loading
close
SON DAKİKALAR

CHP Sözcüsü Faik Öztrak; 'Bu asgari ücret 3 ay dayanmaz, açlık sınırının altına düşer'

CHP Sözcüsü Faik Öztrak; 'Bu asgari ücret 3 ay dayanmaz, açlık sınırının altına düşer'
Tarih: 23.12.2022 - 16:21
Kategori: Siyaset

CHP Sözcüsü Öztrak, yeni asgari ücretin Saray tarafından, emekçilerin temsilcilerinin olmadığı bir masada açıklanmasına tepki göstererek, “Bu asgari ücret, üç ay bile dayanmaz, açlık sınırının altına düşer” diye konuştu.

“MİLLETİN SIRTINA YÜKLEDİKLERİ KÜFEYE HEP BİRLİKTE DOLUŞTULAR”

Cumhuriyet Halk Partiai Sözcüsü Öztrak, yeni asgari ücretin Saray tarafından, emekçilerin temsilcilerinin olmadığı bir masada açıklanmasına tepki göstererek, “Bu asgari ücret, üç ay bile dayanmaz, açlık sınırının altına düşer” diye konuştu.

Erdoğan’ın “Bizim sırtımızdaki küfe 85 milyonun taşındığı bir küfe” sözlerini de eleştiren Öztrak, “Milletin sırtına yükledikleri küfeye, beslemeleriyle, yanaşmalarıyla doluşanlar, şimdi çıkmış, ‘Sırtımızdaki küfede 85 milyonu taşıyoruz’ diyor. Bu kadarına da pes doğrusu” dedi. Öztrak, bu asgari ücret, milletin sırtında ağır bir küfe olan bu hükümetin açıkladığı son asgari ücret olduğunu ifade etti.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak’ın, bugün Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:

HATALI POLİTİKALARLA 3 AYDA %53 DEVALÜASYON

Sözlerime başlarken, 92 yıl önce Cumhuriyet düşmanları tarafından, Menemen’de katledilen, devrim şehidimiz, yiğit Asteğmenimiz Kubilay’ı, saygı ve rahmetle anıyoruz. “Çakma doktor, candan eder. Çakma hoca, dinden eder.” Yaşayarak gördük ki, çakma ekonomist de, ülkeyi perişan eder deyip duruyorum. Geçtiğimiz yılın Eylül ayında, Saraydaki çakma ekonomist, “Faiz sebep, enflasyon netice” dedi. Ekonomiyi böyle bir safsataya göre yönetmeye kalktı. Sonuç paramız pul oldu, enflasyon hortlattı. Hayat pahalılığı azdı. Milletimiz perişan oldu. 2021 yılının son üç ayında, tabela faizini beş puan indirerek, yüzde 19’dan, yüzde 14’e çekti. Faiz indirimlerine başladıkları gün, dolar kuru 8 lira 65 kuruştu. 20 Aralık 2021 gecesinde; 18 lira 33 kuruşu gördü. Sadece üç ayda, yüzde 53 devalüasyona hatalı politikalarıyla sebep oldu.

MİLYONLARCA YURTTAŞIMIZI BİR GECEDE SOYDULAR

Geçen yılın son üç ayında, yaptığı her açıklamayla, aldığı her kararla, Sarayın çakma ekonomisti döviz piyasasındaki yangını körükledi. Ve 20 Aralık 2021 gecesi döviz piyasasında, tarihin en büyük silkeleme operasyonunu gerçekleştirdi. O gece, “Kur Korumalı Mevduat” dediği, mevduat sahiplerini, Hazine’nin parasıyla devalüasyondan koruyan, faturayı da tüyü bitmedik yetimin sırtına yükleyen, skandal bir uygulamayı, “Millete hiç bir maliyeti olmayacak” diye yutturdular. Ama kamu bankaları eliyle, arka kapıdan milyarlarca dolar sattılar. Merkez Bankasının kasasından, bir gecede satılan dövizin 7-8 milyar doları bulduğu, daha sonra hesaplara bakıldığında görüldü. Bu finansal kumpasın sabahında, dolar kuru 11 lira 20 kuruşa kadar düştü. Saray, sebep olduğu devalüasyondan, döviz alarak kendini korumaya çalışan, milyonlarca yurttaşımızı bir gecede soydu, soğana çevirdi. Bir gecede milyarlarca dolar, milletin cebinden alındı, bu işlerden haberi olan, Saray yakınlarının, yandaşlarının cebine kondu. Cumhuriyet tarihinin en büyük servet transferi yapıldı. O gün sorduk, “O gece döviz alıp satarak milyonlarca dolarlık vurgunu yapanlar kim?” Hala cevap yok.

“LAN… NASIL?” ORTA OYUNU

O günlerde Nebati Bakan çıktı, hiç sıkılmadan, “Ya arkadaşlar, biz bir şey yaptık mı? Yok efendim. Lan nasıl? Harika!” diyerek, televizyonlarda meddahlık yaptı. Oynadıkları bu orta oyununa, banka Genel Müdürlerini de figüran ettiler. O gece yaşananları biz unutmadık. Kimin veya kimlerin 18 lira 33 kuruşlardan dolar satıp, sabahında 11 lira 20 kuruştan yeniden dolar aldığını, kimlerin bir gecede dolar bazında yüzde 64 vurgun yaptığını, hiç kimse merak etmesin bu seçimlerden sonra elbette öğreneceğiz. Bu kumpas yapanların yanına kâr kalmayacak.

20 ARALIK FİNANSAL KUMPASININ YIL DÖNÜMÜ

İçinde bulunduğumuz bu hafta, cumhuriyet tarihimizin en büyük finansal kumpasının, seneyi devriyesiydi. Millet sadece o gece kaybetmedi. Çakma ekonomistin atadığı Nebati Bakan; Kur Korumalı Mevduattan, “En kötü senaryoda bile, Hazine’ye bir yük gelmeyecek” derken yıl bitmeden Hazine’ye binen yük, 92 milyar lirayı buldu. İşin başında vazgeçilen, 10 milyar liralık vergi alacağından bahsetmiyorum bile. Bir de Merkez Bankasına binen yükler var. Onun da yaklaşık 70 milyar lira olduğunu tahmin ediyoruz. Sene daha bitmeden, Kur Korumalı Mevduatın, millete yükü en az 172 milyar lira oldu. Şimdi milleti bu yıl soydular yetmedi. Bu uygulamayı 2023 sonuna kadar uzattılar. Seçime kadar kazanın dibinde ne varsa sıyıracaklar.

ÇİN MODELİ, MAÇİN MODELİ

O gün millete kurdukları kumpası, bir de utanmadan, model kılıfına sokup yutturmaya kalktılar. “Çin modeli”ymiş, “Maçin modeli”miymiş. Bu modele göre faizler inecek, Türk Lirası değer kaybedecek, ihracat şahlanacak, cari fazla verilecek, döviz rezervleri dolup taşacak, sonra Türk Lirası değerlenecek, enflasyon da gerileyecekti. Bir de üstüne tarih vererek taahhütte bulundular. Önce Erdoğan çıktı; “Kur da düşecek, faiz de düşecek… 2022 en parlak yılımız olacak” diye millete söz verdi. Nebati Bakan, “Hani şöyle hayal edersiniz ya bir uyusam da, 6 ay sonra uyansam diye... Bir uyuyun 6 ay sonra uyanın Türkiye'de... Çok farklı noktalarda olacağız" dedi. Peki, sonuç? Bu safsataları yürürlüğe koydukları 2021 Eylül ayında; 12 aylık dış ticaret açığı 44 milyar dolardı. Bugün dış ticaret açığı 107 milyar dolar. Son 10 yılın zirvesinde. 12 aylık cari açık 12,5 milyar dolardı. Bugün 43,5 milyar dolar. “Fazla verecek” dedikleri cari açığı, üç buçuk katına çıkardılar. “Dolup taşacak” dedikleri döviz kasasını da tamtakır ettiler. 2022 biterken kasa 43 milyar dolar açık veriyor. Peki ya enflasyon, ya hayat pahalılığı? Bu saçma sapan kararları uygulamaya başladıklarında, yüzde 19 olan tüketici enflasyonu, bugün yüzde 84. Yüzde 45 olan üretici enflasyonu bugün yüzde 136. Yüzde 29 olan gıda enflasyonu, bugün yüzde 103. Bu öyle söyledikleri gibi dünyadaki gelişmelerden falanda kaynaklanmıyor. Resmen bizden, bizzat bizdeki yönetimin beceriksizliğinden… Bu kifayetsizler ülkemizi, tüketici enflasyonunda dünyada altıncı; gıda enflasyonunda dünyada dördüncü; üretici enflasyonunda da dünyada birinci yaptılar.

HİÇBİR SÖZLERİNİ TUTMADILAR

Verdikleri bütün sözler boş çıktı. Hiç birini tutmadılar. Ar damarı çatlamayan, bir yönetici, böylesine bir yıkıma sebep olduğunda, milletinden özür diler ve koltuğunu bırakırdı. Millete 11 yıldır 2023 masalları anlatıp, vadettiklerinin yarısına bile ulaşamayan, daha mürekkebi kurumayan geçen yıl verdikleri sözlerin bile hiçbirini tutturamayan, bu hükümetin başı ve şürekası, sahte başarı hikayeleri anlatmaya başladılar, bu hikayelerle de milleti kandırabileceklerini sanıyorlar. Millet sizin ne yaptığınızı gördü, cüzdanını, tenceresini nasıl boşalttığınızı yaşadı, notunuzu verdi, tasdiknamenizi elinize tutuşturmak için, sandığa gün sayıyor. Kurt kışı geçirir, ama yediği ayazı unutmaz.

200 LİRALIK BANKNOTUN 171 LİRASINI ENFLASYON CANAVARI YEDİ

Şimdi bu banknot 2009’un Ocak ayında tedavüle girdi. Üzerinde 200 lira yazıyor. Ama ekonomiyi yönetemeyen beceriksizler, bugün bu paranın satın alma gücünü 29 liraya düşürdü. Çakma ekonomistin hortlattığı enflasyon canavarı, bu banknotun tam 171 lirasını yedi bitirdi. “Yok” olanın değeri çoktur. “Çok” olanın değeri yoktur. Bu 200 lira ilk çıktığında, tedavüldeki toplam paranın sadece yüzde 5’iydi. Şimdi yarasından fazla yüzde 55’i… 200 liralık banknotu daha önce kolay kolay göremezdik ilk çıktığında. Şimdi bankamatiklerde 200 liralık banknotlar tıka basa dolu. Ama paramızı pul eden kifayetsizler için geçer akçe: “Söyle yalanı, bulunur inananı…” Sene biterken çıkmışlar, “Enflasyonun boynunu kırdık” diyerek, milletle alay ediyorlar, eğleniyorlar. Milletimiz sizin kimin, neyin boynunu kırdığınızı, kimlerin boynunu büktüğünüzü gayet iyi biliyor. Bunu yapanların belini sandıkta kırmaya hazırlanıyor.

MİLLETE ANLATTIĞI HESABA KENDİSİ UYMADI, MTV ZAMMINI %61,5 YAPTI

Büyük İslam âlimi İbni Haldun’un dediği gibi, “İlmi engelleyenler ve insanları yalanlarla meşgul edenler, insanlığın en büyük düşmanlarıdır. Ne yazık ki ülkemizde, kendi insanına düşman, doğruları söylemeyen, milletini aldatan, bir hükümet iş başında… Sarayın çakma ekonomisti 10 gün önce: "Açıkça söylüyorum, herkes hesabını 2023'te yüzde 20'ler seviyesinde, enflasyona göre yapsın. Aksi yönde hareket edenler şöyle, böyle” dedi. Ama daha söylediklerinin mürekkebi kurumadan, Motorlu Taşıtlar Vergisine yüzde 61,5 zam yaptı. Yüzde 20 enflasyon hesabı unutuldu gitti. Oysa kanunen yetkisi var. Yüzde 61,5 değil, vergiye yüzde 25 zam yapabilirdi. Ama elindeki yetkiyi bu yönde kullanmadı. Millete anlattığı hesaba kendisi uymadı. Hep böyle oluyor. Bunlar, millete veriyorlar talkını, kendileri yutuyor salkımı. 2023’de motor hacmi en düşük araç sahipleri, 1.635 lira yerine; 2.120 lira motorlu taşıt vergisi ödeyecek. Çakma ekonomist kendi sözüne, kendi hesabına uymadığı için, milletin fazladan ödeyeceği vergi, tam 485 lira.

İNŞALLAH, MAŞALLAH DERKEN EYT 2023’E KALDI

Aldattıkları bir diğer kesim de, üniversite öğrencilerimiz. Genel Başkanımız; “Kredi Yurtlar Kurumu borçlarının faizini sileceğim” dedi. Çakma ekonomist bunun üzerine apar topar; “KYK geri ödemelerinin sadece alınan kredi rakamı üzerinden yapılmasına karar verdik” diye açıklama yaptı çıktı. “Her hangi bir enflasyon farkı ya da faiz uygulamayacağına” söz verdi. Ama şimdi anlaşılıyor ki; “KYK borçlarının faizini sildik, siliyoruz, sileceğiz” derken, takibe düşen borçların faizini silmemişler. Gençlerimizi aylarca kandırmışlar. Yine aldattıkları, umutlarıyla oynadıkları bir başka kesim de, Emeklilikte Yaşa Takılanlar… Genel Başkanımız, “EYT yükleniyor…” dedi. 20 yıllık hükümetin aklına nihayet EYT geldi. Atama Çalışma Bakanı çıktı, “EYT’yle ilgili kapsamlı çalışmamızı ‘Aralık ayı başında’ açıklayacağız” diye millete söz verdi. Aralık başı geldi, geçti. Bu sefer: “Aralık ayının ‘sonuna’ kadar çalışmayı bitirip Meclis’e götürürüz diye umuyorum. Çok hızlı çalışıyoruz” dedi. Ardından Meclis’teki bütçe görüşmelerinde çıktı; “Aralık’ta Meclis'e getireceğimi söylemiştim. ‘İnşallah’ sözümü tutarım. 1999 öncesi işe girenlerin çoğunun evrakı kayıp, organize etmeye çalışıyoruz” dedi. Aralık başıydı, Aralık sonuydu, inşallah, maşallah derken, meclis tatile girdi. EYT düzenlemesi 2023’e kaldı. Hep söylüyorum, bu ülkeyi, millete verdiği sözleri tutmamakla maruf bir kadro yönetiyor, daha doğrusu açıkçası yönetemiyor. Ama hiç şüpheleri olmasın, milletimiz tercihleriyle, kendi iradesini kullanarak, bunu yapana gereken cevabı sandıkta elbette verecek.

GÖZLERİNDE EMEKÇİNİN DEĞERİ YOK

Alın teri ve emek, en yüce değerdir. Ama işçinin alın teri ve emeğini gasp eden, refahtan pay vermeyen bir hükümet ülkemizde iş başında. Bunu ben demiyorum. Çakma ekonomistin yönettiği TÜİK söylüyor. Çalışanların milli gelirden aldığı pay, 2018’den bu yana 6 puan birden düştü. Böyle bir zulmü emekçilerimiz, daha önce ne gördü, ne de yaşadı. Ama bunların gözünde emekçinin, zerre miskal değeri yok.

EMEKÇİNİN OLMADIĞI MASADA ASGARİ ÜCRET AÇIKLADILAR

Dün, 2023 için belirlenen asgari ücret, bu gördüğünüz masada ilan edildi. Bu masada, emeği karşılığında bu asgari ücreti alacak, bununla çoluğunu çocuğunu geçindirecek, bununla yaşayacak emekçilerin temsilcisi yok. Bu fotoğraf; Ucube Saray Rejiminin ne olduğunu gösteren, bir ibret numunesi… Mevzuata göre, Asgari Ücret Tespit Komisyonun aldığı kararları, Komisyon Başkanı açıklar. İşvereni, emekçisi dahil, 85 milyonu kucaklaması gereken bir Cumhurbaşkanının, emekçilerin temsilcisinin oturmadığı bu masada ne işi var? Ayıptır, yazıktır. Erdoğan belli ki, “Benim olduğum masaya nasıl oturmazlar, neden benim sözümü dinlemediler” diye, işçi temsilcilerine kızmış. Masadaki Bakanına teşekkür ediyor. İşveren temsilcisine teşekkür ediyor. Ama işçi temsilcilerinin adını ağzına bile almıyor. O masaya oturmayarak yanlış yapan işçiler değil, işçilerin temsilcisi değil. Yanlış yapan sensin. İşçi, “Verdiğiniz benim emeğimin karşılığı değil, o masaya oturmam” diyor. 85 milyonu kucaklaması gereken Cumhurbaşkanı kisvesindeki, AK Parti Genel Başkanı, yanar ateş masaya koşuyor. Bu ucube rejimin ne menem bir rezalet olduğunu, emekçiyi nasıl umursamadığını, bir kere daha ortaya koyuyor.

BU ASGARİ ÜCRET 3 AY DAYANMAZ, AÇLIK SINIRININ ALTINA DÜŞER

Peki, belirlenen 8.506 liralık net asgari ücret, sadra şifa olacak mı? Ne yazık ki cevap, koca bir hayır… Geçen yıl bu zamanlar asgari ücretle; 1168 kilo soğan alınabiliyordu. Bugün verdikleri 8.506 lirayla 756 kilo soğan alınabiliyor. Kayıp: 412 kilogram soğan. Geçen yıl asgari ücretle; 234 kilo pirinç alınabiliyordu. Bugün 8.506 lirayla 210 kilogram pirinç alınabiliyor. Kayıp: 24 kilogram pirinç. Geçen yıl Asgari ücretle; 338 kilo toz şeker alınabiliyordu. Bugün; 309 kilo şeker alınabiliyor. Kayıp: 29 kilogram toz şeker. Ben buradan söylüyorum, bu asgari ücret, üç ay bile dayanmaz, açlık sınırının altına düşer. Cumhurbaşkanı oturmaması gereken masada hem oturuyor, hem de bir küfe edebiyatı tutturmuş gidiyor. “Bizim sırtımızda küfe var. Ama bizim sırtımızdaki küfe, 85 milyonun taşındığı bir küfe” diyor.

MİLLETİN SIRTINA YÜKLEDİKLERİ KÜFEYE HEP BİRLİKTE DOLUŞTULAR

Şimdi şu karikatürün sahibi Evrensel’den Sefer Selvi… Aslında milletin bildiğini buraya çizmiş. Sizin küfenizde beşli çete var. Biz hep söylüyoruz, “Utancı gidenin kalbi ölürmüş.” Milletin sırtına yükledikleri küfeye, beslemeleriyle, yanaşmalarıyla doluşanlar, şimdi çıkmış, “Sırtımızdaki küfede 85 milyonu taşıyoruz” diyor. Bu kadarına da pes doğrusu… Ama buradan çalışanlarımıza, emekçilerimize söylüyoruz, umutsuzluğa yer yok. Bu asgari ücret, milletin sırtında ağır bir küfe olan bu hükümetin, açıkladığı son asgari ücret… Ülkeyi yönetenlerin giderayak hiç sıkılması kalmadı. Daha yeni gördük, yaşadık. Dünya futbol şampiyonu Arjantin’in Cumhurbaşkanı, kalkıp Katar’a şampiyonluk maçını izlemeye gitmedi. Finali tasarruf gerekçesiyle, evinden izledi. Ama millete, “Sizi sırtımızda taşıyoruz” masalını anlatan, Sarayın kibirlisi, Uçan Sarayına atladı, yanına dolan yanaşmalarıyla beraber, Katar’a maç izlemeye gitti. Sanki enflasyon canavarını hortlatan, cari açığı azdıran, Merkez Bankasının döviz kasasını boşaltan, milletin cüzdanını, tenceresini tamtakır eden, çocukların açlıktan ölmesine, üniversitedeki gençlerin açlıktan bayılmasına sebep olan, vadettiği hiçbir hedefi tutturamayan kendisi değilmiş gibi, güle oynaya dünya kupası finalini izledi. Katar’da maç izleme keyfi, acaba milletimizin sırtındaki küfeye ne kadarlık bir fatura daha yükledi? Hep söylüyoruz: Arsız kendini güçlü sanınca, haklıyı suçlu çıkarmaya çalışırmış. Bunlarınki de bu hesap. Biz işbaşına geldiğimizde; ne emekçilerimizi ezdireceğiz, ne de işverenimizin rekabet gücünü ezeceğiz. Herkesin refahtan hak ettiği payı almasını sağlayacağız.

SEÇİME GİDERKEN KİMSE KONUŞMASIN İSTİYORLAR

Siyasi iradenin güç zehirlenmesinden daha kötü bir şey varsa, o da toplumların yalanla zehirlenmesidir. Zorbalar kendilerine boyun eğenlerin; korkusundan güç alır. Boyun eğenlerden güç alan zorbalar, her türlü kötülüğü yapmayı, kendilerinde hak görür. Zorbaya boyun eğmek demek, kötülüğün her türlüsünü kabullenmek demektir. Ülkemizde, milletin rızasını alma kabiliyetini yitirmiş, zorba bir yönetim var. Trol ordularıyla, havuz medyasıyla, besleme kalemleriyle, organize yalanlarıyla, milletimizi zehirleyerek, kendine rıza üretmeye çalışıyor. Kirli zehirlerinin panzehiri olan, bağımsız yayın kuruluşlarımızı ise, RTÜK sopasıyla hizaya getirmeye kalkıyor. Halk TV, Tele-1, Fox TV gibi bağımsız kanalların üzerinden, RTÜK sopası hiç eksik olmuyor. Bu yılın tamamında bu kanallara verilen cezalar, 15 milyon lirayı buldu. Onlarca yayın durdurma cezası da cabası… Yerel seçimlerde televizyonda; “İmralı’nın mektubunu okutmak” suç değil, “Terörist başının kardeşini devlet televizyonuna çıkarmak” suç değil, ama “Terörü” ne menem bir şeyse “mimikle övmek” suç. Cari açık verirken, “Cari fazla verdik” diye palavra atmak suç değil. Enflasyonla milletin belini kırarken, “Enflasyonun boynunu kırdık” demek, suç değil. Ama canlı yayında, “Cumhurbaşkanı, bir tek gün pazara gitse, şu cümleyi kurmaya utanır” demek suç. “İstanbul Büyükşehir Belediyemize çökmeye çalışmak” suç değil, ama bunu “Halkın iradesine darbe” diye değerlendirmek suç. Yapmak istedikleri çok açık. Seçimlere giderken, baskı ve zorbalıkla; kendilerinin dışında kimse konuşmasın, hiç kimse fikrini ifade etmesin istiyorlar.

KORKTUKÇA CEBERUTLAŞIYORLAR

“İstanbul’u kaybedenin, Türkiye’yi de kaybedeceğini” bilenlerin koltuklarını kaybetme korkusu ayyuka çıkmış vaziyette. Hukuku katlederek, seçim öncesi İstanbul’a, İstanbul’un rantına çökmeye çalışıyorlar. Bunun için, İstinaf Mahkemelerine alenen talimat vermekte, YSK Başkanı eliyle suyu bulandırmakta, göreviyle ilgili bir suçlama olmadığı halde, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımızı, görevden almakla tehdit etmekte, saçma sapan dosyaları savcılığa servis etmekte, yeni kumpaslar tezgahlamakta, hiçbir sakınca görmüyorlar. Koltuğu kaybetmekten korkuyorlar. Korktukça ceberutlaşıyorlar, yiyemeyecekleri lokmalara saldırıyorlar. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız, İstanbulluların ve milletimizin iradesi, milli irade Saray için büyük lokmadır. Emin olsunlar boğazlarında kalır. Vakti saati geldiğinde, ayarı bozulmamış adalet terazisinde tartılırlar, bu yaptıklarının hesabını verirler.

GEÇMİŞ GERİDE KALDI, GELECEK BİZİ ÇAĞIRIYOR

Tekrarlayalım, bizim en büyük güvencemiz, “Zulüm bizdense, ben, bizden değilim” diyen, hak ehli vicdanlardır. Çok şükür, sarayın kurduğu bu kumpas, daha şimdiden hangi partiden olursa olsun, tüm vicdanlı yüreklerde mahkûm olmuştur. Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu, görevinin başındadır. 16 milyon İstanbulluya hizmete devam edecektir. Biz yılmadan adaleti korumaya, hakkı korumaya, halkı korumaya devam edeceğiz. Aziz Milletimiz; çağrımız doğrudan sizedir: “Geçmiş geride kaldı. Gelecek ise hep beraber bizi çağırıyor.” Bundan sonra hepimiz, gelecek için daha cesur olmalıyız. Artık bu çürümüş, yozlaşmış, tükenmiş yönetimi, geldiği yere gönderme vakti geldi. Bulundukları makamları, mevkileri, halkın emaneti olduğunu unutanlara, bir ders verme zamanı geldi. Seni korkutmaya, sindirmeye cüret edenlere, tokadı basma vakti geldi. Seni “sırtında küfe” olarak görenleri, sandıkta kaldırıp atma zamanı geldi. Hep altını çiziyorum. Önümüzdeki seçim sıradan bir seçim değil. Bu seçimde iki adaydan öte, iki ayrı anlayış yarışacak. Bu seçim hak ile batıl arasında olacak. Merhametli kalpler ile zalimler arasında olacak. Demokrasi ile otokrasi arasında olacak. Milletin evlatları ile Sarayın beslemeleri arasında olacak. Biz üzerinizdeki tüm yükleri kaldırmaya, sıkıntılarınızı feraha kavuşturmaya, hak ettiğiniz refahı sağlamaya, bu ülkeye hak, hukuk ve adaleti getirmeye kararlıyız.

Biz hazırız. Gelin bize katılın. Karanlıktan aydınlığa, hep beraber çıkalım.

Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi eğer varsa sorularınızı alıyım.

 

Soru- AK Parti ve MHP tarafından meclise sunulan anayasa değişikliği teklifine ilişkin nasıl bir tutum alınacağına dair çalışma yapıldı mı? CHP teklife evet mi, hayır mı deme noktasında bir karar aldı? Ya da alınmadıysa bu karar ne zaman alınacak?

Faik ÖZTRAK- Anayasa ciddi iştir. Tabi ki, incelemeye devam edeceğiz. Ama ben şunu anlamakta zorlanıyorum. Biz şunu anlamakta zorlanıyoruz. Memlekette bunca pahalılık, yokluk, yoksulluk varken sizin ve sarayın en önde gelen gündemi nasıl bu olabiliyor? Hakikaten anlamakta çok zorlanıyoruz.

 

Soru- İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne atanan müfettişlerden birinin AK Partiden daha önce milletvekili aday adayı olduğu ortaya çıktı. Sizin bu konuya ilişkin bir değerlendirmeniz olacak mı?

Faik ÖZTRAK- Yani kumpas… Açık seçik ortada söylüyorum. Yani bu yorum gerektirmeyen bir husus. Öyle anlaşılıyor ki, aramış taramışlar bu soruşturmayı yapacak bir müfettişi bulmuşlar.

Teşekkür ederim.

 

Kaynak : www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları