CHP Sözcüsü Av. Deniz Yücel; 'Öncelikle Ön Seçim diyoruz. Örgütlerimize bu konuda yetki veriyoruz'
CHP Sözcüsü Deniz Yücel; 2019’da ‘Mart’ın Sonu Bahar Olacak’ dedik, ülkemizin birçok köşesine baharı getirdik. 2024’te de ‘Baharın Tüm Çiçekleri Türkiye'yi saracak’ diyoruz.
Değerli basın mensupları, bizleri ekranları başından ve sosyal medya hesaplarından takip eden kıymetli yurttaşlarımız, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
YAŞADIĞIMIZ HER DEPREM BİZE DİRENÇLİ KENTLER TASARLAMAK KONUSUNDA BİR AN ÖNCE HAREKETE GEÇİLMESİ GEREKTİĞİNİ HATIRLATIYOR
Güne hepimizi kaygılandıran bir deprem haberi ile başladık. Marmara Denizi Gemlik Körfezinde, art arda iki deprem oldu. Depremler Bursa, İstanbul ve çevre illerde hissedildi. Depremden etkilenen tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Yaşadığımız her deprem bize dirençli kentler tasarlamak konusunda çok az vaktimizin olduğunu ve bir an önce harekete geçilmesi gerektiğini hatırlatıyor.
ENGELLİLERİN BÜTÜN HAKLARINA KOLAYLIKLA ERİŞEBİLECEKLERİ BİR ÜLKEYİ ONLARLA BİRLİKTE KURACAĞIZ
Dün 3 Aralık Dünya Engelliler Günüydü. Ülkemizde engellilerin, istihdamdan sağlığa, eğitimden bakım ve rehabilitasyona yıllardır çözülmeyi bekleyen çok önemli sorunları var. Ama bu sorunlar AKP’nin engelli politikalarının "yardım" temeli üzerinden yürütülmesi nedeniyle çözülemiyor.
Açlık sınırının 14 bin lira olduğu Türkiye’de; evde bakım ücreti 5 bin, en yüksek engelli aylığı ise 2 bin 811 lira. Kamuda ve özel sektördeki engelli kotaları boş… İşte AKP’nin Engelli Politikası bu… 3 Aralık Dünya Engelliler Günü bir kutlama değil, farkındalık günüdür. Biz, engellilerin "hak" temelli mücadelelerini destekliyoruz ve yanlarında olduğumuzu bir kez daha ifade ediyoruz. Engellilerin bütün haklarına kolaylıkla erişebilecekleri bir ülkeyi onlarla birlikte kuracağız.
MADENCİLERİMİZE HAK ETTİKLERİ GÜVENLİ ÇALIŞMA KOŞULLARINI SAĞLAYACAĞIMIZIN SÖZÜNÜ VERİYORUZ
Engelli vatandaşlarımız gibi madencilerimizin de iş güvenliği ile ilgili yıllardır çözülmeyi bekleyen sorunları var. 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’nde, yerin yüzlerce metre altında iş için, aş için canları pahasına çalışan madencilerimize hak ettikleri güvenli çalışma koşullarını sağlayacağımızın sözünü veriyoruz. Madenleri denetimsiz bırakan, kaçak ocaklara göz yuman, iş güvenliğini hiçe sayıp, maden cinayetlerini “kader” ve "fıtrat" ile açıklayan anlayışı asla kabul etmiyoruz. Soma’dan Zonguldak’a, Ermenek’ten Kozlu’ya, Amasra’dan Dursunbey’e, bu ülkede dünyanın en zor ve en tehlikeli işini yaparken, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınmadığı için hayatını kaybeden madencilerimizi rahmetle ve saygıyla anıyor, tüm madencilerimizin ve ailelerinin 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’nü kutluyorum.
KADINLARIN HAKLI MÜCADELELERİNDE HER ZAMAN YANLARINDA OLDUĞUMUZU BİR KEZ DAHA İFADE EDİYORUZ
Değerli arkadaşlar, 89 yıl önce 5 Aralık’ta Türk kadını seçme ve seçilme hakkını elde etti. Bugün AKP Türkiye’sinde, kadınların elde ettiği tüm kazanımlar tırpanlanmak isteniyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk kadınları için çizdiği aydınlık yolu AKP’nin karartmasına izin vermeyeceğiz. Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilişinin 89. yılını kutluyor, kadınların haklı mücadelelerinde her zaman yanlarında olduğumuzu bir kez daha ifade ediyoruz. Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel, değişim hedefiyle yola çıktığında siyasette kadın temsilini arttıracağımızın, siyaset başta olmak üzere hayatın her alanında kadının önündeki engelleri bir bir ortadan kaldıracağımızın sözünü verdi. İşte bu iradeyi önümüzdeki Yerel Seçimlerde hep birlikte hayata geçireceğiz.
ÇOCUKLARI BOMBALARLA ÖLDÜREREK GÜÇ GÖSTERİSİ YAPAN BİR DEVLET ACİZDİR!
Sayın basın mensupları, dış politikada savrulma devam ediyor. İsrail’in yaklaşık 2 aydır saldırı düzenlediği Gazze’de, sivil ölümler 15 bini geçti ve yaşanan insanlık dramı her geçen gün artıyor. Arabuluculuk çabaları karşılık bulmayan Erdoğan, aradan günler geçmesine ve defalarca uyarılmasına rağmen, insanlık krizine tarafgir yaklaşımı nedeniyle dikkate alınmıyor. Daha önce de belirttiğimiz gibi Türkiye ve dünya; meseleyi uluslararası bir insanlık sorunu olarak ele almalı ve kalıcı barışı sağlamak için gerekli adımları atmalıdır. İsrail yaklaşık iki aydır sivilleri Hamas bahanesiyle katlediyor. Hastanelere yapılan bombalamalarda çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan binlerce Filistinli hayatını kaybetti. Hep; büyük ve güçlü devlet, olduğunu iddia eden İsrail’in yöneticilerine şunu sormak gerekir; büyük ve güçlü devlet doğruyu yanlıştan, haklıyı haksızdan, suçluyu suçsuzdan, masumu zalimden ayırt edebilen devlettir. Çocukları bombalarla öldürerek güç gösterisi yapan bir devlet güçlü değildir, olsa olsa acizdir!
ERDOĞAN’IN HAMAS’I ÖVDÜĞÜNE BAKMAYIN, TÜRKİYE-İSRAİL İLİŞKİLERİ HIZ KESMEDEN ARTARAK DEVAM EDİYOR
Ancak şunu da hatırlatalım. Erdoğan’ın yaptığı gibi Hamas taraftarlığıyla Filistin sorunu çözülemez. Aksine; İsrail katliamlarına devam eder. Hamas’ın yerine; Filistin’in meşru temsilcisi Filistin Yönetimi muhatap alınmalıdır. Siz Erdoğan’ın ikide bir "Hamas"ı övdüğüne bakmayın, Erdoğan sadece Türkiye’de “Hamas lafları bazı radikal kesimlerde prim yapıyor” ve “Yerel seçim” yaklaşıyor diye her zamanki gibi ikiyüzlü siyasetine devam ediyor. Geçen yerel seçimde “Sisi’ye mi oy vereceksiniz, Binali Yıldırım’a mı” diye vatandaştan oy istedi. 2024 Mart’ında da “Netanyahu’ya mı oy vereceksiniz, yoksa AKP’nin adayına mı?” diyerek seçim propagandası yaparsa kimse şaşırmayın! Hâlbuki İsrail ile ticaret hacmi devam ediyor. İktidar, basın önünde yalandan birkaç laf söylerken; Türkiye-İsrail ilişkileri hız kesmeden artarak devam ediyor.
SAYIN ERDOĞAN; MAKYAVEL'İ MUMLA ARATIYOR!
Hatırlayın; Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde; montaj videoları mitinglerde izletip, sonra da aynı videolar için “bir gencin kıvrak zekâsının ürünü” demişti. Çok iyi biliyoruz. Erdoğan için her melaneti kullanmak meşrudur, yeter ki seçim kazanılsın. Sayın Erdoğan; Makyavel’i mumla aratıyor mumla!
