Yılmaz Büyükerşen, hükümetin AKP’li belediyelere yardım yağdırdığını söyledi.
Eskişehir’in CHP’li Büyükşehir Belediye Başkanı Büyükerşen, hükümetin AKP’li belediyelere yardım yağdırdığını söyledi:
Bu ayrımları yaparsanız; bırakın belediyelerin onlar ve bizler diye ayrıma tabii tutulmasını, yarın çeşitli etnik gruplar da farklı inanç sahipleri de onlar ve bizler ayrımına başlar. Liderlerin emrinde çalışan karar verici bürokratlara talimat yerelde iktidar partisi politikacıları tarafından verildiği için çoğundan Tayyip Bey’in haberi olmuyor.
Eskişehir’in efsane haline gelen Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’le, kendi çabasının ürünü olan plaj bölgesinde, masmavi akan Porsuk’a bakarak oturuyoruz. Büyükerşen, AKP hükümetinden katı atık depolama için tesis yapmak üzere 500 bin lira dışında bir kuruş yardım almadıklarını ve kendi yağlarıyla kavrulduklarını anlatıyor. Bütün zorluklara karşın borçları zamanında ödediklerine dikkat çeken Büyükerşen şehrin altyapı çalışmalarını neredeyse tamamladıklarını ve şimdi üstyapı faaliyetlerine geçtiklerini anlatıyor. Yolsuzluk batağındaki AKP’li belediyelerin göz ardı edilip CHP’li belediyelere yapılan baskınlar konusunda da, “Böyle olur çelebi bizde demokrasi” diyor.
- Epeyce siyasi baskılar gören Eskişehir’de bugün durum nedir?
Y.B.- Eskişehir kendi yağıyla kavrulmaya devam ediyor. Yeni projelerimiz var. Bunların içinde en büyük proje tramvayın 18 km. daha uzatılması. İhalesi yapıldı. Kamu İhale Kurumu’ndan gelir gelmez sözleşmesi imzalanacak ve kış da olsa işe başlayacağız. Tramvayı iki yılda bitirmeyi düşünüyoruz. Bunun dışında kanalizasyon şebekesi Stockholm’deki teknolojinin aynısı. Mevcut şehirler arasında kanalizasyonu en modern olanlarından birisi. Ayrıca daha önce yaptığımız barajın arıtma tesislerini kuruyoruz. Şehrin bir bölümüne oradan su verilecek. Bir başka su havzası daha hizmete girecek.
Eskişehir’i bir okul gibi görmeye çalışıyoruz. Ben inanıyorum ki şehirler insanları eğitmede en büyük okullardır. Bizim okullarımızdaki deney aletleri oldukça fakir. Bu okulları sadece bilgisayarlarla donatarak çocukların laboratuvar ihtiyaçlarını karşılamanın yetersiz olduğunu düşünüyorum. Bir de Sabancı Holding sponsorluğunda bir planetaryum yapıyoruz; bitmek üzere. Orada uzay bilgileri ve uzay hakkında çok güzel programlar olacak.
Eti Gıda Sanayi sponsorluğunda büyük bir akvaryum yapıyoruz. Çocuklar sualtı dünyasını öğrenecekler. Bir Tabiat Tarihi Müzesi ve bir hayvanat bahçesi projelerimiz arasında. Bunları 2013 sonuna kadar bitirmiş olacağız.
Çocuklar için yaptığımız bir Masal Şatosu’nda Nasrettin Hoca, Keloğlan, Dede Korkut gibi masal kahramanları canlı olarak anlatılacak. Küçükler kadar onları oraya götürecek ebeveynlerin de çok hoş vakit geçirecekleri bir bilim kültür, sanat ve deney parkı olacak. Aynı parkta balmumu heykeller bulunacak. Bu Madame Tussauts Müzesi’nde olduğu gibi tanınmış kişilerin, politikacıların balmumu heykellerinin görüleceği bir müze olacak. Birkaç yıl sonra bunun şubesini İstanbul’a götürme ihtimalimiz olabilir.
Borçlarımızı kuruşu kuruşuna ödüyoruz
- Demin, kendi yağımızla kavruluyoruz, dediniz. Nasıl oluyor bu?
Y.B.- Pek çok belediye bize geliyor. Fikir soruyor. Biz örnek alınmaktan da son derece mutluyuz. Ama kaynağımızı da kendimiz yaratıyoruz. Maalesef iktidar kendi belediyelerine yaptığı çeşitli destekleri bize yapmıyor. Örneğin, tramvay yolunun uzatılması için dört yıl önce başvurmuştuk. Bir türlü DPT’den kararı geçirtip devlet yatırım listesine aldıramadık. Hazine yardımıyla dış kredi bulma şansını da bize vermediler. Ama kendi belediyelerine, verdiler. En büyük borçlu kamu kuruluşları AKP belediyeleri. 2000 yılında aldığımız Avrupa Yatırım Bankası kredisi hariç hiçbir kredi durumumuz söz konusu değil. Katı atıklarımızı depolama alanı için Veysel Eroğlu sağ olsun 500 bin lira yardım yaptı. Onun için ona teşekkür borçluyuz. Ne de olsa akademisyen. Hükümetten tek parasal destek budur.
Sözler balkon konuşmasında kaldı
- AKP’li belediyelerle ilgili ciddi yolsuzluk ididaları olmasına rağmen hükümetin üzerine gitmeyip CHP’li belediyelere baskın düzenletmesine ne diyorsunuz?
Y.B.- Böyle olur çelebi bizde demokrasi, demek lazım. Böyle demokrasi olmaz. Onlar, bizler ayrımı yapılıyor.
Siz burada bu ayrımları böyle yaparsanız bırakın kamu tüzel kişiliği olan ve vatandaşa hizmetle yükümlü bulunan ve halkın oylarıyla işbaşına gelen belediyelerin onlar ve bizler diye ayrıma tabi tutulmasını, yarın öbür gün çeşitli etnik gruplar da, farklı inanç sahipleri de onlar ve bizler diye ayrım fikrine sahip olmaya başlarlar. Zaten bu belli ölçülerde Türkiye’nin baş ağrısı olarak karşımızda duruyor. Tayyip Bey her seçimden sonra, “Artık diğer partilerden seçilmiş belediyeler de bizim belediyelerimizdir” dedi ama bu sözler balkon konuşması olarak kaldı.
Eskişehir halkı bağnaz değildir
Şehrimizde tabii ki içkili mekânlar var, oralarda içki servisi yapılmasından dolayı ne güvenlik tehdidi var ne de başka tehlikeler söz konusu oluyor. Halkımız içkiyi kararında içiyor
İyi de Türkiye’de olanları görmüyor mu?
Y.B.- Liderlerin emrinde çalışan karar verici bürokratlara talimat yerelde iktidar partisi politikacıları tarafından verildiği için çoğundan Tayyip Bey’in haberi olmuyor.
Böylece Tayyip Bey’in kendisinin bile haberi olmasına imkân olmayan olaylar, partinin alt kademesinde neler döndüğüyle ilgili mükemmel bilgi sahibi olur. Bunlar iyi işler de kötü işler de olabilir. Ben bunu yapmayı sadece Başbakan’a değil, öbür parti liderlerine de öneririm.
Eskişehir bir aydınlanma şehri olagelmiştir. Bunda en büyük paylardan biri de Balkan Harbi’nden sonra ve Osmanlı’nın kaybettiği diğer topraklardan gelenler öncelikle Eskişehir’e yerleşmişlerdir. Yani Eskişehirliler Batı kültürünü özümsemiş insanlardır. Hepsi benim değerli hemşerilerimdir.
- Başbakan, CHP’li belediyelerin Alman vakıflarından aldıkları paraları PKK’ye aktardıklarını söyledi...
Y.B.- Biz Alman vakıflarını bırakın, yabancı kökenli hiçbir vakıftan hiçbir şekilde ne kredi alıyoruz ne de onlarla proje işbirliği yapıyoruz. Çünkü o vakıfların Türkiye üzerinde Batı’nın politikalarını çeşitli yönlerden uygulama tehlikesini hep göz önünde bulunduruyoruz. AB fonlarından aldığımız bir-iki küçük proje var. Bunlardan birisini hiç duyurmadık. O, cezaevindeki mahkûmların çocuklarının eğitimi içindi. Kreşlerini, anaokullarını kurduk. Bir başka AB fonunu da Eskişehir’de bisiklet turlarını yaygınlaştırıcı proje için kullanıyoruz. Çok daha büyük bir projemiz ne yazık ki 2009 yerel seçimleri öncesi AKP’li yerel siyasetçiler ve o dönemdeki AKP milletvekilleri tarafından engellendi.
Burada bir hidroterapi merkezi kurma projesi vardı. İhale açtık. Kazanan müteahhide teminatını yaktırma pahasına baskı yaptılar. “2009 seçimlerinde nasılsa Eskişehir Büyükşehir’i biz alacağız. O zaman yaparız” dediler. Ondan dolayı böyle bir macera yaşadık. Şimdi acele etmiyorum. Yeni hidroterapi merkeziyle ilgilenen yatırımcı kuruluşlar var. Yeni bir engellemeyle karşılaşmadan onu gerçekleştirebilirsek bu büyük projelerimizden bir tanesi olacak.
Bir sorunumuz da organize sanayi bölgesinin atıklarını denetleyememek. Bir gecede geçirdikleri kanunla organize sanayi bölgelerinin belediyeler tarafından denetimini yine bu sanayi bölgelerine bıraktıkları için belediyeler orada ne imara, ne atıklarına ne işyeri açma ruhsatına karışabiliyor. O konuda belediyelerin elini ayağını bağladılar. Aksi halde Porsuk Çayı Eskişehir sınırları dışına çıkıncaya kadar tertemiz akacaktı.
Turizm kenti olduk
- Kentte bayağı bir turizm hareketliliği gözleniyor...
Y.B.- Evet. Turizm patlama yaptı. Oteller yetişmiyor. Eskişehirli girişimciler buraya büyük otel yapma konusunda fazla hareketli değiller. Gelen turist ayrıca turistik eşya arıyor. Bunu karşılamak için ev hanımları, emekli insanlar ve evlerinde oturan genç kızlara turistik eşya yapma becerisi veren her ev bir atölye projesi devam ediyor.
Ayrıca yeni müze projelerimiz var. Bunlardan birisi basın müzesi. Ona yer arıyoruz. Bunun dışında bir seramik müzesi düşünüyoruz.
Kent Kültürü Müzesi yapıyoruz. Kent tiyatrolarının sayısını çoğaltmaya başladık. Bu arada da 1250 kişilik bir kongre merkezi kuruyoruz. Altında güzel sanatlar galerileri olacak.
Gerçi Kültür Bakanlığı’nın bize verdiği bir kongre merkezi var ama çok küçük. Yetersiz kalıyor...
Sigara yasağı esnafı vurdu
- Hükümet insan sağlığına zararlı diye sigara yasağı getirdi. O zaman bütün bu anlattıklarınız da insan sağlığına zararlı değil mi?
Y.B.- Sigara yasağının getirilmesi insan sağlığı açısından doğrudur. Ama yasaklamanın sigara alışkanlığı olanların özgürlüğünü kısıtlayıcı bir tarafı da var. Bir de sigara yasağı en çok da esnafı vurdu. Artık kahveler, kapalı lokantalar sıkıntı çekiyor. Örneğin bizim eski yaş sebze ve meyve halini biz Haller Gençlik Merkezi adıyla çok güzel turistik bir mekân haline getirdik. Bunun üstü kapalı olduğu için Haller’in içindeki esnaf fevkalade sıkıntıda. Onun önünden TCDD tren geçireceğini söyledi. Aradan aylar geçti, hâlâ bir hareket yok.
- Peki, içki yasağı Eskişehir’de yaygın mı?
YB.- Eskişehir halkı bağnaz değildir. Tabii ki içkili mekânlar var. Bir de turistik tesislerde... Oralarda içki servisi yapılmasından dolayı ne güvenlik ne de başka tehlikeler söz konusu oluyor. Eskişehir halkı içkiyi kararında içiyor.
- Alkollü içki sektörü çok ciddi paralar getiriyor. İçkiyi yasakladığınız ya da engellediğiniz zaman üreticiye indirilmiş bir darbe olmuyor mu?
Y.B.- Üretici darbe almaz olur mu? Bakın, Türkiye şarabın tarihçesinin olduğu bir ülke. Yedi bölgede değişik cins üzümler üretiliyor. Belki Türkiye o nedenle şarabın ana ülkelerinden birisi. Türkiye’nin en büyük holding sahiplerinin hem de ekonomiyi bilen insanların emekliliklerinde bağ aldıklarını öğreniyoruz. Şarap üretiyorlar. Gazeteler yazıyor. Şarap büyük ihracat potansiyeli olan bir içki. Türkiye nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan bir ülke olduğu için şarap içilmesi çok yaygın değil. İçen yok mu? Var. Bundan korkmamak lazım.
Şarabın ihracat yoluyla getireceği parayı düşünmek lazım. Geçenlerde Bozcaada’ya gittik ve gördük ki bağlar kaldırılıyor. Meğer bağların yerine turistik tesisler yapmak için girişimler varmış. Bu durum beni Türkiye’deki zihniyet açısından ilgilendiriyor. Üzüm bağlarını teşvik etmek gerektiğini söylemek istiyorum. Üzümden sadece şarap yapılmıyor.
PORTRE
Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen
Eskişehir, 1936 doğumlu. Yükseköğrenimini Eskişehir iktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde yaptı. 1976’da mezun olduğu akademinin başkanlığına seçildi. 1982’de Anadolu Üniversitesi’nin rektörlüğüne getirildi. 1987’de aynı göreve tekrar seçildi. İki dönem Radyo Televizyon Yüksek Kurulu Başkanlığı görevini yürüttü. 1993’te RTÜK Kanunu’nun çıkmasıyla görevinden ayrıldı.
Türkiye’nin ilk Sinema ve Televizyon Okulu’nun kuruluşunu Eskişehir’de gerçekleştirdi. Anıtkabir Müzesi’nde Atatürk’ün birebir boyutlardaki balmumu mumya heykelini yaptı. 1999 ve 2004 seçimlerinde DSP’den Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na büyük oy çoğunluğuyla seçildi.
DİSK önderliğindeki “Solda Birlik” toplantılarında ve diğer sol senaryolarda ismi sık sık geçti.
Ecevit’in DSP Genel Başkanı olması için yaptığı teklifi geri çevirdi. Şubat 2011’de CHP’ye katıldı. .