kılıflı altında yok eden, fetvalarla olmasa sahte dindarlık İle bizleri meydanlardan, işyerlerinden ve sokaklardan soyutlamaya kalkanlar; kadınları erkeklerin ve ailenin malı sayan ahlaktan kurtulmanın bir yolu bu referandum!!!
Ama kadınlar “HAYIR” dediğinde tüm saydıklarım tersine dönecek! Bizi hayattan koparmak o kadar da kolay olmayacak.
Çünkü̈ biz kadınlar;
-1857’de ABD'de polis tarafından yakılan 8 Martın simgesi olan 129 kadının,
-1917’de Rusya ‘da ‘’Ekmek’’, ‘’Barış̧‘’ sloganlarıyla sokakları dolduran yüzbinlerce kadınların
-1789’da Paris Saray'ına yürüyen devrim kadınlarının,
-1913’te Washington'da oy hakkı için mücadele eden kadınların,
-1920’de Nijerya'da
-1956’da Güney Afrika'da
-1975’te İzlanda’da
- 2016’da Polonya’da
- Arjantin'de hak arayan kadınların;
- Türkiye'de Özgecan’ın, Ensar Vakfı’ndaki çocukların, Aladağ’da yanan kız çocuklarının,
4 yaşındaki Irmak'ın yükünü taşıyoruz omuzlarımızda.
Şimdi bizi 16 Nisanda tek bir adamın ağzından çıkan söze bağlı olduğu bir rejime de direnmeliyiz.
Onun yarattığı bir “itaat” dünyasına razı gelemeyiz.
Şimdi bir şekilde her yerde ve her durumda “HAYIR” demeliyiz.
Tayyip Erdoğan'a kadın “HAYIR” derse, yaşam nasıl durur göstermeliyiz!
Kadına yönelik şiddetin, tacizin, tecavüzün ve cinayetlerin her geçen gün arttığı, toplumun gericileştirildiği, AKP’nin savaş alanına çevirdiği, yasalar ile kadın emeğinin gaspının önünün açıldığı ülkemizde, kadınların mücadeleyi yükseltmesi bir zorunluluktur. Bütün kadınlarımıza inandığımı, güvendiğimi belirterek tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutluyorum.”
Vişne Haber Ajansı