MADEM İYİ İŞLEYEN BİR YARGI SİSTEMİ VAR, ESKİ FUTBOLCULARIN, CUMHURBAŞKANINDAN YARDIM TALEP ETMELERİNİN SEBEBİ NEDİR?
Değerli basın mensupları, kuvvetler ayrılığı ilkesi yok sayılarak; Anayasa’nın açıkça ihlal edildiği, yüksek yargı organlarının “Millet iradesine” had bildirme cesareti gösterdiği hukuksuzluk zinciri hepimizin malumu… Peki, bu ortamda, kendisine soru sorulmasını istemeyen; “Hep beni sıkıştırıyorsunuz” diye muhalefete sitem eden Adalet Bakanı Sayın Yılmaz Tunç ne demiş: “İyi işleyen, güven veren, eleştirilebilen bir yargı sistemi için son 21 yılda çok önemli adımlar attık ve atmaya devam ediyoruz" demiş... Acaba attınız o adımları biz mi göremedik? Sayın Tunç, madem iyi işleyen bir yargı sistemi var, o halde eski futbolcuların, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’dan yardım talep etmelerinin sebebi nedir? Madem iyi işleyen bir yargı düzeni var, hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'nde bu yardım talebine karşı Sayın Cumhurbaşkanının "Çocukların sorununu çözün" cevabını nasıl açıklayacağız? Nerede kaldı hukukun üstünlüğü, nerede kaldı bağımsız ve tarafsız yargı? Yoksa bir kısım yargı mensubu millet adına karar vermiyor da Sayın Erdoğan adına mı karar veriyor? Geçtiğimiz haftalarda Erdoğan’ın Türkiye’yi “kabile devleti” sandığını söylemiştik. Her sözümüzde artık haklı çıkmak istemiyoruz.
ERDOĞAN, KENDİ İKTİDARININ ÖMRÜNÜ UZATMAK İÇİN 50+1’İ REVİZE ETMEYE ÇALIŞIYOR
Sayın Yılmaz Tunç, şimdi bu sorularımızdan da rahatsız olur. Zira kendisi Plan Bütçe Komisyonu’nda muhalefetin soruları karşısında “Hep Adalet Bakanını sıkıştırıyorsunuz” dedi. Sayın Tunç, hukukla, adaletle, mahkemelerdeki yetki aşımlarıyla ilgili soruları Adalet Bakanına sormayalım da kime soralım? Anayasa Mahkemesi'ni Sağlık Bakanına, Yargıtay'ı Sanayi Bakanına mı soralım? Sayın Bakana hatırlatalım, Bakanlar sadece icraatlarını anlatmaz, aynı zamanda hesap da verirler. Eğer Sayın Tunç, sorulara cevap veremiyorsa, eleştiriyi kabul edemiyorsa ve tahammülü yoksa derhal istifa etmelidir. Ayrıca şunu da asla aklından çıkarmasın, eksikliğini duyup, eleştirdiğimiz konu, sıradan bir konu değil: Bağımsız ve tarafsız yargı. Ülkemizde yargıyı siyasallaştıran, bağımsızlığını ortadan kaldıran, sonra da, yüksek yargı organları arasında kriz çıkarıp, bu bahane ile Anayasa değişikliği yapmak isteyen Sayın Erdoğan, kendi iktidarının ömrünü uzatmak için 50+1’i revize etmeye çalışıyor.
Ancak görüyoruz ki 50+1 krizi, Sayın Bahçeli’yi de, Sayın Erdoğan’ı da bir hayli germiş. Öyle ki, görüşme öncesinde “50+1’i mi görüşeceksiniz?” diye son derece normal bir soru soran gazeteciye, Cumhurbaşkanı Erdoğan “Allah Allah! Lafa bak!” diye cevap verebiliyor. O kadar rahatsız ki kendisine soru sorulmasından.
Peki, kendisi konuşurken ağzından çıkanları kulakları duyuyor mu? Ettiği hakaretlerin acaba farkında mı?
- Şehitlere kelle diyen de Erdoğan,
- Bu ülkenin kurucularına iki ayyaş diyen de, şimdiki ittifak ortağına zürriyetsiz, densiz ve ahlaksız diyen de Erdoğan,
- "Çiftçinin hali ne olacak, anamız ağladı” diyen Çiftçi Mustafa Kemal Öncel'e "Ananı da al git" diyen de Erdoğan,
- Kendi vatandaşına "Affedersin Ermeni" diyen de, "Kız mıdır kadın mıdır bilmem" diyen de, "Bunlar çürük, bunlar sürtük" diyen de Erdoğan.
Değerli arkadaşlar; Sayın Erdoğan bu hakaretlerinin farkında değilse durum vahim, yok eğer farkındaysa durum çok daha vahim!
SAYIN ERDOĞAN; GENEL BAŞKANIMIZ SAYIN ÖZGÜR ÖZEL’İ OPERA SANATÇISI BİR KADININ ELİNİ ÖPERKEN GÖREBİLİRSİNİZ ANCAK; BİR ŞEYHİN ELİNİ ETEĞİNİ ÖPERKEN GÖREMEZSİNİZ!
Değerli basın mensupları, Cumhur İttifakının ortakları, Cumhuriyet Halk Partisi ve Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel olmasa ne konuşacaklar açıkçası çok merak ediyoruz. Bizi anmadıkları tek an bile yok. Sayın Erdoğan, partisinin grup toplantısında dedi ki: "Bölücü terör örgütleriyle opera dinlemeyi marifet saydılar.” Ya arkadaş bölücü terör örgütleri ne zamandan beri opera yapar oldu? Şunu da söylemeden geçmeyelim. Pervin Çakar’ı en fazla konuk edip ekranlarına çıkaran da TRT’dir. TRT arşivlerini silse de, bu yayınları akıllardan silemeyecektir.
Ben buradan Sayın Erdoğan’a sesleniyorum: Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’i opera sanatçısı bir kadının elini öperken görebilirsiniz ancak; bir şeyhin elini eteğini öperken göremezsiniz!
Size kalsa herkes terörist, herkes çürük, herkes sürtük! Bizi teröristlerle yan yana göremediğiniz için çareyi yanımızdakilere terörist demekte buldunuz! Anlıyoruz ama artık komik duruma düşüyorsunuz! "Bölücü terör örgütleriyle opera dinliyormuşuz!" Hadi oradan!
GENEL BAŞKANIMIZ SAYIN ÖZGÜR ÖZEL’İN “KÜRTLER TÜRKİYE’DE DAHA AZ EŞİTTİR” SÖZÜNÜN ALTINA İMZAMIZI ATIYORUZ
Sayın Erdoğan’ın ve Sayın Bahçeli’nin Kürtlerle ne sorunu var bilmiyoruz. "Bütün insanlar eşittir ama bazıları daha eşittir." Bakın bu söz George Orwell'in, Stalin dönemi Sovyetler Birliğindeki eşitsizlikleri çarpıcı bir dil ve öyküyle eleştiren "Hayvan Çiftliği" isimli ünlü eserinden bir alıntıdır. Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’in “Kürtler Türkiye’de daha az eşittir” sözünün altına imzamızı atıyoruz. Zira bu ülkenin, bu toprakların asli unsurlarından olan Kürt kardeşlerimizin uzun yıllardır uğradıkları adaletsizlik ve çifte standartların, AKP döneminde daha da arttığını hepimiz biliyoruz.
AKP TÜRKİYE’SİNDE İNSANLAR, “ANAYASAYA GÖRE EŞİTTİR AMA AKP'YE SIRTINI YASLAYANLAR DAHA EŞİTTİR”
Ancak AKP döneminde kimlerin daha eşit, kimlerin daha az eşit olduğunu da biliyoruz. Buna bir kısım örnek verecek olursak; örneğin "Eşinin firmasından kendi bakanlığına 9 milyon liralık dezenfektan satın alan becerikli ve yetenekli Ticaret Bakanı" AKP’nin Türkiye’sinde diğer vatandaşlarımızdan daha eşittir. Ya da Ankara’yı paralel yapıya parsel parsel sattığı kendi yol arkadaşı tarafından ifade edilen Ankara’nın eski Belediye Başkanı, Erdoğan’ın Türkiye’sinde diğer vatandaşlarımızdan daha eşittir. Veya Fethullahçı terör örgütünün liderini meclis kürsüsünden "Bu ülkenin, bu milletin yetiştirdiği bir değerdir" diye öven dönemin başbakan yardımcısı diğer vatandaşlarımızdan daha eşittir. Örneğin atanamayan öğretmenler, 3 ayrı yerden maaşlı bürokratlardan daha az eşittir. Ya da küçük yaşta çalışmaya zorlanan çocuklar, okula giden, oyun oynayan yaşıtlarından daha az eşittir. Biliyoruz, görüyoruz ve yaşıyoruz ki; AKP Türkiye’sinde insanlar, “Anayasaya göre eşittir ama AKP'ye sırtını yaslayanlar daha eşittir."
BU ÜLKEDE AKP İKTİDARINDAN HİMAYE GÖRMEDEN, KİMSENİN KİMSEYİ BU KADAR BÜYÜK ÇAPTA DOLANDIRMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR
Değerli arkadaşlar, değerli basın mensupları, Türkiye'de maalesef mesleğini hakkıyla yapan insanlar sürekli hedef tahtasına oturtuluyor. Gazetecilerin görevi; gerçeği ortaya çıkarmak ve doğrunun peşinden gitmek... Bağımsız ve tarafsız gazeteciler bu yolda yıllarca bedel ödediler. Şimdi de Murat Ağırel hedef gösteriliyor. Neden? Türkiye'de gündem oluşturan bir dolandırıcılık olayının üzerine gittiği için... Murat Ağırel'in ailesine ve henüz ortaokul çağındaki kızına yapılan hakaretler, tehditler, aşağılamalar kesinlikle kabul edilemez. Bu ülkenin her onurlu vatandaşı gibi Murat Ağırel'in de, ailesinin de can ve mal güvenliğini sağlamak, emniyet koşullarını en üst düzeye çıkarmak ve bu tehditleri yapanları ivedilikle bulmak ve yargı önüne çıkarmak iktidarın namus borcudur.
Bir kez daha vurgulayalım... Bu ülkede yolsuzlukların üzerine gidilecektir ve bunların açığa çıkmasına yardımcı olan gerçek gazetecilere de teşekkür edilecektir. Murat Ağırel’in üzerine gittiği bu dolandırıcılık olayında, ünlü futbolcu ve iş insanlarından yüksek faiz vaadiyle para toplandı ve geri ödenmedi. Milyonlarca lira kayıp. Toplanan paralar banka kayıtlarına bile girmedi! Paraların kime gittiği meçhul, nerede kullanıldığı meçhul! Ve bu ülkenin en ünlü futbolcularından bazıları “dolandırıldık” diye yargıya başvurmak yerine Cumhurbaşkanına başvurdular. Az önce de ifade etmiştik, yargıya gitmek yerine Cumhurbaşkanına gittiler!
Şimdi size bu vahim durumu bir örnekle anlatacağım. Bazı geri kalmış ülkelerde, bazı mahallelerde, birinin bir malı çalındığında, örneğin arabası çalındığında polise gitmezler. O arabayı çalanın kim olduğunu bilene giderler. “Abicim sizin çocuklara söyle de, bizim arabayı geri versinler”. Futbolcuların yargıya değil, Cumhurbaşkanına gitmeleri de işte bunun gibi! Çünkü bu ülkede AKP iktidarından himaye görmeden, kimsenin kimseyi bu kadar büyük çapta dolandırması mümkün değildir. Futbol camiası, güzellik merkezleri, sosyal medya fenomenleri ve organize suç örgütleri… Adeta dolandırıcıların, mafyanın fink attığı bir ülke haline geldik. Vergisini ödeyen, kıt kanaat geçinen, harama el uzatmayan sade vatandaş ne yapacak? Çiftçi Mehmet Amca, Emekli Ayşe Teyze kredi çekmek istese bankanın kapısından içeri giremiyorken, suç örgütlerinin önüne teminatsız kredi seçenekleri sunuluyor, düşük faizli, hatta geri ödemesiz kredi imkânları bile sağlanıyor.
Değerli arkadaşlar, bu ülkenin İçişleri Bakanı’nın ve valisinin imzası taklit edilerek 10 kişiye 1500 dolar karşılığında silah ruhsatı verildi. Ülkenin güvenliğinden sorumlu iki yüksek makamın kandırıldığı bir ülkede biz kime güveneceğiz, vatandaş kime güvenecek? Sonra ülkeyi dolandırıcılar ülkesi haline getirdiniz deyince kızıyorsunuz. Kara para aklama ülkesi olduk deyince yine kızıyorsunuz. Siz çeteler iktidarısınız dediğimizde daha çok kızıyorsunuz. Ama iş denetlemeye gelince, insanca hakça paylaşıma gelince üç maymunu oynuyorsunuz.
(ASGARİ ÜCRETLE İLGİLİ) BİZİM DURUŞUMUZ ÇOK NET, BİZ EMEKTEN VE EMEKÇİDEN YANAYIZ
Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi olarak asgari ücret tespitiyle ilgili süreci çok yakından takip ediyoruz ve gerekli çalışmaları yapıyoruz. Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun toplanmasıyla birlikte ilgili Genel Başkan Yardımcımız - Gölge Bakanımız Sayın Gamze Taşcıer ayrıntılı bir açıklamayı da önümüzdeki günlerde kamuoyu ile paylaşacak.
Ancak şimdiden ifade ediyoruz, bizim duruşumuz çok net. Biz emekten ve emekçiden yanayız. Asgari ücretle geçim mücadelesi veren milyonlarca vatandaşımızın ve ailelerinin, insan onuruna yaraşır bir yaşama kavuşmalarını isterken, temel hedefimiz de bu yurttaşlarımızın taban ücrete mahkûm edilmelerini ortadan kaldırmaktır.
Asgari ücretle ilgili olarak hem Cumhurbaşkanı Erdoğan, hem de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Işıkhan’ın “zaten yılda tek sefer veriliyordu” şeklindeki açıklamalarla ön almaya çalıştıklarını görüyoruz. Asgari ücretin yılda tek sefer belirlenmesi bir kural değil, bir tercihtir; bu bir. İkincisi; asgari ücretin yılda iki kez belirlenmesi bir lütuf değil, enflasyon karşısında bir zorunluluktur. Üçüncüsü de; emekçiler enflasyonun sebebi değil, mağdurudurlar. Bu konuda iktidarın algı yaratma çabasını reddediyoruz. Bugün, en düşük memur maaşı yoksulluk sınırının yarısı, asgari ücret yoksulluk sınırının dörtte biri, emekli aylığı ise yoksulluk sınırının 6’da biridir.
Asgari ücretle emekli maaşlarının açlık sınırının da altında olduğunu belirtmeye bile gerek yok. Rakamlar ortada… Üstelik bu rakamlar uzun süredir böyle. Halkımız günden güne derinleşen ekonomik kriz altında inim inim inlerken Sayın Erdoğan her şeyin yolunda gittiğini söylüyor… Seçim öncesinde "Türkiye'de kriz yok, ekonomide her şey kontrol altında, ben ekonomistim, ben bilirim" diyen Erdoğan, şimdi ekonomide dengenin bozuk olduğunu itiraf ediyor. "Ekonomide dengeleri tekrar kurmanın vakit aldığı bir gerçektir" diyor. Hala, vatandaştan sabır bekliyor. Vatandaştan sabır isteyen, sabır bekleyen Erdoğan'a cevabımız net: Artık vatandaşın sabredecek gücü kalmadı. Sabır taşı olsa çatlardı. Ama biz, halkımızın “Sizin bu beceriksiz ve basiretsiz ekonomi yönetiminiz nedeniyle” çatlamasına izin vermeden, önce yerel seçimlerde, sonra da ilk genel seçimlerde sizin biletinizi keserek, eşitliğin, özgürlüğün, adaletin ve ekonomik refahın hâkim olduğu Türkiye'yi kuracağız.
Değerli basın mensupları; bildiğiniz gibi Yerel Seçim takvimi Resmi Gazetede yayınlandı. Antalya Manavgat’ta gerçekleştirdiğimiz 3 günlük milletvekili kampımızı başarıyla tamamladık. Kamp boyunca milletvekillerimiz ve MYK üyelerimizle ülke gündemini, 38. Olağan Kurultayımız sonrasında yapılan çalışmaları ve Yerel Seçim Stratejilerimizi değerlendirdiğimiz bir dizi toplantı yaptık.
Geçtiğimiz saatlerde de MYK toplantımızın ardından Parti Meclisi toplantımıza başladık ve şu an itibarı ile Parti Meclisi toplantımız devam ediyor.
ÖNCELİKLE ÖN SEÇİM DİYOR VE ÖRGÜTLERİMİZE BU KONUDA YETKİ VERİYORUZ
Bugünkü Parti Meclisi toplantımızda; 659 seçim çevresine esas olmak üzere 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak seçimlerde Mahalli İdarelerle Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun’un 10’uncu, Siyasi Partiler Kanununun 37’nci ve Tüzüğümüzün 55.’inci Maddeleri uyarınca tüm seçim çevrelerinde ve tüm seçim türlerinde Aday Saptamaya kaynak olmak üzere seçim çevrelerinin özelliklerine göre “Örgüt Denetiminde Ön Seçim”, “Örgüt Denetiminde Basit Aday Yoklaması” ve “Örgüt Denetiminde Genişletilmiş Aday Yoklaması” adıyla Eğilim Yoklaması yöntemlerinin kullanılmasına karar verilmiştir.
Diğer seçim çevrelerinde de önümüzdeki haftalarda bu seçim bölgeleri belirlenecek ve haftadan haftaya bunları kararlarını aldıkça sizlerle, siz değerli basın mensuplarının aracılığıyla kamuoyuyla paylaşacağız.
Öncelikle Ön Seçim diyoruz. Örgütlerimize bu konuda yetki veriyoruz. Ön Seçim yapılamayan yerlerde örgüt görüşleri doğrultusunda memnuniyet anketleriyle aday profili belirleme süreçleriyle aday adaylarının toplumsal karşılığını ölçerek çoklu adayların teke indirilmesi ve bunların içerisinden mümkün oldukça, mümkün olduğu kadarıyla kadın adayların tercih edilmesi yönünde bir irademiz olduğunu da sizlerle paylaşmak istiyorum.
2019’DA “MART’IN SONU BAHAR OLACAK” DEDİK, 2024’TE DE “BAHARIN TÜM ÇİÇEKLERİ TÜRKİYE’Yİ SARACAK” DİYORUZ
Son olarak şunu söyleyelim; 2019’da “Mart’ın Sonu Bahar Olacak” dedik, ülkemizin birçok köşesine baharı getirdik. 2024’te de “Baharın Tüm Çiçekleri Türkiye’yi saracak” diyoruz ve Sayın Özgür Özel’in Genel Başkanlığında, Cumhuriyet Halk Partisini izlemeye devam edin diyerek hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Soru- Sorum bugün HEDEP’in aldığı bir karar üzerine olacak. HEDEP bugün MYK’sında şöyle bir karar aldı; 81 ilde de aday göstereceklerini ilan ettiler, tabii bu Parti Meclisine taşınacakmış, orada yine değerlendirilecek. Sizin bu karar üzerindeki değerlendirmenizi rica edecektim. Bir de bununla birlikte tabii bir İstanbul parantezi de açmak istiyorum. İstanbul özelinde eğer HEDEP 81 ilde de aday çıkartma kararının arkasında durursa, İstanbul özelinde bu karar tayin edici bir faktör olarak ön plana çıkabilir mi?
Deniz Yücel- Efendim bu konu MYK gündemimizde ve Parti Meclisi gündemimizde yoktu. Parti Meclisinde de görüşülmedi. Cevap verilmesi gerekirse; Sayın Genel Başkanımız yarınki grup toplantısında bu sorunuza gerekli cevabı verir.
Teşekkür ediyorum.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları