Sedat Ergin yazdı; Yasadışı yöntemlerle yapılan bu operasyonun Türkiye’deki siyaset üzerinde sarsıcı sonuçları oldu.
TÜRKİYE’nin ikinci büyük partisinin genel başkanının bulunduğu bir odanın içine yerleştirilen bir kamerayla özel görüntülerinin çekilerek internette servis edilmesi skandalının ardından yaklaşık 15 ay geçti.
Yasadışı yöntemlerle yapılan bu operasyonun Türkiye’deki siyaset üzerinde sarsıcı sonuçları oldu. Ana muhalefet partisinin genel başkanı istifa etmek zorunda kalırken partisi büyük bir çalkantının içine girdi, liderliği ve yönetimi olduğu gibi değişti.
KASETLERİN GÖLGESİNDE SEÇİM
Yaklaşık bir yıl sonra ülke seçime giderken ikinci büyük muhalefet partisinin benzer bir operasyona maruz kaldığına tanıklık ettik. Partinin en üst yönetim organı olan toplam 15 üyeli başkanlık divanının 8 üyesinin ya görüntü ya da ortam dinlemesi kayıtları elde edilmişti. İstanbul il başkanının kayıtlarıyla birlikte hedef şahıs sayısı 9’a çıkıyordu.
Geriye dönüp baktığımızda, çok sistemli bir organizasyonun işlediğini bugün çok daha iyi görebiliyoruz. Belli ki, önce bütün başkanlık divanı izlemeye alınmış, ardından ‘yumuşak karın’ olarak seçilen 8’i üzerinde daha planlı bir odaklanma söz konusu olmuştur. Dinleme, uzun bir takip, kayıt cihazlarının evlere yerleştirilmesi, izlemeyle birlikte görüntülerin kaydedilmesi, ardından bunların servis edilmesi olmak üzere tam 4-5 ayrı aşama ve çok sayıda kişinin görevlendirilmesi söz konusudur. Bütün bu faaliyetler, iki üç amatörün üstesinden gelebileceği ölçekte bir proje midir?
Sonuçta Türkiye 12 Haziran seçimine bu kasetlerin gölgesi altında gitmiştir. Kasetlerin seçimi nasıl etkilediği konusunda rivayet muhteliftir. Ancak en önemlisi, toplumda MHP’nin baraj altında kalabileceği yolunda bir psikolojinin yaratılmış olmasıdır. Sonuçta hukuk dışı bir yöntem kullanılarak bir muhalefet partisinin seçim öncesi köşeye sıkıştırılıp, gardının düşürüldüğü aşikârdır.
NE İLK, NE DE SON
Son günlerde Türkiye’nin en çok tartışılan konulardan biri, önceki Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner’in yasadışı yollardan gizlice kaydedilmiş olan konuşmasıdır. Koşaner’in bir grup subayla yaptığı bir toplantıdaki sözleri gizlice kaydedildikten sonra internet ortamına aktarılarak bu konuşmaya aleniyet kazandırılmıştır.
Komutanın açıklamaları, sivil-asker ilişkilerinin geleceğinin tartışıldığı, çerçevesinin yeniden düzenlenmekte olduğu bir dönemde bu tartışmaları etkileyecek bir içerik taşıyor. Yapılan bu operasyondan TSK’nın kurum olarak güvenilirliği yara alarak ve pozisyonu gerileyerek çıkacağını tahmin etmek güç değildir.
Bu örnekler ne ilktir ne de son. Özellikle son 2-3 yıl içinde telefon ve ortam dinlemenin ve ayrıca ‘ortam görüntüleme’nin yaygın bir uygulama haline geldiğini görüyoruz.
Son olmadığını bir iktidar partisi milletvekilinin özel konuşmasının önceki gün internete düşmesi olayıyla bir kez daha gördük.
ÜÇÜNCÜ DÜNYA ÜLKELERİNDE OLMUYOR
Kimi hedef alırsa alsın, hukuk dışı yollardan yapılan bu kategorideki her türlü gizli faaliyetin anayasanın güvence altına aldığı özel hayatın dokunulmazlığı ve haberleşme özgürlüğü gibi en temel hak ve özgürlükleri ciddi bir şekilde tehdit ediyor.
Şu soruyu da sormamız gerekiyor: Bu alandaki hak ihlalleri neden başka ülkelerde, örneğin az gelişmiş Üçüncü Dünya ülkelerinde bile yaygınlıkla olmuyor da Türkiye’de rutin bir nitelik kazanabiliyor?
Sorunun yanıtı belli. Hukuk sistemi içinde etkili bir caydırıcılık bulunmadığından herkes ciddi bir çekingenlik duymadan bu yöntemi kullanma konusunda kendisini serbest hissediyor. Hükümetin geçen süre içinde bu ihlaller karşısında genel bir hareketsizlik içinde seyirci kalmayı tercih etmesi, bu alandaki başı boşluğu dolaylı yoldan da olsa teşvik etmektedir.
Meselenin düşündürücü bir yönü de şudur: Bu ülkenin başbakanı da telekulak mağdurudur. Bir işadamı arkadaşı da dahil olmak üzere üçüncü kişilerle yaptığı bazı konuşmalar internete düşmüştür. Burada rol oynadığı ileri sürülen kişiler, Ergenekon terör örgütü üyeliği iddiasıyla tutuklanıp yasadışı dinlemeleri yayımlayarak kara propaganda yapmakla da suçlanmaktadır.
Özel hayatlarının dokunulmazlığı ve haberleşme özgürlükleri tecavüze uğrayan vatandaşların hukuk sistemi içinde koruma görebilmeleri için hükümet üyesi mi olmaları gerekiyor?