loading
close
SON DAKİKALAR

CHP Sözcüsü Av. Deniz Yücel; 'Bu Ülkede Hukuktan ve Adaletten Söz Etmemiz Mümkün Değildir'

CHP Sözcüsü Av. Deniz Yücel; 'Bu Ülkede Hukuktan ve Adaletten Söz Etmemiz Mümkün Değildir'
Tarih: 17.02.2025 - 18:21
Kategori: Siyaset

CHP Parti Sözcüsü Deniz Yücel, “Bugün jet hızıyla açılan soruşturmanın jet hızıyla hazırlanan iddianamesiyle Sayın Ekrem İmamoğlu’nun iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması ve kendisine siyasi yasak getirilmesi talep edildi. Buradan Sayın Erdoğan’a ve AK Parti yönetimine sesleniyorum: Ne içi boş siyasi soruşturmalarla ne mesnetsiz davalarla ne de hukuksuz yargı süreçleriyle gidişinizi engelleyebilirsiniz. Bu ülkede hukuktan ve adaletten söz etmemiz mümkün değildir” dedi.

CHP MYK, bugün parti genel merkezinde CHP Genel Başkanı Özgür Özel başkanlığında toplandı. Parti Sözcüsü Deniz Yücel, MYK toplantısını ardından toplantının gündemine ilişkin basın açıklaması yaptı. Yücel, şunları söyledi:

“İktidarda kalma hırsının, koltuk sevdasının, sonu gelmeyen zenginleşme isteğinin, topluma nasıl zarar verdiğini fiili olarak yaşadığımız bir dönemdeyiz. AKP iktidarı, çok uzun zaman önce halktan koptu. Parmağındaki alyansıyla siyasete başlayanlara, bugün saraylar yetmiyor. Simit, çay hesabı yapanlar zırhlı koruma araçları için ayrı uçak kaldırıyorlar. Üstelik böyle bir savurganlık ve israf düzenini, ‘İtibardan tasarruf olmaz’ diye pazarlama şımarıklığı içindeler. ‘Kamuda tasarruf’ diyenler, vatandaştan sabır isteyenler toplumun gerçeklerine çoktan yüz çevirdi. Milyonlar hızla yoksullaşıyor, çok küçük bir kesim ise hızla zenginleşiyor. Ekonomik olarak günden güne daha büyük sorunlarla baş etmek zorunda olan emekliler, maaşı daha cebine girmeden buharlaşıp giden asgari ücretliler, siftah yapmadan dükkân kapatan esnaf, tarlayı sürmek için traktörüne benzin alamayan çiftçi ve her türlü hakkı ve kazanımı tırpanlanan işçiler, AKP’nin zerre umurunda değil.

“CUMHURBAŞKANI’NIN ÇİZDİĞİ PEMBE TABLONUN İÇERİSİNDE GAZİANTEP’TE, İŞ BIRAKAN 2 BİN TEKSTİL İŞÇİNE YER YOK MU”

Bundan 10 gün önce, Ulusal İstihdam Stratejisi Tanıtım Toplantısı’nda, ‘Herkesin kendini güvende ve emniyette hissettiği müreffeh bir Türkiye, bizim öncelikli gündemimiz oldu’ diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, görüyoruz ki bu sözlerini pek çabuk unuttu. Gaziantep’te işverenin düşük zam teklifini kabul etmeyen yaklaşık 2 bin tekstil işçisi, geçtiğimiz haftadan beri iş bırakma eyleminde. İşçilerin eyleminin hemen ardından Gaziantep Valiliği, 15 gün süreyle il sınırları içerisindeki her türlü etkinlik ve eylemi yasakladı. Acaba Cumhurbaşkanı’nın çizdiği bu müreffeh Türkiye portresinin, bu pembe tablonun içerisinde geçtiğimiz hafta Gaziantep’te, hakları olanı almak için iş bırakan 2 bin tekstil işçine yer yok mu? Devletin valisi, anayasal hakları yasaklama cesaretini, bu fabrikaların AKP’li bir milletvekiline ait olmasından mı alıyor? Üstelik vali bu yasağı getirirken ‘organize sanayi bölgeleri dâhil’ ibaresiyle getiriyor. Yani adrese teslim ihalelerinin yanı sıra, bir de adrese teslim yasakları var.

“MADEN İŞÇİLERİNİN ÖLÜMLERİNİ, ‘BU İŞİN FITRATINDA VAR’ DİYEREK GEÇİŞTİRENLER, ŞİMDİ DE İŞÇİLERİN EKMEĞİNE GÖZ DİKMİŞTİR”

Bakın, Ankara Nallıhan’da faaliyet gösteren Çayırhan Termik Santrali ve Maden Ocağı, kamu tarafından işletiliyor ve yüksek karla çalışıyor. Çayırhan Termik Santrali’nde çalışan toplam işçi sayısı 2 binin üzerinde. Kamu eliyle işletilen bu yüksek karlı işletmeyi özelleştirmenin kamuya da orada çalışan işçiye de hiçbir faydası yok. Peki, kime faydası var? Sadece ve sadece, o ihaleyi üç kuruşa alan maden şirketine ve patronlarına. Kamunun elindeki bu yüksek karlı işletmeyi özelleştirmek, kamuya zarar verir. İşçilerin gelecek kaygısını, işten çıkarılma riskini beraberinde getirir. Bu özelleştirme, işçinin üretim baskısı altında ezilmesi demektir. Dünyanın en zor ve en tehlikeli işini yapan maden işçilerinin ölümlerini, ‘Bu işin fıtratında var’ diyerek geçiştirenler, şimdi de maden işçilerinin ekmeğine göz dikmiştir. Bizim tarafımız net. CHP olarak bu ülkede çalışan, haklarını almak için direnen işçilerimizin yanlarındayız.

“YOKSULLUK SINIRININ 76 BİN 358 LİRA OLDUĞU BİR ÜLKEDE, GEÇİM SIKINTISI KONUŞULMAYACAK DA NE KONUŞULACAK”

AKP, halkın gerçek gündemi konuşulmasın diye elinden geleni yapıyor. Halk yoksulluktan şikâyet etmesin, vatandaş derdini anlatmasın istiyorlar. Ancak vatandaşın dayanacak gücü kalmadı. Birleşik Metal İş Sendikası Sınıf Araştırmaları Merkezi (BİSAM) tarafından yapılan açıklamaya göre, dört kişilik bir ailenin sağlıklı ve dengeli beslenmesi için aylık yapması gereken harcama tutarı Ocak 2025 için 22 bin 75 lira. Yani bir asgari ücretli, ailesinin sağlıklı ve dengeli beslenmesini istiyorsa bütün maaşını gıda için harcamak zorunda. Diğer tüketim harcamaları da eklenince ortaya çıkan rakam, üç asgari ücretin de üzerinde. Tam 76 bin 358 lira. Açlık sınırının 22 bin 75 lira, yoksulluk sınırının 76 bin 358 lira olduğu bir ülkede, geçim sıkıntısı konuşulmayacak da ne konuşulacak?

“ENFLASYONDA TEK HANE HEDEFİ, BİR KEZ DAHA ERTELENMİŞ OLDU”

İşçiye, emekliye, emekçiye hedef enflasyonun bile altında zam verenler, bunların konuşulmasını istemiyorlar. Hoş, hedef enflasyonu dahi tutturmayı beceremediler. Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan, 2025 yılın ilk enflasyon raporu sunumunu, şubatın ilk haftasında yaptı. Karahan, 2025 yıl sonu enflasyon tahminini, yüzde 21'den yüzde 24'e yükselttiklerini duyurdu. Bu açıklamayla enflasyonda tek hane hedefi, bir kez daha ertelenmiş oldu. İşin açığı, AKP iktidarından kimsenin böyle bir beklentisi de yok. Ama her zaman olduğu gibi, kendilerinin bile inanmadığı büyük büyük cümleler kuruyorlar. Ellerinin altında olan TÜİK işe yaramadı. Verilerle o kadar oynamalarına rağmen enflasyon tahminleri yine tutmadı. İşte ekonomideki bu iş bilmez anlayış, asgari ücretliye ve emekliye yaptığı üç kuruşluk artışa ‘zam’ demeye utanmadı. Ekonomik hedeflerini sürekli revize ederek başarısızlıklarını örtmeye çalışanlar, asgari ücretliyi açlığa, emekliyi sefalete, memuru yoksulluğa mahkûm etti.

“İŞLERİ GÜÇLERİ CHP”

Her gün memleketin dört bir köşesinden içimizi sızlatan insan hikâyeleri duyuyoruz ve görüyoruz. Her biri birbirinden dokunaklı bu olaylar, aslında ülkedeki ekonomik çöküşün en net göstergesi. Yardım kolisi yere düşen bir amcanın kaldırıma saçılan makarnaları elleriyle tek tek topladığını görerek kahrolduk. Yine, semt pazarında çay satıp oğluna destek olmaya çalışan 84 yaşındaki teyzenin görüntüleri, eminiz ki ‘İnsanım’ diyen herkesin vicdanını yaraladı. Geçim sıkıntısı her geçen gün daha da can yakıcı hale geliyor ama AKP, ısrarla üç maymunu oynuyor. Vatandaşı umursamıyor, halktan kopmuş, kibrinden yanına yanaşılmaz olmuş. İşleri güçleri CHP. CHP’li belediyeleri ve belediye başkanlarını yakın markaja aldıkları zaten malum. Jet hızıyla başlatılan soruşturmalar, gözaltılar ve tutuklamalar, belediye başkanlarımızı itibarsızlaştırma çabaları işe yaramayınca Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Turbun büyüğü heybede’ diyerek açıkça CHP’li belediye başkanlarını tehdit etmekte hiç ama hiç sakınca görmedi.

“BİR CUMHURBAŞKANININ İŞİ GÜCÜ BIRAKIP BİR BELEDİYE BAŞKANIYLA BU KADAR UĞRAŞMASI ANCAK VE ANCAK ONDAN NE KADAR ÇOK ÇEKİNDİĞİYLE AÇIKLANABİLİR”

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu’na daha kürsüden inmeden başlatılan jet soruşturmadan sonra, iddianamenin de jet hızıyla hazırlanmasına elbette şaşırmadık. Hiçbir suç unsuru bulunmayan o konuşmadan suç çıkarmak ancak ve ancak acizlerin ve korkakların yapacağı bir iştir. Sayın Erdoğan, halkın oylarıyla seçilmiş belediye başkanımıza, artık öyle aba altından falan değil, açıktan yargı sopasını göstermesi yetmemiş olacak ki hızını alamamış ve partisinin İstanbul Kongresi’nde Sayın İmamoğlu’nu kastederek ‘Bizim hizmetlerimizin ulaştığı yere senin hayallerin bile yetişemez Ekrem’ demiş. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Cumhurbaşkanı, işi gücü bırakmış nelerle uğraşıyor. ‘Koskoca’ diyorum çünkü o koltuk koskocaman bir koltuk. O koltuk, o makam Mustafa Kemal Atatürk’ün koltuğu. Bir Cumhurbaşkanının işi gücü bırakıp bir belediye başkanıyla bu kadar uğraşması, ismini bu kadar ağzından düşürmemesi ancak ve ancak ondan ne kadar çok çekindiğiyle açıklanabilir.

“NE İÇİ BOŞ SİYASİ SORUŞTURMALARLA NE MESNETSİZ DAVALARLA NE DE HUKUKSUZ YARGI SÜREÇLERİYLE GİDİŞİNİZİ ENGELLEYEBİLİRSİNİZ”

Sayın İmamoğlu’na İstanbul’da katıldığı ‘Yargının Siyasallaşması’ konulu panelde yaptığı konuşma devam ederken daha kürsüden inmeden hukuk ve siyaset tarihinde eşi ve benzeri görülmemiş bir şekilde başlatılan jet soruşturma ve ardından düzenlenen jet iddianamenin daha dumanı tüterken Sayın İmamoğlu’nun CHP’li belediyelerin dosyalarında, özel olarak görevlendirilen bilirkişiyle ilgili açıklaması nedeniyle de jet hızıyla soruşturma açılmıştı. İşte bugün de o jet hızıyla açılan soruşturmanın jet hızıyla hazırlanan iddianamesiyle, Sayın Ekrem İmamoğlu’nun iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması ve kendisine siyasi yasak getirilmesi talep edildi. Buradan Sayın Erdoğan’a ve AK Parti yönetimine sesleniyorum: Ne içi boş siyasi soruşturmalarla ne mesnetsiz davalarla ne de hukuksuz yargı süreçleriyle gidişinizi engelleyebilirsiniz. Bundan bin 500 yıl önce, Romalı düşünür Aurelius Augustinus tarafından ‘Adalet olmayınca devlet büyük bir çeteden başka nedir’ diye sorulan soruyu, 2025 Türkiye'sinde hâlâ sormak zorunda kalıyorsak bu ülkede hukuktan ve adaletten söz etmemiz mümkün değildir.

“SİZİN 23 YILLIK HİZMET ANLAYIŞINIZ NEDENİYLE BU ÜLKEDE SADECE SİZİN VE YANDAŞLARINIZIN YÜZÜ GÜLÜYOR”

Biz sizin hizmet anlayışınızı da çok iyi biliyoruz Sayın Erdoğan. 23 yıllık hizmet anlayışınız nedeniyle bu ülkede sadece sizin ve sizin yandaşlarınızın yüzü gülüyor. AKP Genel Başkanı Erdoğan iktidarının sonuna yaklaşırken yine en iyi bildiği şey olan ‘çamur at izi kalsın siyaseti’ni devreye sokuyor. Bizim gündemimiz hayat pahalılığı, bizim gündemimiz 14 bin 469 liralık emekli maaşıyla, 22 bin 104 liralık asgari ücretle yaşam mücadelesi veren milyonlarca vatandaşımız. AKP’nin gündemi ise CHP ve CHP’li belediye başkanları. Bizim gündemimiz günden güne artan işsizlik, bizim gündemimiz eşit koşullarda bilimsel eğitim alamayan çocuklarımız, bizim gündemimiz siyasetin gölgesindeki yargı ve hukuk güvenliği, gıda güvenliği, vatandaşın can ve mal güvenliği. AKP’nin gündemi ise görevini yapan gazeteciler, eylem yapan işçiler ve emekçiler, ülke sorunlarına değinen sivil toplum kuruluşları. Sıra bir türlü halkın gerçek sorunlarına ve gündemine gelmiyor.

“TEK HEDEFİ KENDİ SİYASİ GELECEĞİNİ SÜRDÜRMEK OLAN AKP, KENT UZLAŞISINI DA TERÖRLE BAĞLANTILANDIRDI”

Geçtiğimiz hafta, Kartal ve Ataşehir Belediye Başkan Yardımcılarımız ve diğer ilçelerden yedi belediye meclis üyemiz tutuklandı. Yerel seçimlerde aday olmalarında hiçbir yasal engel bulunmayan, adliyeden aldıkları temiz kağıdıyla adaylaşan, seçilen, YSK tarafından kendilerine mazbataları verilen bu kişiler hiçbir suça karışmamış olmalarına rağmen tutuklandılar. Tek hedefi kendi siyasi geleceğini sürdürmek olan AKP, kent uzlaşısını da terörle bağlantılandırdı. Sizin anlamadığınız o kent uzlaşısı içinde Türkiye'nin tüm demokratları var. Geçmişte Demokrat Parti’de, DEM Parti’de, MHP'de, hatta AKP'de siyaset yapmış isimler var. Hepsi, ülkemizin geleceğini düşünerek sorumluluk almak istemiş ve CHP’nin listelerinde yer aldılar. Seçime girerken adli makamlardan temiz kâğıdı aldılar. Yarışıp kazandıktan sonra seçim kurullarından mazbatalarını aldılar ve görevlerini yapmaya başladılar. Yani bu kişiler aslında adli makamların, seçim kurullarının yani devletin onayladığı kişiler. Ta ki CHP’nin istikrarlı yükselişi iktidarı rahatsız edine kadar...

“VAN BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI ZEYDAN’IN YERİNE KAYYUM ATANMASI, VAN HALKININ SEÇME HAKKINA İHANETTİR”

AKP’nin millet iradesiyle bir sorunu olduğu ortada. Van Büyükşehir Belediye Başkanı Abdullah Zeydan’ı görevden alıp yerine kayyum atanması, Van halkının seçme hakkına ihanettir. Hakkında kesinleşmiş yargı kararı olmayan belediye başkanlarını görevden almak da belediye meclisi içinden seçimle belediye başkanı seçmek yerine kayyum atamak da millet iradesini gasp etmektir. İktidarın siyasilere, belediye başkanlarına, gazetecilere her geçen gün yargı sopasını daha fazla kullandığını, bu konuda dozu her geçen gün daha da arttırdığını görüyoruz ve yaşıyoruz. Geçtiğimiz haftalarda, CHP’li belediyelerin dosyalarından özel olarak görevlendirilen bilirkişiyle ilgili haber yaptıkları için gözaltına alınan gazeteciler Barış Pehlivan ve Kürşat Oğuz’a, altı yıldan 14 yıla kadar; Serhan Asker, Seda Selek ve 19 gündür tutuklu bulunan Suat Toktaş’a ise dört yıldan dokuz yıla kadar hapis cezası istemiyle kamu davası açıldı. İsnat edilen suç, kişiler arasında aleni olmayan konuşmaları kaydetmek, kayda alınan konuşmaları basın yayın yoluyla yaymak ve yargı görevini yapanı etkilemek. Burada yargılanan aslında gazetecilik mesleğidir. Burada yargılanan aslında halkın haber alma hakkıdır. Burada yargılanan aslında düşünce ve ifade özgürlüğüdür. Anayasasında, ‘Basın hürdür, sansür edilemez’ yazan bir ülkede, gazeteciler sırf haber yaptıkları için gözaltına alınıp tutuklanıyorsa, hapis cezası istemiyle yargılanıyorlarsa işte o zaman ne basın özgürlüğünden ne düşünce ve ifade özgürlüğünden ne de hukuk devletinden söz edilebilir.

“HALKLA, SAĞLIK ÇALIŞANLARINI KARŞI KARŞIYA GETİREN SİZ AMA GIRTLAĞINA YAPIŞILACAK OLAN SAĞLIK ÇALIŞANLARI, ÖYLE Mİ”

23 yıllık AKP iktidarının tarumar etmediği alan kalmadı. Sağlıkta da büyük bir çürümüşlük yaşanıyor. Bu çöküşün somut örneği bundan bir hafta önce Kırklareli’nde yaşandı. Kırklareli AKP Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam aile sağlık merkezi (ASM) açılışında, ‘Gidin, sağlık personelinin gırtlağına yapışın. Ben devlet olarak yaptım, hizmeti vermeyen onlar’ sözleriyle sağlık çalışanlarını hedef gösterdi. Bu nasıl bir anlayıştır? Sağlık sisteminin iflas etmesinin sebebi siz; ‘Giderlerse gitsinler’ deyip, doktorları, sağlıkçıları itibarsızlaştırıp hedef gösteren siz; sağlıkta kamucu anlayışı terk eden siz; halkla, sağlık çalışanlarını karşı karşıya getiren yine siz ama gırtlağına yapışılacak olan sağlık çalışanları, öyle mi? Sağlık sistemini çetelere teslim eden bu anlayışı kınıyoruz.

“ÖMER ARAS VE ORHAN TURAN, BAKAN TUNÇ, AKP SÖZCÜSÜ ÇELİK VE CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI YILMAZ TARAFINDAN HEDEF GÖSTERİLDİLER”

Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSAİD), 1971 yılında kurulmuş, ülkenin önde gelen sanayicileri ve iş insanlarının oluşturduğu, üyeleri ve paydaşlarıyla birlikte hem üreterek hem katma değer yaratarak hem de istihdam yaratarak ülke ekonomisine büyük katkı ve fayda sağlayan, yarım asırdır faaliyet gösteren bir dernek. İş dünyasının ve ekonominin ötesinde, ülke sorunlarına duyarlı bir sivil toplum kuruluşu. TÜSİAD’ın geçtiğimiz hafta yapılan genel kurul toplantısında, Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras ve Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, ülkenin ekonomik ve sosyal durumu, toplumdaki kutuplaşma, son dönemde açılan soruşturmalar ve yargının siyasallaşmasına değindikleri konuşmalar sonrasında; önce Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, ardından AKP Sözcüsü Ömer Çelik ve sonrasında da Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz tarafından hedef gösterildiler. Sanayi ve iş dünyasını temsil etmesinin yanında, en köklü sivil toplum kuruluşlarından biri olan TÜSİAD’ın ülke sorunlarına ilişkin görüşlerini, tespitlerini ve önerilerini paylaşmaları AKP’yi rahatsız etti. Önce AKP’li ve yandaş hesaplar tarafından ‘Haddini bil TÜSAİD’ cümleleriyle bir linç kampanyası başlatıldı, ardından TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras hakkında, genel kurulda yaptığı konuşma nedeniyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatıldı. Suçlama, ‘adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs’ ve ‘gerçeğe aykırı bilgiyi yaymak.’

“TÜSİAD, ÜLKEDE YAŞANAN HUKUKSUZLUKLARI DİLE GETİRİNCE SUÇ MU İŞLEMİŞ OLUYOR”

TÜSİAD olmayan bir şeyi söylemedi, olanı özetledi. Seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınması, yerlerine kayyum atanması, gazetecilerin tutuklanması, gözaltına alınması, ihraç edilen teğmenler, Kartalkaya yangını, İliç madeninde toprak kayması ve depremler… TÜSAİD, 13 Şubat'taki genel kurulunda, ekonomi başta olmak üzere güncel politikaları eleştirdi. TÜSİAD’ın bahsettiği şeyler bu ülkede yaşandı. Demokratik toplumların olmazsa olmazı bir sivil toplum kuruluşu olarak TÜSİAD, bu ülkede yaşanan anti demokratik uygulamaları, hukuksuzlukları, ekonomiyi olumsuz etkileyen süreçleri dile getirince TÜSİAD siyasete mi karışmış oluyor? TÜSİAD bunları konuştuğunda suç mu işlemiş oluyor? AKP Sözcüsünün dediği gibi, sicili kötü olan TÜSİAD değil, hukuk düzenini kendi siyasi çıkarlarına göre dizayn eden, yandaş olmayan herkesi yargı sopasıyla terbiye etmeye çalışan AKP’dir. ‘Padişahım çok yaşa’ demeyen herkesi hedef yapanlara sesleniyoruz: Hukukun üstünlüğünü yok sayan, yargıyı siyasallaştıran, bir güç sarhoşluğu içerisinde halktan kopan ve üstten bakan sizlersiniz. Siyasilere, seçilmişlere, gazetecilere, sendikalara ve sivil toplum kuruluşlarına parmak salladığınız, hukuksuz soruşturmalar açtırdığınız dönem de bitecek. Sandık gelecek, millet gereken cevabı verecek.

“CUMHURBAŞKANLIĞI ADAY ADAYLIĞI BAŞVURULARI BUGÜN İTİBARIYLA BAŞLAMIŞ BULUNMAKTADIR”

Son olarak 28 Ocak 2025 tarihli grup toplantımızda, Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel, CHP’nin cumhurbaşkanı adayını, örgüt denetiminde yapılacak önseçimle belirleyeceğimizi açıklamıştı. 14 Şubat 2025 Cuma günü de Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Sayın Gül Çiftçi tarafından 23 Mart’ta yapılacak olan örgüt denetimindeki ön seçime ilişkin takvim açıklandı. Bu çerçevede, partimizin cumhurbaşkanlığı aday adaylığı başvuruları bugün itibarıyla başlamış bulunmaktadır. 23 Mart 2025 tarihinde belirlenecek olan cumhurbaşkanı adaylığı yarışında olmak isteyen ve Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu’ndaki adaylık şartlarını sağlayanlar, 21 Şubat 2025 Cuma günü saat 17.00’ye kadar başvurularını parti genel merkezimize yapabilecekler. Başvuruda bulunacak olan bütün aday adaylarına şimdiden başarılar diliyoruz.”

 

Kaynak : istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları