CHP Sözcüsü Faik Öztark ; 'Faizden kaçarken Dolarizasyon'a yakalandılar; hortlattıkları enflasyon paramızı pul etti'
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, MYK gündemini kamuoyu ile paylaştı.
CHP Sözcüsü Öztrak, Hükümetin “Hazine’ye tek kuruş yük getirmeyecek” diyerek pazarladığı Kur Korumalı Mevduatın “elde avuçta ne varsa yiyip bitiren hayırsız evlada” dönüştüğünü belirterek, “Geçen yıldan bu yana KKM nedeniyle Hazine’nin kasasından çıkan para 152 milyar lira. Bir de Merkez Bankasının kasasından çıkanlar var. Bu sır gibi saklanıyor. Merkez Bankası bilançosu verilerinden anladığımız, KKM’ın Merkez Bankası’na yani devlete zararı 17 Ağustos itibariyle 565 milyar lira. Yani KKM için bugüne kadar toplam 717 milyar lira ödemişiz. Ortada çok büyük bir yıkım var” dedi.
“KKM’DEN ÇIKIŞ PARÇA İŞLERLE DEĞİL, BÜTÜNCÜL BİR STRATEJİ VE PROGRAMLA OLMALI”
Hükümetin bu hafta sonu KKM ile ilgili aldığı kararları, “parça parça, bölük pörçük işler” diye niteleyen Öztrak, yapılması gerekenin öncelikle KKM’nin maliyetini açıkça ortaya koymak, ardından orta vadeli bir çıkış stratejisi hazırlamak olduğunu söyledi. Öztrak, bu stratejinin bütüncül bir makroekonomik programın içine yerleştirilmesinin de şart olduğunu vurgulayarak, “Bunları yapmadan alelacele aldığınız kararlarla dün ak dediğinize, bugün kara diyerek, piyasalarda belirsizliği ve huzursuzluğu daha da arttırmaktan başka bir şey yapamazsınız” uyarısında bulundu.
Öztrak ayrıca, Hükümetin hatalı politikası nedeniyle bankalarda mevduat dolarizasyonunun Cumhuriyet tarihi rekorunu kırarak yüzde 70’e dayandığına dikkat çekti.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de MYK gündemine dair düzenlediği toplantısında şunları söyledi:
Yozgat’ın Sorgun ilçesindeki trafik kazasında 12 vatandaşımız hayatını kaybetti. Çok üzgünüz. Hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, acılı yakınlarına sabır, yaralanan vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyoruz. Merkez Yönetim Kurulu toplantımız sürüyor. Bugün kurulumuzun gündeminde, Erdoğan’ın kerameti kendinden menkul, “Faiz sebep, enflasyon sonuç” safsatasını doğrulatmak için, ekonominin altına döşediği mayın olan, Kur Korumalı Mevduat vardı. KKM uygulamasının işçinin, esnafın, orta direğin, hâsılı vatandaşın kahir ekseriyetinin sırtına yüklediği yükü, KKM nedeniyle ekonomide hızla artan dolarizasyonu ve bunun sebep olduğu korkunç kırılganlığı değerlendirdik. Yeni ekonomi yönetiminin, buradan çıkış stratejisi kapsamında, hafta sonunda aldığı kararlar da Kurulumuzun gündemindeydi.
EYLÜL’DE BÜTÇE SÜRECİ BAŞLIYOR
Eylül ayında başlayacak bütçe süreci, bu çerçevede hazırlanacak Orta Vadeli Program ve zamanı gelen 12. Kalkınma Planı çerçevesinde ekonomide tüm aktörlere ufuk verecek bir plan ve programın neler içermesi gerektiğini de toplantımızda değerlendirdik. Örgütlerimizin süren kongreler süreci ve yedi ay sonra gerçekleşecek, yerel seçimlerle ilgili yapacaklarımız da toplantımızın bir diğer gündem maddesiydi.
MİLLET ERDOĞAN’IN HATALARININ BEDELİNİ, CANIYLA VE MALIYLA ÖDÜYOR
Büyük Selçuklu’nun büyük veziri Nizamülmülk, Siyasetname’sinde; “Yöneticilerin işledikleri günahtan daha büyük günah yoktur diyor. Zira diyor devam ediyor. Zira sıradan bir insanın yaptığı bir hata sadece kendisine zarar verebilecekken idarecinin bir hatası, bir millete mal olabilir” diyor. Cahilce işlere engel olan yöneticinin “Allah’ın lütfuna mazhar olacağını”, bilimi yâr ve yardımcı tutarsa, “İki cihanda da bahtiyar olacağını” söylüyor. Bizde son beş yıldır, kural tanımayan, akıldan ve bilimden uzak işler yapan, “Ben yaptım oldu” diyen bir kişi iş başında. Bilimle ve akılla didişerek yaptığı hataların faturasını milletimiz işiyle, aşıyla, yeri geldiğinde canıyla ve malıyla ödüyor.
HER ŞEYİ ELLERİNE YÜZLERİNE BULAŞTIRDILAR
Tüm yetkileri tek bir kişiye veren, ucube bir rejim sonrasında “Her şeyi çok hızlı yapacağız” diye işe başladılar ve her şeyi ama her şeyi ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Dengesiz, denetimsiz sistemde, yanlış üniversiteye, yanlış rektör bile atadılar. Son beş yılda 151 Cumhurbaşkanı Kararnamesi çıkardılar. Bunun 83 tanesi yani yarısından fazlası, önceki kararnameleri düzelten kararnameler. Deprem oldu, binalar yıkıldı. Marmara Depremi’nde enkaz başına derhal intikal ederek, binlerce canı kurtaran Mehmetçik’imizi zamanında sahaya süremediler. Çalışma ekipleri ile enkazı, operatörlerle iş makinalarını buluşturamadılar. Kurtarılabilecek vatandaşlarımızın yıkıntıların altında, soğukta, yardım çağıra çağıra ölmesine neden oldular. Deprem bölgesinde hala barınma sorunu sürüyor. Su yok. Su sorunu da sürüyor.
MEVDUATLARDA DOLARİZASYON CUMHURİYET TARİHİNİN REKORUNU KIRDI
Önceki seçimlerde ekonomiyi iyi göstermek için milletin 128 milyar dolarını yakmışlardı, bu seçimden önce de milletin 199 milyar dolarını daha arka kapı operasyonlarıyla buharlaştırdılar. Devlet yönetimi böyle, afet yönetimi böyle, ekonomi yönetimi de onlardan hiç farklı değil… Güya “Model” dediler. Faiz takıntısıyla ekonominin tüm dengelerini alt üst ettiler. “Faiz inince, enflasyon da iner” diyerek akıldan, bilimden uzak safsataların peşine takıldılar. Faiz talimatla inince hem kur, hem enflasyon patladı. Bu defa adına “liralaşma” dedikleri bir başka safsatayla, TL mevduatı, dövize endeksleyiverdiler. Faizden kaçarken dolarizasyona yakalandılar. Hortlattıkları enflasyon, milli paramızı pul etti. Paramızın “değer saklama” işlevini bitirdi. Rahmetli Turgut Özal’ın, “İnşallah gençlerimiz bundan ders alır. Bir daha böyle hesapsız kitapsız hatalar yaparak, gelecek nesilleri zor taşınan yük altına sokmaz” diyerek kaldırdığı, bu ülkeye çok büyük bedeller ödeten, Dövize Çevrilebilir Mevduat’ı modifiye ettiler. “Kur Korumalı Mevduat” deyip yeniden getirdiler. Sonuç? Sonuç işte bu: Bu Mevduat Dolarizasyon Grafiği. Dolarizasyon yüzde 70’e dayanmış. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en yüksek seviyesine çıkmış. Biz böyle bir tabloyla ne 1990’larda, ne de 2001 krizi zamanında karşılaştık.
KKM’NİN GÖRÜNEN FATURASI 717 MİLYAR TL
Ama biz bunların olacağını söyledik. Hükümeti defalarca uyardık. Ve geldiğimiz noktada ne yazık ki biz haklı çıktık. Elbette bundan hiç mutlu değiliz. 11 Ağustos itibariyle Kur Korumalı Mevduat bakiyesi, 125 milyar dolara ulaştı. “Hazine’ye tek kuruş yük getirmeyecek” diyerek pazarladıkları KKM, elde avuçta ne varsa yiyip bitiren hayırsız evlada dönüştü. Geçen yıldan bu yana KKM nedeniyle Hazine’nin kasasından çıkan para, 152 milyar lira. Bir de Merkez Bankasının kasasından çıkanlar var? Ama bunun ne kadar olduğunu tam olarak bilmiyoruz. Çünkü burada şeffaflık yok. Devlet sırrı gibi saklıyorlar. Millet iradesinin tecelligâhı Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bile bilgi vermiyorlar. Merkez Bankası bilançosu verilerinden anladığımız, KKM’ın Merkez Bankası’na yani devlete zararı, 17 Ağustos itibariyle 565 milyar lira. Ortada çok büyük bir yıkım var. Yani KKM için bugüne kadar 717 milyar lira ödemişiz.
MALİYETİN BİLANÇOSU
Bunu ödemeseydik, her bir aileye 27 bin 577 lira verebilirdik. Bu parayla iki tane Osmangazi Köprüsü dahil İstanbul-İzmir Otoyolu yapabilir, üstüne bir tane Yavuz Sultan Selim Köprüsü iki tane de Avrasya Tüneli yapabilirdik. İşte kendilerini akıllı, uyanık sananların getirdiği KKM’nin şu ana kadar millete neye mal olduğunun basit bir bilançosu…
TEK ADAM YÖNETİMİNİN DİKTİĞİ SON TÜY
KKM, 2018 yılında başlayan tek adam yönetiminin bu ülke ekonomisine diktiği son tüydür. Daha önce dövizle borçlandırılan bir avuç şirketi kurtarmak için Merkez Bankası’nın arka kapısından satılan 128 milyar doların bu millete çıkan faturasıdır. Yandaş zombi şirketlerin “Yüksek enflasyon” ortamında TL borçlarının düşük faizle ödenmesine yardımcı olmak için halkımızın sırtına yüklenen yüktür. Emekliden, çiftçiden, işsiz gençten, milyonlarca dar ve sabit gelirliden milyarlarca liranın alınıp bir avuç zengin yandaşa peşkeş çekilmesidir.
ERDOĞAN’IN BÜYÜK PROJESİNİ CAMİ AVLUSUNA BIRAKTILAR
Ekonomi yönetiminin yeni vitrini, bu durumu sürdüremeyeceklerinin farkında. Bu süreç kontrol altına alınmadan, dışarıdan para bulamayacaklarını da gayet iyi biliyorlar. Önce torba yasayla, Hazine’den bu hesaplara ödenen garantileri Merkez Bankası’na aktardılar. Bir başka ifadeyle bu ödemeleri bütçeden kaçırdılar. Ama kimseyi ikna edemediler. Daha önce döviz hesaplarını Kur Korumalı Mevduat’a çevirmek için bankalara hedef koyan hükümet, bu hafta sonu çıktı bir takım kararlar açıkladı. Kur Korumalı Mevduatı, Türk Lirası mevduata çevirmek için hedef koydu. Yeni ekonomi vitrini, Erdoğan’ın ekonomiyi ayağa kaldıracak “Büyük projesini” -tırnak içinde söylüyorum- bir anda cami avlusuna bırakıverdi.
ÖNCE BUNLARI AÇIKLAYACAKSINIZ
Şimdi bir yandan Bankaların yabancı para zorunlu karşılıklarını artırarak, döviz rezervlerini makyajlamaya, döviz tevdiat hesaplarının cazibesini azaltmaya, diğer yandan bankaların menkul kıymet tesisleriyle oynayarak, KKM yükünü hafifletmeye çalışacaklar. Yine parça parça, bölük pörçük işler. Çok açık söyleyelim. Bu iş böyle yapılmaz. Ülkenin başına bela ettiğiniz KKM, böyle tasfiye edilmez. Önce bir kere geleceksiniz bu KKM’nin kamuya yükü ne kadar? Bunu kalem kalem Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde açıklayacaksınız. KKM’nin ne kadarı bireylere, ne kadarı şirketlere ait? Ne kadarı yerlilere, ne kadarı yabancılara ait? KKM kapsamında ne kadar vergi muafiyeti sağladınız? Bunları bir milletle paylaşacaksınız.
SONRA ORTA VADELİ ÇIKIŞ STRATEJİSİ AÇIKLAYACAKSINIZ
Sonra da KKM’den çıkış için orta vadeli bir strateji hazırlayacaksınız. Bu stratejiyi bütüncül bir makroekonomik programın içine yerleştireceksiniz. Bunları yapacaksınız ki, millet ve tüm dünya, “Galiba ekonomide oyunun kuralları değişti, gerçekten değişiyor, enflasyon aşağı doğru gidecek gerekenler yapılacak” diye düşünüp sizin bu öngördüğünüz geçişi asgari maliyetle tamamlayabilsin. Ama bunları yapmadan alelacele aldığınız kararlarla dün ak dediğinize, bugün kara diyerek, piyasalarda belirsizliği ve huzursuzluğu daha da arttırmaktan başka bir şey yapamazsınız.
BANKA FAİZLERİ FIRLAYACAK, SÜPER MEVDUAT GELİYOR
İşte daha birkaç hafta önce Merkez Bankası’nın yeni başkanı, TL mevduat faizlerinin düşmesini alkışlıyordu. “TL mevduat faizi, politika faizine yaklaşmalı” diyordu tamam. Ama şimdi bu hafta sonu aldıkları son kararlarla, TL mevduat faizleri hızla artmak zorunda. Bu kararı uygulamak için yani KKM’den TL mevduatına geçilmesini sağlamak için bankalar KKM mevduat sahiplerini çok yüksek faizli mevduatlarla TL mevduata dönmeye, ikna etmeye çalışmak zorundalar. Yani bir çeşit “süper mevduatlar” geliyor diyebiliriz. Mevduat faizlerinin yükselmesi demek, banka açısından para toplamanın maliyetinin de yükselmesi demek. Bankalar hayır müessesi değil. Bunu bir yerden çıkaracaklar. Bankaların verdiği hizmetlerin ve vatandaşa verecekleri kredilerin ister istemez faizleri yükselecek. Ve ben bir şey söyleyeyim. Önümüzdeki dönemde krediye ulaşmak bugünkünden çok daha maliyetli olacak.
BANKACILIK SİSTEMİNİN TELLERİ GERİLECEK
Suni teneffüsle ayakta duran zombi şirketler için, borç yükü altında ezilen, “Ali’nin külahını Veli’ye Veli’nin külahını Ali’ye giydirerek” geçinmeye çalışan aileler için hayat çok daha zorlaşacak. Piyasada çekler bankalardan dönmeye başladı. Finansman sıkıntıları her zeminde dillendiriliyor. Ticari krediler için bir düzenleme yapılmazsa, iş insanları daha da daralacak. Ödeme zincirleri kopma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak. KKM’den Türk Lirası mevduata geçiş hedefini tutturamayan bankalar düşük faizli Hazine kağıtlarını almaya zorlanacak. Böylece, bankacılık sisteminin telleri daha fazla gerilecek. Bundan sonra yapılan her baskı telin kopma riskini artıracak.
CUMA GÜNÜ BANKACILIK HİSSELERİNDEKİ DÜŞÜŞ “BIYIKLI YATIRIMCININ” İŞİ Mİ?
Bu arada bir hususunda altını çizmek ve sormak istiyorum. Bu kararın öncesinde Cuma günü banka hisselerinde yaklaşık 400 puanlık bir düşüş yaşandı. Bu düşüşün arkasında, bazı “bıyıklı yatırımcıların” kararı önceden haber alarak harekete geçmesi söz konusu mudur değil midir? Bu konuya hızla açıklama getirilmesi gerekiyor. Güveni sağlamak, bankacılık sektöründe tansiyonu daha fazla yükseltmemek için bunu hemen yapmak şart.
TUTARLI BİR PROGRAM GEREKİYOR
Bir ekonomi yönetiminin kredibilitesi, söyledikleriyle, yaptıklarının uyumlu olmasına bağlıdır demiştim. Söz ile eylem uyumlu değilse, güveni sağlayamazsınız. Ne yazık ki bu ülkede en hızlı harcanan makam, Merkez Bankası başkanlık makamı oldu. Son beş yılda, beş Merkez Bankası başkanı gördük. Onun için biz yeni başkana da, yeni Hazine ve Maliye Bakanı’na da buradan sesleniyoruz: Artık daha fazla zaman kaybetmeyin. Herkese güven verecek tutarlı bir programı milletin önüne koyun. Faturayı milletin sırtına yüklemekten artık vazgeçin. Bu programın içerisinde, KKM’yi nasıl tasfiye edeceğinizi milletle bir paylaşın. Söz verdiğiniz gibi “şeffaf” olun. Hesap vermekten kaçmayın.
OVP DOĞULARI YAPMAK İÇİN BİR FIRSAT
Bütçe süreci başlıyor. Orta Vadeli Programı açıklayacaksınız. 12. Kalkınma Planı’nın da eli kulağında. Bu resmi dokümanlar bu ortamda çok daha önemli hale geldi. Önünüzde bir fırsat var. Laf olsun torba dolsun diye değil, bu defa ciddi bir stratejiyi de OVP ile birlikte açıklayın. Yoksa Sarayın irrasyonelliğinin vebali, sizin sırtınızda kalır. Genel Başkanımız da dün yaptığı açıklamada bu çağrıda bulundu. Bunlar yapılmazsa milletimizin ödeyeceği fatura altından kalkılması çok zor bir noktaya ulaşacak. Yapabilirler mi? Ben buradan açıkça söyleyeyim. En büyük kısıt Sarayda oturdukça hayır.
ERDOĞAN’IN EKONOMİ ÇARI ZAMDAN BAŞKA BİR ŞEY YAPMADI
Sonuçta, KKM’nin yılsonunda millete yüzlerce milyar liralık fatura çıkarması kaçınılmaz. Bunu Merkez Bankası nasıl ödeyecek? Tulumbada su var mı? Hayır. O halde ne yapacak? Para basacak. Peki, Merkez Bankası hem para basıp, hem enflasyonla nasıl mücadele edecek? Etmeyecek. Bunu kendileri de açıkça söylüyorlar zaten. Ne dedi Merkez Bankası Başkanı, “Önümüzdeki üç yıl çift haneli enflasyon” olacak dedi. Niyet belli, para basacaklar milletin elindeki avucundakini, enflasyonla alacaklar. Milleti daha da fakirleştirecekler. Erdoğan’ın ekonominin başına “Ekonominin Yeni Çarı” olarak getirdiği Şimşek’in ağzından, beylik laflar dışında hiçbir şey çıkmıyor. Geldiği günden bu yana zamdan başka bir şey yapmadı. Bir de en son kumpir yemiş. Bir tasarruf genelgesi çıkardı, onu da ciddiye alan olmadı. Ama enflasyonun sorumlusunu bulmuş, “Memur zammı yüzünden böyle oldu” diyor. Dolar baronlarına, dövizle garanti verdiğiniz yandaşlara milyarları kaptıracaksınız, sonra da enflasyonun sorumlusu memur olacak. Bir AK Partili belediye meclisi üyesi de “Alın terinin hakkından tasarruf olmaz” diyen sendikaya affedersiniz “Ulan tarla mı kazıyorsunuz? Ne alın teri?” diye laf yetiştiriyor. İşte Ak Parti zihniyetinin devlete, devletin memuruna bakışı bu!
TEK BİLDİKLERİ ZAM
Ekonominin dar gününde göreve gelen Hükümetlerin ellerinde ilk 100 gün, ilk 6 ay, ilk 1 yıl yapacaklarına dair acil eylem planları olur. Ama gördük ki bunların elinde bunların hiçbiri yokmuş. Bildikleri tek şey zam. Gün aşırı zam yapıyorlar. Biz, Millet İttifakı’nın ekonomistleri olarak 2 bin 300 maddelik bir Ortak Politikalar Mutabakat Metni yazmıştık. Genel Başkanlarımızda bunu onaylamıştı. Hiçbir şey yapamıyorsanız, oradan bir şeyler okuyup uygulayın. Ama o da yok.
SİN KÜLAHIN GÖRÜNMESİN
Milletimiz böyle bozuk ve liyakatsiz bir yönetimi hak etmiyor. Demografik fırsat penceremiz hızla kapansa da hala genç nüfus avantajımız sürüyor. 4,5 saatlik uçuş mesafesinde 1,5 milyarlık nüfusa, 58 ülkeye ve 21,5 trilyon dolarlık bir pazara erişme imkânımız var. Önceki krizlerde, alınan önlemlere hızla cevap veren dinamik bir ekonomimiz var. Ülkenin bu potansiyelini harekete geçirecek, plan ve programlar, bir yol haritası artık gecikmeden açıklanmalıdır. Uygulanacak programın pusulası sürdürülebilir ve kapsayıcı büyüme nirengi noktası ise refahın adil paylaşımı olmalıdır. Bugün yaşanan sıkıntıların sorumlusu olan Erdoğan her zaman yaptığı gibi, millet hayat pahalılığı altında inim inim inlerken, “Sin külahın görünmesin” diyerek, sütre gerisinde duruyor.
HAYAT PAHALILIĞININ ANASI DA BABASI DA ERDOĞAN
Sadece hayat pahalılığı değil, borçlar da milletin belini büktü. Geçen yılsonundan bugüne icra dairelerine gelen yeni dosya sayısı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 59 artmış, 9 milyona dayanmış. Hükümetin umurunda değil. Vatandaşı kendi haline terk etmişler, kaderine bırakmışlar. Seçimde kendine destek olan, kazanması için dua eden, “Erdoğan kazanmasaydı, milyonlarca mülteci kapımıza yığılacaktı” diyen, Macaristan başbakanı Orban’a Kuruluş Günü Kutlamalarına katılım adı altında minnet ziyaretlerindeler… Bunlar vatandaşa sabır talkını veriyor, kendileri salkımı yandaşlarıyla birlikte yutuyor. Yüzde 33 enflasyon beklenen yılda memura ve memur emeklisine yüzde 10+15 zam önerecek kadar gerçekle bağlarını kopartmışlar. Bu hükümetten refah beklemek, tekeden süt çıkmasını beklemek gibi bir şey. Seçimde ittifak yaptıkları ortakları sanki bu düzene destek veren kendileri değilmiş gibi şimdi, “Yüksek fiyatlar yüzünden gençler evlenemiyor” diye sızlanıyorlar. Saray’ın belediye başkanları da çıkmış, Gaziantep’te hakkını arayan işçiye; “Bunun sorumlusu ne sizsiniz ne patron. Tek sorumlu yüksek enflasyon” diye nutuk atıyor. “İki yıl sonra enflasyon tek haneye düşecek, biraz daha sabredin” diye akıl veriyor. Bu hayat pahalılığının sebebi yüksek enflasyon da yüksek enflasyonun sebebi kim? Biz söyleyelim. Siz korkuyorsunuz biz söyleyelim. Ülkede olup bitenin sorumlusu bellidir. Bu hayat pahalılığının nesebi sahihtir. Bu enflasyonun anası da babası da Recep Tayyip Erdoğan’dır. Seçimden önce tutulan fiyatların hepsi bir anda bırakıldıysa, benzinin mazotun fiyatıyla birlikte, her şeyin fiyatı katlandıysa, camide imam, “Bir ev kirasının 10 bin lirayı bulduğu bu ülkede asgari ücret geçim midir, size soruyorum” diye isyan ediyorsa, bunun sorumlusu, bir zamanlar meydanlarda “Ekonominin sorumlusu benim, ben” diye bağıran Erdoğan’dır.
BU TABLO ORTADAYKEN KİMSE TÜRKİYE İYİ YÖNETİLİYOR DİYEMEZ
Bu yılın ikinci çeyreğine ait verilere göre işsiz sayımız son iki çeyrekte 1 milyon artmış, 9 milyona dayanmış. Resmi verilere göre 1 milyon 671 bin kişi iş bulma umudunu yitirdiği için iş aramıyor. TÜİK’e göre çalışma çağındaki nüfusun yarısı işgücüne dahil değil. Taşı sıksa suyunu çıkaracak 2,5 milyon genç, “Ev genci” olmuş evde oturuyor. Anasının babasının eline bakıyor. Hala 1 milyon civarında üniversite mezunu işsiz, kendisine hayata tutunmasını sağlayacak bir iş arıyor. Bu, iyi yönetilen bir ekonominin tablosu olabilir mi? Tabi ki olamaz. Bu ülkede 4 milyonu aşkın hane elektrik faturalarını karşılamak için bile yardıma muhtaçsa, burada kimse iyi bir ekonomi yönetiminden bahsedemez.
PARASI OLAN KÖŞEYİ DÖNMÜŞ, OLMAYAN EZİLMİŞ
Credit Suisse diye bir banka var onun son raporuna göre Türkiye geçen yıl dolar kurunun en çok arttığı, borsanın ve ev fiyatlarının en çok arttığı, özetle parası olanın en çok köşeyi döndüğü olmayanın ise en çok ezildiği ülke olmuş. En zengin yüzde 1 toplam servetin yüzde 40’ına, en zengin yüzde 10 servetin yüzde 70’ine sahip. Hal böyleyken kimse, “Ekonomi iyi gidiyor” diyebilir mi? Derse yalan söylemiş olur. Aynen seçim öncesinde bu iktidarın yaptığı gibi…
UYUŞTURUCUDAN TUTUKLU İSRAİLLİNİN SALINACAĞINI DA BAŞKALARINDAN ÖĞRENDİK
Tek kişilik rejimlerle yönetilen ülkelerde, ekonomideki bozulma, düşünceleri özgürce söyleyememenin, ülkede hukuk sisteminin, kuvvetler ayrılığının çökmesinin de bir sonucudur. Saray yargısı, Gazeteci Merdan Yanardağ’ı, Gazeteci Barış Pehlivan’ı, Hatay’ın seçilmiş milletvekili Can Atalay’ı içeride tutmak için hukuku eğiyor büküyor. Ama İsrail’in Dışişleri Bakanı, Türkiye’de uyuşturucu kaçakçılığından 10 yıl hapse çarptırılan bir İsrail vatandaşının “Diplomatik temas sonucu” serbest bırakılacağını açıklıyor. Biz de bunu yine İsrail basınından öğreniyoruz. Hukuk ve adalet her yerinden çatırdıyor.
HEPİMİZ MİHENK TAŞINA VURULACAĞIZ
2023’te başlayan seçim sürecinin son durağı, önümüzdeki yıl Mart sonunda yapılacak yerel seçimlerdir. Geçtiğimiz seçimde yaşan adaletsizlikler, har vurup harman savrulan devlet imkanları, sahte videolarla yapılan sahtekarlıklar ve ekonomiyle ilgili söylenen yalanlar bir bir ortaya çıkıyor. Zam ve zulüm furyası insanları ezip geçiyor. Mayıs ayında seçimi kazanamadık. Buna çok üzgünüz. Ama diğer taraftan da 25,5 milyon seçmen, Genel Başkanımıza oy verdi. Her iki seçmenden birinin iradesine sahip çıkmak durumundayız. Bu süreçte özellikle parti yöneticileri olarak bizlerin, duygusal kopuşlara, melankoliye kapılma lüksümüz yok. Ayaktayız, kongrelerimizde örgütlerimizi, üyelerimiz ve delegelerimiz yeniliyor. Genel Merkez olarak, demokratik süreçlerin tastamam işlemesini, üyelerimizin tercihlerinin yönetimlere, eksiksiz yansımasını sağlamak için gereken her şeyi yapıyoruz. Sonunda hepimiz partimizin üye ve delegelerinin mihenk taşına vurulacağız. Karar neyse başımızın üstüne koyup bütün gücümüzle yerel seçimlerde tarihi bir zafere imza atmak, Erdoğan’ın zammına zulmüne dur demek için çalışacağız.
TEK ÇARESİ MUHALEFETİ DAĞITMAK
Seçimlerden bugüne kadar geçen 2,5 aylık süre, önümüzdeki günlerde yaşayacaklarımızın kısa bir fragmanıdır. Milletimiz 7 ay sonra sandıkta, bugüne kadar yapılanların, bu zamların, zulümlerin faturasını tabi ki sarayın önüne koyacaktır. “Zamma da, zulme de, yoksulluğa da, Erdoğan’a da yeter” diyecektir. Saray ilk günden beri bunun farkındadır. Tek çaresi muhalefetin 25,5 milyon oyunu dağıtmaktır. CHP’yi dağıtmaktır. Tabi haddi değildir. Sarayın kibirlisi, Mart sonundaki seçimlerin, hak hukuk adalet tanımayan, bilimden uzak siyasetiyle millete ağır bedeller ödeten, keyfi yönetiminin önündeki son engel olduğunun farkındadır.
HEDEFİMİZ TÜM BÜYÜK ŞEHİRLERİ ALMAK
Onun için 29 Mayıs sabahı ilk sözü, “İstanbul’u alacağız” olmuştur. Biz de hedefimize mahalli idare seçimlerinde tarihi bir zaferi koyuyoruz. Tüm büyük şehirleri almayı hedefliyoruz. Kadim şehrimiz Konya’yı da alacağız diyoruz.
Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi sorularınız varsa alabilirim.
Soru- DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın CHP’nin kendi başına seçim kazanmasının mümkün olmadığı yönünde bir açıklaması oldu. Sizin bu konuya ilişkin bir yorumunuz, bir değerlendirmeniz olacak mı?
Faik ÖZTRAK- Son seçimlerde Millet İttifakı çatısı altında bir araya gelen partilerin arasında bir tartışmayı biz doğru bulmuyoruz.
Soru- Yerel seçimlerde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığına Mansur Yavaş’ın yerine Levent Gök’ün aday olacağı iddiaları var. Bu konuda bir açıklamanız olacak mı?
Faik ÖZTRAK- Bunlar asparagastır, ciddiye almıyoruz.
Soru- Cumhurbaşkanı Erdoğan Macaristan dönüşü uçakta konuştu. CHP’li belediyeleri çöp, çukur, çamur diyerek eleştirdi. “İstanbul ve Ankara bunların eline bırakılamaz” dedi. CHP’deki değişim tartışmaları da soruldu. Onunla ilgili olarak da “Kılıçdaroğlu benimle kaç yarışa girdi 13’te 13 yaptım. Şimdi 14’te olsa, 15’te olsa bu arkadaştan bir şey olmaz. En hayırlısı kendisi çekilip gitmesi lazım” diye konuştu. Siz Erdoğan’ın bu açıklamalarına ilişkin bir yorumunuz, bir değerlendirmeniz olacak mı?
Faik ÖZTRAK- Anlaşılan Avrupa’nın iki otoriter yöneticisi Orban ve Erdoğan son ziyarette karşılıklı birbirlerini iyi ağırlamışlar. Erdoğan Orban’ın güzellemelerine kendini kaptırıp ülkeyi ne hale getirdiğini unutmuş. Gerçeklerden de iyice kopmuş.
Bizim Erdoğan’a tavsiyemiz önce bir belediyelerimizi ziyaret etmesi. Belediyelerimizin yaptıkları hakkında bir brifing almasıdır. Dedikodu üzerine konuşmasın. Devlet adamı dedikodu yapmaz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin karşısında çöp dağlarından bahsediyor. Belediye binası Fatih ilçesinde. Çöpleri toplama sorumluluğu da o ilçede AK Partili belediye başkanı tarafından yönetilen Fatih Belediyesi’nde. Anlaşılan Erdoğan Büyükşehir Belediyesi ile ilçe belediyeleri arasındaki görev dağılımını da unutmuş. Bizim kendisine tavsiyemiz; büyükşehir belediyelerimizle uğraşmak yerine önce kendi sarayının çerini çöpünü bir temizleyiversin.
Bizim belediyelerimiz hem Covid salgınında, hem de arkasından gelen ekonomik krizde yine son yaşanan depremde hükümetin yapmadıklarını yaptı, esnafımızın, çiftçimizin, vatandaşlarımızın, depremzedelerin yanında dimdik durdu. Belediyelerimiz gerek vatandaşlara yardımda, gerek toplu taşımada, gerek diğer belediye hizmetlerinde sosyal demokrat belediyeciliğin rahatlığını hükümetin tüm engellemelerine rağmen hemşerilerine yaşatıyorlar.
Diğer soruya gelince; Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu Erdoğan’a defalarca çağrı yaptı. Televizyonda hem de TRT ekranlarında defalarca karşıma çıksın dedi. Cesareti varsa programa çıksın, bir de bunları Genel Başkanımızın yüzüne söylesin, cevabını alsın. Bir önceki seçimde yaşadığı İstanbul, Ankara, Adana, Mersin, Antalya Büyükşehir Belediyesi yenilgilerini nereye koyduğunu, bu yenilgiden sonra neden istifa etmediğini bir açıklayıversin. Yine son yapılan milletvekili seçimlerinde partisinin oy oranındaki dramatik düşüşleri çıksın bir millete anlatsın. Geçtiğimiz seçimler hakkında konuşacak son kişi Erdoğan’dır. Çünkü gösterdiği sahte videolarla söylediği yalanlarla seçimin ahlaki meşruiyetini bitirmiştir. Esas çekip gitmesi gereken Erdoğan’dır.
Teşekkür ediyorum arkadaşlar.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları