13 Eylül 1980’de gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır’ı son görenlerden Gültekin Şanlı, cinayetin sorumluları olarak dönemin Kars Emniyeti’nde görevli siyasi şubenin polislerini işaret etti.
Gültekin Şanlı, Cumartesi Anneleri’nin simge ismi olan Berfo Ana’nın 13 Eylül 1980’de gözaltında kaybedilen oğlu Cemil Kırbayır’ı son gören önemli tanıklardan birisi. 1980 Darbesi’nin hemen ardından Kars’ta gözaltına alınan Şanlı, Kırbayır’la karşılaşmasını ve yaşananları BirGün'den Zeynep Kuray'a anlattı.
O röportaj şöyle:
»Cemil Kırbayır ile nasıl ve nerede karşılaştınız?
Cemil, Çakmak Tabyaları Askeri Gözetimevi’ne getirildiğinde yaklaşık 10 gündür gözaltındaydım. Nereden alındığını sorduğumda, “Evden” dedi. Birbirimizle konuşmak yasak olduğu için daha fazla soru soramadım. Zaman zaman içimizden birilerini alıp sorgulamaya götürüyorlardı.
»Kim sorguluyordu; asker mi, polis mi?
Sorgulamayı askerin gözetiminde siyasi şube polisleri yapıyordu. Sorgulama derken, işkence yapılıyordu.
»Kırbayır’ın, Çakmak Tabyaları Askeri Gözetimevi’nde koğuşlardan alınıp işkenceye götürüldüğüne tanık oldunuz mu?
Evet. Aynı koğuşta tutuluyorduk. Yaklaşık 60 kişiydik. Bizim yanımızdan alındı. Götürdüler ama bir daha dönmedi. Kaçtığını iddia ettiler.
»Bunu kim iddia etti?
Cemil dönmeyince önce orada nöbet tutan askerlere sorduk. Bize kaçtığını söylediler. Daha sonra Cemil Kırbayır’ın yoldaşları olan Devrimci Yol’cular, orada ismini bilmediğim bir astsubaya Cemil’in akıbetini ısrarla sorunca o da kaçtığını iddia etti.
»Cemil Kırbayır’ı koğuştan alanlar asker miydi, polis mi?
Askerdi. Asker gelip alıyor, siyasi polis sorguluyordu. Gidip dönenler de oluyordu, ama Cemil Kırbayır geri dönmedi. Cemil’den önce hücrelerden alınıp geri getirilenler perişan haldeydiler; elektrikten tutun, falakaya, kaba dayağa tüm işkencelerden geçiriliyorlardı. Onlar perişan halde de olsa geri getirildiler ama Cemil geri getirilmedi. Daha sonra ben Erzurum Askeri Cezaevi’ndeyken öğrendim Cemil’in öldürüldüğünü.
‘Oradan kuş olsa uçamaz!’
»Öldürüldüğünü nasıl öğrendiniz?
Bizden sonra Erzurum Askeri Cezaevi’ne sevk edilen siyasilerden öldürüldüğünü öğrendik. Cemil’in kaçtığı iddia ediliyordu ama bu mümkün değildi. Kuş olsa oradan uçamaz. Olduğu gibi bir askeri bölge düşünün ve her tarafı asker tarafından kuşatılmış. Çakmak Tabyaları diye adlandırılan ve eskiden ahır olarak kullanılan askeri gözetim evi bir tepedeydi; merdivenlerle bir bahçeye iniliyordu ve biz eskiden atların tutulduğu ve koğuşa dönüştüren bölgede tutuluyorduk. Dışarıyı dahi göremiyorduk. Dediğim gibi oradan kaçmak mümkün değildi, işkenceyle öldürüldü.
»O dönem Kars’taki polisleri tanımıyor musunuz?
Komiser Kemal Kartal, polis şefi Mehmet Hayta, başkomiser İsmet Yaradanakul vardı.
»Peki, Çakmak Tabyaları Askeri Gözetimevi’nde Kırbayır’ı sorgulayanlar bu isimler olabilir mi?
Onlardır tabii, başka kim olacak? Sorguları hep aynı ekip yapardı. Bir de tabii o dönemki askeri rütbeliler de vardır.
»Bu polisler hiç yargılandı mı?
Takip ettiğim kadarıyla yargılanmadı. Komiser Kemal Kartal’ın Kars’tan sonra Sivas’a tayini çıktığını, sonra da Tunceli Emniyet Amiri olduğunu duyduk.
‘Alana birden fazla cenaze gömülüdür!’
»Kırbayır’ın kemikleri hâlâ bulunamadı. Sizce Kırbayır’ın akıbeti ne olmuştur?
Bence öyle işkence yaptılar ki öldürdüler ve eminim, Çakmak Tabyaları Askeri Gözetimevi’nde bir yerlere gömdüler. Çünkü orası çok büyük bir askeri alan. Hatta o alan kazılsa, belki birden fazla cenaze de çıkabilir.
»Kırbayır gibi o dönem gözaltında kaybedilen başka devrimciler oldu mu?
Turan Sağlam, Mahmut Kaya isimli devrimciler de katledildi. Ama sayılarının tahminlerin çok üzerinde olduğunu düşünüyorum.
»O dönemlerle bugün arasında bir benzerlik görüyor musunuz?
Bence bugün daha da ağır koşullar var, bir faşist diktatörlük var. Bunu faşist diktatörlüğü yaşamış bir insan olarak söylüyorum; o gün de böyleydi bugün de.