CHP Sözcüsü Faik Öztrak; 'Kibirli saray hükümeti, bu seçimi kaybettiğini bir türlü kabul etmiyor'
CHP Sözcüsü Öztrak, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun geçtiğimiz günlerde gündeme getirdiği deepfake kumpasının ayrıntılarını açıkladı.
Organizasyonun İletişim Başkanlığı tarafından yapıldığını ifade eden Öztrak, deepfake ile yapılmış sesler ve videolar için üç kişilik bir ekibin oluşturulduğunu belirterek, “Bunun için Dark Web üzerinden hackerlarla anlaştık zannettiler. Ama bu üçlü, hacker zannettikleri kişiler nedeniyle bir ülkenin istihbaratının eline düştüler. Bu arkadaşların her şeyleri kayıt altında. Ve işin kötüsü, bu istihbarat şebekesi de böylece devlete infiltre oldu, sızdı” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu’nun sorumlu bir siyasetçi olarak bu konuyla ilgili önlem alınması için devleti uyardığını aktaran Öztrak, “Müstakbel Cumhurbaşkanımız devlet adamı olduğu için, devlete verdiği önem nedeniyle ve yabancı ajanlar devletin kılcallarına yerleşmesin diye, bunu vakit geçirmeden açıkladı” dedi.
Öztrak, “Buradan açıkça ifade ediyorum, devlet, bu kangrenli bacağı hemen kesmek zorundadır. Acilen. Aksi takdirde bu, vatana ihanettir” diye konuştu.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, CHP Genel Merkezinde düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
Sözlerime başlarken önceki dönem Devlet Bakanlarımızdan, partimizin Genel Başkan Yardımcılığını yapmış ve birlikte çalışmaktan her zaman onur ve gurur duyduğum bir devlet insanını Dr. Kemal Derviş’i kaybettik. Kendisine Allah’tan rahmet ailesine, acılı yakınlarına ve milletimize sabır diliyoruz.
MİLLETİMİZ TARİH YAZACAK
Milletimizin, sesini duymayan, halini görmeyen, oturduğu sarayda kendisini unutan Hükümetin tasdiknamesini eline verip, sandıkta evine yollamasına, artık 6 gün kaldı. Şafak atarsa Ankara... Ankaralı hemşerilerimize buradan selam olsun… Milletimiz, Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılında; cebini boşaltan, pandemide beş maskeyi bedava dağıtamayan, depremde 48 saat boyunca, Mehmetçiğimizi enkazın başına göndermeyen, ucube tek kişilik hükümet sistemini demokratik yolla sandıkta değiştirecek, yeniden tarih yazacak.
KAYBETTİĞİNİ KABUL ETMİYOR
Kibirli saray hükümeti, bu seçimi kaybettiğini bir türlü kabul etmiyor. Yapıştığı koltuktan kalkmamak için her yola başvuruyor. Muhalefet partilerinin binalarının önünde silahlar atılıyor. İl başkanlıklarına kurşunlar sıkılıyor. Genel Başkanımıza tehditler savurmaya cüret eden, mafya bozuntularının hamiliğine soyunan Bahçeli de insanları, mermilerle tehdit etmeye kadar işi vardırıyor. Hükümet partisinden milletvekili adayı yapılarak dokunulmazlık zırhı giydirilmeye çalışılan, partizan İçişleri Bakanı ise bu rezaletlerin, sorumlularını koruyor. Tehdit, darp, hatta cinayet bile bu ülkede cezasız kalıyor.
ELİNDE AY YILDIZLI BAYRAK TAŞIYAN ERZURUMLULARA SALDIRDILAR
Dün, Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, seçim kampanyası kapsamında, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu Erzurum’daydı. Önce, Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı, belediyenin otobüslerini alana çekerek mitingi engellemek istedi. Yetmedi, hükümetin kendi listelerinde milletvekili adayı yaptığı, al bayrağımıza “Türk bayrağı” demeyen domuz bağıyla insan boğan, Gaffar Okkan’ı şehit eden terör örgütünün sempatizanı partinin yandaşları ve milliyetçi olduğunu iddia eden partinin yandaşlarıyla birlikte ellerinde ay yıldızlı bayrağımızla Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayını desteklemek için meydanı dolduran Erzurumlulara saldırdı. Anneler, çocuklar bunların attıkları taşların hedefi oldu. El kadar çocuklar kan revan içinde kaldı. Bu çocukların dökülen kanının hesabını kim verecek. İnsaf, vicdan…
DEMİRDEN KORKSAK TRENE BİNMEYİZ
Tüm bunlar olurken vatandaşın canına malına sahip çıkması gereken Vali, Emniyet Müdürü seyretti. Polisler eli taşlı zorbaları seyretti… Partizan İçişleri Bakanı da görevini yapmayan valiye, emniyet müdürüne bir kere daha sahip çıktı. Saray’ın partisinin sözcüsü de Anayasa’nın 34. maddesi gayet açık olmasına rağmen “Kafanıza estiği gibi bir şey yapmaya kalkarsanız sıkıntı olur” diyerek, taşı atanları değil, taşlananları suçlamaya kalktı. Buradan açıkça söylüyorum. Bunlar bizi korkutmaz. Demirden korksaydık trene binmezdik. Ve biz tam da bunları değiştirmek için geliyoruz. Oy için vatandaşı vatandaşa karşı kışkırtan, ülkeyi karıştırmaktan, küçücük çocukları yaralamaktan, ağlatmaktan çekinmeyen, bu karanlık siyasete son vermek için geliyoruz.
TÜM YANITLARI SANDIKTA VERECEĞİZ
Vatandaşlarımıza çağrımızdır. Tüm bu rezilliklere karşı, Millet İttifakı’na gönül verenler itidal içinde dimdik durmalıdır. 14 Mayısta yapılacak seçime odaklanmalıdır. Seçimi kaybettiklerini anlayınca, o gözü dönmüş birkaç militanı milletin üstüne salanların, değirmenine biz su taşımayacağız. Bu ülkenin güzel insanları, bu azgın kötülüğü sandıkta bitirecek. Bu gözü dönmüşler seçimi kaybedecek. Biz tüm dikkatimizi 14 Mayıs’ta sandığa yönelteceğiz. Tüm yanıtlarımızı sandıkta vereceğiz.
BEYİN ÖLÜMÜ GERÇEKLEŞTİ
“Metal yorgunuyum” diyen, aslında beyin ölümü gerçekleşmiş, millete verdiği sözleri tutmayan, Şahsım Hükümeti telaş içinde şimdi bütün tuşlara basıyor. Kah, dün “Seçim kaybedeceğimi bilsem de yapmam” dediği her şeyi yapıyor. Bütçenin, Merkez Bankası’nın döviz kasasının dibini sıyırıyor… Kah, kendisinden olmayan herkesi terörist ilan ediyor, kah, partizan İçişleri Bakanının koruması altında, militanlarını meydana salıyor. Bunların hepsi, Sarayın artık bu iş bittiği dediğinin ikrarıdır. Artık görevdeki son günlerini yaşayan Saray, bundan 21 yıl önce göreve geldiğinde, ülkeyi 2001 krizinden çıkaran ve tüm dünyada güven uyandıran bir programı kucağında bulmuştu. Ama daha sonra üretim cephesini güçlendirecek, sanayinin, küresel arenada yarışma gücünü artıracak reformları yapmak yerine işin kolayına kaçıverdi. Sıcak para ve ithalat üzerinde sörf yapmaya kalktı.
SAHTE VİDEOLAR İÇİN YABANCILARLA İŞ TUTUYOR
Ama 2013’te küresel piyasalarda sular çekilmeye başlayınca, ak koyun, kara koyun ortaya çıktı. Türkiye, en kırılgan ekonomiler listesinin başına yerleşti. Burada da Erdoğan suçu, Gezi Parkı’nda en haklı taleplerini dile getiren gençlere atmaya kalktı. Aynı yıl, sıfırlanan kasaların, yenen rüşvetlerin kayıtları ortaya döküldü. Erdoğan bunların hesabının sorulmasının önünü, Meclis’te, emriyle inip kalkan, kendi milletvekillerinin elleriyle kapattı. Aklanmayan arkadaşlarını da büyükelçi yaptı. Kul hakkının yenmesine, bu rezaletin üstünün örtülmesine karşı çıkan, Genel Başkanımız ve Millet İttifakı’nın 13. Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun o gün söylediği sözlerini, bugün çarpıtarak, eğip bükerek siyaset yapmaya çalışıyor. Milletin gözünün içine baka baka yalan söylüyor. On parmağında on kara Genel Başkanımıza ve partimize sürmeye kalkıyor. Bir de bu yalanlarına sahte videolar ürettirmek için yabancı ülkelerle iş tutuyor.
ORGANİZE EDEN İLETİŞİM BAŞKANLIĞI
Anlatalım… Beşli çeteye ve AK Parti’ye çalışan bir kurumdan üç kişiye, “Ayrılın ve bu operasyonu yapın” dediler. Bunu organize eden İletişim Başkanlığı. Bu üç kişi, Deepfake ile yapılmış sesler ve videolar istediler. “Bitcoin ile ödersek kayda girmez” diye düşündüler. Bunun için Dark Web üzerinden hackerlarla anlaştık zannettiler. Ama bu üçlü, hacker zannettikleri kişiler nedeniyle, bir ülkenin istihbaratının eline düştüler. Bu arkadaşların her şeyleri kayıt altında. Ve işin kötüsü, bu istihbarat şebekesi de böylece devlete infiltre oldu, sızdı.
YABANCI AJANLAR KILCAL DAMARLARA YERLEŞMESİN DİYE
Genel Başkanımız neden bu durumu açıkladı? Çünkü Kemal Kılıçdaroğlu sorumlu bir siyasetçidir. Önlem alsın diye devleti uyardı. Yoksa biz, Sarayın yapacağı operasyonlara zaten hazırdık. Dünyada bu konuda en uzman şirketlerden biri ile anlaşıldı. Herhangi bir içerik gerçek mi, deepfake mi yarım saat içinde ortaya çıkaran, dünyaca ünlü bir kurum bu. Genel Başkanımız, buna bir saat dedi. Yine orada da devlet adamı tedbirliliğini gösterdi. Genel Başkanımız yabancı istihbarat örgütleri, bu akılsızlarla ne kadar ileriye gider, işte onu bilemediği için konuyu açmak zorunda kaldı. Müstakbel Cumhurbaşkanımız devlet adamı olduğu için, devlete verdiği önem nedeniyle ve yabancı ajanlar devletin kılcallarına yerleşmesin diye, bunu vakit geçirmeden açıkladı.
DEVLET BU KANGRENLİ BACAĞI KESMEK ZORUNDA
Buradan açıkça ifade ediyorum, devlet, bu kangrenli bacağı hemen kesmek zorundadır. Acilen. Aksi takdirde bu, vatana ihanettir.
ELLERİNDE KALAN TEK SERMAYE SİYASİ ARSIZLIKLARI
“Bunların ellerinde kalan tek sermaye, siyasi arsızlıkları” derken bunu boşu boşuna demiyoruz. Rahmetli Osman Bölükbaşı, “Siyasetçilerin geçmişi, sözlerine kefil olmalı. Sözleri, ileride kendilerinden davacı olmamalı” derdi. Erdoğan’ın söylediği her söz, artık kendisinden davacı oluyor. Erdoğan işbaşına geldiğinden bugüne kadar, milletten vergi topladı. İçeriden ve dışarıdan borç aldı. Milletin atadan deden kalan malını mülkünü sattı. 21 yılda tam 2 trilyon 776 milyar dolar parayı kullandı. Bu kendinden önceki tüm Cumhuriyet hükümetlerinin, 79 yılda harcadığı paranın 4 katı. Bu kadar para harcadı. Ama millete verdiği hiçbir sözü tutmadı. 2011’de seçimlere giderken, “2023’te milli gelir 2 trilyon dolar, kişi başına gelir 25 bin dolar olacak” diye bu millete söz verdi. Sonra bunu Kalkınma Planlarına da yazdı. 2023’e geldik. Takke düştü kel göründü. Milli gelir de, kişi başına gelir de söz verdiğinin yarısına bile ulaşmadı. Ama Erdoğan, hala meydanlarda “Millete verdiğimiz her sözü tuttuk” diyor. Hz. Ömer, “Utancı gidenin kalbi de ölür” demiş. Bunların utancı gitti, kalbi de, akıları da, vicdanları da öldü. Milleti hayat pahalılığının altında bile isteye ezdiler.
ÇALIŞAN DA AÇ ÇALIŞMAYAN DA
Erdoğan 2018’de Ucube Cumhurbaşkanlığı Hükümet sisteminin başına geçti. “Faiz sebep, enflasyon netice” diye ortaya çıktı, ülkeyi, ekonomi bilimiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir safsatanın peşine taktı. Tabela faizini indirdi ama piyasa faizleri arşa çıktı, “İhracat artacak, dış ticaret açığı ve cari açık düşecek” dedi. İthalat ihracatı solladı, dış ticaret açığımız da, cari açığımız da rekor üstüne rekor kırdı. “Rezervler dolup taşacak” dediler. Merkez Bankasının döviz kasası tamtakır oldu. Merkez Bankası’nın bugün kasasında döviz yok demek için bile bir yerlerden 53 milyar dolar bulmak gerekiyor açığı kapatmak için. Faiz inince, enflasyon da düşecekti öyle dedi. Ama yüzde 19 olan enflasyon makyajlı TÜİK rakamlarıyla bile yüzde 80’lere, milletin yaşadığı gerçek enflasyon ise yüzde 100’ün üstüne çıktı. 85 milyon vatan evladını, hayat pahalılığıyla işsizlik arasında limon gibi sıktı. Bütün dünyada gıda fiyatları bir yıldır düşüyor. Her ne hikmetse bizde roket hızıyla artmaya devam ediyor. Bugün çalışanların yarısından fazlasının talim ettiği asgari ücret açlık sınırının altına düşmüş vaziyette. Bu zalim Hükümet elinde, bu ülkede çalışmayan da, çalışan da aç. Bir ekonominin halini markette, pazarda, kasaptaki etiketlerden anlarsınız. Markette soğanın kilosu 30 lira, pazarda domatesin fiyatı 30 lira, kasapta kıyma 350 lira… Daha birkaç yıl önce, “Biz geldiğimiz zamandan daha az yumurta, süt, peynir alıyorsan bize oy verme!” diye millete söz söyleyenler, şimdi çıkmışlar hala utanmadan, sıkılmadan milletten oy istiyorlar.
35 MİLYON VATANDAŞ SOFRASINA BİR KAP ET KOYAMIYOR
2022 yılında, 63 milyon vatandaşımız konut masrafları altında ezildiğini, 44 milyon yurttaşımız, borçlarını veya taksit ödemekte zorlandığını söylüyorsa, 35 milyon insanımız, sofrasına iki günde bir, bir kap et yemeği koyamamaktan şikayet ediyorsa; 26 milyon vatandaşımız “Ucu ucuna geçiniyorum beklenmedik bir masraf çıkarsa onu karşılayamıyorum” diyorsa, 17 milyon vatandaşımız, soğuk kış günlerinde evini ısıtamadığını söylüyorsa, bunun sorumlusu milletini unutan, sesini duymayan, halini görmeyen bu hükümettir.
ÇİFTE DEĞİL DÖRTLÜ KUR
Sarayın kibirlisi bundan önceki seçimde damadıyla birlikte, döviz kurlarını tutup, ekonomide istikrar varmış havası basarak oy almak için, milletin 128 milyar dolarını, Merkez Bankasının arka kapısından cayır cayır harcadılar. Ama bundan yılmadılar, “Benim oğlum bina okur, döner döne yine okur” misali bu seçim öncesinde de milletin bir 128 milyar dolarını daha Merkez Bankasının arka kapısından yaktılar. Ama artık buna rağmen kuru tutamıyorlar. Ekonomiyi ikili değil, üçlü-dörtlü kurların uygulandığı bir ekonomi haline getirdiler. Merkez Bankası’nda başka kur, bankalarda başka kur, ihracatçıya başka kur, döviz büfesinde de bir başka kur… Varlık Fonu’nu oyuna sokarak Borsa’yı şişirdiler. Yatırım danışmanı gibi televizyonlara çıktılar, insanlara borsaya yatırım yapmalarını tavsiye ettiler. Elindeki 3 kuruşu, enflasyon karşısında erimesin diye borsaya yatıran küçük yatırımcıyı defalarca borsanın çakallarının eline teslim ettiler. Ondan sonra da trolleri, “Borsamıza saldırıyorlar, reisimize saldırıyorlar” diye zırıl zırıl ağladılar. Genel Başkanımız ve bu ülkenin 13. Cumhurbaşkanı Kemal Kılıçdaroğlu milletimizi defalarca uyarmak zorunda kaldı. Şimdi bunlar sütten çıkmış ak kaşık oldular. Yabancı yatırım şirketlerine milyonlarca lira ceza kesiyorlar. Gerekçe: Piyasa bozucu eylemler. Küçük yatırımcı defalarca her şeyini kaybederken nerelerdeydiniz?
SARAY DEHLİZLERİNDEN YANDAŞLARIN CEPLERİNE DÖŞENEN BORULAR
Bunlar sadece milletin 128 milyar dolarını buharlaştırıp küçük yatırımcının üç kuruş parasına kastetmedi. Milletin 418 milyar dolarını da yandaşlarına peşkeş çektiler. Hırsız evin içinden olunca, mandayı bacadan aşırırmış… Seçime günler kala Saray dehlizlerinden yandaşlarının ceplerine döşedikleri borular, bir bir patlamaya başladı. Hükümete yakın mafyalar kendilerinin de içinde oldukları yolsuzlukları, suçları anlatmaya başladılar. Ama Saraydan tık yok. En son, Erdoğan’a “ağabey” diye hitap eden bir aile yakını, Antalya Havalimanı ihalesinde Saray’ın cebine giren 1 milyar dolarlık rüşveti ve bu rüşvet karşılığında ihaleye nasıl fesat karıştırıldığını, kendisinin de bu işe para karşılığı nasıl aracılık yaptığını açıkladı. Ama Saraydan tık yok.
SOYANLAR YÜZÜNDEN SOĞAN 30 LİRA
Tarım Bakanlığı’nda, kazanacak şirketlerin evraklarının, bakanlığın personeli tarafından hazırlandığı ve bu suretle yapılan ihalelerde 3,5 milyar dolarlık yolsuzluk yapıldığını anlattı. Toplulaştırma ihalelerinde, tarım ürünü, canlı hayvan ve karkas ithalatında yapılan Ali Cengiz oyunlarını bir bir ortaya döktü. Ama yine kimsede ses yok. İşte bu soyanlar yüzünden, soyup, kaçıp, doyanlar yüzünden, bugün bu ülkede; soğan 30 lira. Bir kilo kıyma 350 lira… O da şimdilik.
KURAL BUDUR: BOŞ TENCERE HÜKÜMETİ GÖTÜRÜR
Aziz milletimiz feraset sahibidir. Herkesin ne yaptığını görür, bilir, hakkını da verir. Seçime günler kala bedava doğalgaz diye ortalığa dökülüyorlar. Ama Enerji Bakanı da çıkıp, Rusların BOTAŞ’a sattığı doğalgazın borcunu ertelediğini açıklayıveriyor. Bu borç ne zamandan beri ertelendi. Eğer böyleyse, bu, Rusya’nın Türkiye’deki seçimlere yani milletin iradesine, doğrudan müdahalesi anlamına gelmez mi? Seçimi kaybetmemek için her şeyi kullanıyorlar. Artık tüm tuşlara aynı anda bassanız da, millete “Beni soğana kurban etmeyin” diye yalvar yakar olsanız da hepsi nafile… Siyasetin kuralı, “Boş tencere hükümeti götürür.” Boş tencereyi yalanlarla doldurarak akıbetinizden kaçamazsınız.
KURDUKLARI TUZAKLARIN FARKINDAYIZ
Biz liyakatli kadrolarımızla, şampiyonlar ligine yakışır yıldızlarımızla, artık önümüzdeki dönemin meselelerine kafa yoruyoruz. Ülkemizi Sarayın sebep olduğu buhrandan çıkarmak için, 2 bin 304 maddelik “Ortak Politikalar Mutabakat Metnimizi” bu yılın Ocak ayı sonunda milletimizin takdirine sunmuştuk. Hafta sonunda da altı partinin ekonomi kurmayları yine bir araya geldik yapacaklarımızın önceliklerini ve takvimini belirledik. Ekonomideki sıkıntıların ve mevcut hükümetin kurduğu tuzakların büyüklüğünü biliyoruz, görüyoruz, farkındayız. Ama her şeyin farkında olarak diyoruz ki: Plan ve programımızla, ekonomi başta olmak üzere devlet yönetiminin her alanında yıldızlar karması kadromuzla yıkılanı düzeltmeye, milletten alınan her şeyi milletimize geri vermeye kararlıyız, hazırız.
TALİH HAZIRLIKLI ZİHİNLERE GÜLER, BİZ HAZIRIZ
“Talih, ancak hazırlıklı zihinlere güler…” Dünyada büyük bir dönüşümün yaşandığı katı olanın bile buharlaştığı, küresel düzenin altüst olduğu, eskinin öldüğü ama yeninin henüz doğmadığı bir ara dönemdeyiz. Yeni dönemde ancak bu dönüşüme hazırlıklı olanlar zenginleşecek. Tekrar söylüyorum. Biz hazırız. Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığında Türkiye, kısır tartışmalardan kurtulacak. Önündeki aydınlık ufka odaklanacak. Temiz enerji, temiz üretim, temiz fonlar, temiz toplum, tertemiz bir geleceği el ele ve omuz omuza vererek inşa edecek. Küresel tedarik zincirlerinin yeniden dizildiği bu dönemde Afro-Avrasya’nın en önemli arz ve tedarik merkezi olmak için biz hazırız, projelerimiz hazır. Herkes, “Türkiye Mucizesi” başlıklarına hazır olsun. Biz bu ülkenin yeniden bir yıldız gibi parlamasını sağlayacağız.
İKİ ADAY DEĞİL İKİ ANLAYIŞ ARASINDA
Önümüzdeki seçim iki aday arasında değil iki anlayış arasında olacak. Bir yanda kul hakkı yiyenler; diğer yanda hakka, hukuka, adalete sahip çıkanlar olacak. Bir tarafta Harun olmaya gelip Karun olanlar; diğer tarafta beytülmali gözünden sakınanlar olacak. Bir tarafta yolsuzluk, yokluk ve yasak düzenini kuranlar; diğer tarafta bu ülkenin demokrasi âşıkları olacak. Bir tarafta milleti birbirine karşı kışkırtanlar, diğer tarafta “Senlik, benlik yoktur bizde, hepimiz birer damlayız aynı denizde” diyenler olacak. Sandığa sadece 6 gün kaldı. Aziz milletimiz geleceğini aynı bir asır önce olduğu gibi kendi azim ve kararlılığıyla kurtaracak. Bu seçim ülkemiz için bambaşka bir anlam taşıyor.
BİR OY KILIÇDAROĞLU’NA BİR OY CHP’YE
Vatandaşlarımıza sesleniyoruz: Bir oyunu Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na, bir oyunu da Cumhuriyet Halk Partisi’ne ver. Hayat pahalılığını, istibdadı, zulmü ilk turda bitir. Saraylarında milletin sesini duymayan, halini görmeyen, milleti unutanların tasdiknamesini ilk turda ellerine ver, evlerine gönder.
Haydi Türkiye! 14 Mayıs’ta oyunu Cumhurbaşkanlığında Millet İttifakı’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na ver. Gençler kazansın, kadınlar kazansın, 85 milyon milletimiz kazansın. Milletvekili seçiminde mührünü Altı Ok’a bas, ülkemize yeniden baharlar tez gelsin.
Benim söyleyeceklerim bu kadar. Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları